urç Halife'nin gökle yeri birleştirmeye çalışırcasına uzandığı, filmlerden ünlü turnuvalara kadar birçok önemli olaya ev sahipliği yapan, insanoğlu ile kumlar arasındaki çatışmaların nihayet sona erdiği distopik Dubai'de, kumlardan parlayan güneş ışınlarını hissetmeniz ile başlayıp ortalama altı-sekiz saat süren Ortadoğu macerasına hazır olun.
Amerikan hükümetinin "Dubai'den geri dön!" çağrılarına uymayan Albay Conrad'ın yerini tespit etme ve ülkesine geri ***ürme amacıyla kum fırtınalarıyla dolu şehre adım atan üç kişilik Delta Force adında bir birliğin başısınız. Harap olmuş koca şehirde nefes alan tek insanlar olmadığınızı ilk dakikalarda anlıyorsunuz. Kumların altına gömülmeye başlamış Dubai'de hayatta kalmayı zorlaştıran çevresel faktörlerin yanında birbirlerini öldürerek hayatta kalma mücadelesi veren irili ufaklı gruplar hüküm sürüyor. Bir nevi iç savaş olarak nitelendirebileceğiniz bu mücadeleler, son umutlarını mermilere bağlayan yok olmaya yüz tutmuş bir medeniyetin en şiddetli göstergesi. Delta birliğinin kumandanı Martin Walker ile, gözlerden uzak kalmış bu şehirde oyun boyunca hem şehrin hem de insanların karanlık yönlerini görme talihsizliğine erişiyorsunuz. Kayıp Albay'ı aramanın yanında bir yandan da mümkün oldukça sivillere yardım etmeye çalışırken, sonuçlarından memnun olmayacağınız derece şiddetli ama müdahale edemeyeceğiniz seçimler yapacaksınız.
Dubai, tüm ihtişamıyla karşınızda duruyor.
Bu seçimler karşınıza herhangi bir mekanik veya özellik yardımıyla sunulmuyor. Yani evet-hayır şeklinde seçimler yapmıyorsunuz. Walker'ın kendi kendine çizdiği yolda yalnızca kararlarının sonuçlarına ve sebeplerine hâkim olma şansınız bulunuyor. Takım arkadaşlarınız arasında gittikçe şiddetlenen tartışmalarda kimin tarafını tutacağınız, kimin yaşamasına izin verip kimi öldüreceğiniz ana göreviniz olan kurtarma operasyonu ile ilgili önem taşımıyor ve görevin sonuçlarına etki etmiyor. Hikâyeyi baştan sona öne çıkaran Spec Ops'ta, herhangi bir asker olarak kontrolünü aldığınız Walker, her öldürdüğü adam sonrası gittikçe kendinizi yakın hissetmeye başladığınız fakat hikaye gidişatı sonucunda nefret ettiğiniz birine dönüşüyor. Savaş sistemi ile pek göze çarpan bir oyun olmasa da, Spec Ops düşmanlarla yaşacağınız çatışmalar ile hikaye arasındaki dinamik dengeyi çok güzel kuruyor ve piyasadaki birçok oyunun aksine attığınız her merminin bir amaç uğruna olduğunu acı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Üçüncü kamera açısında kontrol ettiğiniz karakteriniz ile birçok değişken etmenin bulunduğu farklı çatışmalara gireceksiniz. Gün ışığının kör ettiği bina tepelerinden tutun önünüzü göremediğiniz kum fırtınalarına kadar dinamik bir oyun alanında savaşacaksınız. Koşarak saldıran düşmanlar, sipere yattığınızda bol bol el bombası savuranlar, ağır makineli silahlarla üzerinize mermi yağdıranlar Gears of War benzeri siper alma sisteminizi de kullanarak, devamlı hareketli olmaya ve taktiksel düşünmeye zorlayan şeyler. Üstü kumlarla dolu camları parçalayıp düşmanları kumda boğmak veya makineli silahları yerlerinden söküp uzun süre düşmana mermi yağdırmak da seçenekleriniz arasında.
Amerikan hükümetinin "Dubai'den geri dön!" çağrılarına uymayan Albay Conrad'ın yerini tespit etme ve ülkesine geri ***ürme amacıyla kum fırtınalarıyla dolu şehre adım atan üç kişilik Delta Force adında bir birliğin başısınız. Harap olmuş koca şehirde nefes alan tek insanlar olmadığınızı ilk dakikalarda anlıyorsunuz. Kumların altına gömülmeye başlamış Dubai'de hayatta kalmayı zorlaştıran çevresel faktörlerin yanında birbirlerini öldürerek hayatta kalma mücadelesi veren irili ufaklı gruplar hüküm sürüyor. Bir nevi iç savaş olarak nitelendirebileceğiniz bu mücadeleler, son umutlarını mermilere bağlayan yok olmaya yüz tutmuş bir medeniyetin en şiddetli göstergesi. Delta birliğinin kumandanı Martin Walker ile, gözlerden uzak kalmış bu şehirde oyun boyunca hem şehrin hem de insanların karanlık yönlerini görme talihsizliğine erişiyorsunuz. Kayıp Albay'ı aramanın yanında bir yandan da mümkün oldukça sivillere yardım etmeye çalışırken, sonuçlarından memnun olmayacağınız derece şiddetli ama müdahale edemeyeceğiniz seçimler yapacaksınız.
Dubai, tüm ihtişamıyla karşınızda duruyor.
Bu seçimler karşınıza herhangi bir mekanik veya özellik yardımıyla sunulmuyor. Yani evet-hayır şeklinde seçimler yapmıyorsunuz. Walker'ın kendi kendine çizdiği yolda yalnızca kararlarının sonuçlarına ve sebeplerine hâkim olma şansınız bulunuyor. Takım arkadaşlarınız arasında gittikçe şiddetlenen tartışmalarda kimin tarafını tutacağınız, kimin yaşamasına izin verip kimi öldüreceğiniz ana göreviniz olan kurtarma operasyonu ile ilgili önem taşımıyor ve görevin sonuçlarına etki etmiyor. Hikâyeyi baştan sona öne çıkaran Spec Ops'ta, herhangi bir asker olarak kontrolünü aldığınız Walker, her öldürdüğü adam sonrası gittikçe kendinizi yakın hissetmeye başladığınız fakat hikaye gidişatı sonucunda nefret ettiğiniz birine dönüşüyor. Savaş sistemi ile pek göze çarpan bir oyun olmasa da, Spec Ops düşmanlarla yaşacağınız çatışmalar ile hikaye arasındaki dinamik dengeyi çok güzel kuruyor ve piyasadaki birçok oyunun aksine attığınız her merminin bir amaç uğruna olduğunu acı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Üçüncü kamera açısında kontrol ettiğiniz karakteriniz ile birçok değişken etmenin bulunduğu farklı çatışmalara gireceksiniz. Gün ışığının kör ettiği bina tepelerinden tutun önünüzü göremediğiniz kum fırtınalarına kadar dinamik bir oyun alanında savaşacaksınız. Koşarak saldıran düşmanlar, sipere yattığınızda bol bol el bombası savuranlar, ağır makineli silahlarla üzerinize mermi yağdıranlar Gears of War benzeri siper alma sisteminizi de kullanarak, devamlı hareketli olmaya ve taktiksel düşünmeye zorlayan şeyler. Üstü kumlarla dolu camları parçalayıp düşmanları kumda boğmak veya makineli silahları yerlerinden söküp uzun süre düşmana mermi yağdırmak da seçenekleriniz arasında.
