Kılçıksız Korku Hikayeleri - Part 1

Will Graham

Katılımcı Üye
14 Eki 2022
581
489
o3z6dta.png

1. Hikaye: Psikiyatri kliniği
2015 yılı, yıl başı akşamıydı. Psikiyatri hemşiresi olarak yeni bir işe girmiştim ama gece vardiyasındaydım ve o sene ki yıl başı akşamında çalışıyordum. Perşembe gecesiydi ama teknik olarak işe vardığımda cuma olmuştu. Her neyse, genelde gece vardiyaları sıkıcı ve yavaş geçerdi. Ben ordayken bütün hastalar uykuda olduğu için tüm gece bilgisayar başında otururken sona ererdi. Sadece gece belirli saatlerde hastaların durumunu kontrol etmek için odaları dolaşırdım ya da gece yarısı kendini kötü hisseden kişilerin yanına uğrardım. Psikolojik rahatsızlığı olan bu kadar çok kişiyle uğraşmak ilk etapta biraz yorucu gelmişti ama en azından o gece hastane koridorlarında ki yıl başı süslemeleri mekana biraz neşe katmıştı.

Geceleri hastane koridorlarının ana ışıkları kapatılırdı ve sadece loş ışıklar açık kalırdı. Hiç unutmuyorum; o gece bu loş ışıklar, yılbaşı dekorasyonlarının ışıklarıyla karışmıştı ve etrafa rahatlatıcı bir hava veriyordu. Çalıştığım yerde ödümü kopartan tek bir hasta vardı. İsmi Abetaydı. Yaşlı ve ağır bir şizofreni hastasıydı. Bazen kendi kendine anlamsız bir şeyler söylerdi. Bazen ise yüksek sesle bağırırdı. Direkt olarak bana bağırdığını düşünürdüm ama aslında kendi kendine konuşurdu. Gece üç civarında Abetayı kontrol etmek için odasına gittim. Tüm gece uyanıktı, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum. Sadece bana baktı. Suratında kocaman bir gülümsemesi vardı ve kahkaha atmaya başlamıştı. Tüylerim diken diken olmuştu, korku filminden bir sahne gibiydi. Gözlerini başka yere çevirdi ve homurdanmaya başladı. Söylediklerinin çoğunu anlamamıştım, ancak bir kaç kelime yakalamayı başardım. "Banyoyu kontrol et" dedi. Söylediklerini tekrar etmesini istedim ama beni dikkate almadı. Kafasını öbür tarafa çevirdi. Onu rahatlatmak için banyoyu kontrol etmemi isteyip istemediğini sordum. Bana cevap vermiyordu. Yatağının karşısında ki tuvaleti kontrol ettim, ancak aynı tahmin ettiğim gibi her şey standarttı. Odadan ayrıldım ve holde ki masama gittim, ancak gözüm koridorun solunda ki tuvaletlere takılmıştı. Tuvaletlerin olduğu yere baktım ve merakıma yenik düşmüştüm. Abetanın söyledikleri aklımdaydı. Bu yüzden kalktım ve tuvaletlerin olduğu yere doğru yürümeye başladım. İçeri girdim ama ışık çalışmıyordu. Kapı girişinde durdum ve sessizliği dinlemeye başladım. Bir nefes sesi işittiğime emindim. Ardından tuvalet kabinlerinin birinden bir tıkırtı sesi geldi. Kapının arkasından kapı tutucuyu aldım ve tuvalet kapısının altına sıkıştırdım ki koridordan en azından içeriyi biraz bile olsa görebilecek kadar ışık gelsin. Dizlerimin üzerine çöktüm ve tuvalet kabinlerinin altını kontrol etmeye başladım. Kabinler boştu, kabinlerin içinden hiçbir ayak görmemiştim. Sadece iki tanesinin kapısı kapalıydı. Biraz ilerledim ve tek gözümle kapı aralığından içeri bakmaya çalıştım. Oldukça karanlıktı ama yine de kabinin arkasında bir şeyler görebiliyormuşum gibi gelmişti. Kabinin altına bakmak için tekrar diz çöktüm ama görmeyi umduğum şeyi görememiştim çünkü çok karanlıktı. Doğruldum, tekrar kapı aralığından bakmaya başladım ve birinin suratı ile karşılaştım.

Aynı benim gibi kapıda ki o çatlaktan bakarak bir şeyler görmeye çalışıyordu. Korkudan neredeyse yere düşmek üzereydim ama kapıya doğru koşup ardından tuvaletin kapısını kapatmayı başarmıştım. Hemen masamdan anahtarları aldım ve tuvaletin kapısını kilitledim ardından bir başka hemşireyi çağırarak, tuvaletlerde birinin olduğundan bahsettim ama beraber kontrol ettiğimizde sadece lamba çalışmakla kalmamıştı aynı zamanda kabinlerin kapakları da açıktı ve ardında ki şey hey neyse ya da kimse gitmişti. İçeride hiç kimse yoktu ama bu imkansızdı. Kapıyı kilitlemiştim ve dışarıya da başka çıkış yolu yoktu. O gece vardiyam bitmeden önce Abeta'ya banyo da ki şeyin ne olduğu ile ilgili sorular sormaya çalıştım ama aynı geçer sefer ki gibi bana cevap vermedi. Tam vazgeçip arkamı dönmüştüm ki "mutlu yıllar" dediğini duydum. Kafamı çevirdiğim, suratında yine o tüylerimi diken diken eden kocaman ve iğrenç gülümsemesi duruyordu. Bana iyi hissettirmeyen o gülümsemesi. Tüm bu olayda rahatsız edici bir şeyler vardı. Kapıya dönüp gitmek zorunda kaldım. Abeta bir başka psikiyatri kliniğine transfer edilmeden önce onunla bir kaç hafta daha çalışmak zorunda kalmıştım. Bugün bile hala Abeta ile o banyo da gördüğüm her neyse bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Bu hayatımda yaşadığım, anlayamadığım ve bir türlü mantıklı bir açıklama bulamadığım olaylardan biri ama geceleri hala beni rüyalarımda avlamaya devam ediyor.


2. Hikaye: McDonalds da bir gece vardiyası
McDonalds, sanırım dünyanın en bilinen fast food zincirlerinden biri. Aşırı sağlıklı olmasa da lezzetli ve yirmi dört saat açık restoran zincirleri olması nedeniyle de erişimi oldukça kolay ama bu eğlenceli ve arkadaş canlısı mekanda bile bazen oldukça rahatsız edici şeyler yaşanabiliyor, uğraşsanız da unutamayacağınız şeyler. Aynı benim başıma gelen ve asla unutamayacağım bu sinir bozucu ve dehşet verici olay gibi.

Seneler önce yurt dışında yaşarken başıma geldi. O zamanlar gittiğim koleje devam edebilmek ve okul masraflarını karşılayabilmek için gerçekten bir işe ihtiyacım vardı. Sonunda McDonalds da bir iş bulmuştum. Patronumu mutlu etmek için de bana hangi vardiyayı verirse versin çalışmaya razıydım. Ayrıca saat sınırlamam da yoktu. Aldığım dersleri çalışma zamanına göre organize edebiliyordum. O ne zaman istese geliyordum.

O zamanlar McDonalds da tam üç aydır çalışıyordum ama sadece gündüz vardiyalarındaydım. Bir gün patronum beni odasına çağırdı. Uzun zamandır McDonalds da çalıştığım ve aylarca deneyim elde ettiğimden artık gece vardiyalarında çalışmak için uygun olduğumu söyledi. Gece vardiyaları her zaman için ekstra para demekti. Ayrıca gece mesailerinin çok sessiz olduğunu da ekledi. Bu konunun benim için sorun olup olmayacağını sordu. Tabi ki hayır dedim, paraya ihtiyacım vardı. Patronum cumartesi gününden itibaren gece mesailerine başlayabileceğimi iletti. Gece on iki den sabah beşe kadar sürecekti. O hafta cumartesi gecesi on ikiye doğru McDonalds'a geldim. O gece ki sorumluluklarım; ketçap, mayonez ve barbekü sos şişelerini doldurmak, yerleri ve masaları silmek ve genel düzeni sağlamak için yapılması gerekenlerin olduğu uzun bir listeydi.

Müdürüm yapmam gereken her şeyi anlattıktan sonra eve gitti ve ben restoranda yalnız kaldım. O gece McDonalds oldukça sakindi ama bu sakinlik dikkatimi çekmemişti çünkü işimle meşguldüm, yapılacak çok şey vardı. Bu yüzden zamanın nasıl geçtiğini de anlamamıştım. Saat birden 2 olmuştu. O saate kadar McDonalds' a hiç müşteri gelmemiş olması çok garipti ama bu benim için sorun değildi. Sadece işimi bitirip eve gitmek istiyordum. Ayrıca yaptığım tüm şeyleri ertesi gün müdürüme de rapor etmem gerekiyordu.

Masalarda ki kahve bardaklarını düzenlerken birden izlendiğimi hissettiğim garip bir hisse kapıldım. Etrafta hiç kimse yoktu. Daha önce hiç gece mesaisinde bulunmadığım ve bu saate kadar ayakta kalmadığım için belki de bu durumu garipsemiştim. Birden gözlerim cama doğru kaydı. Camın dışında, orda olmaması gereken enteresan bir gölge gözüme çarptı. Sanki orda birisi dikiliyordu ve gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Aldırmadım, sadece hayal kurduğumu düşündüm. Gecenin bu saatinde dışarıda kim dikilip boş bir restoranı gözetlerdi ki. İşime devam ettim ve kaldığım yerden masaları silmeye tekrar başladım. Kısa bir süre sonra dikkatim yine cam kenarına doğru kaydı. O gölgemsi siyah şekil sanki daha da yaklaşmıştı. Hayal kurduğuma dair kendi kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Yorgunluktan ve uykusuzluktan olmalıydı bu. Bu kadar uzun saatler uykusuz kalmaya alışık değildim. Bu yüzden artık dışarıya bakmamaya karar verdim ve masaları silmeye odaklandım, işime devam ettim.

Derken, dışarıdan gelen bir ses duydum: "Seni görebiliyorum". Hemen kafamı kaldırıp dışarıya baktım ve gördüğüm şey karşısında ufak bir şok yaşadım. Korkularım karşılıksız değildi. Karşımda sanki bir şeytan vardı, gözleri kan çanağı gibi kıpkırmızıydı. Camın diğer tarafından devamlı olarak cama vuruyordu. Ayrıca arka planda garip bir hırıltı sesi de geliyordu. Bir dakika daha orada kalamazdım. Hemen ön kapıya kapalı tabelasını asıp kapıyı kilitledim ve gizlice arka kapıdan çıkarak arabama atlayıp yola koyuldum. Gerçekten çok korkmuştum. Müdürümü arayıp rahatsızlandığımı ve eve gideceğimi söyledim. Müdürüm telefonda sorun olmadığını ve eve gidebileceğimi iletti. O gece gerçekten ne olduğunu söyleyemedim çünkü biliyordum ki bana inanmayacaktı ve tamamen bir aptal gibi gözükecektim. Uzun süren bu yolculuktan sonra bir şekilde eve ulaşmayı başardım.

O şey neydi, gerçekten bir şeytan mıydı yoksa gece kalacak bir yer arayan evsiz bir sarhoş mu? Yoksa bu kadar uzun süre ayakta kaldığım için aklım bana korkunç bir oyun mu oynamıştı. Bunu asla bilemeyecektim ama şunu biliyordum ki bir daha asla ama asla gece mesaisinde çalışmayacaktım.


3. Hikaye: Gülen Jack (Laughing Jack)
James her zaman içine kapanık bir çocuktur. Genellikle kendi kendine oynar, Pek arkadaşı yoktur, fakat kendisinin geniş bir hayal gücü vardır. Güzel bir yaz günü beş yaşında ki James arka bahçede oynuyordu. James'in babası mutfakta köpekleri karabaş'ı beslerken dışarda James'in biriyle konuştuğunu fark eder. Genç adam kimle konuştuğundan emin değildir, acaba gerçekten bir arkadaş mı edinmiştir. Yalnız bir baba olmak kendisi için hayatın en zor kısmıdır. O yüzden her daim James'in üstüne titrer. Bu yüzden adam dışarı çıkıp oğlunu kontrol etmeye karar verir.

James'in babası arka bahçeye gittiğinde oğlunun yalnız olduğunu görür. Kendi kendine konuştuğunu düşünerek James'i çağırır. İçeriye girip mutfağa oturan James kendisi için yapılmış olan hindili sandviçi yerken babası arka bahçede kiminle konuştuğunu sorar. James bir dakika boyunca babasının gözlerinin içine bakar ve yeni arkadaşımla oynuyordum diyerek gülümser. Genç adam arkadaşının ismini sorduğundaysa James Laughing Jack yani Gülen Jack diye yanıt verir. Babası yeni arkadaşının nasıl biri olduğunu sorar, ancak aldığı cevap karşısında oldukça şaşırır. "O bir palyaço. Uzun saçları ve yuvarlak bir burnu var. uzun kolları ve sarkık bacakları var. çizgili çoraplar giyiyor ve hep gülümsüyor." Babası James'in hayali bir arkadaşı olduğunu ve onun hakkında konuştuğunu düşünür. Onun yaşında ki çocuklar için oldukça normaldir. Özellikle de hiç arkadaşınız yoksa.

Günün geri kalanı normal geçer. Akşam babası James'i yatağına yatırır ve onu öperek gece lambasının açık olduğunu kontrol eder ve kapıyı kapatır. Adam gerçekten çok yorulmuştur. James'in arkasından o da hemen yatar, ancak o gece korkunç bir kabus görür. Karanlıktır ve adam bir tür eğlence parkının içindedir. Korkmuştur. Boş çadırların olduğu bölgeye doğru koşar. Eskimiş oyun kulübeleri ve paslı oyun parkı aletleri vardır. Her şey siyah beyazdır. Boş kulübelerin içi ise asılmış oyuncak hayvanlarla doludur. Bütün park sanki kendisine bakıyormuş gibi hisseder. Ardından birden bir müziğin çaldığını duyar. Müzik bütün parkta yankılanır. Garip bir şekilde hipnotize edicidir. Müziğin geldiği noktaya sanki transa geçmiş gibi gider. Ayaklarının onu yönlendirmesini engelleyemez. Her yer çok karanlıktır ve sadece bir noktadan ışık gelmektedir. Işığa doğru ilerlemeye başladığındaysa müzikte yavaşlamaya başlar. Adam kendini şarkı söylerken bulur. Ardından müzik birden durur ve ışıklar geri gelir. Işık o kadar yoğundur ki adam birden kör olacağını düşünür. Görebildiği tek şey ise sadece siyah bir gölgedir. Sonra bir başka gölge daha görür. Sonra bir tane daha. Sonra bir tane daha. Onlarca gölge ona doğru gelmektedir. Adam hareket edemez. Bacaklarını kıpırdatamaz, tek yaptığı izlemektir. Bu karaltıları görebileceği bir mesafeye geldiklerinde onları seçebilmeye başlar. Onlar çocuklardır, ancak her biri sakattır. Çocuklar genç adamı kuşatır, etlerini tırmalar ve onu aşağıya doğru çeker. Bütün bu karmaşanın içinde bir tane gülme sesi duyulur. Korkunç, şeytani, ürkütücü bir gülüş.

Sonra ki sabah adam terler içinde kalkar. Biraz soluklandıktan sonra evin etrafına bakar ve yerde bir kaç oyuncak olduğunu görür. James'in uyanık olduğunu ve bunları odasına koymuş olabileceğini düşünür. Oyuncakları alıp onun odasına götürmeye karar verir. Kapısının önünden geçerken ise James'in uyuduğunu fark eder. Oyuncakları kutunun içine koyar ve salona geçer. Bir süre sonra James uyanır ve kahvaltı ederken babası, oyuncaklarını kendisinin odasına koyup koymadığını sorar. James önünde ki mısır gevreğine bakarak gülen jack yaptı der. Genç adam gözlerini devirerek cevaplar; o zaman gülen jack'e söyle oyuncakları senin odanda tutsun. James başını sallar ve kahvaltı bittikten sonra dışarıya oyun oynamaya çıkar.

Adam dinlenme odasında oturur ve biraz şekerleme yapmaya karar verir. Bir kaç saat sonra uyanır ve kendi kendine söylenmeye başlar çünkü James'i saatlerdir kontrol etmemiştir. Dışarıya çıkıp onu aramaya başar, ancak James dışarda değildir. "James, neredesin?" diye seslenir. Sonra arka bahçeden gülme seslerinin geldiğini fark eder ve kontrol etmek için o tarafa doğru koşar. Nefes nefese kalmıştır. Korkuyla bağırır "James sana kaç kere arka bahçede..." adam duraksar. "James ne yiyorsun?" diye sorar. James babasına bakar ve cebinde ki rengarenk şekerleri gösterir. Adam deliye dönmüştür, şekerlerin kimin verdiğini sorar. James sadece babasına doğru bakar, ona cevap vermez. Babası ısrar edince James şöyle der: "gülen jack verdi". Adam sinirden deliye dönmüştür. Bunun bir saçmalık olduğunu gülen jack diye biri olmadığını ve bundan vazgeçmesini söyler ve şekerleri gerçekten kimin verdiğini sorar. James'in gözlerinden yaşlar süzülürken, şekerleri kendisine gülen jack'in verdiği konusunda ısrarcıdır.

Babası gözlerini kapatır ve derin bir nefes alır, çünkü James kendisine hiç yalan söylememiştir; ama bu söyledikleri de hiç mantıklı değildir. Babası şekerleri James'in elinden alır ve uzağa doğru fırlatır. Belki de sadece abartıyordur. Belki şekerleri, komşuları tom ve ninda vermiştir. Belki de alt sokakta yaşayan bay wolker.

Adam o gece James'i her zaman ki gibi yatağa yatırır ve kendisi de erkenden yatar, ancak bir süre sonra mutfaktan gelen korkunç bir gürültü ile yerinden zıplar. Yatağından fırlar ve koşarak aşağıya iner. Mutfakta tezgahın üstünde olan her şey yere fırlatılmıştır. Köpekleri ise yerde ölü bir şekilde yatıyordur. Midesi boydan boya kesilmiş ve içine James'in sabah yediği şekerlerle doldurulmuştur. Adam şok içindedir, ne yapacağını bilemez ama bu uzun sürmez. James'in odasından gelen korkunç bir çığlıkla irkilir. Çekmeceden bir bıçak alır, koşarak yukarıya çıkar, James'in odasının kapısını açar ve ışığı açar.

James yatağında oturmuş ağlıyordur. Her yer darmadumandır. Bütün her şey yere fırlatılmıştır, parçalanmıştır ve kırılmıştır. Babası James'i alıp hızla yan komşuları Tom ve Ninda'nın evine gider. Neyse ki onlar hala ayaktadırlar. Komşularının telefonundan hemen polisi ararlar. Polislerin gelmesi uzun sürmez. Onlara ne olduğunu anlatır ama ona sanki deliymiş gibi bakarlar. Evi ararlar ama dağılmış bir mutfak ve bir oda haricinde başka bir şey bulamazlar. Polisler birisinin eve girip dağıtmış olduğunu ve bunu yaptıktan sonra hızlıca kaçmış olabileceğini söylerler, ancak bu imkansızdır çünkü bütün kapılar kilitlidir ve hiçbir pencere açık değildir. Onların evine gelen her neyse dışardan gelmemiştir.

Sonra ki gün James dışarı çıkmaz çünkü adam James'i gözünün önünden bir saniye bile ayırmak istemez. Garaja gider ve oğlunun eski bebek monitörünü bularak odasına kurar. Eğer biri veya bir şey gelirse onu görebileceğini umar. Mutfağa giderek yanına büyük bir bıçak alır. Hayali arkadaşı da dahil küçük çocuğunu hiçbir şeyin incitmesine asla izin vermeyecektir. Gece olur, her zaman ki gibi babası James'i yatağına yatırır. James keyifsizdir ve birazcık da korkmuştur, fakat genç adam ona hiçbir şey olmayacağına söz vererek onu öper, kapasını kapatırken gece lambasının açık olduğundan da emin olur. Kapıyı kapatmadan önce ise "iyi geceler James, seni seviyorum" der.

Genç adam o gece olabildiğince uyanık kalmaya çalışır, ancak bir kaç saat sonra uykuya yenik düşer. Kafasını yastığa değdirdiği anda bebek monitöründen gelen bir sesle irkilir. İlk başta bir tür parazit sanki bir radyo frekansı gibidir. Sonra yumuşak bir inleme sesi duyar. Sonra da onu duyar: o kabusunda ki korkunç kahkahayı. Yastığın altında ki bıçağı kapar ve James'in odasına doğru koşar. Işığı açmaya çalışır ama lamba çalışmaz. Odanın içine bir adım atar, ancak ayağına sıcak yapışkan rahatsız edici bir sıvı gelir. Birden James'in gece lambası açılır, gördüğü karşısında adamın dili tutulmuştur. James duvara çivilenmiştir ve kanlar içindedir, ancak bir ses daha duyar: bir mırıldanma. James yaşıyordur ve birden yine o ses duyulur; o gülme sesi, o yaratık. Bütün bunların sebebi olan şeytani yaratık belirir adamın karşısında.

Gölgelerin arasından çıkar ve yüzünü gösterir. Gülen jack, siyah dağınık saçları, bembeyaz yüzüne ve omuzlarına düşmüştür. O iğrenç gülümsemesiyle beraber keskin dişlerini gösterir. Teni beyaz bir torba gibidir ya da plastik. Siyah beyaz palyaço kıyafeti ve çizgili çorapları vardır. Vücudu gariptir, kolları yere sarkıktır. Neredeyse vücudunda hiç kemik yok gibidir, bir et bebeğe benzemektedir. Gülen jack yavaşça James'e doğru yönelir ve daha yüksek sesle gülmeye başlar. James'in babası hızlı bir şekilde ona doğru koşar. Ondan uzak durmasını söyleyerek elinde ki bıçağı gülen jack'e saplar. Jack birden siyah dumana dönüşür ve havaya karışarak o iğrenç gülümsemesiyle beraber yok olur.

Ne yazık ki bıçak James'in hala atan kalbine denk gelmiştir. Adam hayır diye bağırarak dizlerinin üstüne çöker. Oğlunu koruyacağına söz vermiştir, ancak başarılı olamamıştır. O sırada polis arabalarının siren sesleri de duyulur. Polisler adamı tutuklamaya geldiklerinde, onu oğlunun cesedinin yanı başında bulurlar.

Mahkeme kısa sürer. Adamın akıl sağlığının bozuk olduğuna karar verilir ve hemen bir akıl hastanesine yatırılır. Adam burada henüz iki ayını geçirmiştir. Onun için o kadar da kötü değildir. Pek uyuyamamaktadır çünkü dışardan devamlı o müzik sesini duyar.
 
Son düzenleme:

xakra

Yeni üye
3 Ara 2023
6
1
o3z6dta.png

1. Hikaye: Psikiyatri kliniği
2015 yılı, yıl başı akşamıydı. Psikiyatri hemşiresi olarak yeni bir işe girmiştim ama gece vardiyasındaydım ve o sene ki yıl başı akşamında çalışıyordum. Perşembe gecesiydi ama teknik olarak işe vardığımda cuma olmuştu. Her neyse, genelde gece vardiyaları sıkıcı ve yavaş geçerdi. Ben ordayken bütün hastalar uykuda olduğu için tüm gece bilgisayar başında otururken sona ererdi. Sadece gece belirli saatlerde hastaların durumunu kontrol etmek için odaları dolaşırdım ya da gece yarısı kendini kötü hisseden kişilerin yanına uğrardım. Psikolojik rahatsızlığı olan bu kadar çok kişiyle uğraşmak ilk etapta biraz yorucu gelmişti ama en azından o gece hastane koridorlarında ki yıl başı süslemeleri mekana biraz neşe katmıştı.

Geceleri hastane koridorlarının ana ışıkları kapatılırdı ve sadece loş ışıklar açık kalırdı. Hiç unutmuyorum; o gece bu loş ışıklar, yılbaşı dekorasyonlarının ışıklarıyla karışmıştı ve etrafa rahatlatıcı bir hava veriyordu. Çalıştığım yerde ödümü kopartan tek bir hasta vardı. İsmi Abetaydı. Yaşlı ve ağır bir şizofreni hastasıydı. Bazen kendi kendine anlamsız bir şeyler söylerdi. Bazen ise yüksek sesle bağırırdı. Direkt olarak bana bağırdığını düşünürdüm ama aslında kendi kendine konuşurdu. Gece üç civarında Abetayı kontrol etmek için odasına gittim. Tüm gece uyanıktı, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum. Sadece bana baktı. Suratında kocaman bir gülümsemesi vardı ve kahkaha atmaya başlamıştı. Tüylerim diken diken olmuştu, korku filminden bir sahne gibiydi. Gözlerini başka yere çevirdi ve homurdanmaya başladı. Söylediklerinin çoğunu anlamamıştım, ancak bir kaç kelime yakalamayı başardım. "Banyoyu kontrol et" dedi. Söylediklerini tekrar etmesini istedim ama beni dikkate almadı. Kafasını öbür tarafa çevirdi. Onu rahatlatmak için banyoyu kontrol etmemi isteyip istemediğini sordum. Bana cevap vermiyordu. Yatağının karşısında ki tuvaleti kontrol ettim, ancak aynı tahmin ettiğim gibi her şey standarttı. Odadan ayrıldım ve holde ki masama gittim, ancak gözüm koridorun solunda ki tuvaletlere takılmıştı. Tuvaletlerin olduğu yere baktım ve merakıma yenik düşmüştüm. Abetanın söyledikleri aklımdaydı. Bu yüzden kalktım ve tuvaletlerin olduğu yere doğru yürümeye başladım. İçeri girdim ama ışık çalışmıyordu. Kapı girişinde durdum ve sessizliği dinlemeye başladım. Bir nefes sesi işittiğime emindim. Ardından tuvalet kabinlerinin birinden bir tıkırtı sesi geldi. Kapının arkasından kapı tutucuyu aldım ve tuvalet kapısının altına sıkıştırdım ki koridordan en azından içeriyi biraz bile olsa görebilecek kadar ışık gelsin. Dizlerimin üzerine çöktüm ve tuvalet kabinlerinin altını kontrol etmeye başladım. Kabinler boştu, kabinlerin içinden hiçbir ayak görmemiştim. Sadece iki tanesinin kapısı kapalıydı. Biraz ilerledim ve tek gözümle kapı aralığından içeri bakmaya çalıştım. Oldukça karanlıktı ama yine de kabinin arkasında bir şeyler görebiliyormuşum gibi gelmişti. Kabinin altına bakmak için tekrar diz çöktüm ama görmeyi umduğum şeyi görememiştim çünkü çok karanlıktı. Doğruldum, tekrar kapı aralığından bakmaya başladım ve birinin suratı ile karşılaştım.

Aynı benim gibi kapıda ki o çatlaktan bakarak bir şeyler görmeye çalışıyordu. Korkudan neredeyse yere düşmek üzereydim ama kapıya doğru koşup ardından tuvaletin kapısını kapatmayı başarmıştım. Hemen masamdan anahtarları aldım ve tuvaletin kapısını kilitledim ardından bir başka hemşireyi çağırarak, tuvaletlerde birinin olduğundan bahsettim ama beraber kontrol ettiğimizde sadece lamba çalışmakla kalmamıştı aynı zamanda kabinlerin kapakları da açıktı ve ardında ki şey hey neyse ya da kimse gitmişti. İçeride hiç kimse yoktu ama bu imkansızdı. Kapıyı kilitlemiştim ve dışarıya da başka çıkış yolu yoktu. O gece vardiyam bitmeden önce Abeta'ya banyo da ki şeyin ne olduğu ile ilgili sorular sormaya çalıştım ama aynı geçer sefer ki gibi bana cevap vermedi. Tam vazgeçip arkamı dönmüştüm ki "mutlu yıllar" dediğini duydum. Kafamı çevirdiğim, suratında yine o tüylerimi diken diken eden kocaman ve iğrenç gülümsemesi duruyordu. Bana iyi hissettirmeyen o gülümsemesi. Tüm bu olayda rahatsız edici bir şeyler vardı. Kapıya dönüp gitmek zorunda kaldım. Abeta bir başka psikiyatri kliniğine transfer edilmeden önce onunla bir kaç hafta daha çalışmak zorunda kalmıştım. Bugün bile hala Abeta ile o banyo da gördüğüm her neyse bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Bu hayatımda yaşadığım, anlayamadığım ve bir türlü mantıklı bir açıklama bulamadığım olaylardan biri ama geceleri hala beni rüyalarımda avlamaya devam ediyor.


2. Hikaye: McDonalds da bir gece vardiyası
McDonalds, sanırım dünyanın en bilinen fast food zincirlerinden biri. Aşırı sağlıklı olmasa da lezzetli ve yirmi dört saat açık restoran zincirleri olması nedeniyle de erişimi oldukça kolay ama bu eğlenceli ve arkadaş canlısı mekanda bile bazen oldukça rahatsız edici şeyler yaşanabiliyor, uğraşsanız da unutamayacağınız şeyler. Aynı benim başıma gelen ve asla unutamayacağım bu sinir bozucu ve dehşet verici olay gibi.

Seneler önce yurt dışında yaşarken başıma geldi. O zamanlar gittiğim koleje devam edebilmek ve okul masraflarını karşılayabilmek için gerçekten bir işe ihtiyacım vardı. Sonunda McDonalds da bir iş bulmuştum. Patronumu mutlu etmek için de bana hangi vardiyayı verirse versin çalışmaya razıydım. Ayrıca saat sınırlamam da yoktu. Aldığım dersleri çalışma zamanına göre organize edebiliyordum. O ne zaman istese geliyordum.

O zamanlar McDonalds da tam üç aydır çalışıyordum ama sadece gündüz vardiyalarındaydım. Bir gün patronum beni odasına çağırdı. Uzun zamandır McDonalds da çalıştığım ve aylarca deneyim elde ettiğimden artık gece vardiyalarında çalışmak için uygun olduğumu söyledi. Gece vardiyaları her zaman için ekstra para demekti. Ayrıca gece mesailerinin çok sessiz olduğunu da ekledi. Bu konunun benim için sorun olup olmayacağını sordu. Tabi ki hayır dedim, paraya ihtiyacım vardı. Patronum cumartesi gününden itibaren gece mesailerine başlayabileceğimi iletti. Gece on iki den sabah beşe kadar sürecekti. O hafta cumartesi gecesi on ikiye doğru McDonalds'a geldim. O gece ki sorumluluklarım; ketçap, mayonez ve barbekü sos şişelerini doldurmak, yerleri ve masaları silmek ve genel düzeni sağlamak için yapılması gerekenlerin olduğu uzun bir listeydi.

Müdürüm yapmam gereken her şeyi anlattıktan sonra eve gitti ve ben restoranda yalnız kaldım. O gece McDonalds oldukça sakindi ama bu sakinlik dikkatimi çekmemişti çünkü işimle meşguldüm, yapılacak çok şey vardı. Bu yüzden zamanın nasıl geçtiğini de anlamamıştım. Saat birden 2 olmuştu. O saate kadar McDonalds' a hiç müşteri gelmemiş olması çok garipti ama bu benim için sorun değildi. Sadece işimi bitirip eve gitmek istiyordum. Ayrıca yaptığım tüm şeyleri ertesi gün müdürüme de rapor etmem gerekiyordu.

Masalarda ki kahve bardaklarını düzenlerken birden izlendiğimi hissettiğim garip bir hisse kapıldım. Etrafta hiç kimse yoktu. Daha önce hiç gece mesaisinde bulunmadığım ve bu saate kadar ayakta kalmadığım için belki de bu durumu garipsemiştim. Birden gözlerim cama doğru kaydı. Camın dışında, orda olmaması gereken enteresan bir gölge gözüme çarptı. Sanki orda birisi dikiliyordu ve gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Aldırmadım, sadece hayal kurduğumu düşündüm. Gecenin bu saatinde dışarıda kim dikilip boş bir restoranı gözetlerdi ki. İşime devam ettim ve kaldığım yerden masaları silmeye tekrar başladım. Kısa bir süre sonra dikkatim yine cam kenarına doğru kaydı. O gölgemsi siyah şekil sanki daha da yaklaşmıştı. Hayal kurduğuma dair kendi kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Yorgunluktan ve uykusuzluktan olmalıydı bu. Bu kadar uzun saatler uykusuz kalmaya alışık değildim. Bu yüzden artık dışarıya bakmamaya karar verdim ve masaları silmeye odaklandım, işime devam ettim.

Derken, dışarıdan gelen bir ses duydum: "Seni görebiliyorum". Hemen kafamı kaldırıp dışarıya baktım ve gördüğüm şey karşısında ufak bir şok yaşadım. Korkularım karşılıksız değildi. Karşımda sanki bir şeytan vardı, gözleri kan çanağı gibi kıpkırmızıydı. Camın diğer tarafından devamlı olarak cama vuruyordu. Ayrıca arka planda garip bir hırıltı sesi de geliyordu. Bir dakika daha orada kalamazdım. Hemen ön kapıya kapalı tabelasını asıp kapıyı kilitledim ve gizlice arka kapıdan çıkarak arabama atlayıp yola koyuldum. Gerçekten çok korkmuştum. Müdürümü arayıp rahatsızlandığımı ve eve gideceğimi söyledim. Müdürüm telefonda sorun olmadığını ve eve gidebileceğimi iletti. O gece gerçekten ne olduğunu söyleyemedim çünkü biliyordum ki bana inanmayacaktı ve tamamen bir aptal gibi gözükecektim. Uzun süren bu yolculuktan sonra bir şekilde eve ulaşmayı başardım.

O şey neydi, gerçekten bir şeytan mıydı yoksa gece kalacak bir yer arayan evsiz bir sarhoş mu? Yoksa bu kadar uzun süre ayakta kaldığım için aklım bana korkunç bir oyun mu oynamıştı. Bunu asla bilemeyecektim ama şunu biliyordum ki bir daha asla ama asla gece mesaisinde çalışmayacaktım.


3. Hikaye: Gülen Jack (Laughing Jack)
James her zaman içine kapanık bir çocuktur. Genellikle kendi kendine oynar, Pek arkadaşı yoktur, fakat kendisinin geniş bir hayal gücü vardır. Güzel bir yaz günü beş yaşında ki James arka bahçede oynuyordu. James'in babası mutfakta köpekleri karabaş'ı beslerken dışarda James'in biriyle konuştuğunu fark eder. Genç adam kimle konuştuğundan emin değildir, acaba gerçekten bir arkadaş mı edinmiştir. Yalnız bir baba olmak kendisi için hayatın en zor kısmıdır. O yüzden her daim James'in üstüne titrer. Bu yüzden adam dışarı çıkıp oğlunu kontrol etmeye karar verir.

James'in babası arka bahçeye gittiğinde oğlunun yalnız olduğunu görür. Kendi kendine konuştuğunu düşünerek James'i çağırır. İçeriye girip mutfağa oturan James kendisi için yapılmış olan hindili sandviçi yerken babası arka bahçede kiminle konuştuğunu sorar. James bir dakika boyunca babasının gözlerinin içine bakar ve yeni arkadaşımla oynuyordum diyerek gülümser. Genç adam arkadaşının ismini sorduğundaysa James Laughing Jack yani Gülen Jack diye yanıt verir. Babası yeni arkadaşının nasıl biri olduğunu sorar, ancak aldığı cevap karşısında oldukça şaşırır. "O bir palyaço. Uzun saçları ve yuvarlak bir burnu var. uzun kolları ve sarkık bacakları var. çizgili çoraplar giyiyor ve hep gülümsüyor." Babası James'in hayali bir arkadaşı olduğunu ve onun hakkında konuştuğunu düşünür. Onun yaşında ki çocuklar için oldukça normaldir. Özellikle de hiç arkadaşınız yoksa.

Günün geri kalanı normal geçer. Akşam babası James'i yatağına yatırır ve onu öperek gece lambasının açık olduğunu kontrol eder ve kapıyı kapatır. Adam gerçekten çok yorulmuştur. James'in arkasından o da hemen yatar, ancak o gece korkunç bir kabus görür. Karanlıktır ve adam bir tür eğlence parkının içindedir. Korkmuştur. Boş çadırların olduğu bölgeye doğru koşar. Eskimiş oyun kulübeleri ve paslı oyun parkı aletleri vardır. Her şey siyah beyazdır. Boş kulübelerin içi ise asılmış oyuncak hayvanlarla doludur. Bütün park sanki kendisine bakıyormuş gibi hisseder. Ardından birden bir müziğin çaldığını duyar. Müzik bütün parkta yankılanır. Garip bir şekilde hipnotize edicidir. Müziğin geldiği noktaya sanki transa geçmiş gibi gider. Ayaklarının onu yönlendirmesini engelleyemez. Her yer çok karanlıktır ve sadece bir noktadan ışık gelmektedir. Işığa doğru ilerlemeye başladığındaysa müzikte yavaşlamaya başlar. Adam kendini şarkı söylerken bulur. Ardından müzik birden durur ve ışıklar geri gelir. Işık o kadar yoğundur ki adam birden kör olacağını düşünür. Görebildiği tek şey ise sadece siyah bir gölgedir. Sonra bir başka gölge daha görür. Sonra bir tane daha. Sonra bir tane daha. Onlarca gölge ona doğru gelmektedir. Adam hareket edemez. Bacaklarını kıpırdatamaz, tek yaptığı izlemektir. Bu karaltıları görebileceği bir mesafeye geldiklerinde onları seçebilmeye başlar. Onlar çocuklardır, ancak her biri sakattır. Çocuklar genç adamı kuşatır, etlerini tırmalar ve onu aşağıya doğru çeker. Bütün bu karmaşanın içinde bir tane gülme sesi duyulur. Korkunç, şeytani, ürkütücü bir gülüş.

Sonra ki sabah adam terler içinde kalkar. Biraz soluklandıktan sonra evin etrafına bakar ve yerde bir kaç oyuncak olduğunu görür. James'in uyanık olduğunu ve bunları odasına koymuş olabileceğini düşünür. Oyuncakları alıp onun odasına götürmeye karar verir. Kapısının önünden geçerken ise James'in uyuduğunu fark eder. Oyuncakları kutunun içine koyar ve salona geçer. Bir süre sonra James uyanır ve kahvaltı ederken babası, oyuncaklarını kendisinin odasına koyup koymadığını sorar. James önünde ki mısır gevreğine bakarak gülen jack yaptı der. Genç adam gözlerini devirerek cevaplar; o zaman gülen jack'e söyle oyuncakları senin odanda tutsun. James başını sallar ve kahvaltı bittikten sonra dışarıya oyun oynamaya çıkar.

Adam dinlenme odasında oturur ve biraz şekerleme yapmaya karar verir. Bir kaç saat sonra uyanır ve kendi kendine söylenmeye başlar çünkü James'i saatlerdir kontrol etmemiştir. Dışarıya çıkıp onu aramaya başar, ancak James dışarda değildir. "James, neredesin?" diye seslenir. Sonra arka bahçeden gülme seslerinin geldiğini fark eder ve kontrol etmek için o tarafa doğru koşar. Nefes nefese kalmıştır. Korkuyla bağırır "James sana kaç kere arka bahçede..." adam duraksar. "James ne yiyorsun?" diye sorar. James babasına bakar ve cebinde ki rengarenk şekerleri gösterir. Adam deliye dönmüştür, şekerlerin kimin verdiğini sorar. James sadece babasına doğru bakar, ona cevap vermez. Babası ısrar edince James şöyle der: "gülen jack verdi". Adam sinirden deliye dönmüştür. Bunun bir saçmalık olduğunu gülen jack diye biri olmadığını ve bundan vazgeçmesini söyler ve şekerleri gerçekten kimin verdiğini sorar. James'in gözlerinden yaşlar süzülürken, şekerleri kendisine gülen jack'in verdiği konusunda ısrarcıdır.

Babası gözlerini kapatır ve derin bir nefes alır, çünkü James kendisine hiç yalan söylememiştir; ama bu söyledikleri de hiç mantıklı değildir. Babası şekerleri James'in elinden alır ve uzağa doğru fırlatır. Belki de sadece abartıyordur. Belki şekerleri, komşuları tom ve ninda vermiştir. Belki de alt sokakta yaşayan bay wolker.

Adam o gece James'i her zaman ki gibi yatağa yatırır ve kendisi de erkenden yatar, ancak bir süre sonra mutfaktan gelen korkunç bir gürültü ile yerinden zıplar. Yatağından fırlar ve koşarak aşağıya iner. Mutfakta tezgahın üstünde olan her şey yere fırlatılmıştır. Köpekleri ise yerde ölü bir şekilde yatıyordur. Midesi boydan boya kesilmiş ve içine James'in sabah yediği şekerlerle doldurulmuştur. Adam şok içindedir, ne yapacağını bilemez ama bu uzun sürmez. James'in odasından gelen korkunç bir çığlıkla irkilir. Çekmeceden bir bıçak alır, koşarak yukarıya çıkar, James'in odasının kapısını açar ve ışığı açar.

James yatağında oturmuş ağlıyordur. Her yer darmadumandır. Bütün her şey yere fırlatılmıştır, parçalanmıştır ve kırılmıştır. Babası James'i alıp hızla yan komşuları Tom ve Ninda'nın evine gider. Neyse ki onlar hala ayaktadırlar. Komşularının telefonundan hemen polisi ararlar. Polislerin gelmesi uzun sürmez. Onlara ne olduğunu anlatır ama ona sanki deliymiş gibi bakarlar. Evi ararlar ama dağılmış bir mutfak ve bir oda haricinde başka bir şey bulamazlar. Polisler birisinin eve girip dağıtmış olduğunu ve bunu yaptıktan sonra hızlıca kaçmış olabileceğini söylerler, ancak bu imkansızdır çünkü bütün kapılar kilitlidir ve hiçbir pencere açık değildir. Onların evine gelen her neyse dışardan gelmemiştir.

Sonra ki gün James dışarı çıkmaz çünkü adam James'i gözünün önünden bir saniye bile ayırmak istemez. Garaja gider ve oğlunun eski bebek monitörünü bularak odasına kurar. Eğer biri veya bir şey gelirse onu görebileceğini umar. Mutfağa giderek yanına büyük bir bıçak alır. Hayali arkadaşı da dahil küçük çocuğunu hiçbir şeyin incitmesine asla izin vermeyecektir. Gece olur, her zaman ki gibi babası James'i yatağına yatırır. James keyifsizdir ve birazcık da korkmuştur, fakat genç adam ona hiçbir şey olmayacağına söz vererek onu öper, kapasını kapatırken gece lambasının açık olduğundan da emin olur. Kapıyı kapatmadan önce ise "iyi geceler James, seni seviyorum" der.

Genç adam o gece olabildiğince uyanık kalmaya çalışır, ancak bir kaç saat sonra uykuya yenik düşer. Kafasını yastığa değdirdiği anda bebek monitöründen gelen bir sesle irkilir. İlk başta bir tür parazit sanki bir radyo frekansı gibidir. Sonra yumuşak bir inleme sesi duyar. Sonra da onu duyar: o kabusunda ki korkunç kahkahayı. Yastığın altında ki bıçağı kapar ve James'in odasına doğru koşar. Işığı açmaya çalışır ama lamba çalışmaz. Odanın içine bir adım atar, ancak ayağına sıcak yapışkan rahatsız edici bir sıvı gelir. Birden James'in gece lambası açılır, gördüğü karşısında adamın dili tutulmuştur. James duvara çivilenmiştir ve kanlar içindedir, ancak bir ses daha duyar: bir mırıldanma. James yaşıyordur ve birden yine o ses duyulur; o gülme sesi, o yaratık. Bütün bunların sebebi olan şeytani yaratık belirir adamın karşısında.

Gölgelerin arasından çıkar ve yüzünü gösterir. Gülen jack, siyah dağınık saçları, bembeyaz yüzüne ve omuzlarına düşmüştür. O iğrenç gülümsemesiyle beraber keskin dişlerini gösterir. Teni beyaz bir torba gibidir ya da plastik. Siyah beyaz palyaço kıyafeti ve çizgili çorapları vardır. Vücudu gariptir, kolları yere sarkıktır. Neredeyse vücudunda hiç kemik yok gibidir, bir et bebeğe benzemektedir. Gülen jack yavaşça James'e doğru yönelir ve daha yüksek sesle gülmeye başlar. James'in babası hızlı bir şekilde ona doğru koşar. Ondan uzak durmasını söyleyerek elinde ki bıçağı gülen jack'e saplar. Jack birden siyah dumana dönüşür ve havaya karışarak o iğrenç gülümsemesiyle beraber yok olur.

Ne yazık ki bıçak James'in hala atan kalbine denk gelmiştir. Adam hayır diye bağırarak dizlerinin üstüne çöker. Oğlunu koruyacağına söz vermiştir, ancak başarılı olamamıştır. O sırada polis arabalarının siren sesleri de duyulur. Polisler adamı tutuklamaya geldiklerinde, onu oğlunun cesedinin yanı başında bulurlar.

Mahkeme kısa sürer. Adamın akıl sağlığının bozuk olduğuna karar verilir ve hemen bir akıl hastanesine yatırılır. Adam burada henüz iki ayını geçirmiştir. Onun için o kadar da kötü değildir. Pek uyuyamamaktadır çünkü dışardan devamlı o müzik sesini duyar.
kardeşim bu hikayeler çok iyi
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.