Bozoklu Celâl İsyanı

fazeL

Katılımcı Üye
24 Eyl 2016
735
23
Ordugâh
6amqgE.jpg


Bozoklu Celâl İsyanı

Celali İsyanları, Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde başlamıştır. Bu isyanların, Celali İsyanları olarak adlandırılması Tokat ve çevresinde isyan eden Bozoklu Celal‘den gelmektedir. Zira bu isyanın sebebi savaş sonuçları ve Osmanlı ekonomisinin zayıflaması olarak tanımlanabilir. Bu isyanlar sonucu halkın can ve mal güvenliği tehlikeye girmiş, tarımsal ve hayvansal üretim azalmış, işsizlik artmıştır.

Yavuz Sultan Selim döneminde, sadece ülkenin sınırları dışında bulunan Kızılbaşlar değil, aynı zamanda sınır içinde bulunanları da devleti uğraştırıyordu. Zira Osmanlı sınırları içinde uzun süreden beri, Safevîler adına yapılan propagandalar, kısa zamanda tesirini göstermişti. Bu yüzden, sayıları küçümsenmeyecek bir insan kütlesinin gönlü, Safevî Devleti'ne bağlanmıştı. Osmanlı aleyhine çalışan bu insanlar, ayaklanmak için uygun bir zaman ve fırsat kollamakta idiler. Nitekim bunlar, şehzâdeler arasındaki rekabet esnasında Yavuz'un, babasına karşı olan isyanını, devletin en zayıf anı olarak değerlendirip Şah - Kulu'nun idaresi altında harekete geçerler. Böylece memleket adına büyük bir tehlikenin meydana gelmesine sebep olurlar. Birçok cana mal olan ve güçlükle bastırılan bu ayaklanmadan sonra sükûnet sağlanamadı.

Zira bu sefer de Nur Ali isyanı baş göstermişti. Bu da Şah - Kulu isyanından daha az korkunç değildi. Şayet Yavuz Sultan Selim'in aldığı tedbirler olmasaydı, belki de o tarihlerde bunların daha korkuncuna şahit olunacaktı. Bunlara karşı onun, yerinde ve müsamaha göstermeden harekete geçmesi, bir an bu isyan alevinin etrafı sarmasına mani olmuş, fakat ateşin büsbütün söndürülmesine yetmemişti. Bu itibarla Şiilik, daha doğru bir ifadeyle Safevîlik adına, zaman zaman ortaya çıkanlar oldu. İşte 1519'da Celâl adındaki Kızılbaşın çıkardığı isyan da bunlardan biriydi. Bozuk'lu ve Kızılbaş ileri gelenlerinden biri olan Celâl, "kendiyi mecnûnluğa urup ve abdal kisvetine girüp vatani ve eşkiya encümeni olan Bozok'tan Tokat semtine firar" edip Turhal civarına gidip orada bir mağaraya yerleşir. Burada, gizlice onu ziyarete başlayan Kızılbaşlar, "Meczûbi ilâhidir" diyerek adini etrafa duyurmaya ve şöhretini artırmaya başladılar. O tarihlerde, bu bölge halkının çoğunun Kızılbaş ve Kızılbaşlığa mütemayil oluşları, Celâl'in isine çok yaramıştı. Öte taraftan o, derece kendisini halka kabul ettirmek çalışmış ve etrafını aldatmakta büyük bir maharet göstermişti. Gerçekten önceleri o, "Mehdi bu gardan aşikâr olsa gerektir ve ben intizarla memurum" diye ise başlayarak birçok insanı buna inandırdıktan ve bu böylece yeterince güçlendiğini hissettikten sonra gerçek yüzü ile ortaya çıkar. Bu esnada da kılıcın kendisini kesemeyeceğini iddia ederek "Halife-i zaman ve Mehdi-i devrân benim" demeye başlamıştı. O günkü toplum içinde böyle sözlere inananlar büyük bir yekun tuttukları için kısa zamanda Celâl'in yanında çok sayıda Kızılbaş toplandı. Bir müddet sonra da "âlemi men ser beser alsam gerek, cümle münkir gitse ben kalsam gerek" diye kendisine büyük bir pâye veren bu adamın etrafında toplananlardan bir kısmının, onun politik bir gaye uğruna çalıştığını bilmemeleri mümkündür.

Vezir-i Azam Piri Paşa'nın, Fırat kenarından ayrılarak padişahın yanına gidişini fırsat bilen Celâl, Şah - Veli unvanı altında ve belki de Şah İsmail'den aldığı emir sonunda harekete geçer. İsyan, önce Bozok vilayetinde başlamıştı."Ol etrafta bulunan kura (köy) ve kasa batin (kasabalar) sükkânina (sakinlerine) teaddi ve tecavüz" etmek suretiyle başlayan bu hareketin çok çabuk geliştiği anlaşılmaktadır. Çünkü Bozok'ta, Şahsuvaroğlu Ali Bey'in oğlu Üveys'in evini bastığı zaman Celâl'in yanında 4000 kişilik bir kuvvet vardı. Bu kuvvetin kısa bir süre içinde çoğaldığı ve Rum Beylerbeyi olan Sâdi Paşa'nın kuvvetlerini yenecek duruma geldikleri görülmektedir. Gerçekten Sâdi Paşa, isyanın çıktığı ilk anlarda bu isyanı bastırmak ve bununla çarpışmak gayesiyle asker toplamak için Zile'ye gidip etrafa ulaklar gönderdiği bir sırada onların hücumuna uğramıştı. Asker sayısı az olmakla birlikte isyancıların önünden kaçmayı düşünmeyen Sâdi Pasa, onlarla savaşa girer. Sabahtan akşama ve ertesi gün öğleye kadar devam eden savaşta yaralanan Sâdi Paşa'nın yanında birçok askeri de şehid düşmüştü. Bununla beraber, yaralı olarak Amasya'ya çekilen Sâdi Pasa, yeniden asker toplayıp tekrar faaliyete geçer. Ancak Şah-Veli'nin kuvvetleri, "Keçeci ve çanağı diye bilinen melâhide (mülhid, dinsiz) taifesinden " ve Kızılbaşlardan büyük yardımlar gördüğü için günden güne sayıları artıyordu. Bu arada, Sâdi Paşa'ya karsı kazanmış olduğu zafer de Celâl'in şöhretine şöhret katıyordu. Hatta bu şöhret, Şah İsmail'in adini bile unutturmuştu.

Sâdi Paşa'nın mektubundan veya başka bir kaynaktan haber aldığı bu isyanı çok önemli ve ciddi telakki eden Sultan Selim, Rumeli Beylerbeyi Ferhad Paşa'ya, vezirlik pâyesi vererek isyanı bastırmaya memur eder. Ferhad Paşa, kapı halkından ve yeniçeriden bir miktar askerle yola çıkar. Bilahare o, Şahsuvaroğlu Ali Bey, Karaman Beylerbeyi Hüsrev Paşa ve Sivas (Rum) Beylerbeyi olan Sâdi Paşa ile birlikte, isyan eden Celâl ve askerleri üzerine yürürler. Bunun üzerine, burada büyük bir mücadele meydana gelir. Bu mücadelenin sonunu Lütfi Paşa'nın ifadesiyle anlatmak daha doğru olacaktır. "Nihayet o bakilerin (eşkıya) leşleri kirilüb ve başları olan habisin bası kesilüb Sultan Selim'e gönderdiler"

Devletin en kudretli devrinde, büyük gayret ve zorluklar sonucunda bastırılan bu isyandan sonra, Anadolu'da her ne sebeple olursa olsun meydana gelen ayaklanmalara, bu Celâl'in adına izafeten Celâlî denecektir. Celâlîler, özellikle Anadolu'da, zaman zaman harekete geçip yurdun tahribinde ve halkın soyulmasında önemli rol oynayacaklardır. Celâlîlerle ilgili olarak Tosya kadısı ile vilayet halkından ileri gelenlerin gönderdikleri mektup, bunların isledikleri cinayetler ve sebep oldukları kötülükler hakkında bilgiler vermektedir. Bu mektuptan anlaşıldığına göre on yıldan beri halkın rahatının kalmadığı, evlerinin yakıldığı, yiyeceklerinin ve hatta kadınlarının zorla ellerinden alındığı, bu yüzden, köy halkından da pek çok kimsenin kaçıp yurdunu terk ettiği, geri kalanların ise gerek malî gerek siyasî hiç bir şeye güçlerinin yetmediği belirtilmektedir.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.