İslami Cihad Liderlerinden NAFİZ İZAM!

KEZA42

Uzman üye
29 Ara 2008
1,437
0
cyberalem

İSLÂMÎ CİHAD Liderlerinden Nafiz

‘Bizi İlgilendiren Tek Şey Filistinlilere Desteğin Artması ve İsrail’e Karşı Ortak Bir Duruştur!’

TAKDİM

Filistin İslâmî Cihad liderlerinden Nafiz İZAM, Filistin davasının geleceğini ve İslâmî Cihad Hareketinin çalışmalarını BARAN Dergisi’ne anlattı. İsrail Terör Örgütü’nün Kudüs’teki Yahudileştirme planlarını, bu kutsal beldenin İslâmî kimliğini değiştirme çabasını ve Filistin davasının geleceği hakkındaki sorularımızı yanıtlayan, Gazze’de bulunan İzam ile gerçekleştirdiğimiz röportajı ilginize sunuyoruz…


İslâmi Cihad olarak Filistin sorununun ve mücadelesinin geleceğini, İsrail’in yeni hükümetini ilan etmesinden sonra nasıl görüyorsunuz?

Netanyahu ilk defa İsrail’e başkan seçilmiyor… Yalnız, Filistin halkının varlığını ve mücadelesini güçlendirmesine ek olarak aynı şekilde bölgesel ve uluslar arası şartlar da değişmiştir. Netanyahu açık bir şekilde Filistinliler ile masaya oturulacağına inanmadığını ifade etmişti. Bu şekilde Filistinlilerle yapılacak bir antlaşmanın sadece “İktisadi Antlaşma” boyutunda kalacağını ifade etti. Tabiî ki bu da İsrail’in ön gördüğü şekilde olacak; eğer bu olursa devletsel baskıların susturulacağı, aynı şekilde eğer ambargo ve sınır kapılarına müsamaha göstererek sıkıntıların hafifletilmesini sağlarsa, kamuoyunun İsrail’den bir şey talep etmeyeceğini hedeflemektedir! İsrail’in yeni hükümeti, İsrail toplumunun radikal ve sağ kanadına sahip çıkan bir görüntüdedir. Askeriye ile diğerlerini ayrıştırma politikası gütmek istiyorlar; ama Filistin sorunu oluşan yeni hükümetle sona ermeyecektir. Doğru, politik yollar tıkanacaktır. Bununla birlikte Netanyahu yerleşim birimlerini artırmaya devam edecek ve Filistinlileri buna boyun eğmeye zorlayacak fakat bu yolla mücadele sona ermeyecektir... İsrail’in ikinci bir savaşı göze alabileceğini düşünmüyoruz. Geçen savaşta çok şey kaybetmemiş olabilir ancak uluslar arası boyutta çok büyük zarar gördü. Aynı zamanda Arap ve İslam âleminin düşmanlığını yeniden kazandı ve hatta bu yüzden yalnızlaştı aynı zamanda birçok ülkenin de öfkesini kazandı. Savaş, kendine olan desteği ve antlaşma fırsatlarını zayıflattı ve de bu savaştan zarar gördü. Bu sebeple İsrail’in düşmanlığını durduracağı anlamına gelmese bile, yakın gelecekte yeni bir saldırıda bulanacağına ihtimal vermiyoruz.


İslâmi Cihad hareketi Arap ve İslam dünyasını, “Savaş Hükümeti” olarak isimlendirdiğiniz İsrail hükümetine karşı savunma planı oluşturması çağrısında bulundu. Arapların şu anki konumuna göre böyle bir şeyi gerçekleştirebileceklerine inanıyor musunuz?

İtiraf ediyoruz ki Arapların iyi bir konumda oldukları söylenemez. Zira Araplar büyük provokasyonla yüz yüzeler. Diliyoruz ki, Araplar ortak çıkarları etrafında buluşurlar ki bunlar oldukça fazladır. Görünen o ki, Amerika Arap ve Müslümanların çıkarına bir şey düşünmemektedir. Arap ve Müslüman halkları, Amerika ve İsrail’in –yeni oluşan hükümet de dahil- bu provokasyonlarına karşı ortak bir savunma hissi içindeler. Buna ek olarak yine bellidir ki Arap ve Müslümanlara karşı en büyük tehdit Amerika ve İsrail’den gelmektedir. Yeni oluşan hükümetin de Araplara karşı düşmanlık beslediklerini saklamayan ve Arap liderlere karşı saldırılarda bulanan ve örneğin Mısır gibi ülkelere daha fazla baskı yapılması gerektiğini savunan bakanlar içerdiği de apaçık bellidir. Ve Arapların da bu hükümete karşı yeni bir siyaset bina etmeleri ısrarla istenilen bir durumdur. Araplar içindeki bütün ihtilaflara rağmen biz, ortak bir Arap siyaseti uygulanabileceğine inanıyoruz ve Arapların son zamanda gelişen yakınlaşma ve iç barışından dolayı da mutluyuz. Bunun da Arap ve Filistinlilerin yararına olacağı kesindir.


Sizce İsrail toplumunda radikal ve saldırı yanlısı olanlar, güvenlik korkuları ve direnişin gelişmesinden dolayı mı böyle düşünmekteler, yoksa bu kendi akide ve fikirlerinin bu yönde olmasının doğal sonucu mu?

Filistin enkazı üzerine kurulmasından beri Radikallik ve başkasına karşı kaygı İsrail devletinin tabii özelliklerindendir. Ve bu sıfatları zamanla gelişmiştir ki; İsrail’in direnişi azaltmaya güç yetirememesi ve Filistinlerin teslim olmaması da güvenlik korkularını artırmıştır. Zira İsrail’in başkaları ile girdiği ilişkiler devamlı bu kaygıya dayalıdır. Bu sebeple İsrail’in en büyük müttefiki olmasına rağmen Amerika birim ve kurumlarında yerleştirdiği casuslarının açığa çıkmasını duyduğumuzda da buna şaşırmıyoruz. Zira İsrail en yakın müttefikleri de dahil hiç kimseye güvenmiyor.


Gazze savaşı süresince, uluslar arası kamuoyu da dahil Arap ve İslam dünyasının tepkisini apaçık gördünüz? Bu kesimlerin savaşa karşı koydukları tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Arap, İslam ve uluslar arası komu oyu da dahil, Filistin halkının yanında durdular. Onların acılarını paylaşıp savaşı saldırı ve katliamları şiddetle kınadılar. Arap ve İslam dünyasının çoğu da resmi düzeyde Filistinlilere destek verip İsrail’i ve uyguladığı vahşeti kınadılar. Ama biz bundan daha fazlasını bekliyorduk. Zira savaş kelimenin tam anlamıyla yıkıcı ve vahşet doluydu. Halkların ve savaşı kınayan herkesin bu tepkisini ve duruşunu takdir ve teşekkür etmemizle birlikte pratik anlamda daha fazla tepki beklediğimizi de ifade edelim. Ve ne yazık ki İsrail’in uluslar arası kanunları ve insan haklarını alenen çiğnemesine rağmen, Bush Amerikası ve Avrupa devletleri buna karşı hiçbir harekette bulunmadılar. Bu saldırısını durdurmaya yönelik İsrail’e baskıda da ihmal vardı. Arap ve Müslüman devletlerine gelince; şu veya bu devleti suçlayacak değiliz ve bizi şu anda ilgilendiren tek şey Filistinlilere desteğin artması ve İsrail’e karşı ortak bir duruş sergilenmesidir. Ama genel anlamda dosdoğru duruşlar da vardı ve biz Türkiye’nin resmi ve halk bazında desteğini de gururla ve övgüyle hafızalarımıza kazıdık. Zira Türkiye asil değerler sahibi bir devlet gibi çıkarlar ve güç dengelerinin kendisini engellemesine imkân vermeden hakkı dile getirmiş ve adaletli bir çıkış yapmıştır.


Hareketinizin el-Fetih ve Hamas ile olan siyasi diyaloğu içindeki konumu nedir? Ve gelecekti siyasi ortaklık sınırlarınız nelerdir?

İslami Cihad hareketi 30 yıl önce kurulduğundan bu yana Filistinliler arasında karşılıklı ilişkilerin yalnızca diyalog vesilesi ile gerçekleşmesi ve aralarındaki ihtilaflar ne kadar büyük olursa olsun şiddete başvurulmaması gerektiğine inanmıştır.


Aynı şekilde İslami Cihad, Filistin deki birliğin Filistin halkının gücünü arttıracağına ve İsrail’in hesaplarını bozacağına inanmaktadır. İslami Cihad hareketi, Filistin’de birbirine kenetlenilmesi ve güçlenilmesini öngörmektedir. Bu sebeple el-Fetih ve Hamas arasında ayrılık ve çatışmaların çıkmasından da büyük üzüntü duymuştur. Geçen üç yıl içinde Hamas ve el-Fetihli kardeşlerimiz arasında yakınlaşma sağlamak amacı ile çok büyük çabalar harcadık. Bunun için de el-Fetih ve Hamas arasındaki çatışmalardan doğan bu bölünme görüntüsünü sona erdirmek için görüşmelerde ve önerilerde bulunduk. Bütün diyalog görüşmelerine katıldık. HAMAS ve El-Fetihli kardeşlerimizle iyi ilişkilerimizi korumaya çalıştık ve bunun için her iki tarafa da olumlu bir şekilde yaklaştık. Son olarak Mısır’da altılı heyetin katıldığı diyalog zirvesinde buluştuk ve Filistin’deki her türlü sorun ve ayrılıkları en ince ayrıntısına kadar ele aldık. Bu zirve neticesinde ise elle tutulur bir ilerleme kaydettik. İslâmi Cihad olarak Filistin’de, diyalogdan elde edilecek başarıya ve barışın gerçekleşeceğine inanıyoruz. Ancak siyasi alanda ortaklık konusunda ise, merkezi bir konumda olmamıza rağmen başkanlık seçimlerine girmeyi reddettik. Çünkü bu seçimler ve neticesinde kurulan hükümetler bizim görüşümüze göre İsrail ile yapılan Oslo antlaşması ile bağlantılı idi. Bizler İslami Cihad olarak Oslo antlaşmasını tanımadığımız için, dolayısıyla bu antlaşmaya dayanan ortak seçimlere girmeyi de reddettik. Ama siyasi alandan çekilmedik ve şu anda Filistin Ulusal Meclis seçimlerinin icrası üzerine anlaşmaya vardık. Nitekim bu gibi seçimlere katılabiliriz çünkü bunlar İsrail’le yapılan antlaşmalar ekseninin dışındadır. Böylelikle Ulusal Meclis Filistinlileri bulundukları her alanda temsil edebilecektir.

Özellikle Filistin siyasi programında ortaya çıkan keskin farklılıklara rağmen Mısır’da gerçekleşmekte olan görüşmeler, Filistin sorununa nihai bir nokta koyabilir mi?

Evet. Diyalog, Filistin’deki bölünmüşlük görüntüsünü ve karşılıklı düşmanlığı sona erdirebilir. Ve bunu gerçekleştirmek için de Mısır’daki son zirvede, ihtilaflı konuların tartışılmasına olanak veren ve barış için güçlü temeller atan altılı bir heyet oluşturduk. Bazı sorunların askıda kalmasına rağmen, büyük bir kısmının çözümünde başarılı olduk. Gelecek zirvede de Allahın izni ile bütün bunların üstesinden gelmeyi umuyoruz.
İsrail, Kudüs ve Batı Yaka’da yerleşim birimlerini artırıyor. Direnişin buna karşı tepkisi ne durumda?

Yerleşim konusu, Siyonist düşüncenin temel kısımlarından biridir. Aynı şekilde İsrail partilerinin siyasi plan ve programlarında da yer alır. Yerleşim birimlerinin artırılması, İsrail’in halkımıza olan düşmanlığının apaçık bir göstergesidir. Bizim buna karşı mücadelemiz de işgale ve saldırılara karşı mücadelenin bir kısmıdır. Bununla birlikte yine, yerleşimlerin arttırılmasını durdurmak ve İsrail’in bu siyasetini açığa vurmak için Filistin içinde güçlü bir iç duruşa ve yoğun Arap çabalarına ihtiyaç duyulmaktadır.


Kudüs’ün korunması, göçün durdurulması ve Yahudileştirme politikasının önüne geçilmesi adına Arap ve Müslümanların bir araya gelmesi nasıl mümkün olur?

Bu, başta İslami Cihad olmak üzere Filistinli hareketlerin taşıdığı ortak sorumluluktur. Aynı şekilde Arap ve Müslümanların da sorumluluğudur. Ve İslami Cihad hareketi olarak, Arap ve Müslüman halkları harekete geçirmemiz için çabalarımızı arttırmamız gerektiğini görüyoruz. Kudüs’e yönelik güçlü bir bilincin varlığını sürdürmesi için faaliyetler ve aktiviteler olması gerekir. İsrail’e ve saldırılarına karşı güçlü olmak, aynı şekilde iç ihtilaflar yüzünden Kudüs’ü ihmal etmemek, Filistin’in iç konumunun düzeltilmesi ve bölünmensinin sona erdirilmesi bağlamında güçlü çaba harcanmamız gerekir. Arap ve Müslümanlara düşen görev çerçevesinde söylenilmesi gereken ise; birçok Arap ve Müslüman ünlü şahsiyetin katıldığı Uluslararası Kudüs Buluşması’nın iyi bir örnek olduğudur. İsrail’in Kudüs’e ne denli zarar verdiğinin, Yahudileştirme politikalarının ve Kudüs’ün bilincine varılması adına, çeşitli katılımların olduğu bu gibi buluşma ve gösterilerin arttırılması çağrısında bulunuyoruz. Nitekim bunlar, Müslümanların öncelikli sorununa daha derinden bağlanmalarının çabası içindir. Aynı zamanda Ben, Türkiye’nin, tarihi ilişki ve rolleri bakımından harcadığı bu azimli çabayı zorunlu görüyorum.

Son olarak; Sizce İslami Cihad hareketinin İslam ve Arap dünyası ile dar bir

ilişki içinde olduğunun var sayılmasının sebebi nedir?

Bu durumdan ötürü bizde rahatsızlık içindeyiz ve böyle olmasını da istemeyiz.

Zira Arap ve İslami sahadaki ilişkilere önem veriyor ve bu ilişkilerin geliştirilmesini plan ve siyasetimizin önemli bir parçası olarak görüyoruz.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.