Beyaz bir altın pamuk, Adanamdan hediye
Tüm dünya aşıktır, bilirsin; Vandaki kediye
Gökteki Ay; tıpkı bizim Kütahyada porselen
Güneş doğarken İstanbuldan bir başka yükselir
Artvinde bal kadar tatlı, Afyonda kaymak
Ne müthiş; Antalyada deniz keyfi, Uludağda kaymak
Ya da Erzurumda; Palandöken, Kiliste yorgan diker halkım
Zonguldakta kömür yüz karartır
Pek sevilir burda, Kastamonu kır pidesi
Ve ya bir simit kap otur seyret, Üsküdarda Kız Kulesi
Mersinde Kız Kalesi, Rizeden çaylar
Geçtiysem illa içmişimdir Susurluktan ayran
Ve bayrak dalgalanır gülümser Çanakkale
Mardinde taş evler, her derde devadır Pamukkalem
Sivasta kangal korur köyü, Edirnede pehlivan
Yolun düşerse bir gün tadıp Erzincandan peynir al
Denizliden öten horoz, sekiz ilden duyulur
Bu bizim soframız, buyurun hepimizi doyurur
Huyumuz suyumuz bir, kazılan kuyumuz girme
Kıbrısta bizimle elbet Lefkoşa ve Girne
Hep aynı yerde düştük yere, hep aynı yerde ezildik
Ne Azeri, ne Türkmen ayrı, ne Lazı, ne Kürdü
Sen parçala ve kirlet, ülkem kültürlere birlik
Amaç hep bir ağızdan Burası yurdum! diyebilmek
Aşık Seyrani, Mimar Sinan, Erciyes, Kayseri
Gaziantep türküleri, bahçalarda mor meni
Gel Paristen, Şanlıurfam topraktan evler
Ocakta mırra pişerken ozanlar manî söyler
Sırtımda Nemrut, bir kolum cendere adım; Yaman
Kekik kokar Balıkesir, Iğdırdan söker şafak
Akkuş, Aybastı, Çatalpınar, Fatsa, Ordu
Tüm sokaklarım tozlu ben Diyarbakırda doğdum
Eğer Karadenizden geçerseniz, Trabzonda durun
Dinle İskoçyanın gaydasını kıskandırır tulum
Konyadan seslenir Mevlana Celaleddin Rumi
Bugün kimse yüz dönmüyor bize Nasreddin gibi
Elazığda Gakkoşum, Aydında Efe
Bende dokuz dağın gücü, mermi göğsümden teper
Bir tek Pir Sultan Abdal konuşturur bağlamayı
Bana bir metris, bir Malatya hatırlatır Ahmet Kayayı
Bayburt, Bolu, Ankara, Amasya ses ver
Samsunda tütün sarıp, Karamanda koyun gütsem
Tekirdağda rakı içsem, Gümüşhanede kuş burnu
Hiç görmesem de, Muşu anlattılar, hoş buldum
Ardahan, Hakkari, Siirt; el kaldırın gardaş
En iyi dostum Hataylı, en kahraman Maraş
Ne için kavga, ne için savaş? Bu senin yurdun!
Sakarya, Osmaniye, Dersim ve Burdur
Tokatın boynuna gerdanlık Yeşilırmak
Hâlâ Karsın bağrında, doksan bin şehit
Cudi, Silopi, Şırnak, Serhat Seyit
Tam 923 ilçe 81 şehir; İzmirde iç, kordonda sız
Ayrı keyif tabii, yiğit Ağrının başında erir mi kar?
Sıkı giyin, tam on yıl üstüme geldiler gıpta edip
Adım Kırklareli, hiç sıkmadım düşman eli
Bitliste beş minare, Kocaelim gönlüm gibi
Kimi bindallı giyer Niğdede, yazma örer kimi
Kazma kürek, toprak döver çiftçi; izler paraya boğulan
Keşke şimdi görüp yazsa Karacaoğlan
Bu da azsa Muğla, Sinop, Yozgat, Uşak
Dur; silah yerine sanat, saz ve sözle kuşan vur
Yeni nesil, yeni kuşak, yeni alet, yeni suça, gel dedikçe geri koşar kul
Zoru başar, tut, bütün bu güzellikler senin
Bir gün birlikteysek eğer o gün el üstünde eliz
Nevşehirde bir arif tanıdım, tek maaşı ilim
Edep, haya; adı Hacı Bektaş-i Veli
Düzce, Karabük, Bartın, Yalova, Batman
Öyle Ispartanın gülündeki dikenler her ele batmaz
Yeşil ve mavi kucaklaşır Giresunda tüm gün
Doğanın en masalsı yüzü Kapadokya, Ürgüp
Henüz askerdim; bir sabah soludum Spili
Tüfek çatıp; süngü taktım, yere koyarken canımı
Düşüp koşarken tanıdım seni, toprağında kanım
Sen ki ben giderken arkamdan bakıp ağlayan kadın
Bingöl ya da Çapakçurda bir kahvede sabahçıyım
Aksaray, Mamasunda olta tutan balıkçı
Çorumda dolmacıyım, Kırşehirde bakırcı
Ne faşistim, ne gerici, ne bölücü, ne ayrımcı
Bilecik, Çankırı, Eskişehir, Kırıkkale
Koyun koyuna yattık, hem de yetmiş milyon kere
Çözüm mü kin ve hır? Bakın bizim bu kar ve kır
Yarınlar hür ve bir darılma, küsme, gül, sarıl
Gitme, dur, kal, akmasın kan, kalkmasın el, ölmesin er
Anam görmesin dert, bırakma bölmesinler
Ben neysem öylesin sen, çünkü; bir yemin ve tövbemiz
Her nerede olursan ol bir; gönül ve gövdemiz!
HAYKİ
Tüm dünya aşıktır, bilirsin; Vandaki kediye
Gökteki Ay; tıpkı bizim Kütahyada porselen
Güneş doğarken İstanbuldan bir başka yükselir
Artvinde bal kadar tatlı, Afyonda kaymak
Ne müthiş; Antalyada deniz keyfi, Uludağda kaymak
Ya da Erzurumda; Palandöken, Kiliste yorgan diker halkım
Zonguldakta kömür yüz karartır
Pek sevilir burda, Kastamonu kır pidesi
Ve ya bir simit kap otur seyret, Üsküdarda Kız Kulesi
Mersinde Kız Kalesi, Rizeden çaylar
Geçtiysem illa içmişimdir Susurluktan ayran
Ve bayrak dalgalanır gülümser Çanakkale
Mardinde taş evler, her derde devadır Pamukkalem
Sivasta kangal korur köyü, Edirnede pehlivan
Yolun düşerse bir gün tadıp Erzincandan peynir al
Denizliden öten horoz, sekiz ilden duyulur
Bu bizim soframız, buyurun hepimizi doyurur
Huyumuz suyumuz bir, kazılan kuyumuz girme
Kıbrısta bizimle elbet Lefkoşa ve Girne
Hep aynı yerde düştük yere, hep aynı yerde ezildik
Ne Azeri, ne Türkmen ayrı, ne Lazı, ne Kürdü
Sen parçala ve kirlet, ülkem kültürlere birlik
Amaç hep bir ağızdan Burası yurdum! diyebilmek
Aşık Seyrani, Mimar Sinan, Erciyes, Kayseri
Gaziantep türküleri, bahçalarda mor meni
Gel Paristen, Şanlıurfam topraktan evler
Ocakta mırra pişerken ozanlar manî söyler
Sırtımda Nemrut, bir kolum cendere adım; Yaman
Kekik kokar Balıkesir, Iğdırdan söker şafak
Akkuş, Aybastı, Çatalpınar, Fatsa, Ordu
Tüm sokaklarım tozlu ben Diyarbakırda doğdum
Eğer Karadenizden geçerseniz, Trabzonda durun
Dinle İskoçyanın gaydasını kıskandırır tulum
Konyadan seslenir Mevlana Celaleddin Rumi
Bugün kimse yüz dönmüyor bize Nasreddin gibi
Elazığda Gakkoşum, Aydında Efe
Bende dokuz dağın gücü, mermi göğsümden teper
Bir tek Pir Sultan Abdal konuşturur bağlamayı
Bana bir metris, bir Malatya hatırlatır Ahmet Kayayı
Bayburt, Bolu, Ankara, Amasya ses ver
Samsunda tütün sarıp, Karamanda koyun gütsem
Tekirdağda rakı içsem, Gümüşhanede kuş burnu
Hiç görmesem de, Muşu anlattılar, hoş buldum
Ardahan, Hakkari, Siirt; el kaldırın gardaş
En iyi dostum Hataylı, en kahraman Maraş
Ne için kavga, ne için savaş? Bu senin yurdun!
Sakarya, Osmaniye, Dersim ve Burdur
Tokatın boynuna gerdanlık Yeşilırmak
Hâlâ Karsın bağrında, doksan bin şehit
Cudi, Silopi, Şırnak, Serhat Seyit
Tam 923 ilçe 81 şehir; İzmirde iç, kordonda sız
Ayrı keyif tabii, yiğit Ağrının başında erir mi kar?
Sıkı giyin, tam on yıl üstüme geldiler gıpta edip
Adım Kırklareli, hiç sıkmadım düşman eli
Bitliste beş minare, Kocaelim gönlüm gibi
Kimi bindallı giyer Niğdede, yazma örer kimi
Kazma kürek, toprak döver çiftçi; izler paraya boğulan
Keşke şimdi görüp yazsa Karacaoğlan
Bu da azsa Muğla, Sinop, Yozgat, Uşak
Dur; silah yerine sanat, saz ve sözle kuşan vur
Yeni nesil, yeni kuşak, yeni alet, yeni suça, gel dedikçe geri koşar kul
Zoru başar, tut, bütün bu güzellikler senin
Bir gün birlikteysek eğer o gün el üstünde eliz
Nevşehirde bir arif tanıdım, tek maaşı ilim
Edep, haya; adı Hacı Bektaş-i Veli
Düzce, Karabük, Bartın, Yalova, Batman
Öyle Ispartanın gülündeki dikenler her ele batmaz
Yeşil ve mavi kucaklaşır Giresunda tüm gün
Doğanın en masalsı yüzü Kapadokya, Ürgüp
Henüz askerdim; bir sabah soludum Spili
Tüfek çatıp; süngü taktım, yere koyarken canımı
Düşüp koşarken tanıdım seni, toprağında kanım
Sen ki ben giderken arkamdan bakıp ağlayan kadın
Bingöl ya da Çapakçurda bir kahvede sabahçıyım
Aksaray, Mamasunda olta tutan balıkçı
Çorumda dolmacıyım, Kırşehirde bakırcı
Ne faşistim, ne gerici, ne bölücü, ne ayrımcı
Bilecik, Çankırı, Eskişehir, Kırıkkale
Koyun koyuna yattık, hem de yetmiş milyon kere
Çözüm mü kin ve hır? Bakın bizim bu kar ve kır
Yarınlar hür ve bir darılma, küsme, gül, sarıl
Gitme, dur, kal, akmasın kan, kalkmasın el, ölmesin er
Anam görmesin dert, bırakma bölmesinler
Ben neysem öylesin sen, çünkü; bir yemin ve tövbemiz
Her nerede olursan ol bir; gönül ve gövdemiz!
HAYKİ