izim hiç motorumuz olmadı amca, komşunun oğlunun vardı, düştü kafayı yardı, hem garajımız da çok dardı... Bu şekilde uzar gider, fakat burada varılması gereken sonuç yazarın hakikaten ne motoru ne de küçükken geçirdiği ufak çaplı amcanın mobileti temalı kazadan sonra bir motor alma isteği olmayışıdır. Gel gör ki bu isteksizlik motor oyunlarına karşı bir ön yargı oluşturmadı. Kaskımı taktım, Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz mısraları da arkada tekrar ediyor, güzeeell.... Artık yüzlerce kez ölmeye, abidik gubidik platformlardan atlamaya hazırım.
2. Dünya Savaşı ve motorsiklet, kim olm bu filmin yönetmeni?
Motorcu dediğin deri ceket giyer
Trials ismi aslında çok yeni bir ad değil. İlk oyunu 2000 yılında çıkmış köklü bir seri. (Yaşlandık be azizim). İlk oyunundan sonra sayısını tam olarak hesap edemediğim (Trials, Trials 2, Trials HD ve sürüsüne bereket indirilebilir içerik) farklı konseptlere sahip bir dizi yeni oyun çıkmış ama mantık ve eğlence hep aynı; fizik kurallarına çok büyük derecede işimizin düştüğü sürekli sağa gittiğimiz bir bölümde (motor geri gitmiyor, gitmiyor be gardaş), motorumuzu mümkün olduğu kadar dik tutarak ve asgari düzeyde hata yaparak bitiş çizgisine ulaşmak. Böylesine tek düze bir oynanış biçiminin bu derece eğlenceli olacağını yakın arkadaşınız dahi söylese , hadi len ordan ! gibi sözlerle kabalaşabilir veya bir İstanbul beyefendisiyseniz Fekat neden böyle kötü latifelerde bulunuyorsunuz, kuzum gibi gayet kibar bir biçimde hayal kırıklığınızı belirtebilirsiniz.
Her iki şekilde de kazanan tabii ki Trials, çünkü gerçekten de telefonlardaki birçok oyunun kendinden kopya ettiği gibi Trials temelde bu basit sisteme dayanıyor. Motocross motorlarının tüm atletikliğine sahip motorlarımızdan birine atlayıp aklınızın ucundan dahi geçmeyecek çılgınlıktaki bölümlere dalıyoruz. İlk bölümler basit, gazı hiç çekmeden o ilk tümsekten atlıyorsunuz. Havada sağ ve sol tuşlarıyla yere nasıl bir açıyla düşeceğinizi belirliyor ve tam yere düşecekken dilerseniz yüce fren tuşuna basıyor, dilerseniz de arsız gaz tuşuyla tekerleklerinizi çevirmeye devam ediyorsunuz. Burada dikkat edilmesi gereken üzerine düştüğünüz nesnenin eğimi, sizin üzerine düştüğünüz nesneye göre olan düşme açınız, o anki hızınız ve tabii ki biraz da şans. Sistemimiz böyleyken, oyunu bu derece eğlenceli hale getiren şey ne ? Bildiniz, tabii ki bölüm tasarımları.
Başım alıp, nere gidem?
Hakikaten bölüm arasında pembe dizi havası yaşadım resmen. Acaba bir sonraki bölümde nasıl bir çılgınlık var? Hele ki kurt adam temalı bölümün ardından daha uçuğunu yapamazlar ya dedikten sonra ikinci dünya savaşında Normandiya çıkartmasında motorsiklet koşturduğumuz bölümü görünce yuh artık demekten kendimi alamadım. Bölüm tasarımları açısından genel olarak ikiye ayrılmış. İç mekanda geçenler ve dış mekanda geçenler diye. Nedense iç mekanda geçenler gözüme daha bir hoş göründü. Ama yeniden yinelemek istiyorum, ciddi anlamda hepsi birbirinden farklı. Araba mezarlıkları, doğa harikaları, lunaparklar, ormanlık araziler, demir döküm fabrikaları, rollercoasterlar, ormancı kulübeleri, gökyüzünde Bioshock: Infinite tarzı mekanlarda geçen bölümler ve daha neler neler.
İşin güzel yanı yapımcı şirket bu bölüm çeşitliliğini oyuna çok güzel bir şekilde yaymış ve çok da oturaklı bir zorluk eğrisi yerleştirmiş. County House ve HD Ware House olarak ikiye ayrılmış tek kişilik etapta, onlarca bölüm var. Bu bölümlerin hepsi ilk girdiğinizde açık değil. Belli başlı bölümleri açmak için oyunda bir takım başarılar kaydetmeniz gerekiyor. Her bölümde bölüm içinde yaptığınız kazalar ve bölümü bitirme hızınıza göre üç madalyadan biriyle (bronz, gümüş, altın) ödüllendiriliyorsunuz. Madalya biriktirdikçe yeni bölümler açılıyor. Bölümler de kendi aralarında türlerine göre ayrılıyorlar. Belli bir süreye göre sizi puanlayan bölümlerin yanında farklı amaçları olan ve bana göre oyunun en zevkli kısmı skill games denilen bölümler de mevcut. Bu yetenek oyunu (skill games) bölümlerinde her bölümün kendine has bir amacı var. Kısıtlı benzinle belli bir noktaya kadar git, motor yerine kayak takımı kullan, motoru patlatarak tahta kanatlarla belli bir mesafe uç (yuh bre!), sürücüyü sağa sola yatırmadan sadece gazla ilerle, frenlerin patlak belli bir mesafe git gibi yetenek adını kullanmak yerine delilik terimine çok daha iyi yakışan bölümler mevcut. Ama inanılmaz derecede eğlenceli.
2. Dünya Savaşı ve motorsiklet, kim olm bu filmin yönetmeni?
Motorcu dediğin deri ceket giyer
Trials ismi aslında çok yeni bir ad değil. İlk oyunu 2000 yılında çıkmış köklü bir seri. (Yaşlandık be azizim). İlk oyunundan sonra sayısını tam olarak hesap edemediğim (Trials, Trials 2, Trials HD ve sürüsüne bereket indirilebilir içerik) farklı konseptlere sahip bir dizi yeni oyun çıkmış ama mantık ve eğlence hep aynı; fizik kurallarına çok büyük derecede işimizin düştüğü sürekli sağa gittiğimiz bir bölümde (motor geri gitmiyor, gitmiyor be gardaş), motorumuzu mümkün olduğu kadar dik tutarak ve asgari düzeyde hata yaparak bitiş çizgisine ulaşmak. Böylesine tek düze bir oynanış biçiminin bu derece eğlenceli olacağını yakın arkadaşınız dahi söylese , hadi len ordan ! gibi sözlerle kabalaşabilir veya bir İstanbul beyefendisiyseniz Fekat neden böyle kötü latifelerde bulunuyorsunuz, kuzum gibi gayet kibar bir biçimde hayal kırıklığınızı belirtebilirsiniz.
Her iki şekilde de kazanan tabii ki Trials, çünkü gerçekten de telefonlardaki birçok oyunun kendinden kopya ettiği gibi Trials temelde bu basit sisteme dayanıyor. Motocross motorlarının tüm atletikliğine sahip motorlarımızdan birine atlayıp aklınızın ucundan dahi geçmeyecek çılgınlıktaki bölümlere dalıyoruz. İlk bölümler basit, gazı hiç çekmeden o ilk tümsekten atlıyorsunuz. Havada sağ ve sol tuşlarıyla yere nasıl bir açıyla düşeceğinizi belirliyor ve tam yere düşecekken dilerseniz yüce fren tuşuna basıyor, dilerseniz de arsız gaz tuşuyla tekerleklerinizi çevirmeye devam ediyorsunuz. Burada dikkat edilmesi gereken üzerine düştüğünüz nesnenin eğimi, sizin üzerine düştüğünüz nesneye göre olan düşme açınız, o anki hızınız ve tabii ki biraz da şans. Sistemimiz böyleyken, oyunu bu derece eğlenceli hale getiren şey ne ? Bildiniz, tabii ki bölüm tasarımları.
Başım alıp, nere gidem?
Hakikaten bölüm arasında pembe dizi havası yaşadım resmen. Acaba bir sonraki bölümde nasıl bir çılgınlık var? Hele ki kurt adam temalı bölümün ardından daha uçuğunu yapamazlar ya dedikten sonra ikinci dünya savaşında Normandiya çıkartmasında motorsiklet koşturduğumuz bölümü görünce yuh artık demekten kendimi alamadım. Bölüm tasarımları açısından genel olarak ikiye ayrılmış. İç mekanda geçenler ve dış mekanda geçenler diye. Nedense iç mekanda geçenler gözüme daha bir hoş göründü. Ama yeniden yinelemek istiyorum, ciddi anlamda hepsi birbirinden farklı. Araba mezarlıkları, doğa harikaları, lunaparklar, ormanlık araziler, demir döküm fabrikaları, rollercoasterlar, ormancı kulübeleri, gökyüzünde Bioshock: Infinite tarzı mekanlarda geçen bölümler ve daha neler neler.
İşin güzel yanı yapımcı şirket bu bölüm çeşitliliğini oyuna çok güzel bir şekilde yaymış ve çok da oturaklı bir zorluk eğrisi yerleştirmiş. County House ve HD Ware House olarak ikiye ayrılmış tek kişilik etapta, onlarca bölüm var. Bu bölümlerin hepsi ilk girdiğinizde açık değil. Belli başlı bölümleri açmak için oyunda bir takım başarılar kaydetmeniz gerekiyor. Her bölümde bölüm içinde yaptığınız kazalar ve bölümü bitirme hızınıza göre üç madalyadan biriyle (bronz, gümüş, altın) ödüllendiriliyorsunuz. Madalya biriktirdikçe yeni bölümler açılıyor. Bölümler de kendi aralarında türlerine göre ayrılıyorlar. Belli bir süreye göre sizi puanlayan bölümlerin yanında farklı amaçları olan ve bana göre oyunun en zevkli kısmı skill games denilen bölümler de mevcut. Bu yetenek oyunu (skill games) bölümlerinde her bölümün kendine has bir amacı var. Kısıtlı benzinle belli bir noktaya kadar git, motor yerine kayak takımı kullan, motoru patlatarak tahta kanatlarla belli bir mesafe uç (yuh bre!), sürücüyü sağa sola yatırmadan sadece gazla ilerle, frenlerin patlak belli bir mesafe git gibi yetenek adını kullanmak yerine delilik terimine çok daha iyi yakışan bölümler mevcut. Ama inanılmaz derecede eğlenceli.
