ünyanın sonunun nasıl geleceğini kimse bilemiyor; "acaba bilsek daha mı iyi olurdu" sorusu ise akıllarımızı sorguluyor. Tequila Works ise bu soruya Deadlight adlı oyunuyla cevap veriyor. Ağustos ayında Xbox 360 için piyasaya sürülen Deadlight, nihayet PC'lerimizde de yerini aldı. Arkasında Microsoft gibi bir firmanın desteğini alan oyun bakalım nasıl olmuş?
1980'lerin Seattle'ında başladı her şey, o gün uyandığımda bir şeylerin ters gideceğini anlamıştım
Deadlight, şu günlerde piyasaya sürülen çoğu oyunda olduğu gibi kıyamet sonrasını konu alıyor. 1980'li yıllarda artık yaşam bitmiştir ve dünyayı yaşayan ölüler basmıştır. Bu durumdan kurtulmak isteyen ise bir avuç insan bulunmaktadır. İşte bizler de Deadlight'ta bu insanlardan biri olan Randall Wayne'i yönetiyoruz ve 80'lerin Seattle'ında karımızı ve kızımızı bulmaya çalışıyoruz. Oyunun senaryosu her ne kadar klişe olsa da sonlara doğru kendini topluyor ve sunduğu sürprizlerle insanı şaşırtıyor. Deadlight'ın oynanışı ise 2 boyutlu platform oyunlarına benziyor (biri Prince of Persia mı dedi?). Sağa doğru hareket ediyor, bulmacaları çözerek ilerliyor ve karşınıza çıkan düşmanları öldürmeye çalışıyorsunuz. Düşmanları öldürmeye çalışıyorsunuz dedim ama onlardan kaçmanız sizin yararınıza olacaktır zira Wayne fazlasıyla kırılgan ve 2 veya 3 darbe aldığında hemencecik ölebiliyor, ayrıca oyunda öyle fazla da mermi bulamıyorsunuz zaten (aynı Silent Hill'de olduğu gibi ki bu da atmosferi sağlamlaştırıyor). Oyunun kontrollerinde pek fazla sorun bulunmuyor, sadece etrafınızı düşmanlar sardığında bazen yakın dövüşlerde sorunlar olabiliyor ve genellikle bir şey yapamadan düşmanların ortasında sıkışarak ölüyorsunuz.
Yaşayan ölülere tekme atmak ne kadar yarar sağlar bilemeyiz?
Bunlarında haricinde Deadlight'ın bölüm tasarımları oldukça sağlam ve insanı atmosfere sokuyor, gerçekten de dünyanın sonunun geldiğini hissedebiliyorsunuz oyunu oynarken. Özellikle kovalamaca içeren ve canınız için koştuğunuz bölümleri oynamak son derece zevkli ve bir görsel şölen yaratıyor. Senaryonun sonlarına doğru ise sizi bir vuruşta öldürebilen tuzaklar karşınıza çıkıyor, bu kısımlarda çok fazla öldüğünüz için Deadlight çok fazla sıkmaya başlıyor. Neyse ki oyun sıklıkla kayıt ettiği için kaldığınız yere yakın bir yerde oyuna geri dönebiliyorsunuz öldükten sonra. 4 saatlik süren oyunun senaryosunu bitirince ise yapacak pek fazla bir şey kalmıyor ne yazık ki. Bölümlerde bulunan gizli eşyaları toplamak için oyunu bir daha oynayabilirsiniz tabii ki ama oyunun yapısı aşırı çizgisel olduğu için bunu yapacağınızı pek sanmıyor. Ayrıca bölümlerde eski el atarisi oyunlarını da bulabiliyorsunuz ve bunları oyunun menüsünden oynayabiliyorsunuz ama hepsi de bana göre çok sıkıcı. Oyunda herhangi bir çok oyunculu bir mod da bulunmuyor, bunu da belirtmek istiyorum.
1980'lerin Seattle'ında başladı her şey, o gün uyandığımda bir şeylerin ters gideceğini anlamıştım
Deadlight, şu günlerde piyasaya sürülen çoğu oyunda olduğu gibi kıyamet sonrasını konu alıyor. 1980'li yıllarda artık yaşam bitmiştir ve dünyayı yaşayan ölüler basmıştır. Bu durumdan kurtulmak isteyen ise bir avuç insan bulunmaktadır. İşte bizler de Deadlight'ta bu insanlardan biri olan Randall Wayne'i yönetiyoruz ve 80'lerin Seattle'ında karımızı ve kızımızı bulmaya çalışıyoruz. Oyunun senaryosu her ne kadar klişe olsa da sonlara doğru kendini topluyor ve sunduğu sürprizlerle insanı şaşırtıyor. Deadlight'ın oynanışı ise 2 boyutlu platform oyunlarına benziyor (biri Prince of Persia mı dedi?). Sağa doğru hareket ediyor, bulmacaları çözerek ilerliyor ve karşınıza çıkan düşmanları öldürmeye çalışıyorsunuz. Düşmanları öldürmeye çalışıyorsunuz dedim ama onlardan kaçmanız sizin yararınıza olacaktır zira Wayne fazlasıyla kırılgan ve 2 veya 3 darbe aldığında hemencecik ölebiliyor, ayrıca oyunda öyle fazla da mermi bulamıyorsunuz zaten (aynı Silent Hill'de olduğu gibi ki bu da atmosferi sağlamlaştırıyor). Oyunun kontrollerinde pek fazla sorun bulunmuyor, sadece etrafınızı düşmanlar sardığında bazen yakın dövüşlerde sorunlar olabiliyor ve genellikle bir şey yapamadan düşmanların ortasında sıkışarak ölüyorsunuz.
Yaşayan ölülere tekme atmak ne kadar yarar sağlar bilemeyiz?
Bunlarında haricinde Deadlight'ın bölüm tasarımları oldukça sağlam ve insanı atmosfere sokuyor, gerçekten de dünyanın sonunun geldiğini hissedebiliyorsunuz oyunu oynarken. Özellikle kovalamaca içeren ve canınız için koştuğunuz bölümleri oynamak son derece zevkli ve bir görsel şölen yaratıyor. Senaryonun sonlarına doğru ise sizi bir vuruşta öldürebilen tuzaklar karşınıza çıkıyor, bu kısımlarda çok fazla öldüğünüz için Deadlight çok fazla sıkmaya başlıyor. Neyse ki oyun sıklıkla kayıt ettiği için kaldığınız yere yakın bir yerde oyuna geri dönebiliyorsunuz öldükten sonra. 4 saatlik süren oyunun senaryosunu bitirince ise yapacak pek fazla bir şey kalmıyor ne yazık ki. Bölümlerde bulunan gizli eşyaları toplamak için oyunu bir daha oynayabilirsiniz tabii ki ama oyunun yapısı aşırı çizgisel olduğu için bunu yapacağınızı pek sanmıyor. Ayrıca bölümlerde eski el atarisi oyunlarını da bulabiliyorsunuz ve bunları oyunun menüsünden oynayabiliyorsunuz ama hepsi de bana göre çok sıkıcı. Oyunda herhangi bir çok oyunculu bir mod da bulunmuyor, bunu da belirtmek istiyorum.