Bir hikaye...

Sosyopar

Yeni üye
15 Mar 2018
6
0
Hamza ve Şeyda birbirlerini çocukluklarından beri çok
seven iki sevgiliydi... Birlikte büyümüşlerdi... Ayrılmak
akıllarının ucundan bile geçmezdi... Artık ik
isi de evlenme çağına gelmişti... Ve evlenmeyi
düşünüyorlardı...
Herşey Hamza'nın evlilik teklifi yapmasına ertelenmişti...
Ama Hamza da bir değişiklik vardı... Eskisi gibi ilgi
göstermiyordu Şeyda'ya.. Ne olmuştu O'na.. Artık
buluşmak istemiyor, mesajlara doğru dürüst cevap
vermiyor, hiç aramıyordu...
Yoksa başkası mı vardı hayatında..?
Bu düşünceler Şeyda'yı çılgına çeviriyordu... Sonunda
dayanamadı ve neler olup bittiğini öğrenmek için
Hamza'yı aradı...
-Alo! -Nasılsın Hamza..?
-Elhamdulillah iyiyim, sen nasılsın..?
-Kaç gündür soğuk davranıyorsun, nasıl olmamı
beklersin..?
-Şeyyy bunları sonra konuşsak, şimdi camiye girmek
üzereyim... ALLAH'a emanet ol...
Şeyda elinde telefonla kalakalmıştı... Hamza camiye
girdiğini söylemişti... Oysa Hamza namaz kılmazdı..
Neden camiye gitmişti ki... Yoksa namaza mı
başlamıştı...! Bir saat sonra bir mesaj geldi... Hamza
göndermişti.. Şunlar yazıyordu ;
"Günlerdir değiştiğimin ben de farkındayım.. Bu değişikliği
de KURAN'a ve NAMAZ'a borçluyum.. Evet ben namaza
başladım.. Ve birçok şeyi bıraktım.. Tüm kötü huylarımla
birlikte senden de vazgeçmek zorunda kaldım... Çünkü
zina yapmış oluyoruz.. Artık ne elini tutacağım, ne yanına
oturacağım.. Gözlerine bile bakmaktan sakınacağım...
Lütfen bana kızma.. Seni seviyorum..." Tahmini doğru
çıkmıştı Şeyda'nın... Demek ki bu yüzden kaçıyordu
kendinden... Zaten dine karşı hiç sempatisi olmayan
Şeyda, Hamza'yı elinden aldığını düşünerek iyice düşman
olmuştu Kuran'a, Namaz'a... Ramazan Bayramı'ydı...
Öğle saati olmuş ama Hamza'dan ne mesaj gelmişti, ne
de aramıştı...
Daha fazla bekleyemeden Şeyda aradı Hamza'yı...
-Bayramın kutlu olsun Hamza...
-Seninki de MÜBAREK olsun Şeyda...
-Neden aramadın..?
-Yetimhanedeyim, fırsat bulamadım...
-Yetimhane mi? Senin ne işin var nerden geldiği belli
olmayan o pis çocukların yanında.. Annesi babası
bakmamış, sen mi bakıyorsun.. Ne kadar dar düşüncelere
sahipsin... Şeyda buna benzer cümleleri art arda
sıralıyordu...
Hamza: -Şeyda, dilerim ki ALLAH seni bunlarla imtihan
etmesin... Bir hafta sonra... Şeyda parkta oturmuş
Hamza'yı bekliyordu.. Uzun süredir görmüyordu O'nu..
Hem kızgındı, hem özlemişti... Hangi duygu ile
karşılayacağını O da şaşırmıştı... Hamza buluşmak
istediğini söylemişti, O da koşa koşa gelmişti... Çok
geçmeden Hamza da geldi... Ama bambaşka bir insan
olmuştu Hamza.. Şekil verdiği saçları yoktu, sıradan bir
şekilde taramıştı... Top sakalı da yoktu, SÜNNET olan
sakal bırakmıştı... Ve o giydiği daracık kot pantolonlara,
rengarenk ve üzerinde sevdiği sanatçıların resminin
bulunduğu tişörtlere veda etmiş onların yerine, geniş
pantolon ve yakasız bir gömlek giymişti...
Sanki Hamza değil de başkasıydı Şeyda'nın karşısında
oturan... Üstelik tokalaşmak için uzattığı eli de
tutmamıştı...
-Şeyda..! Biliyorum bendeki bu değişikliğe alışman zaman
alacak.. Sana istediğin kadar zaman verebilirim... Ama
ben artık bu işin fazla uzamasını istemiyorum dedi ve
elindeki hediye paketini uzattı...
-Ne bu..? -Aç bakalım neymiş, dedi gülümseyerek...
Şeyda paketi açtı heyecanla... Ama heyecanı boşa çıkmıştı
(kendince).. O pahalı lüks hediyeler beklerken paketin
içinden çıkanlar tepesini attırmıştı... Pakette KURAN,
BAŞÖRTÜSÜ, TESBİH ve GÜLSUYU vardı...
-Gülsuyu'nu bir arkadaşım Medine'den getirdi..
Efendimiz'in Ravza'sının kokusu . . Daha cümlesi
bitmemişti ki Şeyda gülsuyunun kapağını açıp dökmeye
başladı...
-Ne yapıyorsun diyerek yerinden fırladı Hamza... Elindekini
alıverdi... Şeyda'nın öfkesi geçmemişti... Tesbihi alıp kırdı,
taneleri etrafa saçıldı...
-Sen kendine eş değil köle arıyorsun... Şu verdiğin
kitap'ta öyle yazıyormuş.. Benden başka üç tane daha
kadın almanı söylüyor.. Ben salak değilim.. Şuna bak bir
de başörtüsü almış... Başörtüyü köleler takar.. Ben özgür
biriyim ve saçlarım da özgür kalmalı... Dedi ve hışımla
kalkıp gitti...
Hamza neye yanmalıydı... Şeyda'nın doğrularını
görmediğine mi, Kuran'a yapılan hakaretlere mi, kırılan
tesbihe mi, dökülen gülsuyuna mı...?
Nasıl bir zihniyetle büyümüştü ki Kuran'ı böyle yanlış
tanımıştı... Şeyda o günden sonra Hamza'yı hiç aramadı..
Telefonunu değiştirdi.. Çok geçmedi adresini de... Artık
birbirlerini çok seven iki genç ayrılmışlardı... 7 yıl sonra...
Hamza yine bir Ramazan Bayramı sabahı yetimhaneden
çıkmış bir parkta oturuyordu.. Evlenmemişti... Çocukları
çok sevdiği için oturup onları izlemekten hoşlanırdı...
Bir ara gözü bir çocuğa takıldı... Üstü başı perişan halde
bir kenarda sessiz sessiz ağlıyordu... Hemen yanına
gitti...
- Neyin var küçüğüm, neden oynamıyorsun..?
Çocuk burnunu çeke çeke konuşmaya başladı...
-Bugün bayram.. Herkesin yeni elbisesi var, benim yok...
Herkes babası ile bir yerlere gidiyor, benim babam bizi
terketti.. Herkes annesiyle eğleniyor, benim annem çok
hasta evde yatıyor...
-Baban yoksa ben varım, deyiverdi Hamza... Çocuk
anlamıştı ne dediğini... Gözüne baktı tanımadığı adamın...
Elini uzattı Hamza...
-Gel seninle bir yere gidelim... Korkma benden zarar
gelmez sana... Elinden tuttu çocuğun ve doğruca açık bir
mağaza aramaya koyuldu.. Bulmuşlardı... Çocuğa takım
elbise aldı.. Yerinde duramayan çocuğa baktı ve derinlere
daldı.. Şeyda ile evlenmiş olsaydı, belki kendisininde bu
yaşlarda bir çocuğu olacaktı... Öyle dalmıştı ki yanağına
dokunan bir öpücükle kendine geldi... -
- Teşekkür ederim amca...
Hamza'nın ve çocuğun gözlerindeki sevinç görülmeye
değerdi...
-Hadi seni evine götüreyim... Eve doğru giderken Hamza
ev için birşeyler de almıştı... Babasının olmadığını ve
hasta olduğunu söylemişti çocuk.. Evin önüne geldiler..
Hamza vedalaştı çocukla...
-Amca seni annemle tanıştırmak istiyorum..
-Ben de isterim ama eve girmem uygun olmaz..
-Bir şey olmaz, hadi kırmayın beni.. İstemeden de olsa
içeri girdi... Evin içi perişan haldeydi... Aldıklarını mutfağa
bıraktı.. Mutfakta da kuru ekmekler dışında bir şey
yoktu...
Sonra oturma odasında yatan kadına gözü takıldı...
Galiba kanser hastasıydı.. Çünkü saçları dökülmüş, kel
kalmıştı...
-Anne bak kimi getirdim sana... Kadın oğluna döndü.. Onu
takım elbise içinde görünce şaşırmıştı...
-Benim oğlum nasıl da yakışıklı olmuş, dedi... O sırada
Hamza içeri girdi... Bu nasıl olurdu... Karşısında duran
Şeyda'nın ta kendisiydi... Her ikisi de donup kalmıştı... Bu
durum bir süre devam etti.. Sessizliği bozan küçük Hakan
oldu...
- Anne bak bu amca bana bu elbiseyi aldı.. Evimize de bir
sürü yiyecek aldı.. Artık aç uyumayacaksın...
-Küçüğüm annenle bana biraz müsaade verir misin? Bir
şey konuşacağım onunla...
-Tabi ki...
Sessizlik bir süre daha devam etti...
Şeyda başladı konuşmaya...
-Senden sonra biriyle evlendim... Zengin ve modern
biriydi.. Başta çok iyiydik... Ama sonradan ruhsal sorunlar
yaşamaya başladı ve benim kendisini aldattığımı
düşünecek kadar paranoya hale geldi... Ve beni eve
hapsetti...
Beni kapattığı odanın penceresi bile yoktu.. Çocuğumu
bile göstermiyordu bana... Aylarca orada kaldım.. Kısaca
bana KÖLE gibi davrandı (derken mahcubiyetle başını öne
eğdi)... Sonra durumu düzeldi.. Ama bu arada ben
kansere yakalandım... (özgür kalacak dediği saçları artık
yoktu)..Hasta olduğum için üzerime kuma getirdi...(Yıllar
önceki söyledikleri geldi yine aklına)...
Sonra da beni ve oğlumu evden kovdu... Oğlum şimdi
yetim gibi büyüyor... Ve sen yıllar sonra yine bir yetimi
sevindiriyorsun yine... Çok pişmanım... Söylediğim her
sözün cezasını çektim yeteri kadar... Hamza konuşmuyor,
Şeyda ise ağlıyordu....
Konuşmadan çıkıp gitti Hamza...
Ve ertesi gün... Kapı çalındı... Gelen Hamza'ydı.. Küçük
Hakan Onu içeri davet etti...
Şeyda yatağında oturuyordu... Hamza'yı görünce
heyecanlandı... Elinde bir paket vardı... Bu paket yıllar
önceki paketin aynısıydı... Yoksa, yoksa içindekiler de aynı
mıydı..?
Paketi aldı ve heyecanla açtı paketi.. Evet aynı Kuran,
aynı başörtüsü, aynı tesbih (Tesbih kırılmıştı evet ama
Hamza taneleri tek tek toplamış tekrardan dizmişti) ve
gülsuyu...
Kapağını açtı gülsuyunun.. Aynısı olup olmadığını anlamak
istedi... Kokladı, gayet güzel kokusu vardı hâlâ...
Aynısı olsaydı bozulurdu diye düşündü... Sanki içini
okumuş gibi "Aynı gülsuyu" dedi Hamza.... Bozulmadan
durmuştu yedi yıl boyunca...
-Bunlar senin Şeyda.. Eğer pişmansan biliyorum ki can
atıyorsundur dinine dört kolla sarılmak için.. işte sana
fırsat.. Kuran okumayı bilmediğini biliyorum ama mealini
oku.. Okuduktan sonra da kararını ver... Yıllarca sakladım
bunları.. Niye sakladığımı bilmeden.. Demek ki bu gün
içinmiş...
Ve bir kitap daha çıkardı..
-Bu da senin.. Kitabın adı Hz. Fatıma.. Bir kadının örnek
alması gereken büyük insanın hayatı... Bunu da oku...
Ve cebinden küçük bir kutu daha çıkardı...
-Bu da senin... Yıllar önce almıştım.. O gün parkta
vermeye fırsat bırakmadın.. 15 gün sonra yine geleceğim,
iyi düşün karar ver... Ve arkasını dönüp gitti... Kutuyu açtı
Şeyda.. Evlilik yüzüğü vardı içinde.. Nasıl olur da
evlenmek isterdi ki kendisiyle...
Kanserdi ve ölecekti... Sonra gözü Kuran'a takıldı.. Elini
uzattı almak için... Hayır alamazdı.. Kuran'a abdestsiz
dokunulmadığını biliyordu... Yerinden kalktı usulca.. Daha
önce gördüğü ve bildiği kadarıyla abdest aldı...
Tekrar Kuran'ı almaya yeltendi.. Hayır yine
dokunamazdı... Başörtüsünü aldı ve başını örttü... Aynaya
baktı.. Nasıl da güzel olmuştu... Şimdi Kuran'ı alabilirdi...
Ve okumaya başladı... 15 gün sonra... Hamza yine
kapıdaydı... Şeyda kapanmıştı ve ayağa bile kalkmıştı...
Gördükleri karşısında öyle memnun oldu ki hemen
"Helalim olur musun" deyiverdi... Evlenmişlerdi...
Şeyda tedaviye devam ediyor.. Gittikçe iyileşiyordu...
Hz. Fatıma'nın hayatı onu öyle etkilemişti ki her haliyle
Onu örnek almaya çalışıyordu.. Şeyda'da ki bu büyük
değişiklik de Hamza'ya kendisinin yıllar önce nasıl
değiştiğini hatırlatıyordu..
Ikisi de doğru yolu bulmuşlardı... Sürekli okuyup
kendilerini geliştiriyorlardı... Şeyda ölümden korkmuyordu
artık...
Tam anlamı ile dört dörtlük bir mü'mine olmuştu...
Bir yıl sonra...
Çok istedikleri hacc farizasını yerine getirmek için uçağa
binmişlerdi..
Hakan da yanlarındaydı...
Üçünün de içi içine sığmıyordu...
Lebbeyk Allahumme Lebbeyk nidaları ile kutsal topraklara
ayak bastılar... Bir hafta olmuştu Medine'ye geleli...
Bir akşam vakti otelde Hamza Şeyda'ya seslendi
"Hanım hadi namaza geç kalıyoruz"... Ses vermedi
Şeyda... Tekrar seslendi
"Canım hadi ama geç kalıyoruz".. Yine ses yok...
Yatak odasına doğru ilerledi Hamza...
Şeyda yatıyordu... Anlamıştı... O sonsuz yolculuğuna
çıkmıştı...
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" diyerek Şeyda'nın elini
tuttu...
Elinde bir not vardı... "Hamzam kendimi iyi
hissetmiyorum... Çok istemiştim kutsal topraklarda can
vermeyi... Galiba RABB'im duamı kabul ediyor..
Vasiyetimdir: Beni senin aldığın gülsuyu ile yıkasınlar"...
Cenaze işlemleri yapılmıştı... Şeyda morga kaldırılmış ve
Türkiye'ye gönderilecekti...
O gece Hamza uykuya daldı.. Rüyasında Hz. Fatıma'yı
görmüştü... Ve elinde o gülsuyu... Şeyda'yı yıkıyordu Hz.
Fatıma... Ve mırıldanıyordu gülümseyerek
"Cennette arkadaş lazım bana" diyordu... Kan ter içinde
uyandı Hamza...
Ve bir daha uyuyamadı... Sabah hemen kalktı gülsuyunu
aramaya başladı...
Yoktu.. Koşarak morga gitti.. Görevliye yalvara yakara
Şeyda'nın bulunduğu kabini açtırdı...
"Bismillah" diyerek açtı yüzünü...
Şeyda öyle gülümsüyordu dişleri görünüyordu bu
gülümsemeden... Elleri titredi Hamza'nın...
Ağlıyordu bir taraftan...
Öyle güzel kokuyordu ki naaşı insanı büyülüyordu sanki...
Biraz daha açtı örtüyü...
Ve ve ve düşüp bayıldı oracıkta...
Gülsuyu kutusu boş bir şekilde orada duruyordu...
Evet Şeyda Hz. Fatıma tarafından o gülsuyu ile
yıkanmıştı...
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.