ISLAMDA BOSANMA HAKKI
HULLE SISTEMI NE BOSANMAYI GUCLESTIRMEYE VE NE DE KADINI KORUMAYA YARAR
Akla ve muspet ahlak anlayisina ters duser olmasina ragmen, Hulle sistemi ve bu sistemin dayali bulundugu Kur'an hukmu (Bakara 229) yuzyillar boyunca din bilginleri tarafindan kutsal bilinmis ve savunulagelmistir. Hem de guya Cahilliye doneminin kotuluklerinden birini yok eden bir sistem olarak!
Denmistir ki: "Cahilliye zamaninda talak bir adetle tahdid olunmamisti. Erkek karisini sayisiz bir surette bosar, sonra da donup tekrar alir dururdu. Cahilliye adetine gore erkek icin sonsuz ve sayisiz talak ve muracaat haklari vardi. Suphesiz ki, bu ittiradsiz hal ve vaziyet devamli ve mes'ud bir aile kurmaya mani idi. Ayni zamanda kadin icin de bir zulum idi. Kadini muskul vaziyette birakiyordu."(Diyanet Isleri Baskanliginin bu mantigi icin bkz Sahih-i Buhari Muhtasari cild XI s 350) Daha baska bir deyimle Hulle sistemini savunanlar col mantigina sarilarak bu sistemin bosanmalari guclestirmek ve kadini koruma gibi bir amaca dayali oldugunu iddia etmislerdir. "Eger koca, karisini bosarken hullenin bu sonuclarini hesaplayacak olursa, bosanma yoluna pek gitmez, karisini haksiz ve keyfi sekilde bosamis ise, cezasini kendi ceker." seklinde bir garip mantik yurutmuslerdir.
Hemen isaret edelim ki bu soylenenler yanlistir. Cunku bir kere Cahilliye doneminde bosanma hakki erkegin tekelinde degildi. Daha once gormus oldugumuz gibi kadinin da bosanma hakki vardi. Ustelik bosanma halinde iki taraf, hicbir sarta bagli olmaksizin (yani kadin bir baska erkekle cinsi munasebet zorunlugunda kalmaksizin) tekrar bir araya gelebilirdi; "Hulle" diye bir sey yoktur. Bu itibarla bosanmayi sayi ile sinirlandirmanin ve hulle sistemine baglamanin kari koca bakimindan yararli bir yonu yoktur. Hele bosanma hakkini kocanin keyfine terketmekle evlilik birliginin korunacagini dusunmek saflik olur. Kaldi ki hulle sistemi, bosanmayi zorlastirmaktan ya da kocayi cezalandirmaktan ziyade, sucsuz durumdaki kadini iskence azabina sokmak gibi olumsuz sonuclar doguran bir uygulamadir. Olaylarin ortaya vurdugu gercek sudur ki erkek, cogu kez ofkesine yenilerek ve fevri bir davranisla, agzindan "Uc kere bossun!" sozlerini kacirabilmektedir. Bu durumda kadin, bu tur haksiz bir davranisin kurbani olmak istemedigi ve hatta bilmedigi bir adama varmak, onun koynuna girip "balcagizini tatmak" ya da eger bunlari yapmayi goze almiyorsa, eski kocasina donemeyip mutsuzluga katlanmak durumundadir.
Goruluyor ki Muhammed, bu vesile ile kadini, kocasinin kaprislerine, icgudulerine, ofkelerine ve keyfiliklerine feda etmistir.
BOSANMA HAKKININ SADECE KOCAYA AIT BULUNMASININ KADINI "OZGURLUGE" KAVUSTURDUGU IDDIASI!
Muhammed'in getirdigi bosanma sistemi, kadini erkegin istibdadina sokar nitelikte olmasina ragmen musluman savunurlarin hayranligini cezbetmistir; bu usulun Arap yasamlarinda reform yaratan ve kari koca iliskilerinde adil sonuclar doguran bir sey oldugunu iddia etmislerdir. Aralarinda talak sisteminin kadinlara ozgurluk, bagimsizlik sagladigini ileri surenler olmustur; ornegin soyle diyenler vardir: "Eger peygamber kocaya, karisini cezalandirma hakkini tanidi ise, kadina da ozgurlugunu kolaylikla elde edebilecegi talak yolunu saglamistir." (Seyyid Amir Ali -Syed Ameer Ali), "The Caliphate and the Islamic Renaissance", The Edinburg Review, Jan 1923, vol.1, 241)
Bazilari kadinin, nikah sirasinda evlenme akdine, bosanma hakkini mahfuz tuttuguna dair hukum koyabilecegini one surmuslerdir. (Abdul-Rauf M., The Islamic View of Women and Family, New York 1977, 121) Hemen belirtelim ki Islam'da evlenme akdini yapan kadin olmadigi icin (cunku bu isi baba ya da erkek veli yapar) boyle bir iddianin gecerli bir yonu yoktur.
Bazilari Islam oncesi Cahilliye doneminde bosanmanin kadin aleyhine is gorecek sekilde duzenlendigini, diger butun dinlerde de durumun bu oldugunu, oysaki Muhammed'in bu sistemi islah ederek kadinlar lehine olacak sekle donusturdugunu soylerler. (S. Ali, age (1923), 24) Bu iddianin da tutarli tarafi yoktur. Her ne kadar eski Yunan ve Roma'da ya da Yahudilik'te bosama hakkinin kocaya taninmis oldugu Katoliklikte ise bosanmanin tamamen yasaklandigi dogru olmakla beraber, bir kere bu eski ornekleri kiyas olcegi yapmak, boylece talak sistemini mesru ve mazur kilmaya calismak yanlistir. Kaldi ki kiyaslanmak istenen sistemlerin Islam'in getirdigi sistemlerden daha kotu bir yonu de yoktur. Ornegin, katolik dini bosanmayi yasaklamistir, fakat hic olmazsa bu yasagi tek tarafli degil fakat hem erkek ve hem de kadin icin koymustur. Oysa ki Islam'da bosanma sadece kocanin cikarlarina is gorecek sekilde ayarlanmistir.
1. ISLAM ONCESI DONEMDE ARAP KADINI BOSAMA HAKKINA SAHIP IKEN...
Cahilliye diye tanimlanan Islam oncesi donemi kotu gostermek icin Seriatcinin basvurdugu iddialardan biri de, bu donemde Arap kadininin, her alanda oldugu gibi, bosanma alaninda da her turlu haktan yoksun oldugu ve iste Muhammed'in Arap kadinini bu acinacak durumlardan kurtardigi, daha dogrusu eski gelenegi yok etmemekle beraber islah ettigidir. (Ameer, The Spirit of Islam, London 1935, 44-5)
Bu iddianin da gercege uygun bir yani yoktur. Cunku bir kere bu donemde bosama hakkinin sadece kocaya ait oldugu dogru degildir. Arap kaynaklarinin kanitladigi gercek odur ki Islam oncesi donemde Arap kadininin ozgurlugunu saglayan seylerden biri kocasini kendi diledigine gore secebilmek oldugu kadar evlendikten sonra diledigi gibi onu bosayabilmektir. Evlenirken de bosanma hakkini mahfuz tuttugunu belirtir ve bu hakki ozgurlugunu soglamak uzere kullanmasini bilirdi. Bunu kanitlayan nice orneklerden biri olmak uzere Asr'in kizi Selma'nin (ki Muhammed'in buyukbabasi Abdulmuttalib'in anasi olur) davranisini belirtmek mumkundur. Ibn Ishak'in bildirdigine gore Selma, oylesine ozgur ruhlu, oylesine haysiyetine duskun bir kadindi ki, Abdimenaf oflu Hasim'in kendisine talip olmasi uzerine bu evlilige bazi sartlarla razi olacagini bildirmis ve sartlar arasina, kendi islerini ve mallarini kendi idare edecegine, diledigi an kocasini bosayabilecegine dair olanlari katmistir. (Ibn ishak, age 69; Taberi, (1966) I, 16-27) Nitekim bu evlilikten dogan cocuga Seybe adi verilmis, fakat bir sure sonra Hasim, Mekke'ye donmek istedigini bildirince Selma kendisiyle gelemeyecegini bildirerek oglu Seybe ile Medine'de kalmistir. Yine Ibn ishak'in bildirdigine gore Selma'nin kayinbiraderi Muttalib, Seybe'yi alip Mekke'ye babasinin yanina goturmek istemis fakat Selma'nin direnmesiyle karsilasmistir. Bu direnisi kirmak uzere cok yalvarmis, cok dil dokmus, hatta cocugun artik seyahat edebilecek bir yasa geldigini, Mekke'deki kendi asiretinin yanina donmesi gerektigini belirtmis fakat Selma'dan izin alamamistir. Ancak Seybe'yi araya koyarak ve onu anasindan ricakar yaparak bu izni saglayabilmistir. (Bir baska rivayete gore Muttalib, Medine'ye geldiginde kardesinin oglu olan Seybe'yi Mekke'ye goturmek istediginde etraftan kendisini "evet bu cocuk senin kardesinin ogludur, goturmek istersen anasi duymadan gotur. Cunku anasi duyarsa onu hicbir zaman sana vermez." diye ikaz edenler olmus. Bunun uzerine o cocugu yanina cagirmis, kendisini Mekke'ye, kavminin yanina goturmek istedigini soylemis, ve cocugun bu tekligi kabul etmesi uzerine devesine bindirerek Medine'den ayrilmistir. Selma durumdan geceleyin haberdar olmus ve oglunun hasretiyle bagirmaya baslamistir.
Bk Taberi age II, 16)
Simdi geliniz birlikte, Islami yasaklarin baslamasindan onceki donem itibariyle Selma'nin bu ozgur durumuna ve bir de kadinin Islam'in getirdigi kisitlamalara bagli tutumuna bakalim. Mumkun mudur ki Islam'dan sonraki kisitlamalar doneminde kadin, kocasi baska bir yere gitmek istesin de ona karsi direnebilsin ya da cocugunu kendisi alikoyabilsin? Yukaridaki ornekte Selma'nin ozgurlugu, hic kuskusuz bosanma hakkina sahip olmaktan dogma bir seydir. Kocasinin bencil bir davranisa yonelmesi halinde, ya da onunla artik yasamak istememesi durumlarinda, bu hakkini kullanacagini bilmektedir. Koca dahi bunu bildigi icindir ki kadinina hukmedememektedir.
Islam oncesi donemde Arap kadini su ya da bu nedenle kocasindan ayrilmak istediginde: "Senden ayrilmak icin Tanri'ya siginirim" sozlerini uc kez tekrarlayarak ozgurlugune kavusabilirdi. Nitekim Muhammed'in bazi esleri, henuz talak sisteminin ihdasindan once, bu formule sarilarak Muhammed'den ayrilmislardir. Bunlar arasinda Muaviye Kindi'nin kizi Esma'yi ya da Mulayka'yi, ya da Fatima bin Adhak ya da Leyla adindaki kadinlari ornek vermek mumkundur.
Bosanmak istemelerinin nedeni, Muhammed'den hoslanmamalari, onu kendilerine nazaran cok yasli bulmalari, ya da onun diger esleriyle bir arada bulunmaktan kacinmalaridir. Guzellikleriyle taninmis olan ve Muhammed'e nazaran cok genc yasta bulunan ve ustelik unlu Kabilelerden gelme bu kadinlar icin Muhammed'le birlikte yasamak cazib gorunmemis ve bu nedenle her birisi ondan ayrilma yolunu aramistir. Kisa bir fikir edinmis olmak icin Esma'nin (ki Umeyme olarak da bilinir) ayrilmak istemesini Ebu Useyd'in rivayetine dayali olarak Buhari'den ve ayrica Ibn-i Sa'd'in ve Taberi'nin agizlarindan dinleyelim. (Ibn Sa'd, 141-145):
Esma'nin odaya girmesi uzerine Peygamber kapiyi kapadi ve perdeleri orttu. Kollarini Esma'ya dogru uzattiginda Esma: 'Sana karsi Allah'a siginirim' diye konustu. Bunun uzerine Peygamber, basini elbisesinin kollariyla orttu ve 'Diledigin sekilde korunmakta serbestsin' sozlerini uc kez tekrarladi ve (odadan cikarak) etrafindakilere (Esma'nin) kendi asiretine iade edilmesini emretti. (Ibn Sa'd, 141-145; Taberi II, 845; Sahih-i Buhari XI, 343)
Esma'nin neden dolayi Muhammed'den hoslanmadigi hususu pek aciklanmaz. Bununla beraber, tahmin edilebilir ki bu "neden", herseyden once onun "kadinlik" gururuna ve haysiyet duygusuna sahip bulunmasindan dogmustur.
Cunku hatirlatalim ki Esma (yahut Umeyme), Cevn ogullarindan Nu'man Ibn-i Serahil'in kizi idi. Cevn ogullari Ezd soyundan taninmis bir kabile olup Kinde umerasindan idiler. Ve iste boyle bir kabileye mensup bir kadin, Muhammed'in yanina konuldugunda: "Nefsini bana bagisla", hitabiyla karsilasinca bunu gurur ve haysiyetine yedirememisti. Kendisinden "nefis bagislamasi" isteyen bir adama karsi muhtemelen saygisini yitirmis ve hatta asabilesmisti. Bundan dolayidir ki Muhammed'e soyle cevap vermistir: "Hic melike bir kadin nefsini teb'asina bagislar mi?" (Ebu Useyd'in rivayetine gore Muhari'nin naklettigi hadis soyledir: "...Umeyme Resulullah'in yanina konuldu...Beni:-'Nefisini bana bagislayiniz' diye taltif buyurdu. Umeyme:-'Hic melike bir kadin nefsini teb'asina bagislar mi?'- diye karsiladi...Bunun uzerine (Muhammed) kadinin asabiyetini yatistirmak icin elini uzatip basina koymak istediginde Umeyme:-'Senden Allah'a siginirim'- dedi. Bunun uzerine Muhammed onu ailesine iade ettirir. Bkz Sahih-i Buhari...XI, 343, Hadis No 1833)
Bilindigi gibi "melike" sozcugu kadin hukumdarlara ya da hukumdar karilarina verilen bir addir. Boylece Esma, Muhammed'in "Nefsini bana bagisla" seklindeki davranisini, kendisine karsi saygisizlik sayarak onu "teb'a" durumuna dusurmekle karsilik vermis olmaktaydi.
Daha ilk andan itibaren ondan sogumus olmasinin nedeni, muhtemelen budur. Diger bir neden de Muhammed'in cok karili karemine dahil olmaktan kacinmasi olabilir. (Muhammed'in Esma tarafindan red edilmis olmasini kucumsemek maksadiyla Seriatci yazarlar yukaridaki olayi Ayse'nin bir tertiplemesi seklinde gosterirler. Ibn-i Sa'd'in, Hisam'dan rivayetine gore guya Esma'nin nikahi kesinlesince Ayse gayrete gelerek Esma'ya 'Resulullahin yanina girdiginde:
-'Senden Allaha siginirim' dersen Peygamber bu sozlerden memnun olur" demis ve iste bu nedenle Esma boyle konusmustur... Bk Sahih-i Buhari...XI 344. Ve nihayet baska ihtimal de Muhammed'in Esma'yi sirtinda beyaz lekeler gordugu icin bosamis olmasi ve yukaridaki hikayelerin bu davranisi ortbas etmek icin uydurulmus olmasidir. )
Hazrec'in kizi Leyla'nin da, yine buna benzer bir sekilde Muhammed'ten nasil ayrilmis oldugunu daha once gormustuk. Esleri tarafindan bu sekilde reddedilmis ve 'istenmemis' olmayi Muhammed buyuk bir uzuntu ile karsilar ve bunu gurur sorunu sayardi. Bundan dolayidir ki eslerinin biri kendisinden ayrilmak istediginde yuzunu elbisesinin kolu ile kapar ve yukardaki sekilde konusur ve odadan cikardi. (Ibn Sa'd, 141)
Ve iste butun bur durumlara son vermek, ve boylece karilari tarafindan terkedilmeyi onlemek icindir ki bosanma hakkini kadindan alip erkegin imtiyazi haline getirmistir. Bazi din bilginleri, Muhammed'in yerlestirdigi 'talak' sisteminin, eski Arap geleneklerinin islah edilmis sekli oldugunu soylerler ve bunu kanitlamak uzere su ayetleri gosterirler:
"Allah eslerinizi, anneleriniz gibi, kendinize haram saymaniz icin yaratmamistir. .." (33 Ahzab 4);"...Icinizde karilarini annelerinin yerine koyarak haram sayanlar bilsinler ki karilari anneleri degildir..." (58 Mucadele 2)
Hemen isaret edelim ki bu ayetleri Kur'an'a koymakla Muhammed, ne eski Arap geleneklerinin kotu yonlerini duzeltmistir ve ne de bosanma usulunde kadinin lehine reform getirmistir. Aksine eski bir gelenegi daha da kotu bir sekle donusturmustur. Bakiniz nasil:
Arap kaynaklarindan ogrenmekteyiz ki eskiden (yani "cahilliye"de) Araplar, karilarini bosamak istedikleri zaman: "Sen bana anamin sirti gibisin" diye konusurlar ve konustuklari an artik hic bir daha birlesmemecesine karilarindan ayrilmis olurlardi. Bu gelenek, Muhammed'in peygamberlik iddialarina sarildigi tarihten sonra da devam etmistir. Tanri ile her an temas halinde bulundugunu ve her kotulugu O'nun irsadi ile gidermeye memur bulundugunu soyleyen Muhammed'in aklina, uzun sure bu yukardaki gelenegi degistirmek fikri gelmemistir. Aksine hemen her firsatta muminlere bu gelenek geregince davranmalarini bildirmistir.
Ta ki Sa'lebe kizi Havle, kendisine hatirlatana kadar.
Beyzavi ve Celaleddin gibi unlu yorumcularin bildirdiklerine gore Havle, gunlerden bir gun Muhammed'e basvurarak kocasinin kendisine "Sen bana anamin sirti gibisin" sozlerini soyledigini bildirir ve bu sozlerin "bosanma" anlamina gelip gelmedigini sorar. Muhammed kendisine yanit verirken aralarinda soyle bir konusma gecer:
"...(Bu sozleri soylemekle kocan seni bosamis olmaktadir.)... bu adamla birlikte yasaman artik senin icin caiz degildir.
(Havle cevaben kendisine) - evet ama kocam bana 'Seni bosadim' demedi ki; beni sokaga da atmadi. Sadece bu sozleri soylemekle yetindi. Oysaki simdi sen bana kocamla artik bir arada olmamin gayri mesru bulundugunu soylemektesin. Iyi ama bu durumda coluk ve cocugumla ben ne yapabilirim ki? Yok mu bana verebilecegin bir baska ogut?"..der"
Fakat Muhammed, kadinin bu cok yerinde ve hakli yakinmasi karsisinda insafli bir cozum yolu arayacagina, ilk soylediklerini tekrarlar ve mevcut olan Arap gelenegine gore artik kocasina donmesinin imkansiz bulundugunu hatirlatir. Bu hatirlatma uzerine Havle, evine cocuklarinin yanina doner ve oturup Tanri'ya icini doker, dualar eder. Ve iste guye onun bu yalvarmalarina dayanamayan Tanri, yukaridaki ayetleri gonderir. Daha baska bir deyimle, butun bu durumlari daha onceden duzeltmek Tanri'nin aklina gelmemistir. Muhammed'in de aklindan, Havle'nin ikazina ragmen, soz konusu kotu durumu duzeltmek ya da Tanri'ya danismak fikri gecmemistir. Sadece ve sadece Havle'nin oturup Tanri'ya yakinmasi uzerinedir ki yukaridaki cozum bulunmustur. Fakat bulunan cozum bosanma hakkini kocanin keyfiliginden kurtarip kadinin zavalliligina deva getirmis degildir. Cunku yukaridakilere eklenen hukumler kadin lehine yonelik degildir ve soyledir:
"Karilarini annelerinin yerine koyup haram sayarak bosamak isteyip sonra sozlerinden donenlerin, ailesiyle temas etmeden bir kole azad etmeleri erekir... Azad edecek kole bulamayanin, ailesiyle temastan once iki ay birbiri pesine oruc tutmasi gerekir. Buna gucu yetmeyen altmis duskunu doyurur. Bu kolaylik Allah'a ve Peygamberi'ne inanmis olmanizdan oturudur..." (58 Mucadele 3,4)
Goruluyor ki degisen pek bir sey yoktur. Bosama formulu kadinin lehine olabilecek bir sekle donusturulmus degildir; sadece bosanmanin "vazgecilmez" niteligi degistirilmistir. Cunku yukaridaki ayette:
"Karilarini annelerinin yerine koyup haram sayarak onlari bosamak isteyip sonra sozlerinden donenlerin..."
seklindeki sozler yer almistir. Daha baska bir deyimle koca, sozunden donmek istemez ise bosanma hali devam eder. Bu takdirde kadin icin yapilacak sey kalmamistir; ne mahkemeye ne de baska bir mercie basvurabilir. Pilisini pirtisini alip evi terketmesi gerekir.
Eger koca sozunden donmek isterse, bu 'istek' yeterli degildir. Yani 'sozumu geri aldim' diyerek bosanma durumuna son vermis olmaz ve karisi ile yasama olanagina kavusamaz. Kavusabilmek icin ayette gorulen sartlari yerine getirmesi gerekir. Yani kolesi varsa bir kole azad edecektir; yok ise iki ay boyunca oruc tutacaktir; buna da gucu yetmez ise 60 duskunu doyuracaktir. "Pek iyi ama bunu da yapamaz ise ne olacaktir?" diye sormak yersizdir. Cunku bu sorular Tanri'ya
ve Peygamberine hakarettir ve imansizligin kaniti sayilmistir.
HULLE SISTEMI NE BOSANMAYI GUCLESTIRMEYE VE NE DE KADINI KORUMAYA YARAR
Akla ve muspet ahlak anlayisina ters duser olmasina ragmen, Hulle sistemi ve bu sistemin dayali bulundugu Kur'an hukmu (Bakara 229) yuzyillar boyunca din bilginleri tarafindan kutsal bilinmis ve savunulagelmistir. Hem de guya Cahilliye doneminin kotuluklerinden birini yok eden bir sistem olarak!
Denmistir ki: "Cahilliye zamaninda talak bir adetle tahdid olunmamisti. Erkek karisini sayisiz bir surette bosar, sonra da donup tekrar alir dururdu. Cahilliye adetine gore erkek icin sonsuz ve sayisiz talak ve muracaat haklari vardi. Suphesiz ki, bu ittiradsiz hal ve vaziyet devamli ve mes'ud bir aile kurmaya mani idi. Ayni zamanda kadin icin de bir zulum idi. Kadini muskul vaziyette birakiyordu."(Diyanet Isleri Baskanliginin bu mantigi icin bkz Sahih-i Buhari Muhtasari cild XI s 350) Daha baska bir deyimle Hulle sistemini savunanlar col mantigina sarilarak bu sistemin bosanmalari guclestirmek ve kadini koruma gibi bir amaca dayali oldugunu iddia etmislerdir. "Eger koca, karisini bosarken hullenin bu sonuclarini hesaplayacak olursa, bosanma yoluna pek gitmez, karisini haksiz ve keyfi sekilde bosamis ise, cezasini kendi ceker." seklinde bir garip mantik yurutmuslerdir.
Hemen isaret edelim ki bu soylenenler yanlistir. Cunku bir kere Cahilliye doneminde bosanma hakki erkegin tekelinde degildi. Daha once gormus oldugumuz gibi kadinin da bosanma hakki vardi. Ustelik bosanma halinde iki taraf, hicbir sarta bagli olmaksizin (yani kadin bir baska erkekle cinsi munasebet zorunlugunda kalmaksizin) tekrar bir araya gelebilirdi; "Hulle" diye bir sey yoktur. Bu itibarla bosanmayi sayi ile sinirlandirmanin ve hulle sistemine baglamanin kari koca bakimindan yararli bir yonu yoktur. Hele bosanma hakkini kocanin keyfine terketmekle evlilik birliginin korunacagini dusunmek saflik olur. Kaldi ki hulle sistemi, bosanmayi zorlastirmaktan ya da kocayi cezalandirmaktan ziyade, sucsuz durumdaki kadini iskence azabina sokmak gibi olumsuz sonuclar doguran bir uygulamadir. Olaylarin ortaya vurdugu gercek sudur ki erkek, cogu kez ofkesine yenilerek ve fevri bir davranisla, agzindan "Uc kere bossun!" sozlerini kacirabilmektedir. Bu durumda kadin, bu tur haksiz bir davranisin kurbani olmak istemedigi ve hatta bilmedigi bir adama varmak, onun koynuna girip "balcagizini tatmak" ya da eger bunlari yapmayi goze almiyorsa, eski kocasina donemeyip mutsuzluga katlanmak durumundadir.
Goruluyor ki Muhammed, bu vesile ile kadini, kocasinin kaprislerine, icgudulerine, ofkelerine ve keyfiliklerine feda etmistir.
BOSANMA HAKKININ SADECE KOCAYA AIT BULUNMASININ KADINI "OZGURLUGE" KAVUSTURDUGU IDDIASI!
Muhammed'in getirdigi bosanma sistemi, kadini erkegin istibdadina sokar nitelikte olmasina ragmen musluman savunurlarin hayranligini cezbetmistir; bu usulun Arap yasamlarinda reform yaratan ve kari koca iliskilerinde adil sonuclar doguran bir sey oldugunu iddia etmislerdir. Aralarinda talak sisteminin kadinlara ozgurluk, bagimsizlik sagladigini ileri surenler olmustur; ornegin soyle diyenler vardir: "Eger peygamber kocaya, karisini cezalandirma hakkini tanidi ise, kadina da ozgurlugunu kolaylikla elde edebilecegi talak yolunu saglamistir." (Seyyid Amir Ali -Syed Ameer Ali), "The Caliphate and the Islamic Renaissance", The Edinburg Review, Jan 1923, vol.1, 241)
Bazilari kadinin, nikah sirasinda evlenme akdine, bosanma hakkini mahfuz tuttuguna dair hukum koyabilecegini one surmuslerdir. (Abdul-Rauf M., The Islamic View of Women and Family, New York 1977, 121) Hemen belirtelim ki Islam'da evlenme akdini yapan kadin olmadigi icin (cunku bu isi baba ya da erkek veli yapar) boyle bir iddianin gecerli bir yonu yoktur.
Bazilari Islam oncesi Cahilliye doneminde bosanmanin kadin aleyhine is gorecek sekilde duzenlendigini, diger butun dinlerde de durumun bu oldugunu, oysaki Muhammed'in bu sistemi islah ederek kadinlar lehine olacak sekle donusturdugunu soylerler. (S. Ali, age (1923), 24) Bu iddianin da tutarli tarafi yoktur. Her ne kadar eski Yunan ve Roma'da ya da Yahudilik'te bosama hakkinin kocaya taninmis oldugu Katoliklikte ise bosanmanin tamamen yasaklandigi dogru olmakla beraber, bir kere bu eski ornekleri kiyas olcegi yapmak, boylece talak sistemini mesru ve mazur kilmaya calismak yanlistir. Kaldi ki kiyaslanmak istenen sistemlerin Islam'in getirdigi sistemlerden daha kotu bir yonu de yoktur. Ornegin, katolik dini bosanmayi yasaklamistir, fakat hic olmazsa bu yasagi tek tarafli degil fakat hem erkek ve hem de kadin icin koymustur. Oysa ki Islam'da bosanma sadece kocanin cikarlarina is gorecek sekilde ayarlanmistir.
1. ISLAM ONCESI DONEMDE ARAP KADINI BOSAMA HAKKINA SAHIP IKEN...
Cahilliye diye tanimlanan Islam oncesi donemi kotu gostermek icin Seriatcinin basvurdugu iddialardan biri de, bu donemde Arap kadininin, her alanda oldugu gibi, bosanma alaninda da her turlu haktan yoksun oldugu ve iste Muhammed'in Arap kadinini bu acinacak durumlardan kurtardigi, daha dogrusu eski gelenegi yok etmemekle beraber islah ettigidir. (Ameer, The Spirit of Islam, London 1935, 44-5)
Bu iddianin da gercege uygun bir yani yoktur. Cunku bir kere bu donemde bosama hakkinin sadece kocaya ait oldugu dogru degildir. Arap kaynaklarinin kanitladigi gercek odur ki Islam oncesi donemde Arap kadininin ozgurlugunu saglayan seylerden biri kocasini kendi diledigine gore secebilmek oldugu kadar evlendikten sonra diledigi gibi onu bosayabilmektir. Evlenirken de bosanma hakkini mahfuz tuttugunu belirtir ve bu hakki ozgurlugunu soglamak uzere kullanmasini bilirdi. Bunu kanitlayan nice orneklerden biri olmak uzere Asr'in kizi Selma'nin (ki Muhammed'in buyukbabasi Abdulmuttalib'in anasi olur) davranisini belirtmek mumkundur. Ibn Ishak'in bildirdigine gore Selma, oylesine ozgur ruhlu, oylesine haysiyetine duskun bir kadindi ki, Abdimenaf oflu Hasim'in kendisine talip olmasi uzerine bu evlilige bazi sartlarla razi olacagini bildirmis ve sartlar arasina, kendi islerini ve mallarini kendi idare edecegine, diledigi an kocasini bosayabilecegine dair olanlari katmistir. (Ibn ishak, age 69; Taberi, (1966) I, 16-27) Nitekim bu evlilikten dogan cocuga Seybe adi verilmis, fakat bir sure sonra Hasim, Mekke'ye donmek istedigini bildirince Selma kendisiyle gelemeyecegini bildirerek oglu Seybe ile Medine'de kalmistir. Yine Ibn ishak'in bildirdigine gore Selma'nin kayinbiraderi Muttalib, Seybe'yi alip Mekke'ye babasinin yanina goturmek istemis fakat Selma'nin direnmesiyle karsilasmistir. Bu direnisi kirmak uzere cok yalvarmis, cok dil dokmus, hatta cocugun artik seyahat edebilecek bir yasa geldigini, Mekke'deki kendi asiretinin yanina donmesi gerektigini belirtmis fakat Selma'dan izin alamamistir. Ancak Seybe'yi araya koyarak ve onu anasindan ricakar yaparak bu izni saglayabilmistir. (Bir baska rivayete gore Muttalib, Medine'ye geldiginde kardesinin oglu olan Seybe'yi Mekke'ye goturmek istediginde etraftan kendisini "evet bu cocuk senin kardesinin ogludur, goturmek istersen anasi duymadan gotur. Cunku anasi duyarsa onu hicbir zaman sana vermez." diye ikaz edenler olmus. Bunun uzerine o cocugu yanina cagirmis, kendisini Mekke'ye, kavminin yanina goturmek istedigini soylemis, ve cocugun bu tekligi kabul etmesi uzerine devesine bindirerek Medine'den ayrilmistir. Selma durumdan geceleyin haberdar olmus ve oglunun hasretiyle bagirmaya baslamistir.
Bk Taberi age II, 16)
Simdi geliniz birlikte, Islami yasaklarin baslamasindan onceki donem itibariyle Selma'nin bu ozgur durumuna ve bir de kadinin Islam'in getirdigi kisitlamalara bagli tutumuna bakalim. Mumkun mudur ki Islam'dan sonraki kisitlamalar doneminde kadin, kocasi baska bir yere gitmek istesin de ona karsi direnebilsin ya da cocugunu kendisi alikoyabilsin? Yukaridaki ornekte Selma'nin ozgurlugu, hic kuskusuz bosanma hakkina sahip olmaktan dogma bir seydir. Kocasinin bencil bir davranisa yonelmesi halinde, ya da onunla artik yasamak istememesi durumlarinda, bu hakkini kullanacagini bilmektedir. Koca dahi bunu bildigi icindir ki kadinina hukmedememektedir.
Islam oncesi donemde Arap kadini su ya da bu nedenle kocasindan ayrilmak istediginde: "Senden ayrilmak icin Tanri'ya siginirim" sozlerini uc kez tekrarlayarak ozgurlugune kavusabilirdi. Nitekim Muhammed'in bazi esleri, henuz talak sisteminin ihdasindan once, bu formule sarilarak Muhammed'den ayrilmislardir. Bunlar arasinda Muaviye Kindi'nin kizi Esma'yi ya da Mulayka'yi, ya da Fatima bin Adhak ya da Leyla adindaki kadinlari ornek vermek mumkundur.
Bosanmak istemelerinin nedeni, Muhammed'den hoslanmamalari, onu kendilerine nazaran cok yasli bulmalari, ya da onun diger esleriyle bir arada bulunmaktan kacinmalaridir. Guzellikleriyle taninmis olan ve Muhammed'e nazaran cok genc yasta bulunan ve ustelik unlu Kabilelerden gelme bu kadinlar icin Muhammed'le birlikte yasamak cazib gorunmemis ve bu nedenle her birisi ondan ayrilma yolunu aramistir. Kisa bir fikir edinmis olmak icin Esma'nin (ki Umeyme olarak da bilinir) ayrilmak istemesini Ebu Useyd'in rivayetine dayali olarak Buhari'den ve ayrica Ibn-i Sa'd'in ve Taberi'nin agizlarindan dinleyelim. (Ibn Sa'd, 141-145):
Esma'nin odaya girmesi uzerine Peygamber kapiyi kapadi ve perdeleri orttu. Kollarini Esma'ya dogru uzattiginda Esma: 'Sana karsi Allah'a siginirim' diye konustu. Bunun uzerine Peygamber, basini elbisesinin kollariyla orttu ve 'Diledigin sekilde korunmakta serbestsin' sozlerini uc kez tekrarladi ve (odadan cikarak) etrafindakilere (Esma'nin) kendi asiretine iade edilmesini emretti. (Ibn Sa'd, 141-145; Taberi II, 845; Sahih-i Buhari XI, 343)
Esma'nin neden dolayi Muhammed'den hoslanmadigi hususu pek aciklanmaz. Bununla beraber, tahmin edilebilir ki bu "neden", herseyden once onun "kadinlik" gururuna ve haysiyet duygusuna sahip bulunmasindan dogmustur.
Cunku hatirlatalim ki Esma (yahut Umeyme), Cevn ogullarindan Nu'man Ibn-i Serahil'in kizi idi. Cevn ogullari Ezd soyundan taninmis bir kabile olup Kinde umerasindan idiler. Ve iste boyle bir kabileye mensup bir kadin, Muhammed'in yanina konuldugunda: "Nefsini bana bagisla", hitabiyla karsilasinca bunu gurur ve haysiyetine yedirememisti. Kendisinden "nefis bagislamasi" isteyen bir adama karsi muhtemelen saygisini yitirmis ve hatta asabilesmisti. Bundan dolayidir ki Muhammed'e soyle cevap vermistir: "Hic melike bir kadin nefsini teb'asina bagislar mi?" (Ebu Useyd'in rivayetine gore Muhari'nin naklettigi hadis soyledir: "...Umeyme Resulullah'in yanina konuldu...Beni:-'Nefisini bana bagislayiniz' diye taltif buyurdu. Umeyme:-'Hic melike bir kadin nefsini teb'asina bagislar mi?'- diye karsiladi...Bunun uzerine (Muhammed) kadinin asabiyetini yatistirmak icin elini uzatip basina koymak istediginde Umeyme:-'Senden Allah'a siginirim'- dedi. Bunun uzerine Muhammed onu ailesine iade ettirir. Bkz Sahih-i Buhari...XI, 343, Hadis No 1833)
Bilindigi gibi "melike" sozcugu kadin hukumdarlara ya da hukumdar karilarina verilen bir addir. Boylece Esma, Muhammed'in "Nefsini bana bagisla" seklindeki davranisini, kendisine karsi saygisizlik sayarak onu "teb'a" durumuna dusurmekle karsilik vermis olmaktaydi.
Daha ilk andan itibaren ondan sogumus olmasinin nedeni, muhtemelen budur. Diger bir neden de Muhammed'in cok karili karemine dahil olmaktan kacinmasi olabilir. (Muhammed'in Esma tarafindan red edilmis olmasini kucumsemek maksadiyla Seriatci yazarlar yukaridaki olayi Ayse'nin bir tertiplemesi seklinde gosterirler. Ibn-i Sa'd'in, Hisam'dan rivayetine gore guya Esma'nin nikahi kesinlesince Ayse gayrete gelerek Esma'ya 'Resulullahin yanina girdiginde:
-'Senden Allaha siginirim' dersen Peygamber bu sozlerden memnun olur" demis ve iste bu nedenle Esma boyle konusmustur... Bk Sahih-i Buhari...XI 344. Ve nihayet baska ihtimal de Muhammed'in Esma'yi sirtinda beyaz lekeler gordugu icin bosamis olmasi ve yukaridaki hikayelerin bu davranisi ortbas etmek icin uydurulmus olmasidir. )
Hazrec'in kizi Leyla'nin da, yine buna benzer bir sekilde Muhammed'ten nasil ayrilmis oldugunu daha once gormustuk. Esleri tarafindan bu sekilde reddedilmis ve 'istenmemis' olmayi Muhammed buyuk bir uzuntu ile karsilar ve bunu gurur sorunu sayardi. Bundan dolayidir ki eslerinin biri kendisinden ayrilmak istediginde yuzunu elbisesinin kolu ile kapar ve yukardaki sekilde konusur ve odadan cikardi. (Ibn Sa'd, 141)
Ve iste butun bur durumlara son vermek, ve boylece karilari tarafindan terkedilmeyi onlemek icindir ki bosanma hakkini kadindan alip erkegin imtiyazi haline getirmistir. Bazi din bilginleri, Muhammed'in yerlestirdigi 'talak' sisteminin, eski Arap geleneklerinin islah edilmis sekli oldugunu soylerler ve bunu kanitlamak uzere su ayetleri gosterirler:
"Allah eslerinizi, anneleriniz gibi, kendinize haram saymaniz icin yaratmamistir. .." (33 Ahzab 4);"...Icinizde karilarini annelerinin yerine koyarak haram sayanlar bilsinler ki karilari anneleri degildir..." (58 Mucadele 2)
Hemen isaret edelim ki bu ayetleri Kur'an'a koymakla Muhammed, ne eski Arap geleneklerinin kotu yonlerini duzeltmistir ve ne de bosanma usulunde kadinin lehine reform getirmistir. Aksine eski bir gelenegi daha da kotu bir sekle donusturmustur. Bakiniz nasil:
Arap kaynaklarindan ogrenmekteyiz ki eskiden (yani "cahilliye"de) Araplar, karilarini bosamak istedikleri zaman: "Sen bana anamin sirti gibisin" diye konusurlar ve konustuklari an artik hic bir daha birlesmemecesine karilarindan ayrilmis olurlardi. Bu gelenek, Muhammed'in peygamberlik iddialarina sarildigi tarihten sonra da devam etmistir. Tanri ile her an temas halinde bulundugunu ve her kotulugu O'nun irsadi ile gidermeye memur bulundugunu soyleyen Muhammed'in aklina, uzun sure bu yukardaki gelenegi degistirmek fikri gelmemistir. Aksine hemen her firsatta muminlere bu gelenek geregince davranmalarini bildirmistir.
Ta ki Sa'lebe kizi Havle, kendisine hatirlatana kadar.
Beyzavi ve Celaleddin gibi unlu yorumcularin bildirdiklerine gore Havle, gunlerden bir gun Muhammed'e basvurarak kocasinin kendisine "Sen bana anamin sirti gibisin" sozlerini soyledigini bildirir ve bu sozlerin "bosanma" anlamina gelip gelmedigini sorar. Muhammed kendisine yanit verirken aralarinda soyle bir konusma gecer:
"...(Bu sozleri soylemekle kocan seni bosamis olmaktadir.)... bu adamla birlikte yasaman artik senin icin caiz degildir.
(Havle cevaben kendisine) - evet ama kocam bana 'Seni bosadim' demedi ki; beni sokaga da atmadi. Sadece bu sozleri soylemekle yetindi. Oysaki simdi sen bana kocamla artik bir arada olmamin gayri mesru bulundugunu soylemektesin. Iyi ama bu durumda coluk ve cocugumla ben ne yapabilirim ki? Yok mu bana verebilecegin bir baska ogut?"..der"
Fakat Muhammed, kadinin bu cok yerinde ve hakli yakinmasi karsisinda insafli bir cozum yolu arayacagina, ilk soylediklerini tekrarlar ve mevcut olan Arap gelenegine gore artik kocasina donmesinin imkansiz bulundugunu hatirlatir. Bu hatirlatma uzerine Havle, evine cocuklarinin yanina doner ve oturup Tanri'ya icini doker, dualar eder. Ve iste guye onun bu yalvarmalarina dayanamayan Tanri, yukaridaki ayetleri gonderir. Daha baska bir deyimle, butun bu durumlari daha onceden duzeltmek Tanri'nin aklina gelmemistir. Muhammed'in de aklindan, Havle'nin ikazina ragmen, soz konusu kotu durumu duzeltmek ya da Tanri'ya danismak fikri gecmemistir. Sadece ve sadece Havle'nin oturup Tanri'ya yakinmasi uzerinedir ki yukaridaki cozum bulunmustur. Fakat bulunan cozum bosanma hakkini kocanin keyfiliginden kurtarip kadinin zavalliligina deva getirmis degildir. Cunku yukaridakilere eklenen hukumler kadin lehine yonelik degildir ve soyledir:
"Karilarini annelerinin yerine koyup haram sayarak bosamak isteyip sonra sozlerinden donenlerin, ailesiyle temas etmeden bir kole azad etmeleri erekir... Azad edecek kole bulamayanin, ailesiyle temastan once iki ay birbiri pesine oruc tutmasi gerekir. Buna gucu yetmeyen altmis duskunu doyurur. Bu kolaylik Allah'a ve Peygamberi'ne inanmis olmanizdan oturudur..." (58 Mucadele 3,4)
Goruluyor ki degisen pek bir sey yoktur. Bosama formulu kadinin lehine olabilecek bir sekle donusturulmus degildir; sadece bosanmanin "vazgecilmez" niteligi degistirilmistir. Cunku yukaridaki ayette:
"Karilarini annelerinin yerine koyup haram sayarak onlari bosamak isteyip sonra sozlerinden donenlerin..."
seklindeki sozler yer almistir. Daha baska bir deyimle koca, sozunden donmek istemez ise bosanma hali devam eder. Bu takdirde kadin icin yapilacak sey kalmamistir; ne mahkemeye ne de baska bir mercie basvurabilir. Pilisini pirtisini alip evi terketmesi gerekir.
Eger koca sozunden donmek isterse, bu 'istek' yeterli degildir. Yani 'sozumu geri aldim' diyerek bosanma durumuna son vermis olmaz ve karisi ile yasama olanagina kavusamaz. Kavusabilmek icin ayette gorulen sartlari yerine getirmesi gerekir. Yani kolesi varsa bir kole azad edecektir; yok ise iki ay boyunca oruc tutacaktir; buna da gucu yetmez ise 60 duskunu doyuracaktir. "Pek iyi ama bunu da yapamaz ise ne olacaktir?" diye sormak yersizdir. Cunku bu sorular Tanri'ya
ve Peygamberine hakarettir ve imansizligin kaniti sayilmistir.