ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESi
Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927
--------------------------------------------------------------------------------
GENÇLİĞİN ATA'YA CEVABI
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.
Ey Türk’ün büyük Ata’sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.
Türk Gençliği
--------------------------------------------------------------------------------
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN KRONOLOJİ'Sİ
• 19 Mayıs 1881 - Mustafa'nın Selanik'te doğuşu.
• 1893 - Mustafa'nın Selanik Askeri Rüştiyesi'ne yazılması ve öğretmeni Mustafa Efendi'nin kendisine "Kemal" adını takması.
• 1895 - Mustafa Kemal'in Selanik Askeri Rüştiyesi'ni bitirerek Manastır Askeri İdadisine girmesi.
• 13 Mart 1899 - Mustafa Kemal'in Manastır Askeri İdadisi'ni bitirerek İstanbul'da Harp Okulu'na girişi.
• 10 Şubat 1902 - Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu teğmen rütbesiyle bitirerek Harp Akademisi'ne geçmesi.
• 11 Ocak 1905 - Mustafa Kemal'in Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi'nden mezun olması ve merkezi Şam'da bulunan Beşinci Ordu emrine verilmesi.
• Ekim 1905 - Mustafa Kemal'in bazı arkadaşlarıyla birlikte Şam'da gizli "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurması.
• 20 Haziran 1907 - Mustafa Kemal'in Kolağasılığına ( Kıdemli Yüzbaşı ) yükseltilmesi
• 13 Ekim 1907 - Mustafa Kemal'in Selanik'te III. Ordu'ya atanması.
• 15-16 Nisan 1909 - Mustafa Kemal'in 31 Mart (13 Nisan) ayaklanması üzerine Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı olarak İstanbul'a hareket etmesi.
• 6 Eylül 1909 - Mustafa Kemal'in Selanik'te III. Ordu Piyade Subay Talimgahı Komutanı olması. (Aynı yıl içinde Kolağası rütbesiyle 38. Piyade Alayı komutanı olmuştur.)
• Mayıs 1910 - Mustafa Kemal'in Mahmud Şevket Paşa'nın kurmay başkanı olarak Arnavutluk harekatında bulunması.
• Eylül 1910 - Fransa'da yapılan manevralara Türk Ordusu temsilcisi olarak katılması.
• 13 Eylül 1911 - Mustafa Kemal'in İstanbul'a Genelkurmay'a nakledilmesi.
• 27 Kasım 1911 - Mustafa Kemal'in Trablusgarb'ta Binbaşılığa yükseltilmesi.
• 22 Aralık 1911 - Mustafa Kemal'in İtalyan - Osmanlı Trablus Savaşı'nda Tobruk Taarruzu'nu başarıyla idare etmesi.
• 25 Kasım 1912 - Mustafa Kemal'in Bahrısefid Boğazı ( Çanakkale ) Kuva-yı Mürettebesi Harekat Şubesi Müdürlüğü'ne atanması.
• 27 Ekim 1913 - Mustafa Kemal'in Sofya Ataşemiliteri olması.
• 1 Mart 1914 - Mustafa Kemal'in Yarbaylığa yükseltilmesi.
• 2 Şubat 1915 - Mustafa Kemal'in Tekirdağ'da 19. Tümeni kurmaya başlaması. (25 Şubat 1915'te tümen kuruluşunu tamamlayarak Maydos'a gelmiştir.)
• 25 Nisan 1915 - İtilaf devletlerinin Arıburnu'na asker çıkarmaları üzerine Mustafa Kemal'in tümeniyle düşmanı önleyerek durdurması.
• 1 Haziran 1915 - Mustafa Kemal'in Albaylığa yükseltilmesi.
• 8-9 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in Anafartalar Grubu Komutanlığı'na atanması.
• 10 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in bizzat idare ettiği taarruzla Anafartalar cephesinde düşmanı geri atması.
• 17 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in Kireçtepe'de zafer kazanması.
• 21 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in II. Anafartalar Savaşı'nı kazanması.
• 14 Ocak 1916 - Mustafa Kemal'in Edirne'de XVI. Kolordu Komutanlığı'na başlaması.
• 1 Nisan 1916 - Mustafa Kemal'in Mirlivalığa ( Tümgeneral ) yükselmesi.
• 7-8 Ağustos 1916 - Mustafa Kemal'in Bitlis ve Muş'u düşman elinden geri alması.
• 7 Mart 1917 - Mustafa Kemal'in Diyarbakır'daki II. Ordu Komutanlığı vekilliğine atanması.
• 16 Mart 1917 - Mustafa Kemal'in Diyarbakır'daki II. Ordu Komutanlığı'na asil olarak atanması.
• 5 Temmuz 1917 - Mustafa Kemal'in Halep'teki VII. Ordu Komutanlığı'na atanması.
• 20 Eylül 1917 - Mustafa Kemal'in VII. Ordu Komutanı sıfatıyla memleketin ve ordunun durumunu açıklayan tarihi raporunu göndermesi.
• 15 Ekim 1917 - Mustafa Kemal'in VII. Ordu Komutanlığı'ndan ayrılarak İstanbul'a dönmesi.
• 15 Aralık 1917 - Mustafa Kemal'in Veliaht Vahidettin ile Almanya'ya gitmesi.
• 16 Aralık 1917 - Mustafa Kemal'e "Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı" verilmesi.
• 4 Ocak 1918 - Almanya gezisinden dönmesi.
• 7 Ağustos 1918 - Mustafa Kemal'in Filistin'de bulunan VII. Ordu Komutanlığı'na ikinci defa tayin olunması.
• 26 Ekim 1918 - Mustafa Kemal'in komta ettiği VII. Ordu Birlikleri tarafından düşman taarruzunun Haleb'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde durdurulması.
• 31 Ekim 1918 - Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olması.
• 13 Kasım 1918 - Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'nın lağvı üzerine İstanbul'a gelmesi.
• 30 Nisan 1919 - Mustafa Kemal'in 9. Ordu Müfettişi olması.
• 16 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrılması.
• 19 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması.
• 21-22 Haziran 1919 - Mustafa Kemal'in Amasya'dan yolladığı genelgeyle, milli kuvvetleri bir gaye ve bir teşkilat çevresinde toplamak amacıyla Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı.
• 26 Haziran 1919 - Amasya'dan Sivas'a hareketi.
• 3 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal'in Erzurum'a ilk gelişi.
• 8-9 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal'in resmi görevinden ve askerlikten çekilmesi.
• 23 Temmuz 1919 - Erzurum Kongresi'nin toplanması ve Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi'ne Başkan seçilmesi.
• 4 Eylül 1919 - Sivas Kongresi'nin toplanması ve Mustafa Kemal'in Sivas Kongresi'ne Başkan seçilmesi.
• 11 Eylül 1919 - Mustafa Kemal'in Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi Başkanlığı'na seçilmesi.
• 20-22 Ekim 1919 - Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Amasya'da görüşmesi.
• 7 Kasım 1919 - Mustafa Kemal'in İstanbul'da toplanması kararlaştırılan Osmanlı Meclisi için Erzurum'dan milletvekili seçilmesi. ( TBMM'nin birinci dönemi için yapılan seçimde ve ondan sonraki seçimlerde Ankara'dan milletvekili seçilmiştir. )
• 27 Aralık 1919 - Mustafa Kemal'in Heyeti Temsiliye ile birlikte Ankara'ya gelmesi.
• 16 Mart 1920 - İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgali üzerine Mustafa Kemal'in durumu bütün devletlere ve Millet Meclislerine protesto etmesi ve Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama teşebbüsüne geçmesi.
• 23 Nisan 1920 - Mustafa Kemal'in Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açması.
• 24 Nisan 1920 - TBMM'nin Mustafa Kemal'i başkanlığa seçmesi.
• 11 Mayıs 1920 - Mustafa Kemal'in İstanbul Hükümetince ölüm cezasına çarptırılması.( Bu karar 24 Mayıs 1920'de Padişah tarafından onanmıştır. )
• 13 Eylül 1920 - Mustafa Kemal tarafından hazırlanan Halkçılık programının Büyük Millet Meclisi'ne sunuluşu.
• 5 Aralık 1920 - Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Osmanlı delegeleri İzzet ve Salih Paşa'larla Bilecik tren istasyonunda görüşmesi.
• 10 Mayıs 1921 - Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulması ve kendisinin Grup Başkanlığı'na seçilmesi.
• 13 Haziran 1921 - Mustafa Kemal'in Fransız temsilcisi F. Bouillon ile Ankara'da görüşmesi.
• 5 Ağustos 1921 - Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal'e Başkomutanlık görevinin verilmesi.
• 23 Ağustos 1921 - Mustafa Kemal'in 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi'ni idareye başlaması.
• 13 Eylül 1921 - Mustafa Kemal'in Sakarya Zaferi'ni kazanması.
• 19 Eylül 1921 - Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından müşirlik
( mareşallik ) rütbesinin ve Gazi ünvanının verilmesi.
• 26 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u idareye başlaması.
• 30 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar'da Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.
• 10 Eylül 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e girişi.
• 1 Kasım 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in teklifi üzerine Büyük Millet Meclisi'nin saltanatın kaldırılmasına karar vermesi.
• 14 Ocak 1923 - Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ın İzmir'de ölümü.
• 29 Ocak 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'de Latife (Uşaklıgil) Hanım'la evlenmesi. ( 5 Ağustos 1925'te ayrılmışlardır.)
• 17 Şubat 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'de ilk Türkiye İktisat Kongresi'ni açması.
• 13 Ağustos 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in ikinci defa Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi.
• 11 Eylül 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in Halk Partisi'ni kurması.
• 29 Ekim 1923 - Cumhuriyetin İlanı ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.
• 1 Mart 1924 - Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'ni açışı ve Halifeliğin kaldırılması ile öğretimin birleştirilmesi gereğini konuşmasında belirtmesi.
• 23 Ağustos 1925 - Gazi Mustafa Kemal'in Kastamonu'da ilk defa şapka giymesi.
• 3 Ekim 1926 - İstanbul'da Sarayburnu'nda Mustafa Kemal'in ilk heykelinin dikilmesi.
• 1 Temmuz 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk defa İstanbul'a gelmesi.
• 15-20 Ekim 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in CHP İkinci Kurultayı'nda tarihi büyük nutkunu söylemesi.
• 1 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in ikinci defa Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
• 4 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in Ankara Etnografya Müzesi önünde ve Yenişehir'de dikilen heykellerinin açılışı.
• 20 Mayıs 1928 - Afgan Kralı Amanullah Han'ın Gazi Mustafa Kemal'i Ankara'da ziyareti.
• 9-10 Ağustos 1928 - Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.
• 12 Nisan 1931 - Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması.
• 4 Mayıs 1931 - Mustafa Kemal'in üçüncü defa Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
• 12 Haziran 1932 - Irak Kralı Emir Faysal'ın Ankara'da Mustafa Kemal'i ziyareti.
• 12 Temmuz 1932 - Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması.
• 4 Ekim 1933 - Yugoslavya Kralı Aleksandre'nin Gazi Mustafa Kemal'i İstanbul'da ziyareti.
• 29 Ekim 1933 - Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in onuncu yıldönümü dolayısıyla tarihi nutkunu söylemesi.
• 16 Haziran 1934 - İran Şehinşahı Rıza Pehlevi'nin Gazi Mustafa Kemal'i Ankara'da ziyareti.
• 24 Kasım 1934 - Büyük Millet Meclisi'nin Mustafa Kemal'e ATATÜRK soyadını veren kanunu kabul etmesi.
• 1 Mart 1935 - Atatürk'ün dördüncü defa Cumhurbaşkanı seçilmesi.
• 4 Eylül 1936 - İngiltere Kralı Edward VIII.'nin İstanbul'da Atatürk'ü ziyareti.
• 11 Haziran 1937 - Atatürk'ün, çiftliklerini Devlete ve bir kısım gayrimenkullerini Ankara Belediyesi'ne bağışlaması.
•30 Mart 1938 - Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter- liğince ilk defa resmi tebliğ yayınlanması.
• 19 Haziran 1938 - Romanya Kralı Karol II'nin Atatürk'ü İstanbul'da ziyareti.
• 5 Eylül 1938 - Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması. ( Açılış 28 Kasım 1938 )
• 16 Ekim 1938 - Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi tebliğler yayımına başlanması.
• 10 Kasım 1938 - Büyük Atatürk'ün Ölümü ya da başka bir aleme göz açışı.
• 21 Kasım 1938 - Atatürk'ün cenazesinin Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabre törenle konulması.
• 10 Kasım 1953 - Atatürk'ün nâşının, Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrinden Anıtkabir'e nakledilmesi.
• 1981 - UNESCO'nun aldığı bir kararla Atatürk'ün doğumunun 100. yılının bütün dünyada ATATÜRK YILI olarak kutlanması.
--------------------------------------------------------------------------------
Atatürk ile ilgili bilinmeyenler
Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk´ün olağanüstü yaşamı boyunca başından son derece ilginç ve gizemli olayların geçtiği biliniyor. Bu sayfamızda da bunların bir kısmına yer vermeye çalışacağız. Zaman içinde bunlara bulduğumuz yenileri de ilave olacak. Hepsini yanyana getirdiğimizde Atatürk´ün üstün şahsiyetinin yanısıra birde olağanüstü ve bilinmeyen bir yanının da olduğu gözler önüne serilmiş olacak.
İLK BAŞ KALDIRIŞI :
Atatürk, oldu olası Arapça derslerinden, yere bağdaş kurarak oturmaktan ve dizleri üstünde durarak yazı yazmaktan hiç memnun değildi.Yine dizlerinin üstünde durmaktan dizlerinin ağrıdığı bir gün ayağa kalkarak dersi ayakta dinlemeye başladı.Fakat bu seferde hocası bundan memnun olmamıştı ve Atatürk´e yerine oturmasını söyledi.Atatürk ise dizlerinin ağrıdığını ve oturamayacağını söyledi. Bunun üzerine hocası sinirlenip, deliler gibi haykırarak ;
"Neee bana karşımı geliyorsun " dedi.
Atatürk bunun üzerine ;
"Evet karşı geliyorum" dedi.
Tam bu anda diğer bütün çocuklarda ayağa kalkıp ;
"Evet karşı geliyoruz" diyerek aynı sözleri tekrarlayınca,hoca ne yapacağını şaşırarak onlarla uzlaşmak zorunda kalmıştı. Bu onun ilk baş kaldırışıydı. Liderlik vasfının ve kitleleri peşinden sürükleyen karizmasının ilk ortaya çıkışıydı.
15 YIL HÜKÜM SÜRECEKSıN...
Atatürk hakkında yapılmış birçok kehanet vardır.Bunların en ilginci onun el falına bakan bedevinin söyledikleridir.
Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingazi´ye, Trablusgarp savaşına katılmaya gidiyordu.Yolda bie bedevi´ye rastladılar.Bedevi el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabileceğini söyledi.Hepsi ellerini açarak bedevinin söylediklerini dinlemeye başladı.Sıra Mustafa Kemal´e gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda o da elini bedevi´ye açtı.Bedevi ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde ;
"Sen padişah olacaksın" dedi ve ilave etti "15 yıl hüküm süreceksin."
Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler.
Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti´nin Cumhurbaşkanı oldu.Cumhuriyetin 14.yılında hastalandı.Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona "Artık içme Paşam" dediler.
Atatürk onlara birzamanlar yolda rastladıkları falcı bedevi´yi hatırlattı ve gülerek ;
"Arap vaktiyle söylemişti, Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek...Hesapça bu son senemizdir..."
Yıl 1938 ´di...
SECCADE ÜZERıNDEKı KEHANET
Bilindiği gibi Hint halkı Atatürk´ü ve Türk halkını yanlız bırakmamıştı.Kurtuluş savaşından yıllar sonra ,1929 yılında Bir hintli Mihrace Atatürk´ü Pera Palas´taki 101 No´lu odasında ziyarete gelmişti.Mihrace´nin Atatürk´ü hangi nedenle ziyaret ettiği ve adı ve ziyaret sebebi hala bilinmiyor.Mihrace´nin ziyaretindeki bir sır da getirdiği hediyede yatmaktadır.Bu hediye altın sırmalı, hint işi ipek bir seccadedir.
Seccadenin üzerinde bir şamdanın asılı olduğu düz bir kemeri,her iki yanında birer güvercin bulunan beş kubbeli bir diğer kemerin çevrelediği görülmektedir.Bordür de fillerden oluşmaktadır.
En ilginç yer ise her iki kemerin arasında orta kısımda dal kıvrımları ve güllerin çevrimi ile oluşan boşlukta romen rakkamlı bir saatin bulunmasıdır ve saat ; 09.08´ i göstermektedir. Atatürk Mihracenin ziyaretinden 9 sene sonra saat 09.05 ´te vefat etmişti.
Seccade halen Pera Palas´ ta bulunmaktadır.
ATATÜRK´ÜN GELECEĞı GÖRDÜĞÜ OLAYLAR :
Atatürk 1931 yılında,2.Dünya savaşı´nın patlamasının yakın olduğunu söylemiş ve bu konudaki düşüncelerini General McArthur´a şöyle anlatmıştı.
"Versay antlaşması,1.dünya savaşı´na yol açan nedenlerden hiçbirini ortadan kaldırmadı.Tersine rakipler arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirdi.Şimdi içinde yaşadığımız barış dönemi,sadece bir ateşkesten ibarettir.Avrupa´nın geleceği Almanya´nın alacağı tavra bağlıdır."
General McArthur´a göre,savaşın 1940-1945 yılları arasında çıkacağını söyleyen Atatürk,Almanya´nın ancak Amerika´nın savaşa katılması ile yenileceğini ifade etmiştir.
Atatürk hayatının sonlarına doğruda şöyle diyordu ;
"Bir dünya savaşı yakındır.Bu savaş sonucunda, dünyanın durumu ve dengesi baştanbaşa değişecektir."
ATATÜRK, Mussolini hakkında da şu görüşlerini açıklamıştı ;
Mussolini bir maceraperesttir.Milletini bir uçuruma sürüklemektedir.Her tarafa saldırıyor.Bu adam yüzünden,çok şımarmış olan bu millete dersini vermeyi çok isterdim.,lakin yakında bir küçük millet onlara layık olduğu dersi verecektir.Ve şunuda hatırlatırım ki,bir gün gelecek,Mussolini´yi kendi milleti linç edecektir."
Bu görüşleri aynen gerçekleşmiştir.
ATATÜRK´ÜN RÜYASI :
Atatürk´ün bir rüyasını da Dr.Reşit Galip Bey´den öğrenmekteyiz,
"Mustafa Kemal ,Ankara´ya geldikten bir süre sonra ilginç bir rüya görmüştü.Ertesi gün bana şöyle anlattı. ;
"Reşit Bey,rüyamda bana ´Paşam ,ınönü´den ne haber?´diye sordunuz.Bende ´vaziyet kritiktir´ cevabı verdim.´Kritik nedir? Anlamadım ki!´dediniz.Bende ´Bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm´ diyerek odama çekildim."
Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığında düşman henüz ızmir´e çıkmamıştı,ınönü mevkii de henüz bir önem taşımıyordu.Aradan yıllar geçti 2.ınönü savaşı´nın kritik günlerinden biriydi.Mustafa Kemal´in arabası Millet Meclisinin önünde durdu.Hemen yanına koşarak,telaş ve endişe içinde, "Paşam ,ınönü´den ne haber?" diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi ;
"vaziyet kritiktir"
O zaman ben ;
"Kritik nedir? Anlamadım ki!" dedim.
O da ;
"Sana bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm" dedikten sonra gülümsedi ve ;
"Hani Ankara´ya geldikten sonra bir rüya görmüşdüm,hatırladın mı?"
Hafızamı yoklayarak, rüyasını anlattım.Gülerek ;
"işte, rüya ayniyle vakidir.Ben ısmet´i tanırım,göreceksin 15 dakikaya kadar kendisinden muzafferiyet haberi alacağız."
Gerçekten de 5 dakika geçmeden bir telgraf gelmiş ve 2.ınönü savaşı´nın da zaferle sonuçlandığını öğrenmişlerdi...
ATATÜRK´ÜN 1907´DE ÇıZDıĞı T.C. HARıTASI :
Atatürk, Kurtuluş savaşından çok önce, ittihatçıların Trakya´da 1907´de yaptıkları bir toplantı sırasında, bir Türkiye haritası çizmişti.Orada bulunanların anlattıklarına göre,o günkü Osmanlı devleti sınırlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve o zaman hiçbir anlam veremedikleri bu harita, gelecekte, yine Atatürk´ün kuracağı Türkiye Cumhuriyeti´nin haritası olacaktı.Haritada bugünkü sınırlarımıza uymayan tek bir fark vardı ;Atatürk, bizden ayrılmasına gönlünün bir türlü razı olmadığı Kerkük´ü de Türkiye topraklarına katmıştı.
DENEME UÇUŞU :
Uçakların ilk deneme ve gelişme dönemleriydi.Fransa´da yapılan bir uçak gösterisine katılan, birçok ulusun temsilcileri arasında, Osmanlı ateşesi olarak Mustafa Kemal´de katılmıştı.Gösteriyi izleyenler, sırasıyla uçağa bindirilerek gezdiriliyorlardı.Sıra Mustafa Kemal´e geldiğinde, gösteride bulunan ve genç ateşenin komutanı olan şahıs,birden bir rahatsızlık duyarak Mustafa Kemal´in uçağa binmesine engel oldu.Öteki temsilcilerle havalanan uçak kısa bir süre sonra düştü ve içindekilerden sağ kurtulan olmadı.
ATATÜRK VE "9" VE "19" Rakkamları :
Atatürk´ün hayatında "9" rakkamının kendine özgü önemli bir yeri olmuştur.Örneğin Atatürk´ün doğum yılı olan 1881 rakkamı, "9" rakkamı ile birçok ilşkiler göstermektedir.
1+8=9
8+1=9
18=2x9
81=9x9
18+81=99
19x99=1881
Atatürk´ün harb okuluna girdiği tarih : 1899
Vatanı kurtarmak için Samsun´a ayak bastı : 19/05/1919
Bandırma vapurunda yolcu sayısı 19 ´dur.
ıttihat ve Terakki´nin yıllık toplantısına Trablusgarp delegesi olarak katıldı : 22/09/1909
Sivas kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesini kurdu : 04/09/1919
Erzurum Mebus adaylığını kabul etti : 19/10/1919
TBMM tarafından kendisine gazi ünvanı verildi ve Mareşalliğe terfi ettirildi : 19/09/1921
Atatürk 19.yüzyılda 19 yıl yaşamıştır.
Atatürk 19.yüzyılın bitmesine 19 yıl kala doğmuştur.
Atatürk´ün ilk askeri görevi, 19.Kolordu Komutanlığıdır.
Mustafa Kemal Atatürk : 19 harften oluşmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk´ün nüfus cüzdanının numarası da 993814-B idi.
Bu sayı dizisindeki 938 rakkamı öldüğü yılı hatırlatmakta geriye kalan 9 ve 14 rakkamı da ölüm saatinin yakın bir benzeridir.
"Ne mutlu Türküm diyene" =19
"ıstikbal göklerdedir" =19
ATATÜRK´ÜN ÖNSEZıLERı :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitisiniz..."
Prof.Dr.Afet ınan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adlı kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor. Atatürk 09 ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya fakültesi´nin açılış dersinde okuması için afet ınan´a :
"tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır.Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir.
Buna karşılık Afet ınan :
"Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemiyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
30 yıl sonra :
Atatürk tarafından bu yazının verilmesinden 30 yıl sonra yine aynı ay ve günlere tesadüf eden,01 ocak 1966´ da şöyle bir haber yayımlandı :
"Venedik´in Saint Georges Adası´ndaki Benedictis Manastırı Labratuvarları´nda, manastır rahiplerinden Pellegrio´ nun yönetiminde,seslerin ayırımı esasına dayanan çok dikkate değer araştırmalar yapılmaktadır.ıtalya ıçişleri Bakanlığı,1962 ´de başlayan bu çalışmaları kontrol etmektedir.Fakat elde edilen sonuçlar halen açıklanmamıştır.Saint Georges Adası´ndaki bilim kurulunun geçmişe ait sesleri toplayacak,elektronik araçlar üretmeye çalışmakjtadırlar.Bilim adamları özellikle Demosten,Pitagor ve Jul Sezar´ın söylevlerinden kendi sesleri ile parçalar elde etmeye uğraşmaktadırlar."
Haberin sonunda ise daha açıklayıcı bilgilerin şu anda verilemeyeceğinden bahsediliyordu.
Atatürk İlke ve İnkılâpları
Atatürk'ün büyük bir titizlikle kurduğu ve bizlere emanet ettiği en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşaması, Onun ilke ve inklaplarına sahip çıkma ile olur. Çünkü bu ilke ve inkilaplar Türkiye'nin gelişmesinin yegane çizgisidir. Türk insanına düsen görev önce Atatürk ilke ve inkılaplarını öğrenmek ve onların etrafında kenetlenmek, sonra da tek varlığımız Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatmaktır. Atatürk ilke ve inkılapları Türk insaninin ülküsü ve idealleridir.
Atatürk'ü öğrenmek bir bakıma Onun ilke ve inkılaplarını bilmekle baslar. Bu ilkeler:
1- Cumhuriyetçilik: ürk Milleti'nin hür seçimlere dayanan en uygun yönetim sekli Cumhuriyet'tir seklinde özetlenebilir.
2- Milliyetçilik: Türk Milleti'nin 2000 yıllık tarihine yakışır bir şekilde millet olma ve yasama ilkesidir. Türk bayrağı altında yaşanan tasada ve kıvançta ayni duyguları paylasan herkesi Türk sayan ilkedir. Böylece milletimizi birleştiren ve kaynaştıran bir ilke konumundadır.
3- Halkçılık: Türk Milleti'nin yasayan kitlesine halk denir. Çeşitli meslek ve etkinlikleri olan halkımızın el ve gönül birliğiyle çalışıp yurdumuzun kalkınmasını sağlaması demektir. Bütün fertlerimizin birbirine saygılı ve fedakarlık duyguları içinde olmalarını önerir.
4- Laiklik: Devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil akla ve bilime dayandırılmasıdır. Böylece din ve devlet isleri iki ayrı kurum olarak birbirine zarar vermeden görevlerini sürdüreceklerdir.
5- Devletçilik: Devletin, halkın rahatı için sosyal ve ekonomik alanlarda üretim ve teşebbüste bulunmasıdır. Özel sektörün yapamadığı zorunlu hizmetleri devlet yapar ve vatandaşa hizmet oturur. Böylece endüstri ve sanayileşmede özel sektörün yanında devlet de bir sektör olarak görev yapar.
6-İnkılapçılık ( devrimcilik-yenilik) : Türk Milleti ve Devleti'nin durmadan ilerleyen ülkeler yarışmasına katılmasıdır. Türk toplumu endüstri, bilim, teknoloji, tip ve sanayi gibi her alanda, her turlu gelişmeye yabancı kalmayacak kendini cağın gereklerine göre yenileyecektir.
Atatürk ilkelerinin amacı Türk insaninin atılgan, yaratıcı, barışçı, birleştirici yapmaktır. Büyük Atatürk hayatta iken kendi de bu ilkeleri uygulamış ve bugünkü Türkiye'yi çağdaş yapan inkılapları sağlamıştır. Kısa bir ömre sığan bu inkılapları Avrupa ancak 200-300 yılda yapabilmiştir. Atatürk, cağımızın gelmiş geçmiş dahi devlet adamlarından biridir. Onun büyüklüğü çok yönlü bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklanır. İyi bir kumandan, dahi bir lider, güçlü bir devlet adamı, iyi bir hatip, milletinin bas öğretmeni, koylusunun bas çiftçisi ve esir milletlerin kılavuzudur. Türk inkılaplarının kısa surede başarıya ulaşmasının sırrı buradadır.
Atatürk inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine kavuştuk. Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.
-----------------------------------------------------------------------------------
Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.
Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler:
Cumhuriyet öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.
Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik:
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.
Atatürk eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler verdi.
Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.
Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler:
Lozan Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.
Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Atatürk, ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu. Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı. Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde açıldı.
Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler:
Atatürk dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler yaptı.
Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı.
Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları önlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi.
Hafta tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.
--------------------------------------------------------------------------------
Gerçek Atatürkçülük
Yurdumuzda çeşit çeşit Atatürkçüler vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
# Papağan Atatürkçüleri:
Atatürk'ün söz, düşünce ve özdeyişlerini tıpkı bir papağan gibi ezberleyip tekrarlayan ama uygulamayan uygulayamayanlardır .
# Tören Atatürkçüleri:
Bunlar, sadece ulusal ve resmi bayramlarda, törenlerde Atatürkçü olan onu hatırlayanlardır.
# Söylev Atatürkçüleri:
Bunlar, Atatürk ve Atatürk inkılapları üzerine söylev çekmeyi Atatürkçülük sayan kişilerdir.
# Ticaret Atatürkçüleri:
Atatürk'ün, Atatürk ilke ve inkıl226;plarının ticaretini, tüccarlığını yapanlara ticaret Atatürkçüleri denir.
# Gardrop Atatürkçüleri:
Sadece kravat, papyon takmayı, batılılar gibi giyinmeyi Atatürkçülük sayan kişilere gardrop Atatürkçüsü denir. Gardrop Atatürkçüleri, Batılıların giysilerine, yaşantılarına özenirler, ama Batıdaki gibi gerçek çok partili, çoğulcu özgürlükçü demokrasiye, söz, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne, bilime, tekniğe, çağdaş kurumlara karşıdırlar.
Atatürk ve Atatürkçülük Düşmanı Atatürkçüler:
Atatürk'e ve Atatürkçülüğe düşman oldukları halde Atatürk'ü sever ve Atatürkçü görünen kişilere Atatürk ve Atatürkçülük düşmanı Atatürkçüler denir. Bunlar, biri açık, diğeri gizli olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Açık Atatürk ve Atatürkçülük düşmanı Atatürkçüler, Atatürk'e ve Atatürkçülüğe karşı düşman olduklarını açıkça söylerler, yazarlar. Ancak, çok zor durumlarda, sıkıştıkları zamanlarda Atatürkçü görünürler.
Gizli Atatürk ve Atatürkçülük düşmanı Atatürkçüler, Atatürk'e ve Atatürkçülüğe düşman oldukları halde, gerçek amaçlarına ulaşmak için herkesten fazla Atatürkçü görünürler. Bunlar, ellerinden gelse Atatürk'ü, Atatürkçülüğü ve gerçek Atatürkçüleri bir kaşık suda boğarlar. Fakat buna güçleri yetmeyeceğini anladıkları için Atatürkçü geçinirler. Aslında bunlar, çok tehlikelidirler. Çalışmalarına sinsi sinsi devam ederler. Amaçlarına ulaşmak için Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü bir kalkan, bir paravan olarak kullanırlar. Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü hiç sevmezler, ama sever görünürler.
10 Kasım Atatürkçüleri:
Sadece Atatürk'ün ölüm günü olan 10 Kasım günü Atatürkçü olanlara, 10 Kasım gününü bir yas günü ilan edip o günü siyahlara bürünenlere, ağıtlar düzenlere, yalancıktan ağlayanlara, timsah gözyaşları dökenlere 10 Kasım Atatürkçüsü denir.
Olağanüstü Dönem Atatürkçüleri:
Olağanüstü dönemlerde Atatürkçü olup, olağanüstü dönemler bitince Atatürkçülükleri biten kişilere olağanüstü dönem Atatürkçüleri denir. Türkiye'de olağanüstü dönemlerde Atatürkçülerin sayısında olağanüstü bir artış olur. Olağanüstü dönemler sonra erince Atatürkçülerin sayısında olağanüstü bir azalış görülür.
Siyasal Dönem Atatürkçüleri:
Türkiye'de her siyasal dönemin kendine özgü bir Atatürkçülük anlayışı vardır. Yurdumuzda hükümetler değiştikçe Atatürkçülük görüşleri de, anlayışları da değişmektedir. ( .................... )
GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK...
Siz Türkiye'nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz?
Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz?
Ayrıcalıksız bir toplum yaratabiliyor musunuz?
Amerika'ya ikili anlaşmalarla verilen ayrıcalıkları geri alabiliyor musunuz?
Bütün dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve hiçbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika izleyebiliyor musunuz?
"Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı kalabiliyor musunuz?
Yurdumuzun ekonomisini IMF'nin ( Uluslararası Para Fonu ) ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının güdümünden kurtarabiliyor ve ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirebiliyor musunuz?
Gerçek çok partili, çoğulcu, özgürlükçü, demokrasiyi benimsiyor ve onu tüm kurumlarıyla işler hale getirebiliyor musunuz?
Her çeşit fikrin açık ve seçik tartışılmasını istiyor, fikirlere copla, silahla, kelepçeyle, zindanla değil, fikirle cevap verebiliyor musunuz?
Ekonominin kilit noktalarını ve yeraltı servetlerini devletleştirebiliyor musunuz?
Sosyal adalete en iyi şekilde gerçekleştirebiliyor musunuz?
Bu yurdun insanlarını insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor musunuz?
Mali güce göre vergi alma ilkesini, yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor musunuz?
Kırtasiyeciliği "Bugün git, yarın gel" i, tembelliği ortadan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor musunuz?
Bütün yurttaşlarımızın geleceğini - doğumlarından ölümlerine dek - güven altına alabiliyor musunuz?
Herkese aynı fırsatı tanıyabiliyor, fırsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde eşitliği gerçekleştirebiliyor musunuz?
Tüketime ve ezberciliğe dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun gerçeklerine uygun, yaratıcı ve üretici yepyeni bir eğitim sistemi yaratabiliyor musunuz?
Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ artığı feodaliteleri, ağaları, beyleri, şeyhleri tarihe karıştırabiliyor musunuz?
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu "üvey evlat" olmaktan kurtarabiliyor musunuz?
Cehalet ve sefalet isimli canavarları öldürebiliyor musunuz?
Kooperatifçiliği geliştirerek üretici ve tüketicilerin aracı ve tefeciler tarafından sömürülmesini önleyebiliyor musunuz?
Sanayileşmeye önem veriyor ve yurdun dört bir yanını fabrikalarla donatabiliyor musunuz?
Kentleşme ve gecekondu sorunlarına bir çözüm yolu bulabiliyor musunuz?
Her çeşit kaçakçılığı (silah, uyuşturucu, madde, gümrük, altın, vergi, döviz vb.), karaborsacılığı, vurgunu, soygunu, sömürüyü, torpili, rüşveti, yiyiciliği, vurdumduymazcılığı önleyebiliyor musunuz?
İşsizleri işe, ekmeksizleri ekmeğe, evsizleri eve, yolsuzları yola, susuzları suya, köprüsüzleri köprüye, okulsuzları okula, öğretmensizleri öğretmene, kitapsızları kitaba, deftersizleri deftere, kalemsizleri kaleme, kütüphanesizleri kütüphaneye, ışıksızları ışığa, ilaçsızları ilaca, doktorsuzları doktara, hastanesizleri hastaneye, arabasızları arabaya, tiyatrosuzları tiyatroya, sinamasızları sinemaya, televizyonsuzları televizyona, radyosuzları radyoya, telefonsuzları telefona kavuşturabiliyor musunuz?
Ağasız, beysiz, şeyhsiz, kompradorsuz, aracısız, tefecisiz, vurguncusuz, soyguncusuz, sömürücüsüz bir Türkiye yaratabiliyor musunuz?
İşte budur GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK...
--------------------------------------------------------------------------------
Atatürk'ün Aldığı Kidem Nişan ve Ünvanlar
"Benim gözümde hiçbir şey yoktur, ben yalnız liyâkat âşığıyım"
Mustafa Kemal Atatürk
- 6 Kasım 1913'de iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 29 Ekim 1914'de iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 25 Mart 1916'da iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 1 Nisan 1916'da iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 23 Aralık 1917'de iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 25 Ocak 1908'de 5. dereceden "MECİDİ NÎŞAN" (Abdulmecit zamanında çıkartılmış nişan) ile onurlandırıldı.
- 12 Mart 1913'de Fransız Hükümeti tarafından 'şövalye' derecesi olan "LEJYON DONÖR NlŞANI" ile onurlandırıldı.
- 6 Aralık 1913'de 4. dereceden "OSMANÎ NÎŞANI" ile onurlandırıldı.
- 17 Ocak 1915'de "ALTIN LİYAKAT MADALYASI" aldı.
- 1 Şubat 1915'de 4. dereceden "OSMANÎ NÎŞANI" ile onurlandırıldı.
- 15 Temmuz 1915'de "HARB MADALYASI" ile onurlandırıldı.
- 1 Eylül 1915'de "GÜMÜŞ LİYAKAT-GÜMÜŞ ÎMTÎYAZ MADALYALARI'yla onurlandırıldı.
- 9 Mayıs 1916'da Avsuturya ve Macaristan Hükümeti tarafından "HARB NİŞANI" ile birlikte "KRUVA ve MERİT NİŞANI"nm 3. derecesiyle onurlandırıldı.
- 12 Aralık 1916'da 2. dereceden "MECİDÎ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 17 Şubat 1917'de Alman imparatoru tarafından 1. dereceden "KILIÇLI PRUSYA KORDONU NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 1 Nisan 1917'de 2. dereceden "OSMANÎ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 9 Eylül 919'da Avusturya ve Macaristan Hükümeti tarafından 2. dereceden "HARB ALÂMETİ MERİT ASKERİ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 23 Eylül 1919'da 1. dereceden "KILIÇLI MEClDÎ NİŞANI" ile onurlandınldı.
- 29 Aralık 1917'de yine 1. dereceden "KILIÇLI MECÎDÎ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından "GAZİ ve MAREŞALLİK" ünvanlanyla onurlandırıldı.
- 27 Mart 1923'de Afganistan Kralı tarafından "LİMER-Î ÂLÂ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 24 Kasım 1923'de kırmızı ve yeşil kurdelah "İSTİKLÂL MADALYASI'yla onurlandırıldı.
- 24 Kasım 1934'de Türkiye Büyük Millet MECLİSİ tarafından TÜRKLÜĞÜN EN BÜYÜK SiMGESi Olan "ATATÜRK" soyadıyla onurlandırıldı.
Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927
--------------------------------------------------------------------------------
GENÇLİĞİN ATA'YA CEVABI
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.
Ey Türk’ün büyük Ata’sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.
Türk Gençliği
--------------------------------------------------------------------------------
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN KRONOLOJİ'Sİ
• 19 Mayıs 1881 - Mustafa'nın Selanik'te doğuşu.
• 1893 - Mustafa'nın Selanik Askeri Rüştiyesi'ne yazılması ve öğretmeni Mustafa Efendi'nin kendisine "Kemal" adını takması.
• 1895 - Mustafa Kemal'in Selanik Askeri Rüştiyesi'ni bitirerek Manastır Askeri İdadisine girmesi.
• 13 Mart 1899 - Mustafa Kemal'in Manastır Askeri İdadisi'ni bitirerek İstanbul'da Harp Okulu'na girişi.
• 10 Şubat 1902 - Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu teğmen rütbesiyle bitirerek Harp Akademisi'ne geçmesi.
• 11 Ocak 1905 - Mustafa Kemal'in Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi'nden mezun olması ve merkezi Şam'da bulunan Beşinci Ordu emrine verilmesi.
• Ekim 1905 - Mustafa Kemal'in bazı arkadaşlarıyla birlikte Şam'da gizli "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurması.
• 20 Haziran 1907 - Mustafa Kemal'in Kolağasılığına ( Kıdemli Yüzbaşı ) yükseltilmesi
• 13 Ekim 1907 - Mustafa Kemal'in Selanik'te III. Ordu'ya atanması.
• 15-16 Nisan 1909 - Mustafa Kemal'in 31 Mart (13 Nisan) ayaklanması üzerine Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı olarak İstanbul'a hareket etmesi.
• 6 Eylül 1909 - Mustafa Kemal'in Selanik'te III. Ordu Piyade Subay Talimgahı Komutanı olması. (Aynı yıl içinde Kolağası rütbesiyle 38. Piyade Alayı komutanı olmuştur.)
• Mayıs 1910 - Mustafa Kemal'in Mahmud Şevket Paşa'nın kurmay başkanı olarak Arnavutluk harekatında bulunması.
• Eylül 1910 - Fransa'da yapılan manevralara Türk Ordusu temsilcisi olarak katılması.
• 13 Eylül 1911 - Mustafa Kemal'in İstanbul'a Genelkurmay'a nakledilmesi.
• 27 Kasım 1911 - Mustafa Kemal'in Trablusgarb'ta Binbaşılığa yükseltilmesi.
• 22 Aralık 1911 - Mustafa Kemal'in İtalyan - Osmanlı Trablus Savaşı'nda Tobruk Taarruzu'nu başarıyla idare etmesi.
• 25 Kasım 1912 - Mustafa Kemal'in Bahrısefid Boğazı ( Çanakkale ) Kuva-yı Mürettebesi Harekat Şubesi Müdürlüğü'ne atanması.
• 27 Ekim 1913 - Mustafa Kemal'in Sofya Ataşemiliteri olması.
• 1 Mart 1914 - Mustafa Kemal'in Yarbaylığa yükseltilmesi.
• 2 Şubat 1915 - Mustafa Kemal'in Tekirdağ'da 19. Tümeni kurmaya başlaması. (25 Şubat 1915'te tümen kuruluşunu tamamlayarak Maydos'a gelmiştir.)
• 25 Nisan 1915 - İtilaf devletlerinin Arıburnu'na asker çıkarmaları üzerine Mustafa Kemal'in tümeniyle düşmanı önleyerek durdurması.
• 1 Haziran 1915 - Mustafa Kemal'in Albaylığa yükseltilmesi.
• 8-9 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in Anafartalar Grubu Komutanlığı'na atanması.
• 10 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in bizzat idare ettiği taarruzla Anafartalar cephesinde düşmanı geri atması.
• 17 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in Kireçtepe'de zafer kazanması.
• 21 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in II. Anafartalar Savaşı'nı kazanması.
• 14 Ocak 1916 - Mustafa Kemal'in Edirne'de XVI. Kolordu Komutanlığı'na başlaması.
• 1 Nisan 1916 - Mustafa Kemal'in Mirlivalığa ( Tümgeneral ) yükselmesi.
• 7-8 Ağustos 1916 - Mustafa Kemal'in Bitlis ve Muş'u düşman elinden geri alması.
• 7 Mart 1917 - Mustafa Kemal'in Diyarbakır'daki II. Ordu Komutanlığı vekilliğine atanması.
• 16 Mart 1917 - Mustafa Kemal'in Diyarbakır'daki II. Ordu Komutanlığı'na asil olarak atanması.
• 5 Temmuz 1917 - Mustafa Kemal'in Halep'teki VII. Ordu Komutanlığı'na atanması.
• 20 Eylül 1917 - Mustafa Kemal'in VII. Ordu Komutanı sıfatıyla memleketin ve ordunun durumunu açıklayan tarihi raporunu göndermesi.
• 15 Ekim 1917 - Mustafa Kemal'in VII. Ordu Komutanlığı'ndan ayrılarak İstanbul'a dönmesi.
• 15 Aralık 1917 - Mustafa Kemal'in Veliaht Vahidettin ile Almanya'ya gitmesi.
• 16 Aralık 1917 - Mustafa Kemal'e "Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı" verilmesi.
• 4 Ocak 1918 - Almanya gezisinden dönmesi.
• 7 Ağustos 1918 - Mustafa Kemal'in Filistin'de bulunan VII. Ordu Komutanlığı'na ikinci defa tayin olunması.
• 26 Ekim 1918 - Mustafa Kemal'in komta ettiği VII. Ordu Birlikleri tarafından düşman taarruzunun Haleb'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde durdurulması.
• 31 Ekim 1918 - Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olması.
• 13 Kasım 1918 - Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'nın lağvı üzerine İstanbul'a gelmesi.
• 30 Nisan 1919 - Mustafa Kemal'in 9. Ordu Müfettişi olması.
• 16 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrılması.
• 19 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması.
• 21-22 Haziran 1919 - Mustafa Kemal'in Amasya'dan yolladığı genelgeyle, milli kuvvetleri bir gaye ve bir teşkilat çevresinde toplamak amacıyla Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı.
• 26 Haziran 1919 - Amasya'dan Sivas'a hareketi.
• 3 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal'in Erzurum'a ilk gelişi.
• 8-9 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal'in resmi görevinden ve askerlikten çekilmesi.
• 23 Temmuz 1919 - Erzurum Kongresi'nin toplanması ve Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresi'ne Başkan seçilmesi.
• 4 Eylül 1919 - Sivas Kongresi'nin toplanması ve Mustafa Kemal'in Sivas Kongresi'ne Başkan seçilmesi.
• 11 Eylül 1919 - Mustafa Kemal'in Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi Başkanlığı'na seçilmesi.
• 20-22 Ekim 1919 - Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Amasya'da görüşmesi.
• 7 Kasım 1919 - Mustafa Kemal'in İstanbul'da toplanması kararlaştırılan Osmanlı Meclisi için Erzurum'dan milletvekili seçilmesi. ( TBMM'nin birinci dönemi için yapılan seçimde ve ondan sonraki seçimlerde Ankara'dan milletvekili seçilmiştir. )
• 27 Aralık 1919 - Mustafa Kemal'in Heyeti Temsiliye ile birlikte Ankara'ya gelmesi.
• 16 Mart 1920 - İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgali üzerine Mustafa Kemal'in durumu bütün devletlere ve Millet Meclislerine protesto etmesi ve Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama teşebbüsüne geçmesi.
• 23 Nisan 1920 - Mustafa Kemal'in Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açması.
• 24 Nisan 1920 - TBMM'nin Mustafa Kemal'i başkanlığa seçmesi.
• 11 Mayıs 1920 - Mustafa Kemal'in İstanbul Hükümetince ölüm cezasına çarptırılması.( Bu karar 24 Mayıs 1920'de Padişah tarafından onanmıştır. )
• 13 Eylül 1920 - Mustafa Kemal tarafından hazırlanan Halkçılık programının Büyük Millet Meclisi'ne sunuluşu.
• 5 Aralık 1920 - Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Osmanlı delegeleri İzzet ve Salih Paşa'larla Bilecik tren istasyonunda görüşmesi.
• 10 Mayıs 1921 - Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulması ve kendisinin Grup Başkanlığı'na seçilmesi.
• 13 Haziran 1921 - Mustafa Kemal'in Fransız temsilcisi F. Bouillon ile Ankara'da görüşmesi.
• 5 Ağustos 1921 - Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal'e Başkomutanlık görevinin verilmesi.
• 23 Ağustos 1921 - Mustafa Kemal'in 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi'ni idareye başlaması.
• 13 Eylül 1921 - Mustafa Kemal'in Sakarya Zaferi'ni kazanması.
• 19 Eylül 1921 - Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından müşirlik
( mareşallik ) rütbesinin ve Gazi ünvanının verilmesi.
• 26 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u idareye başlaması.
• 30 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar'da Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.
• 10 Eylül 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e girişi.
• 1 Kasım 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in teklifi üzerine Büyük Millet Meclisi'nin saltanatın kaldırılmasına karar vermesi.
• 14 Ocak 1923 - Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ın İzmir'de ölümü.
• 29 Ocak 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'de Latife (Uşaklıgil) Hanım'la evlenmesi. ( 5 Ağustos 1925'te ayrılmışlardır.)
• 17 Şubat 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'de ilk Türkiye İktisat Kongresi'ni açması.
• 13 Ağustos 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in ikinci defa Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi.
• 11 Eylül 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in Halk Partisi'ni kurması.
• 29 Ekim 1923 - Cumhuriyetin İlanı ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.
• 1 Mart 1924 - Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'ni açışı ve Halifeliğin kaldırılması ile öğretimin birleştirilmesi gereğini konuşmasında belirtmesi.
• 23 Ağustos 1925 - Gazi Mustafa Kemal'in Kastamonu'da ilk defa şapka giymesi.
• 3 Ekim 1926 - İstanbul'da Sarayburnu'nda Mustafa Kemal'in ilk heykelinin dikilmesi.
• 1 Temmuz 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk defa İstanbul'a gelmesi.
• 15-20 Ekim 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in CHP İkinci Kurultayı'nda tarihi büyük nutkunu söylemesi.
• 1 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in ikinci defa Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
• 4 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in Ankara Etnografya Müzesi önünde ve Yenişehir'de dikilen heykellerinin açılışı.
• 20 Mayıs 1928 - Afgan Kralı Amanullah Han'ın Gazi Mustafa Kemal'i Ankara'da ziyareti.
• 9-10 Ağustos 1928 - Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.
• 12 Nisan 1931 - Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması.
• 4 Mayıs 1931 - Mustafa Kemal'in üçüncü defa Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
• 12 Haziran 1932 - Irak Kralı Emir Faysal'ın Ankara'da Mustafa Kemal'i ziyareti.
• 12 Temmuz 1932 - Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması.
• 4 Ekim 1933 - Yugoslavya Kralı Aleksandre'nin Gazi Mustafa Kemal'i İstanbul'da ziyareti.
• 29 Ekim 1933 - Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in onuncu yıldönümü dolayısıyla tarihi nutkunu söylemesi.
• 16 Haziran 1934 - İran Şehinşahı Rıza Pehlevi'nin Gazi Mustafa Kemal'i Ankara'da ziyareti.
• 24 Kasım 1934 - Büyük Millet Meclisi'nin Mustafa Kemal'e ATATÜRK soyadını veren kanunu kabul etmesi.
• 1 Mart 1935 - Atatürk'ün dördüncü defa Cumhurbaşkanı seçilmesi.
• 4 Eylül 1936 - İngiltere Kralı Edward VIII.'nin İstanbul'da Atatürk'ü ziyareti.
• 11 Haziran 1937 - Atatürk'ün, çiftliklerini Devlete ve bir kısım gayrimenkullerini Ankara Belediyesi'ne bağışlaması.
•30 Mart 1938 - Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter- liğince ilk defa resmi tebliğ yayınlanması.
• 19 Haziran 1938 - Romanya Kralı Karol II'nin Atatürk'ü İstanbul'da ziyareti.
• 5 Eylül 1938 - Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması. ( Açılış 28 Kasım 1938 )
• 16 Ekim 1938 - Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi tebliğler yayımına başlanması.
• 10 Kasım 1938 - Büyük Atatürk'ün Ölümü ya da başka bir aleme göz açışı.
• 21 Kasım 1938 - Atatürk'ün cenazesinin Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabre törenle konulması.
• 10 Kasım 1953 - Atatürk'ün nâşının, Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrinden Anıtkabir'e nakledilmesi.
• 1981 - UNESCO'nun aldığı bir kararla Atatürk'ün doğumunun 100. yılının bütün dünyada ATATÜRK YILI olarak kutlanması.
--------------------------------------------------------------------------------
Atatürk ile ilgili bilinmeyenler
Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk´ün olağanüstü yaşamı boyunca başından son derece ilginç ve gizemli olayların geçtiği biliniyor. Bu sayfamızda da bunların bir kısmına yer vermeye çalışacağız. Zaman içinde bunlara bulduğumuz yenileri de ilave olacak. Hepsini yanyana getirdiğimizde Atatürk´ün üstün şahsiyetinin yanısıra birde olağanüstü ve bilinmeyen bir yanının da olduğu gözler önüne serilmiş olacak.
İLK BAŞ KALDIRIŞI :
Atatürk, oldu olası Arapça derslerinden, yere bağdaş kurarak oturmaktan ve dizleri üstünde durarak yazı yazmaktan hiç memnun değildi.Yine dizlerinin üstünde durmaktan dizlerinin ağrıdığı bir gün ayağa kalkarak dersi ayakta dinlemeye başladı.Fakat bu seferde hocası bundan memnun olmamıştı ve Atatürk´e yerine oturmasını söyledi.Atatürk ise dizlerinin ağrıdığını ve oturamayacağını söyledi. Bunun üzerine hocası sinirlenip, deliler gibi haykırarak ;
"Neee bana karşımı geliyorsun " dedi.
Atatürk bunun üzerine ;
"Evet karşı geliyorum" dedi.
Tam bu anda diğer bütün çocuklarda ayağa kalkıp ;
"Evet karşı geliyoruz" diyerek aynı sözleri tekrarlayınca,hoca ne yapacağını şaşırarak onlarla uzlaşmak zorunda kalmıştı. Bu onun ilk baş kaldırışıydı. Liderlik vasfının ve kitleleri peşinden sürükleyen karizmasının ilk ortaya çıkışıydı.
15 YIL HÜKÜM SÜRECEKSıN...
Atatürk hakkında yapılmış birçok kehanet vardır.Bunların en ilginci onun el falına bakan bedevinin söyledikleridir.
Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingazi´ye, Trablusgarp savaşına katılmaya gidiyordu.Yolda bie bedevi´ye rastladılar.Bedevi el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabileceğini söyledi.Hepsi ellerini açarak bedevinin söylediklerini dinlemeye başladı.Sıra Mustafa Kemal´e gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda o da elini bedevi´ye açtı.Bedevi ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde ;
"Sen padişah olacaksın" dedi ve ilave etti "15 yıl hüküm süreceksin."
Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler.
Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti´nin Cumhurbaşkanı oldu.Cumhuriyetin 14.yılında hastalandı.Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona "Artık içme Paşam" dediler.
Atatürk onlara birzamanlar yolda rastladıkları falcı bedevi´yi hatırlattı ve gülerek ;
"Arap vaktiyle söylemişti, Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek...Hesapça bu son senemizdir..."
Yıl 1938 ´di...
SECCADE ÜZERıNDEKı KEHANET
Bilindiği gibi Hint halkı Atatürk´ü ve Türk halkını yanlız bırakmamıştı.Kurtuluş savaşından yıllar sonra ,1929 yılında Bir hintli Mihrace Atatürk´ü Pera Palas´taki 101 No´lu odasında ziyarete gelmişti.Mihrace´nin Atatürk´ü hangi nedenle ziyaret ettiği ve adı ve ziyaret sebebi hala bilinmiyor.Mihrace´nin ziyaretindeki bir sır da getirdiği hediyede yatmaktadır.Bu hediye altın sırmalı, hint işi ipek bir seccadedir.
Seccadenin üzerinde bir şamdanın asılı olduğu düz bir kemeri,her iki yanında birer güvercin bulunan beş kubbeli bir diğer kemerin çevrelediği görülmektedir.Bordür de fillerden oluşmaktadır.
En ilginç yer ise her iki kemerin arasında orta kısımda dal kıvrımları ve güllerin çevrimi ile oluşan boşlukta romen rakkamlı bir saatin bulunmasıdır ve saat ; 09.08´ i göstermektedir. Atatürk Mihracenin ziyaretinden 9 sene sonra saat 09.05 ´te vefat etmişti.
Seccade halen Pera Palas´ ta bulunmaktadır.
ATATÜRK´ÜN GELECEĞı GÖRDÜĞÜ OLAYLAR :
Atatürk 1931 yılında,2.Dünya savaşı´nın patlamasının yakın olduğunu söylemiş ve bu konudaki düşüncelerini General McArthur´a şöyle anlatmıştı.
"Versay antlaşması,1.dünya savaşı´na yol açan nedenlerden hiçbirini ortadan kaldırmadı.Tersine rakipler arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirdi.Şimdi içinde yaşadığımız barış dönemi,sadece bir ateşkesten ibarettir.Avrupa´nın geleceği Almanya´nın alacağı tavra bağlıdır."
General McArthur´a göre,savaşın 1940-1945 yılları arasında çıkacağını söyleyen Atatürk,Almanya´nın ancak Amerika´nın savaşa katılması ile yenileceğini ifade etmiştir.
Atatürk hayatının sonlarına doğruda şöyle diyordu ;
"Bir dünya savaşı yakındır.Bu savaş sonucunda, dünyanın durumu ve dengesi baştanbaşa değişecektir."
ATATÜRK, Mussolini hakkında da şu görüşlerini açıklamıştı ;
Mussolini bir maceraperesttir.Milletini bir uçuruma sürüklemektedir.Her tarafa saldırıyor.Bu adam yüzünden,çok şımarmış olan bu millete dersini vermeyi çok isterdim.,lakin yakında bir küçük millet onlara layık olduğu dersi verecektir.Ve şunuda hatırlatırım ki,bir gün gelecek,Mussolini´yi kendi milleti linç edecektir."
Bu görüşleri aynen gerçekleşmiştir.
ATATÜRK´ÜN RÜYASI :
Atatürk´ün bir rüyasını da Dr.Reşit Galip Bey´den öğrenmekteyiz,
"Mustafa Kemal ,Ankara´ya geldikten bir süre sonra ilginç bir rüya görmüştü.Ertesi gün bana şöyle anlattı. ;
"Reşit Bey,rüyamda bana ´Paşam ,ınönü´den ne haber?´diye sordunuz.Bende ´vaziyet kritiktir´ cevabı verdim.´Kritik nedir? Anlamadım ki!´dediniz.Bende ´Bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm´ diyerek odama çekildim."
Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığında düşman henüz ızmir´e çıkmamıştı,ınönü mevkii de henüz bir önem taşımıyordu.Aradan yıllar geçti 2.ınönü savaşı´nın kritik günlerinden biriydi.Mustafa Kemal´in arabası Millet Meclisinin önünde durdu.Hemen yanına koşarak,telaş ve endişe içinde, "Paşam ,ınönü´den ne haber?" diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi ;
"vaziyet kritiktir"
O zaman ben ;
"Kritik nedir? Anlamadım ki!" dedim.
O da ;
"Sana bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm" dedikten sonra gülümsedi ve ;
"Hani Ankara´ya geldikten sonra bir rüya görmüşdüm,hatırladın mı?"
Hafızamı yoklayarak, rüyasını anlattım.Gülerek ;
"işte, rüya ayniyle vakidir.Ben ısmet´i tanırım,göreceksin 15 dakikaya kadar kendisinden muzafferiyet haberi alacağız."
Gerçekten de 5 dakika geçmeden bir telgraf gelmiş ve 2.ınönü savaşı´nın da zaferle sonuçlandığını öğrenmişlerdi...
ATATÜRK´ÜN 1907´DE ÇıZDıĞı T.C. HARıTASI :
Atatürk, Kurtuluş savaşından çok önce, ittihatçıların Trakya´da 1907´de yaptıkları bir toplantı sırasında, bir Türkiye haritası çizmişti.Orada bulunanların anlattıklarına göre,o günkü Osmanlı devleti sınırlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve o zaman hiçbir anlam veremedikleri bu harita, gelecekte, yine Atatürk´ün kuracağı Türkiye Cumhuriyeti´nin haritası olacaktı.Haritada bugünkü sınırlarımıza uymayan tek bir fark vardı ;Atatürk, bizden ayrılmasına gönlünün bir türlü razı olmadığı Kerkük´ü de Türkiye topraklarına katmıştı.
DENEME UÇUŞU :
Uçakların ilk deneme ve gelişme dönemleriydi.Fransa´da yapılan bir uçak gösterisine katılan, birçok ulusun temsilcileri arasında, Osmanlı ateşesi olarak Mustafa Kemal´de katılmıştı.Gösteriyi izleyenler, sırasıyla uçağa bindirilerek gezdiriliyorlardı.Sıra Mustafa Kemal´e geldiğinde, gösteride bulunan ve genç ateşenin komutanı olan şahıs,birden bir rahatsızlık duyarak Mustafa Kemal´in uçağa binmesine engel oldu.Öteki temsilcilerle havalanan uçak kısa bir süre sonra düştü ve içindekilerden sağ kurtulan olmadı.
ATATÜRK VE "9" VE "19" Rakkamları :
Atatürk´ün hayatında "9" rakkamının kendine özgü önemli bir yeri olmuştur.Örneğin Atatürk´ün doğum yılı olan 1881 rakkamı, "9" rakkamı ile birçok ilşkiler göstermektedir.
1+8=9
8+1=9
18=2x9
81=9x9
18+81=99
19x99=1881
Atatürk´ün harb okuluna girdiği tarih : 1899
Vatanı kurtarmak için Samsun´a ayak bastı : 19/05/1919
Bandırma vapurunda yolcu sayısı 19 ´dur.
ıttihat ve Terakki´nin yıllık toplantısına Trablusgarp delegesi olarak katıldı : 22/09/1909
Sivas kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesini kurdu : 04/09/1919
Erzurum Mebus adaylığını kabul etti : 19/10/1919
TBMM tarafından kendisine gazi ünvanı verildi ve Mareşalliğe terfi ettirildi : 19/09/1921
Atatürk 19.yüzyılda 19 yıl yaşamıştır.
Atatürk 19.yüzyılın bitmesine 19 yıl kala doğmuştur.
Atatürk´ün ilk askeri görevi, 19.Kolordu Komutanlığıdır.
Mustafa Kemal Atatürk : 19 harften oluşmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk´ün nüfus cüzdanının numarası da 993814-B idi.
Bu sayı dizisindeki 938 rakkamı öldüğü yılı hatırlatmakta geriye kalan 9 ve 14 rakkamı da ölüm saatinin yakın bir benzeridir.
"Ne mutlu Türküm diyene" =19
"ıstikbal göklerdedir" =19
ATATÜRK´ÜN ÖNSEZıLERı :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitisiniz..."
Prof.Dr.Afet ınan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adlı kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor. Atatürk 09 ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya fakültesi´nin açılış dersinde okuması için afet ınan´a :
"tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır.Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir.
Buna karşılık Afet ınan :
"Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemiyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi :
"Bunlar bir gün olacaktır...Görürsünüz,işitirsiniz..."
30 yıl sonra :
Atatürk tarafından bu yazının verilmesinden 30 yıl sonra yine aynı ay ve günlere tesadüf eden,01 ocak 1966´ da şöyle bir haber yayımlandı :
"Venedik´in Saint Georges Adası´ndaki Benedictis Manastırı Labratuvarları´nda, manastır rahiplerinden Pellegrio´ nun yönetiminde,seslerin ayırımı esasına dayanan çok dikkate değer araştırmalar yapılmaktadır.ıtalya ıçişleri Bakanlığı,1962 ´de başlayan bu çalışmaları kontrol etmektedir.Fakat elde edilen sonuçlar halen açıklanmamıştır.Saint Georges Adası´ndaki bilim kurulunun geçmişe ait sesleri toplayacak,elektronik araçlar üretmeye çalışmakjtadırlar.Bilim adamları özellikle Demosten,Pitagor ve Jul Sezar´ın söylevlerinden kendi sesleri ile parçalar elde etmeye uğraşmaktadırlar."
Haberin sonunda ise daha açıklayıcı bilgilerin şu anda verilemeyeceğinden bahsediliyordu.
Atatürk İlke ve İnkılâpları
Atatürk'ün büyük bir titizlikle kurduğu ve bizlere emanet ettiği en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşaması, Onun ilke ve inklaplarına sahip çıkma ile olur. Çünkü bu ilke ve inkilaplar Türkiye'nin gelişmesinin yegane çizgisidir. Türk insanına düsen görev önce Atatürk ilke ve inkılaplarını öğrenmek ve onların etrafında kenetlenmek, sonra da tek varlığımız Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatmaktır. Atatürk ilke ve inkılapları Türk insaninin ülküsü ve idealleridir.
Atatürk'ü öğrenmek bir bakıma Onun ilke ve inkılaplarını bilmekle baslar. Bu ilkeler:
1- Cumhuriyetçilik: ürk Milleti'nin hür seçimlere dayanan en uygun yönetim sekli Cumhuriyet'tir seklinde özetlenebilir.
2- Milliyetçilik: Türk Milleti'nin 2000 yıllık tarihine yakışır bir şekilde millet olma ve yasama ilkesidir. Türk bayrağı altında yaşanan tasada ve kıvançta ayni duyguları paylasan herkesi Türk sayan ilkedir. Böylece milletimizi birleştiren ve kaynaştıran bir ilke konumundadır.
3- Halkçılık: Türk Milleti'nin yasayan kitlesine halk denir. Çeşitli meslek ve etkinlikleri olan halkımızın el ve gönül birliğiyle çalışıp yurdumuzun kalkınmasını sağlaması demektir. Bütün fertlerimizin birbirine saygılı ve fedakarlık duyguları içinde olmalarını önerir.
4- Laiklik: Devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil akla ve bilime dayandırılmasıdır. Böylece din ve devlet isleri iki ayrı kurum olarak birbirine zarar vermeden görevlerini sürdüreceklerdir.
5- Devletçilik: Devletin, halkın rahatı için sosyal ve ekonomik alanlarda üretim ve teşebbüste bulunmasıdır. Özel sektörün yapamadığı zorunlu hizmetleri devlet yapar ve vatandaşa hizmet oturur. Böylece endüstri ve sanayileşmede özel sektörün yanında devlet de bir sektör olarak görev yapar.
6-İnkılapçılık ( devrimcilik-yenilik) : Türk Milleti ve Devleti'nin durmadan ilerleyen ülkeler yarışmasına katılmasıdır. Türk toplumu endüstri, bilim, teknoloji, tip ve sanayi gibi her alanda, her turlu gelişmeye yabancı kalmayacak kendini cağın gereklerine göre yenileyecektir.
Atatürk ilkelerinin amacı Türk insaninin atılgan, yaratıcı, barışçı, birleştirici yapmaktır. Büyük Atatürk hayatta iken kendi de bu ilkeleri uygulamış ve bugünkü Türkiye'yi çağdaş yapan inkılapları sağlamıştır. Kısa bir ömre sığan bu inkılapları Avrupa ancak 200-300 yılda yapabilmiştir. Atatürk, cağımızın gelmiş geçmiş dahi devlet adamlarından biridir. Onun büyüklüğü çok yönlü bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklanır. İyi bir kumandan, dahi bir lider, güçlü bir devlet adamı, iyi bir hatip, milletinin bas öğretmeni, koylusunun bas çiftçisi ve esir milletlerin kılavuzudur. Türk inkılaplarının kısa surede başarıya ulaşmasının sırrı buradadır.
Atatürk inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine kavuştuk. Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.
-----------------------------------------------------------------------------------
Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.
Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler:
Cumhuriyet öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.
Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik:
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.
Atatürk eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler verdi.
Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.
Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler:
Lozan Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.
Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler:
Atatürk, ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu. Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı. Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde açıldı.
Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler:
Atatürk dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler yaptı.
Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı.
Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları önlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi.
Hafta tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.
--------------------------------------------------------------------------------
Gerçek Atatürkçülük
Yurdumuzda çeşit çeşit Atatürkçüler vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
# Papağan Atatürkçüleri:
Atatürk'ün söz, düşünce ve özdeyişlerini tıpkı bir papağan gibi ezberleyip tekrarlayan ama uygulamayan uygulayamayanlardır .
# Tören Atatürkçüleri:
Bunlar, sadece ulusal ve resmi bayramlarda, törenlerde Atatürkçü olan onu hatırlayanlardır.
# Söylev Atatürkçüleri:
Bunlar, Atatürk ve Atatürk inkılapları üzerine söylev çekmeyi Atatürkçülük sayan kişilerdir.
# Ticaret Atatürkçüleri:
Atatürk'ün, Atatürk ilke ve inkıl226;plarının ticaretini, tüccarlığını yapanlara ticaret Atatürkçüleri denir.
# Gardrop Atatürkçüleri:
Sadece kravat, papyon takmayı, batılılar gibi giyinmeyi Atatürkçülük sayan kişilere gardrop Atatürkçüsü denir. Gardrop Atatürkçüleri, Batılıların giysilerine, yaşantılarına özenirler, ama Batıdaki gibi gerçek çok partili, çoğulcu özgürlükçü demokrasiye, söz, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne, bilime, tekniğe, çağdaş kurumlara karşıdırlar.
Atatürk ve Atatürkçülük Düşmanı Atatürkçüler:
Atatürk'e ve Atatürkçülüğe düşman oldukları halde Atatürk'ü sever ve Atatürkçü görünen kişilere Atatürk ve Atatürkçülük düşmanı Atatürkçüler denir. Bunlar, biri açık, diğeri gizli olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Açık Atatürk ve Atatürkçülük düşmanı Atatürkçüler, Atatürk'e ve Atatürkçülüğe karşı düşman olduklarını açıkça söylerler, yazarlar. Ancak, çok zor durumlarda, sıkıştıkları zamanlarda Atatürkçü görünürler.
Gizli Atatürk ve Atatürkçülük düşmanı Atatürkçüler, Atatürk'e ve Atatürkçülüğe düşman oldukları halde, gerçek amaçlarına ulaşmak için herkesten fazla Atatürkçü görünürler. Bunlar, ellerinden gelse Atatürk'ü, Atatürkçülüğü ve gerçek Atatürkçüleri bir kaşık suda boğarlar. Fakat buna güçleri yetmeyeceğini anladıkları için Atatürkçü geçinirler. Aslında bunlar, çok tehlikelidirler. Çalışmalarına sinsi sinsi devam ederler. Amaçlarına ulaşmak için Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü bir kalkan, bir paravan olarak kullanırlar. Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü hiç sevmezler, ama sever görünürler.
10 Kasım Atatürkçüleri:
Sadece Atatürk'ün ölüm günü olan 10 Kasım günü Atatürkçü olanlara, 10 Kasım gününü bir yas günü ilan edip o günü siyahlara bürünenlere, ağıtlar düzenlere, yalancıktan ağlayanlara, timsah gözyaşları dökenlere 10 Kasım Atatürkçüsü denir.
Olağanüstü Dönem Atatürkçüleri:
Olağanüstü dönemlerde Atatürkçü olup, olağanüstü dönemler bitince Atatürkçülükleri biten kişilere olağanüstü dönem Atatürkçüleri denir. Türkiye'de olağanüstü dönemlerde Atatürkçülerin sayısında olağanüstü bir artış olur. Olağanüstü dönemler sonra erince Atatürkçülerin sayısında olağanüstü bir azalış görülür.
Siyasal Dönem Atatürkçüleri:
Türkiye'de her siyasal dönemin kendine özgü bir Atatürkçülük anlayışı vardır. Yurdumuzda hükümetler değiştikçe Atatürkçülük görüşleri de, anlayışları da değişmektedir. ( .................... )
GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK...
Siz Türkiye'nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz?
Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz?
Ayrıcalıksız bir toplum yaratabiliyor musunuz?
Amerika'ya ikili anlaşmalarla verilen ayrıcalıkları geri alabiliyor musunuz?
Bütün dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve hiçbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika izleyebiliyor musunuz?
"Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı kalabiliyor musunuz?
Yurdumuzun ekonomisini IMF'nin ( Uluslararası Para Fonu ) ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının güdümünden kurtarabiliyor ve ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirebiliyor musunuz?
Gerçek çok partili, çoğulcu, özgürlükçü, demokrasiyi benimsiyor ve onu tüm kurumlarıyla işler hale getirebiliyor musunuz?
Her çeşit fikrin açık ve seçik tartışılmasını istiyor, fikirlere copla, silahla, kelepçeyle, zindanla değil, fikirle cevap verebiliyor musunuz?
Ekonominin kilit noktalarını ve yeraltı servetlerini devletleştirebiliyor musunuz?
Sosyal adalete en iyi şekilde gerçekleştirebiliyor musunuz?
Bu yurdun insanlarını insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor musunuz?
Mali güce göre vergi alma ilkesini, yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor musunuz?
Kırtasiyeciliği "Bugün git, yarın gel" i, tembelliği ortadan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor musunuz?
Bütün yurttaşlarımızın geleceğini - doğumlarından ölümlerine dek - güven altına alabiliyor musunuz?
Herkese aynı fırsatı tanıyabiliyor, fırsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde eşitliği gerçekleştirebiliyor musunuz?
Tüketime ve ezberciliğe dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun gerçeklerine uygun, yaratıcı ve üretici yepyeni bir eğitim sistemi yaratabiliyor musunuz?
Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ artığı feodaliteleri, ağaları, beyleri, şeyhleri tarihe karıştırabiliyor musunuz?
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu "üvey evlat" olmaktan kurtarabiliyor musunuz?
Cehalet ve sefalet isimli canavarları öldürebiliyor musunuz?
Kooperatifçiliği geliştirerek üretici ve tüketicilerin aracı ve tefeciler tarafından sömürülmesini önleyebiliyor musunuz?
Sanayileşmeye önem veriyor ve yurdun dört bir yanını fabrikalarla donatabiliyor musunuz?
Kentleşme ve gecekondu sorunlarına bir çözüm yolu bulabiliyor musunuz?
Her çeşit kaçakçılığı (silah, uyuşturucu, madde, gümrük, altın, vergi, döviz vb.), karaborsacılığı, vurgunu, soygunu, sömürüyü, torpili, rüşveti, yiyiciliği, vurdumduymazcılığı önleyebiliyor musunuz?
İşsizleri işe, ekmeksizleri ekmeğe, evsizleri eve, yolsuzları yola, susuzları suya, köprüsüzleri köprüye, okulsuzları okula, öğretmensizleri öğretmene, kitapsızları kitaba, deftersizleri deftere, kalemsizleri kaleme, kütüphanesizleri kütüphaneye, ışıksızları ışığa, ilaçsızları ilaca, doktorsuzları doktara, hastanesizleri hastaneye, arabasızları arabaya, tiyatrosuzları tiyatroya, sinamasızları sinemaya, televizyonsuzları televizyona, radyosuzları radyoya, telefonsuzları telefona kavuşturabiliyor musunuz?
Ağasız, beysiz, şeyhsiz, kompradorsuz, aracısız, tefecisiz, vurguncusuz, soyguncusuz, sömürücüsüz bir Türkiye yaratabiliyor musunuz?
İşte budur GERÇEK ATATÜRKÇÜLÜK...
--------------------------------------------------------------------------------
Atatürk'ün Aldığı Kidem Nişan ve Ünvanlar
"Benim gözümde hiçbir şey yoktur, ben yalnız liyâkat âşığıyım"
Mustafa Kemal Atatürk
- 6 Kasım 1913'de iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 29 Ekim 1914'de iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 25 Mart 1916'da iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 1 Nisan 1916'da iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 23 Aralık 1917'de iki yıllık kıdem zammı aldı.
- 25 Ocak 1908'de 5. dereceden "MECİDİ NÎŞAN" (Abdulmecit zamanında çıkartılmış nişan) ile onurlandırıldı.
- 12 Mart 1913'de Fransız Hükümeti tarafından 'şövalye' derecesi olan "LEJYON DONÖR NlŞANI" ile onurlandırıldı.
- 6 Aralık 1913'de 4. dereceden "OSMANÎ NÎŞANI" ile onurlandırıldı.
- 17 Ocak 1915'de "ALTIN LİYAKAT MADALYASI" aldı.
- 1 Şubat 1915'de 4. dereceden "OSMANÎ NÎŞANI" ile onurlandırıldı.
- 15 Temmuz 1915'de "HARB MADALYASI" ile onurlandırıldı.
- 1 Eylül 1915'de "GÜMÜŞ LİYAKAT-GÜMÜŞ ÎMTÎYAZ MADALYALARI'yla onurlandırıldı.
- 9 Mayıs 1916'da Avsuturya ve Macaristan Hükümeti tarafından "HARB NİŞANI" ile birlikte "KRUVA ve MERİT NİŞANI"nm 3. derecesiyle onurlandırıldı.
- 12 Aralık 1916'da 2. dereceden "MECİDÎ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 17 Şubat 1917'de Alman imparatoru tarafından 1. dereceden "KILIÇLI PRUSYA KORDONU NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 1 Nisan 1917'de 2. dereceden "OSMANÎ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 9 Eylül 919'da Avusturya ve Macaristan Hükümeti tarafından 2. dereceden "HARB ALÂMETİ MERİT ASKERİ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 23 Eylül 1919'da 1. dereceden "KILIÇLI MEClDÎ NİŞANI" ile onurlandınldı.
- 29 Aralık 1917'de yine 1. dereceden "KILIÇLI MECÎDÎ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından "GAZİ ve MAREŞALLİK" ünvanlanyla onurlandırıldı.
- 27 Mart 1923'de Afganistan Kralı tarafından "LİMER-Î ÂLÂ NİŞANI" ile onurlandırıldı.
- 24 Kasım 1923'de kırmızı ve yeşil kurdelah "İSTİKLÂL MADALYASI'yla onurlandırıldı.
- 24 Kasım 1934'de Türkiye Büyük Millet MECLİSİ tarafından TÜRKLÜĞÜN EN BÜYÜK SiMGESi Olan "ATATÜRK" soyadıyla onurlandırıldı.