Arkadaşlarla(!) efkar dağıttımız bir gecenin sonundayım yine. Bakmayın siz son dediğime, aslında her şey yeni başlıyor. Ve yine başlıyor, aklımı tırmalıyor o trajikomik soru: Dağıtılan efkar mıydı sahiden, yoksa her zamanki gibi biz mi olduk darmadağın olan? Galiba ben; dağılan, param parça olan benim yine. Komşuların şaşkın ve bir o kadar da kınayan bakışları arasında giriyorum sokağa, adımlarımsa freni patlamış bir kamyonu andırıyor. Ne de olsa, annelerin Uzak dur O'ndan! dediği, kimsenin anlamadığı, anlamak için de uğraşmadığı o kötü ******m ben; tehlikeliyim. İki ileri bir geri çıkıyorum apartmanın merdivenlerini, kafam bedenime fazlalık
Uyumamış annem, uyuyamamış; kapıda karşılanıyorum bütün yüzsüzlüğümle. Yüzümden düşen bin parça utanç, sayısız g/özyaşı
Niye oğlum, niye
diye başlayan hıç/kırıkları kırılıyor kulaklarımda annemin. Sus
diyebiliyorum sadece, Sus anne!; dahası çıkmıyor ağzımdan. Odama geçiyorum yarım yamalak adımlarımla, her adımda ayrı bir hıç/kırık
Aslında her şey yeni başlıyor demiştim ya, doğru. Beni bitiriyor bu zehir; ama her şey yeni başlıyor. Etkisini yitiriyor, belli; olmayacak hayaller kurmaktan vazgeçiyorum. Oysa bir saat öncesine kadar mutluydum ben, yalandan da olsa. Garip bir hissiyat yaşıyorum; yuttuğum haplar, beynimde şiddetle patlamakta. Konuşacak kimsem, konuşmaya mecalim yok; sadece merak edebiliyorum kendime geldiğimde: Nasıl olur da beyaz bir toz, siyah film şeridi çeker hayatımın en güzel renklerine? Göz altlarımın karartısında kararıyor hayatım; tek şahidim, duman ve İs'tanbul Duyduğum ve şahit olduğum, her defasında şehit olduğum en büyük yalan; hayallere yapılan altın vuruş Üç kuruşluk bir adamdan ötesini göremiyorum aynada. Ve şimdi dinleyin bir madde bağımlısının haykırışlarını, yitirilmiş bir hayat var satırlarımda
Ben,
Erken teslim olduysam hayata; aciziyetim benim!
Alışmışım pisliğe, kir tutmaz ellerim.
Varsa temiz kalan bir şeyim, mücadeleye yeni başlayan bir çocuğa miras olsun;
Milad olsun, henüz teslim olmayan herkese
Oysa
Ya da neyse, ben de isterdim işte!
İsterdim ki; gözlerimi kaçırarak girmeyeyim bu eve
İsterdim ki; ayaklarında cennetin kapılarını barındıran kadına sarılmaktan çekinmeyeyim; ana kokusu sinsin bedenime, duman kokusu yerine
İsterdim ki; çocukluğumdaki gibi yine gülücükler saçayım; yalpalayan adımlarla odama kaçmak yerine
İsterdim ki; he gece huzurla yatağa yatmak, her geçen gün daha da batağa batmak yerine
İsterdim ki; gülümseyebilmek hayata, her şeye, herkese; yavaş yavaş ölmek yerine
Aslında her şey yeni başlıyor demiştim ya, doğru. Beni bitiriyor bu zehir; ama her şey yeni başlıyor. Etkisini yitiriyor, belli; olmayacak hayaller kurmaktan vazgeçiyorum. Oysa bir saat öncesine kadar mutluydum ben, yalandan da olsa. Garip bir hissiyat yaşıyorum; yuttuğum haplar, beynimde şiddetle patlamakta. Konuşacak kimsem, konuşmaya mecalim yok; sadece merak edebiliyorum kendime geldiğimde: Nasıl olur da beyaz bir toz, siyah film şeridi çeker hayatımın en güzel renklerine? Göz altlarımın karartısında kararıyor hayatım; tek şahidim, duman ve İs'tanbul Duyduğum ve şahit olduğum, her defasında şehit olduğum en büyük yalan; hayallere yapılan altın vuruş Üç kuruşluk bir adamdan ötesini göremiyorum aynada. Ve şimdi dinleyin bir madde bağımlısının haykırışlarını, yitirilmiş bir hayat var satırlarımda
Ben,
Erken teslim olduysam hayata; aciziyetim benim!
Alışmışım pisliğe, kir tutmaz ellerim.
Varsa temiz kalan bir şeyim, mücadeleye yeni başlayan bir çocuğa miras olsun;
Milad olsun, henüz teslim olmayan herkese
Oysa
Ya da neyse, ben de isterdim işte!
İsterdim ki; gözlerimi kaçırarak girmeyeyim bu eve
İsterdim ki; ayaklarında cennetin kapılarını barındıran kadına sarılmaktan çekinmeyeyim; ana kokusu sinsin bedenime, duman kokusu yerine
İsterdim ki; çocukluğumdaki gibi yine gülücükler saçayım; yalpalayan adımlarla odama kaçmak yerine
İsterdim ki; he gece huzurla yatağa yatmak, her geçen gün daha da batağa batmak yerine
İsterdim ki; gülümseyebilmek hayata, her şeye, herkese; yavaş yavaş ölmek yerine