Semboller ve o sembolleri benimseyen milletler arasında bazı karakter benzerlikleri vardır. Sembol ile milletin bir birine en uygun düşeni ise, şüphesiz ki kurt ile Türktür.
Semboller ve o sembolleri benimseyen milletler arasında bazı karakter benzerlikleri vardır. Sembol ile milletin bir birine en uygun düşeni ise, şüphesiz ki kurt ile Türktür. Çünkü kurt, hayvanlar dünyasının pençesi en sert olan bir hayvandır. Türk ise, insanlık aleminin yiğitlikte en önde bulunanıdır. Kurt hürriyetine düşkün cesur ve atılgan bir hayvandır. Bu özellikler aynı zamanda Türk Milletinin de karakteristik özelliğidir.
Türk Milleti yüzyıllar içerisinde millî kültür değerlerine kattığı ve adına Bozkurt dediği bu kurt ile o kadar haşır neşir olmuştur ki; milletimiz bu sert pençeli hayvanı yüzyıllar boyunca kendisinin yakını, yol göstericisi, kendi varlığının bir parçası gibi bilmiştir. Türk Milleti bu yapısı küçük fakat hayat mücadelesindeki yeri büyük, cesur ve sert hayvanı öylesine benimsemiştir ki, kendisinin Bozkurt neslinden olduğuna dahi inanmıştır.
Türk Milleti tarih boyunca hendi ruhi, sosyal ve askeri hayatı ile, kurdun hayatını özdeşleştirmiş ve bu hayatını kendine millî bir sembol olarak seçmiştir. Bu durum ise, Hun Türklerinden itibaren Türk sosyal hayatında, Türk destanlarında ve Türk sanat eserlerinde görülmektedir.
Kurt çok güçlü ve dayanıklı bir gayvandır. Bu sebeple kurt, Türk Halkları arasınsa bir kudret sembolü olmuştur. Hatta Orta Asya kavimleri büyük hükümdarları için, Gök-Börü Sultanım, yani gök kurda benzeyen sultanım diyerek, kendi kükümdarlarının kudret ve kuvvetini anlatmak istemişlerdir.
Büyük bahadırların gözleri de kurda benzetiliyordu. En keskin oklar ise, kurt dilinden başka bir şey değildi. Manas Destanında da Manas Han Kökcal Börü diye tanımlanmaktadır.
Kurt eski Türklerde böylesine bir sevgi ve saygı görmesine rağmen, bu sevgi ve saygı her kurt için geçerli değildi. Nitekim başka çeşitli kurtlarda vardı. Meselâ hırsız ve hayvanların katili olan kurtlar için de Kaskır veya Kaşkır denilmekteydi. Yine bunun gibi bir de al kurt vardır. Al Kurtta sihir ve korku dolu bir Türk destan motifidir. Ancak al kurtlar insanlara yalnızca felaket getirirlerdi.
Halbuki gök kurt böyle değildi. O Tanrının bir habercisi olarak zaman zaman ufukta görünür ve insanlara zarar değil, iyilik ve refah getirir ve ayrıca yeni yurtların yolunu gösterirdi. Gökbörü mübarek bir kurttu ama Kaskar ve Albörü mübarek değildi. Türklerin hayranlığını celbeden kurt; Gökbörü Gökkurt- Bozkurt, işte böyle bir kurt idi.Gökbörü, Bozkurt yeleleri kırlaşmış, gök, gök olmuş tecrübeli ve lider pozisyonunda bir kurttur. O sebeple Gökbörü, kurt sürülerine başkanlık ederek ve onları adeta mahir bir komutan gibi idare ederek sürü için en uygun, en güvenli beslenme ve barınma imkânlarını arar bulurdu. Kurt sürülerini peşine takan yeleleri kırlaşmış bu tecrübeli yaşlı kurdun uygulayacağı taktik ve hileyi önceden sezebilmek pek mümkün değildir. Zira bu lider kurt, Tanrının ona verdiği özel bir duygu ile hareket eder ve kurt sürülerini şaşmaz bir taktikle, akıl almaz ve insanda hayranlık uyandıran bir şekilde idare ederdi. Öyle ki insanlar bu kurdun hile ve taktikleri karşısında adeta şaşkınlık ve acze düşerlerdi. İşte atalarımız emsallerinden farklı ve üstün özelliklere sahip olarak yaratılmış olan ve adına Gökbörü dedikleri bu kurta önem verirlerdi. Yoksa bunun peşinden koşan genç kurtlara değil.
Bozkurt Türk Milletinin kültürel değerleri arasında, dinî duygu ve dinî değerlerimizden sonra, Türk kudret ve hakimiyetinin sebolu olarak ikinci sırayı ,şgal etmektedir. Tarih boyunca ve özellikle İslâmiyet öncesi çağlarımızda Bozkurt, Türk Milletinin manevî birlik ve dayanışmasını temsil etmiştir.
Günümüzdeki Türkmenistan Devlet Başkanı Sapar Murat Türkmenbaşı, Başbakan R. Tayyip Erdoğana Türkmenistan ziyarti sırasında adalet, kudret ve kalkınmanın sembolü olduğunu söyleyerek altından minyatür bir kurt başı hediye etmiştir.
Kurt eski Türkler arasında saygıdeğer bir hayvan olmuştur. Özellikle İslâm öncesi destanlarımızda Kurt-Ata olarak geçmekte olup, kimi zaman Türklerin anası, kimi zaman babasıdır. Destanlar çağımızın Bozkurtu, Türkün hayat ve savaş gücünü temsil eder. O, Oğuz Hana yol gösteren, gök yeleli, gök tüylü, devlet sembolü kutsal varlıktır. Hemen belirtelim ki, bu kurda Türkler tarafından saygı ve sevgi duyulmuş fakat ona asla tapılmamıştır. Günümüzde de Bozkurt tarihî-kültürel bir hatıradan ibarettir.
Bozkurt bizim İslâmiyet öncesi belli başlı bütün destanlarımızda önemli bir yer tutmaktadır. En eski Türk Efsaneleri Bozkurt ile başlar. Kurt Türk mitolojisinin başlangıcı ve aynı zamanda en önemli sembolüdür. Bozkurt Destanı adlı destanımız da vardır. Bu destanda Bozkurt yok olma tehlikesine düşen Göktürkleri korur ve çoğalmalarını sağlar. Bu destana göre Göktürkler dişi bir kurdun soyundan gelmişlerdir. Ergenekon Destanı, Bozkurt Destanının daha zengin ve daha geliştirilmiş bir şeklidir. Destanın özeti şöyledir: Göktürkler adına Ergenekon dedikleri ve dört yüz yıldan beri yaşadıkları ve etrafı sarp dağlarla çevrili yurtlarına artk sığamamaktadırlar. Aralarından bu yurdun dışında da geniş, güzel verimli yurtlar olduğunu ve asıl vatanlarının o topraklar olduğunu işittiklerini hatırlarlar ve buradan çıkmaya karar verirler. Bu sarp dağların arasından bir yol bulup çıkmaya karar verirler. Onlara çıkacakları yolu bir Bozkurt gösterir. Fakat bu geçit çok dardır. Neticede demir cevheri ile kaplı bu yolu eriterek kendilerine geçebilecek kadar bir yol açarlar ve geniş ülkelerine kavuşurlar. Göktürkleri Ergenekondan çıkaran hükümdarın adı da Bozkurt manasına gelen !Börteçinedir. Sonraki yıllarda Göktürkler Ergenekondan bu çıkış gününü bayram olarak kutlarlar. Günümüzde Türk Devletleri Kurultayında örse çekiç vurma şeklinde yapılan törenin kaynağı da bu kutlamalara dayanmaktadır.
Uygurların Türeyiş Destanında da kurt geçer. Konusu şöyledir: Eski Hun hakanlarından birinin herkesten sakladığı ve evlendirmeye kıyamadığı çok güzel iki kızı vardı. Bu kızlarını büyük bir kuleye hapsetmişti. Nihayet buraya bir kurt gelir ve kulenin çevresinde ulumaya başlar. Kızlardan biri bu kurdun Tanrı tarafından gönderildiğine inanarak onu kuleye alır ve kurttan çocukları olur. Böylece bu kurttan Dokuz Oğuz On Uygur Kavmi meydana gelir.
Yine Uygurların Göç Destanında da kurt şöyle geçer: Kut Dağının Çinlilere tesliminden sonra Türk ülkesinde büyük bir kıtlık ve felaketler baş gösterir. Mecburen göçe başlarlar. İşte bu göç sırasında da Türklere yol gösteren bir rehberden bahsedilir ki bu da Bozkurttur. Kurttan türeme inancı sadece Göktürk ve Uygurlara mahsus değildir. Başka Türk boylarında da vardır. Mesela Kumanlar da, Bulgarlar da, Sırtaduşlarda da Bozkurtla ilgili benzer inanışlar olduğu bilinmektedir.
Bozkurtun Türk destanlarındaki, dolayısıyla Türk Milletinin duyuş ve inanışlarındaki rolü üç ana bölümde toplanmaktadır.
1. Ata olarak Bozkurt,
2. Rehber olarak Bozkurt,
3. Kurtarıcı olarak Bozkurt. Bozkurttan türemiş olma inancı Türklere uzun çağlar boyunca büyük bir onur, kendine güven, emniyet ve geleceğe sağlam bakma duygusu vermiştir. Bazı destanlarda ana, bazı destanlarda baba olarak görülen Bozkurt, çok kere Türk neslinin yok olacağı zaman ortaya çıkmakta ve Türklerin devamlılığını sağlamaktadır. Yine Türklerin zor zamanlarında, millet hayatında büyük tesiri olacak geniş ve şumûllu hareketlere, meselâ toplu bir göçe girişecekleri zamanlarda Bozkurt onlara yol göstermekte, eşi bulunmaz şekilde rhberlik etmektedir. Nitekim Ergenekon Destanında ve Kut Dağı Efsanesinda Bozkurt millî bir kılavuz rolünü üslenmektedir. Türlerin başı ne zamanki çok sıkışsa Bozkurt manevî bir alandan gönderilerek Türk Milletinin akıp giden hayatını devamlı olarak takip etmekte ve Türk Milletinin başının çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı zamanlarda ortaya çıkarak yol göstermektedir.
4. Gök-Kurt, Gök-Börü Tanrının bir habercisi olarak zaman, zaman ufukta görünürdü. İnsanlara bir zarar değil, iyilik ve refah getirir, ayrıca yeni yurtların yolunu gösterirdi.
5. Oğuz Destanında da Oğuz Kaanın beli kurt beline benzetilir. Bu destanımızda da Bozkurt Oğuz Kaanın ordusuna yol gösteren nurdan oluşmuş bir Bozkurttur.
6. Okuz Kaan Destanında, Oğuz Kaanın Kıpçak akınından sonra Gök_Kurtun Oğuzun karşısına çıkması ve ona buyruklar vermesi şöyle anlatılır:
Oğuz orduya geldi, hep beraber yüründü,
Erler yola çıkarken, kurt onlara göründü,
Bir kurt ki erkek bir kurt!
Gök tüylü,gök yeleli!
Bu kurt döndü Oğuza bakmadan sağa sola,
Dedi; Ey Oğuz şimdi, ordunu yola çıkar,
Halkını, beylerini, çadırını hep topla,
Baş çekip götüreyim, doğru yol nerede ola!
Oğuz Kaan baktı ki, erkek kurt önde gider,
Ordunun öncüleri, Gök-Kurtu gözler gider,
Oğuz bunu görünce ne çok sevinmiş idi!,
Alaca aygırına çabucak binmiş idi.
Kurdun efsanede konuşması ve Oğuz Hana yol göstermesi, Türk mitolojisinin her halde en önde gelen motiflerinden biridir. Bu motif üç kıta üzerinde yayılan Türkler arsında uzun yıllar unutulmamış ve devam edegelmiştir.
Oğuz Kaan Destanında Bozkurt sesinin savaş narası olduğu da ifade edilmektedir.
Oğuz Han halkına verdiği şölende Gök-Börü sesi uran (savaş narası-parola) olsun dedi. Türkler Asya topraklarında düşmanlarının üzerine Bozkurt sesleriyle atılırlardı.
Spygrup.org/tayi
İslâmiyeti büyük bir heyecan ve samimiyetle kabul etmelerinden sonraki devirlerde ise, Türklerin savaş narası !Allah!... Allah!... nidalarına dönüşmüştür. Selçuklu çağındaki kaynaklarda da Oğuz Destasnında olduğu gibi göç eden Türklere bir kurt rehberlik etmektedir. Ufukta Türklerin gözlerine bir kurt görünüyor ve bu Türkler bu kurdu izleyerek peşinden gidiyorlardı. Kurt kaybolunca demek ki Tanrı bizim burada yerleşmemizi emretti diye oralarda yurt ediniyorlardı.Başkurt Türkleri de bir kurdu izleyerek güzel ve ormanlık bir yere varmışlar ve orada yerleşmişlerdir. Bu kurda da: Kök-Cal Börü (Gök yeleli kurt) diyorlardı. Tuba Türkleri bir ilahilerinde şöyle diyorlardı: Yücelerdeki Tanrıdan emir getiren, Tanrının yakını Gök Börü erenim Kayra Han... Burada Kayra Han Ulu Tantının bir vekili ve habercisidir ve Gök Börüye yani Bozkurta benzetilmektedir. Bunun gibi Kırgızların Erkem Aydar Destanında da Allhü Teâlânın kuyruksuz (şolak) Gök Kurtundan bahsedilmektedir. Orkun Abidelerinde de kurt geçmektedir. Tanrı kuvvet verdiği için babam Kaanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş Dede Korkut hikâyelerinde ise, kurdun yüzü mübarek sayılmaktadır. On birinci yüzyılda, Karahanlılar döneminde yazılmış olan Kutadgu Bilig de her hayvanın bir özelliği sayılırken kurt gibi güçlü ifadesi kullanılmıştır.
Osmanlı paşaları da savaş meydanlarında askerleri savaşa ve zafere teşvik etmek için Koman kurtlarım!.., Koman kurt südü emmiş yiğitlerim!.. diye haykırırlardı. Millî sembolümüz olan Bozkurt, İslâm öncesi Türk kaynaklarında çokça, İslâmiyeti kabul edişimizden sonraki Türk kaynaklarında ise, oldukça seyrek olarak geçmektedir. Bozkurt ismi daha ziyede Selçuklular döneminden bu yana kullanılmıştır. Daha eski çağlarda ise, Gökbörü denilmekteydi. Göktürkler çadırlarının önünde kurt başlı bayrak bulundururlardı. Kurt başlı tuğ Göktürk topluluklarında bir rütbe ve bağımsızlık sembolü olarak görülmüştür. Göktürk Devleti yıkıldıktan sonra bile, Çin hakanı kendisini Göktürk hakanının yerine koyarak, bağımsızlığını tanıdığı Türk beylerine kurt başlı tuğ ile daul vermiştir. Altından yapılmış kurt başlı bayraklar Göktürklerin ünlü amblemleridir. Çin kaynakları bu hususta şöyle diyor: Bir dişi kurttan türediklerine inandıkları için, bayraklarının tepesinde altından yapılmış bir kurt başı bardır Yalnız hemen şunu da belirtelim ki, bu bir totem değildir. Yalnızca bir amblemdir Tıpkı günümüzdeki ABDnin kartal amblemi gibi. Yine Çin kaynaklarına göre, Göktürk hakanı seçme askerlerden meydana getirdiği kendine ait özel muhafız birliğine Böri adını vermiştir. Böri kurt demektir. Ayrıca Kaanın bayrağında kurt başlı bir bayraktı. Uygur Türkleri de tören bayraklarında kurt başı sembolünü kullanmaktaydılar. Uralların kuzeyinde yaşayan Başkurt Türklerinin de, 1709-1740 yıllarında Ruslara karşı yaptıklatrı savaşlarda kurt başlı bir sancak kullandıklarını da bilmekteyiz. Günümüzdeki Nogay Türklerinin bayrağında kanatlı Bozkurt yer almakta ve yine Gagauz Türklerinin bayrağında da bir kurt başı bulunmaktadır.
Semboller ve o sembolleri benimseyen milletler arasında bazı karakter benzerlikleri vardır. Sembol ile milletin bir birine en uygun düşeni ise, şüphesiz ki kurt ile Türktür. Çünkü kurt, hayvanlar dünyasının pençesi en sert olan bir hayvandır. Türk ise, insanlık aleminin yiğitlikte en önde bulunanıdır. Kurt hürriyetine düşkün cesur ve atılgan bir hayvandır. Bu özellikler aynı zamanda Türk Milletinin de karakteristik özelliğidir.
Türk Milleti yüzyıllar içerisinde millî kültür değerlerine kattığı ve adına Bozkurt dediği bu kurt ile o kadar haşır neşir olmuştur ki; milletimiz bu sert pençeli hayvanı yüzyıllar boyunca kendisinin yakını, yol göstericisi, kendi varlığının bir parçası gibi bilmiştir. Türk Milleti bu yapısı küçük fakat hayat mücadelesindeki yeri büyük, cesur ve sert hayvanı öylesine benimsemiştir ki, kendisinin Bozkurt neslinden olduğuna dahi inanmıştır.
Türk Milleti tarih boyunca hendi ruhi, sosyal ve askeri hayatı ile, kurdun hayatını özdeşleştirmiş ve bu hayatını kendine millî bir sembol olarak seçmiştir. Bu durum ise, Hun Türklerinden itibaren Türk sosyal hayatında, Türk destanlarında ve Türk sanat eserlerinde görülmektedir.
Kurt çok güçlü ve dayanıklı bir gayvandır. Bu sebeple kurt, Türk Halkları arasınsa bir kudret sembolü olmuştur. Hatta Orta Asya kavimleri büyük hükümdarları için, Gök-Börü Sultanım, yani gök kurda benzeyen sultanım diyerek, kendi kükümdarlarının kudret ve kuvvetini anlatmak istemişlerdir.
Büyük bahadırların gözleri de kurda benzetiliyordu. En keskin oklar ise, kurt dilinden başka bir şey değildi. Manas Destanında da Manas Han Kökcal Börü diye tanımlanmaktadır.
Kurt eski Türklerde böylesine bir sevgi ve saygı görmesine rağmen, bu sevgi ve saygı her kurt için geçerli değildi. Nitekim başka çeşitli kurtlarda vardı. Meselâ hırsız ve hayvanların katili olan kurtlar için de Kaskır veya Kaşkır denilmekteydi. Yine bunun gibi bir de al kurt vardır. Al Kurtta sihir ve korku dolu bir Türk destan motifidir. Ancak al kurtlar insanlara yalnızca felaket getirirlerdi.
Halbuki gök kurt böyle değildi. O Tanrının bir habercisi olarak zaman zaman ufukta görünür ve insanlara zarar değil, iyilik ve refah getirir ve ayrıca yeni yurtların yolunu gösterirdi. Gökbörü mübarek bir kurttu ama Kaskar ve Albörü mübarek değildi. Türklerin hayranlığını celbeden kurt; Gökbörü Gökkurt- Bozkurt, işte böyle bir kurt idi.Gökbörü, Bozkurt yeleleri kırlaşmış, gök, gök olmuş tecrübeli ve lider pozisyonunda bir kurttur. O sebeple Gökbörü, kurt sürülerine başkanlık ederek ve onları adeta mahir bir komutan gibi idare ederek sürü için en uygun, en güvenli beslenme ve barınma imkânlarını arar bulurdu. Kurt sürülerini peşine takan yeleleri kırlaşmış bu tecrübeli yaşlı kurdun uygulayacağı taktik ve hileyi önceden sezebilmek pek mümkün değildir. Zira bu lider kurt, Tanrının ona verdiği özel bir duygu ile hareket eder ve kurt sürülerini şaşmaz bir taktikle, akıl almaz ve insanda hayranlık uyandıran bir şekilde idare ederdi. Öyle ki insanlar bu kurdun hile ve taktikleri karşısında adeta şaşkınlık ve acze düşerlerdi. İşte atalarımız emsallerinden farklı ve üstün özelliklere sahip olarak yaratılmış olan ve adına Gökbörü dedikleri bu kurta önem verirlerdi. Yoksa bunun peşinden koşan genç kurtlara değil.
Bozkurt Türk Milletinin kültürel değerleri arasında, dinî duygu ve dinî değerlerimizden sonra, Türk kudret ve hakimiyetinin sebolu olarak ikinci sırayı ,şgal etmektedir. Tarih boyunca ve özellikle İslâmiyet öncesi çağlarımızda Bozkurt, Türk Milletinin manevî birlik ve dayanışmasını temsil etmiştir.
Günümüzdeki Türkmenistan Devlet Başkanı Sapar Murat Türkmenbaşı, Başbakan R. Tayyip Erdoğana Türkmenistan ziyarti sırasında adalet, kudret ve kalkınmanın sembolü olduğunu söyleyerek altından minyatür bir kurt başı hediye etmiştir.
Kurt eski Türkler arasında saygıdeğer bir hayvan olmuştur. Özellikle İslâm öncesi destanlarımızda Kurt-Ata olarak geçmekte olup, kimi zaman Türklerin anası, kimi zaman babasıdır. Destanlar çağımızın Bozkurtu, Türkün hayat ve savaş gücünü temsil eder. O, Oğuz Hana yol gösteren, gök yeleli, gök tüylü, devlet sembolü kutsal varlıktır. Hemen belirtelim ki, bu kurda Türkler tarafından saygı ve sevgi duyulmuş fakat ona asla tapılmamıştır. Günümüzde de Bozkurt tarihî-kültürel bir hatıradan ibarettir.
Bozkurt bizim İslâmiyet öncesi belli başlı bütün destanlarımızda önemli bir yer tutmaktadır. En eski Türk Efsaneleri Bozkurt ile başlar. Kurt Türk mitolojisinin başlangıcı ve aynı zamanda en önemli sembolüdür. Bozkurt Destanı adlı destanımız da vardır. Bu destanda Bozkurt yok olma tehlikesine düşen Göktürkleri korur ve çoğalmalarını sağlar. Bu destana göre Göktürkler dişi bir kurdun soyundan gelmişlerdir. Ergenekon Destanı, Bozkurt Destanının daha zengin ve daha geliştirilmiş bir şeklidir. Destanın özeti şöyledir: Göktürkler adına Ergenekon dedikleri ve dört yüz yıldan beri yaşadıkları ve etrafı sarp dağlarla çevrili yurtlarına artk sığamamaktadırlar. Aralarından bu yurdun dışında da geniş, güzel verimli yurtlar olduğunu ve asıl vatanlarının o topraklar olduğunu işittiklerini hatırlarlar ve buradan çıkmaya karar verirler. Bu sarp dağların arasından bir yol bulup çıkmaya karar verirler. Onlara çıkacakları yolu bir Bozkurt gösterir. Fakat bu geçit çok dardır. Neticede demir cevheri ile kaplı bu yolu eriterek kendilerine geçebilecek kadar bir yol açarlar ve geniş ülkelerine kavuşurlar. Göktürkleri Ergenekondan çıkaran hükümdarın adı da Bozkurt manasına gelen !Börteçinedir. Sonraki yıllarda Göktürkler Ergenekondan bu çıkış gününü bayram olarak kutlarlar. Günümüzde Türk Devletleri Kurultayında örse çekiç vurma şeklinde yapılan törenin kaynağı da bu kutlamalara dayanmaktadır.
Uygurların Türeyiş Destanında da kurt geçer. Konusu şöyledir: Eski Hun hakanlarından birinin herkesten sakladığı ve evlendirmeye kıyamadığı çok güzel iki kızı vardı. Bu kızlarını büyük bir kuleye hapsetmişti. Nihayet buraya bir kurt gelir ve kulenin çevresinde ulumaya başlar. Kızlardan biri bu kurdun Tanrı tarafından gönderildiğine inanarak onu kuleye alır ve kurttan çocukları olur. Böylece bu kurttan Dokuz Oğuz On Uygur Kavmi meydana gelir.
Yine Uygurların Göç Destanında da kurt şöyle geçer: Kut Dağının Çinlilere tesliminden sonra Türk ülkesinde büyük bir kıtlık ve felaketler baş gösterir. Mecburen göçe başlarlar. İşte bu göç sırasında da Türklere yol gösteren bir rehberden bahsedilir ki bu da Bozkurttur. Kurttan türeme inancı sadece Göktürk ve Uygurlara mahsus değildir. Başka Türk boylarında da vardır. Mesela Kumanlar da, Bulgarlar da, Sırtaduşlarda da Bozkurtla ilgili benzer inanışlar olduğu bilinmektedir.
Bozkurtun Türk destanlarındaki, dolayısıyla Türk Milletinin duyuş ve inanışlarındaki rolü üç ana bölümde toplanmaktadır.
1. Ata olarak Bozkurt,
2. Rehber olarak Bozkurt,
3. Kurtarıcı olarak Bozkurt. Bozkurttan türemiş olma inancı Türklere uzun çağlar boyunca büyük bir onur, kendine güven, emniyet ve geleceğe sağlam bakma duygusu vermiştir. Bazı destanlarda ana, bazı destanlarda baba olarak görülen Bozkurt, çok kere Türk neslinin yok olacağı zaman ortaya çıkmakta ve Türklerin devamlılığını sağlamaktadır. Yine Türklerin zor zamanlarında, millet hayatında büyük tesiri olacak geniş ve şumûllu hareketlere, meselâ toplu bir göçe girişecekleri zamanlarda Bozkurt onlara yol göstermekte, eşi bulunmaz şekilde rhberlik etmektedir. Nitekim Ergenekon Destanında ve Kut Dağı Efsanesinda Bozkurt millî bir kılavuz rolünü üslenmektedir. Türlerin başı ne zamanki çok sıkışsa Bozkurt manevî bir alandan gönderilerek Türk Milletinin akıp giden hayatını devamlı olarak takip etmekte ve Türk Milletinin başının çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı zamanlarda ortaya çıkarak yol göstermektedir.
4. Gök-Kurt, Gök-Börü Tanrının bir habercisi olarak zaman, zaman ufukta görünürdü. İnsanlara bir zarar değil, iyilik ve refah getirir, ayrıca yeni yurtların yolunu gösterirdi.
5. Oğuz Destanında da Oğuz Kaanın beli kurt beline benzetilir. Bu destanımızda da Bozkurt Oğuz Kaanın ordusuna yol gösteren nurdan oluşmuş bir Bozkurttur.
6. Okuz Kaan Destanında, Oğuz Kaanın Kıpçak akınından sonra Gök_Kurtun Oğuzun karşısına çıkması ve ona buyruklar vermesi şöyle anlatılır:
Oğuz orduya geldi, hep beraber yüründü,
Erler yola çıkarken, kurt onlara göründü,
Bir kurt ki erkek bir kurt!
Gök tüylü,gök yeleli!
Bu kurt döndü Oğuza bakmadan sağa sola,
Dedi; Ey Oğuz şimdi, ordunu yola çıkar,
Halkını, beylerini, çadırını hep topla,
Baş çekip götüreyim, doğru yol nerede ola!
Oğuz Kaan baktı ki, erkek kurt önde gider,
Ordunun öncüleri, Gök-Kurtu gözler gider,
Oğuz bunu görünce ne çok sevinmiş idi!,
Alaca aygırına çabucak binmiş idi.
Kurdun efsanede konuşması ve Oğuz Hana yol göstermesi, Türk mitolojisinin her halde en önde gelen motiflerinden biridir. Bu motif üç kıta üzerinde yayılan Türkler arsında uzun yıllar unutulmamış ve devam edegelmiştir.
Oğuz Kaan Destanında Bozkurt sesinin savaş narası olduğu da ifade edilmektedir.
Oğuz Han halkına verdiği şölende Gök-Börü sesi uran (savaş narası-parola) olsun dedi. Türkler Asya topraklarında düşmanlarının üzerine Bozkurt sesleriyle atılırlardı.
Spygrup.org/tayi
İslâmiyeti büyük bir heyecan ve samimiyetle kabul etmelerinden sonraki devirlerde ise, Türklerin savaş narası !Allah!... Allah!... nidalarına dönüşmüştür. Selçuklu çağındaki kaynaklarda da Oğuz Destasnında olduğu gibi göç eden Türklere bir kurt rehberlik etmektedir. Ufukta Türklerin gözlerine bir kurt görünüyor ve bu Türkler bu kurdu izleyerek peşinden gidiyorlardı. Kurt kaybolunca demek ki Tanrı bizim burada yerleşmemizi emretti diye oralarda yurt ediniyorlardı.Başkurt Türkleri de bir kurdu izleyerek güzel ve ormanlık bir yere varmışlar ve orada yerleşmişlerdir. Bu kurda da: Kök-Cal Börü (Gök yeleli kurt) diyorlardı. Tuba Türkleri bir ilahilerinde şöyle diyorlardı: Yücelerdeki Tanrıdan emir getiren, Tanrının yakını Gök Börü erenim Kayra Han... Burada Kayra Han Ulu Tantının bir vekili ve habercisidir ve Gök Börüye yani Bozkurta benzetilmektedir. Bunun gibi Kırgızların Erkem Aydar Destanında da Allhü Teâlânın kuyruksuz (şolak) Gök Kurtundan bahsedilmektedir. Orkun Abidelerinde de kurt geçmektedir. Tanrı kuvvet verdiği için babam Kaanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş Dede Korkut hikâyelerinde ise, kurdun yüzü mübarek sayılmaktadır. On birinci yüzyılda, Karahanlılar döneminde yazılmış olan Kutadgu Bilig de her hayvanın bir özelliği sayılırken kurt gibi güçlü ifadesi kullanılmıştır.
Osmanlı paşaları da savaş meydanlarında askerleri savaşa ve zafere teşvik etmek için Koman kurtlarım!.., Koman kurt südü emmiş yiğitlerim!.. diye haykırırlardı. Millî sembolümüz olan Bozkurt, İslâm öncesi Türk kaynaklarında çokça, İslâmiyeti kabul edişimizden sonraki Türk kaynaklarında ise, oldukça seyrek olarak geçmektedir. Bozkurt ismi daha ziyede Selçuklular döneminden bu yana kullanılmıştır. Daha eski çağlarda ise, Gökbörü denilmekteydi. Göktürkler çadırlarının önünde kurt başlı bayrak bulundururlardı. Kurt başlı tuğ Göktürk topluluklarında bir rütbe ve bağımsızlık sembolü olarak görülmüştür. Göktürk Devleti yıkıldıktan sonra bile, Çin hakanı kendisini Göktürk hakanının yerine koyarak, bağımsızlığını tanıdığı Türk beylerine kurt başlı tuğ ile daul vermiştir. Altından yapılmış kurt başlı bayraklar Göktürklerin ünlü amblemleridir. Çin kaynakları bu hususta şöyle diyor: Bir dişi kurttan türediklerine inandıkları için, bayraklarının tepesinde altından yapılmış bir kurt başı bardır Yalnız hemen şunu da belirtelim ki, bu bir totem değildir. Yalnızca bir amblemdir Tıpkı günümüzdeki ABDnin kartal amblemi gibi. Yine Çin kaynaklarına göre, Göktürk hakanı seçme askerlerden meydana getirdiği kendine ait özel muhafız birliğine Böri adını vermiştir. Böri kurt demektir. Ayrıca Kaanın bayrağında kurt başlı bir bayraktı. Uygur Türkleri de tören bayraklarında kurt başı sembolünü kullanmaktaydılar. Uralların kuzeyinde yaşayan Başkurt Türklerinin de, 1709-1740 yıllarında Ruslara karşı yaptıklatrı savaşlarda kurt başlı bir sancak kullandıklarını da bilmekteyiz. Günümüzdeki Nogay Türklerinin bayrağında kanatlı Bozkurt yer almakta ve yine Gagauz Türklerinin bayrağında da bir kurt başı bulunmaktadır.