World in Conflict (PC)

MysTicKs

Adanmış Üye
18 Tem 2007
7,063
29
World in Conflict bize yabancı bir yapım değil aslında. Şöyle geçen senelere bakarsak Massive Entertainment’ın, Ground Control serisini hatırlayabilirsiniz. İlk Ground Control gerçekten başarılı bir yapımdı. Pek fazla sesini çıkarmadan piyasaya sürüldü. Kaliteli grafikleri, konusu ve oynanışıyla zamanındaki birçok stratejiden daha iyiydi. Çoğu stratejinin aksine kaynak toplayıp, birim üretme mantığı yoktu. Bunun tam tersi olarak birim üretmeden, sadece belli sayıda adamla belirli görevleri yapıyorduk. Her adamımız gerçekten değerliydi. Bir birim kaybetmek bile bazı zamanlar kötü sonuçlara dahi neden oluyordu. Mikro uygulayıp, çeşitli taktikler yaparak düşmanları yok etmeye çalışıyorduk. Taktik bolluğu ve bunları uygulamak açısından kaliteliydi. Bu oynanış tarzı onu gerçekten farklı kılıyordu. Ek paketle beraber GC devam etti. Aradan zaman geçti ve Massive Entertainment ikinci Ground Control’ü duyurdu. GC2, birincisinden çok daha gelişmiş grafikleriyle ve yeni özellikleriyle dikkat çekiyordu. Özellikle grafik açısından birçok FPS’yi de geride bırakıyordu. Buna rağmen az sistem ihtiyacı ve çoğu PC’de rahatça oynanabilmesi en büyük artılarından biriydi. Senaryoyu devam ettiriyordu ve hikayenin geri kalanında neler olduğunu öğrenebiliyorduk. Ground Control serisi birinci ve ikinci oyunu olarak başarılı olmasına rağmen, herkese hitap eden bir seri değildi. Kendine ait bir oyuncu kitlesi tarafından daha çok oynandı. Bir süre Massive Entertainment’ta pek fazla ses çıkmamıştı ki, World in Conflict’i duyurana kadar.

Dünya kaos içinde

Massive Entertainment durdu durdu ve sonunda bombayı patlattı. World in Conflict geçmişi başarılı bir firmanın yeni projesi. Uzun zamandır videoları ve ekran görüntüleri ortalıklarda dolaşıyordu. Verilen bilgiler ve detaylar gerçekten insanın ağzını sulandırıyordu. Zaman geçti ve sonunda oyunun demosu yayınlandı. Demo tam olmasa bile World in Conflict’le ilgili olarak çoğu şeyi bizlere sundu. Oynanıştan, grafiklere ve performansına kadar fikir sahibi yapabiliyordu. Ama takıldığım nokta gerçekten çoğu oyuna taş çıkartacak olan grafiklerin, sistemleri oldukça zorlaması ve yüksek ihtiyacıydı. Özellikle demodaki testi yaptığımız zaman bazı acı gerçeklerle karşılaşabilirdik. Yüksek sistem ihtiyacı ve performans sorunu tam sürümde çözülür deyip geçmiştim. Sonunda zaman geçti ve World in Conflict tam sürümüyle piyasaya çıktı.

Yapımda ilk dikkat eken nokta grafikler. Zaten demoyu oynadıysanız grafiklerin ne kadar harika olduğunu az çok biliyorsunuzdur. Massive, Ground Control’den beridir devam ettirdiği muhteşem görsellik olayını bu oyunda da aynen sürüyor. Directx 10 destekli grafikler gerçek anlamda piyasadaki birçok FPS oyunundan çok daha iyi diyebilirim. Özellikle Zoom yaptığınız anda detaylar gözünüze çarpacaktır. Normalde strateji oyunlarında birimlerin üzerindeki detaylara pek önem verilmez. Uzaktan sesi hoş gelen davul gibi, birimler ve çevre uzak bir açıdan gerçekten etkileyicidir. Ama yakına gelindiği zaman bulanan kaplamalar, detaysız modellemeler kendini belli eder. Fakat World in Conflict’te bu olay yok. Yakına geldiğinizde birimlerin üstündeki detayları, çevredeki kapmaları, Shader’ın ne kadar iyi kullanılabildiğini görebilirsiniz. Aynı şekilde oyun içindeki efektler de gerçekten çok etkileyici. Patlamalar, çıkan dumanlar, şehir ışıkları, güneşin yansıması, ışık oyunları, gölgelendirmeler kaliteli yapılmış. Hepsi bir olduğunda muhteşem bir savaş atmosferini ortaya çıkartıyor. Tabii ki bunda Directx 10’un da etkisi var. Özellikle çatışmaları yakından izlemek çok zevkli. Çünkü grafiklerle beraber harika animasyonlar World in Conflict’te yer alan unsurlardan biri. Birimlerin vurulduğunda veya araçların patladığında verdikleri tepkiler, askerlerin ateş ederken ki halleri vs… gerçekten çok ince detayları görebilirsiniz. Ayrıca etkilenen çevre atmosferi ve savaşı tamamlayan son etken. Sessiz ve ıssız gözüken zarar verilmeyeceği düşünülen bir yerleşim birimi, bir anda cehenneme dönebiliyor. Ama bu görselliğin ve etkileyiciliğin bir faturası var. Demoda da yer alan yüksek sistem ihtiyacı ve performans sorunu tam sürümde aynen devam ediyor. Belki tam sürümde biraz daha optimize edilerek, oyunun daha hafif kalması sağlanabilir diyordum ama olmamış. Yapımı gerçekten oynamak için yüksek bir isteme ihtiyacınız var. MassTech Engine gerçekten kaliteli bir motor olmasına rağmen ağır bir fatura ödettirebiliyor. Grafikleri kısarak oynayabilirsiniz, grafikler düşük seviye de bile güzeller. Ama o zamanda ayrıntılar konusunda kısık kalıyorlar. Yapım oynanış açısından Ground Control serisini oynayanlar hiç de yabancı gelmeyecektir. Çünkü Massive’in önceki stratejilerindeki gibi “Kaynak topla, birim üret yok” kuralı aynen devam ediyor. GC2’de yaptığınız görevlere karşılık belli bir puan kazanıyorduk ve yeni birimler çağırabiliyorduk. İşte aynı sistem World in Conflict’te devam ediyor. Görevleri yaptıkça, savaştıkça belli puan kazanıyoruz. Kazandığımıza göre istediğimiz birimin sadece hangi noktaya ineceğini belirliyoruz. Bundan sonra yeni birim emrimize giriyor. World in Conflict’te Makro yapılamayacağı için yine Mikro olayı ön planda. Mikro yaparak birimlerimizi en az zararla kurtarıp, karşıya en fazla zararı vermeliyiz. Uyguladığımız taktik ve yaptığımız Mikro savaşın kaderini belirliyor. Eğer yanlış bir taktik yaparsak tüm oyunu çok kısa sürede kaybetmemize neden olabiliyor. World in Conflict içinde gerçekten tek bir birim dahi önemli. Taktik ve Mikro yaparak başarılı olmaya çalışırken, yapay zeka da armut toplamıyor. Gerçekten de yapay zeka oyunda zorlayıcı. Bazı zamanlar bizleri tongaya düşürecek taktikler yaparak şaşırtabiliyorlar. Bu yüzden uyguladığımız taktiğe dikkat etmeliyiz.

Üç iki bir ve sessizlik

Oyundaki sesler kaliteli, kontroller ise oyuncu dostu diyebilirim. Grafiklere eş olarak aynı şekilde harika sesler var. Atmosferin görsel kısmı yanında işitsel olarak tamamlıyorlar. Seslendirmeler ve efektler son derece iyi. Her aracın sesi neredeyse ayrı ayrı. Eğer dikkatli dinlerseniz, seslerdeki ince detayları duyabilirsiniz. Massive’i gerçekten bu anlamda kutluyorum. Kaliteli grafiklerle öne çıkarken sesleri ikinci plana atmamışlar ve uğraşıp yapmışlar.

Oyundaki ara birim son derece kullanışlı. Aradığınız veya ulaşmak istediğiniz menüyü direk karşınızda görebiliyorsunuz. Karman çorman yapılmamış. Görsel açıdan oyuncu ara birime baktığı zaman kafası karışmıyor. Bazı oyunlarda öyle ilginç arabirimler olur ki, kullanıcı baktığı zaman neyi ne yapacak kafası karışır. Ama bunu World in Conflict’te göremiyorsunuz. Zaten bir süre sonra kısa yol tuşlarına alışıp, ara birimi biraz daha es geçeceksiniz.

Oyunda taraflar arası denge son derece iyi ayarlanmış. Zaten geçmişinde başarılı stratejilere imza atan firma, World in Conflict’te kıvamı tutturmuş. Birimler arasındaki üstünlük ve denge genel olarak başarılı. Ama arada bir iki hata olabiliyor. Fakat bu ufak hatalar pek fazla göze çarpacak veya ortamı baltalayacak cinsten değil. Hangi tarafı alırsanız alın, kesinlikle denge formülünün iyice harmanlanmış ve yapım içinde oturaklı olduğunu görebilirsiniz.

Yıkım her yerde

World in Conflict’in konusu GC serileri kadar daha detaylı değil. Ortalıkta 3. Dünya Savaşı var. Almanların Avrupa’ya saldırması, Sovyetlerin çökmesi ve süper güç olarak Amerika’nın bu olaya müdahale etmesi ortalığın karışması senaryosu işleniyor. Yapımda görevleri yaptıkça senaryo hakkında daha çok bilgi ediniyorsunuz. Ama gene öğrendiklerimiz gene bilindik klasik şeylerden oluşma.

Artık çoğu stratejide standart olan serbest kamera açısı sayesinde, her noktayı görüp ona göre kritik müdahaleler yapma ve taktik geliştirme imkanımız var. Zaten böyle bir oyunda kameranın açısının serbest olması gerekir. Sonuç olarak World in Conflict buram buram kalite kokan bir oyun. Kesinlikle oynanmalı ve el atılmalı. Ama en büyük kusuru gerçek anlamda bir sistem canavarı olması. Görsel yönden resmen tavan yapan bir oyun. Ama bunun faturası ağır oluyor. Rahat oynamak için iyi bir sisteme sahip olmak gerekiyor. Oyunun minimum sistem ihtiyaçlarının biraz daha üstünde bir sistemle oyunu oynamanızı tavsiye ederim. Eğer sisteminize güveniyorsanız deneyin.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.