Türk Kimliğinin Ortaya Çıkışı ve İlk Türkler !

MamiiTHT

Yeni üye
21 Nis 2019
14
0
26
ARTVİN
1354379807_buyuk.jpg


Türk’lük kavramının ortaya çıkışı bugün Türk olarak tanımladığımız toplumların tarih sahnesine çıkması ile neredeyse yaşıttır. Bunun yanında “Türk” ifadesinin nasıl ve ne zaman kullanılmaya başlandığı ile ilgili yoğun bir handikap ve bilgi kirliliği mevcuttur. Araştırılması ve bu araştırmaların arkeolojik çalışmalarla teyit edilmesi çok zor olan Asya tarihi maalesef kimi tarihçilerin keyfe keder yorumlarlarıyla ciddiyetsiz bir hal almış durumdadır. Günümüzde yapılan detaylı araştırmalarda ve Türk’lerin ilişkide bulunduğu toplumların tarihlerinde kendi Tarihimizin izlerine rahatlıkla ulaşabiliyoruz.​

Türk toplumlarını teşkil eden “Amerind - Beyaz Irk” melezi Ön Türk’ler, tarih sahnesine iki koldan (Aral Gölü ve Tanrı Dağları) çıkmış, bu iki kol 4.000 Yıl önce ÖTÜKEN’de birleşerek yeni bir toplum oluşturmuştu. M.ö. 2.000 li yıllarda ortaya çıkan bu toplum artık Kendisine “Türk” demeye başlamıştır. Zira Aral’dan gelen Ön Türk kolu, buraya göç etmeden önce kendilerine “Türk” demekteydiler. Aral Kolundan gelen Ön Türk’lerin kendilerine Türk demeleri, Tanrı dağlarındaki buluşmadan 1000 yıl önce başlar. Dolayısıyla Türklük kavramının kaynağına ulaşmamız için Kendilerine ilk Türk diyen Aral’lı Ön Türk kolunun üzerinde yoğunlaşmamız gerekecektir.​

Aral’lı Ön Türk’ler tarih sahnesine -8.000’li yıllarda çıkmışlardı. Kuzeyden inen Amerind’ler ile Aral Gölünün yerlileri olan Beyaz Irk mensubu iki toplum burada akrabalık bağı kurarak uzun yıllar yaşamış ve en eski Ön Türk toplumunun temellerini oluşturmuşlardı. Kendilerine henüz “Türk” demeyen bu toplum, binlerce yıl yaşadıkları Aral Gölü, Hazar Denizi ve Doğu Kafkasya bölgelerindeki müstakil yaşantılarını şartların gereği olarak medeni yaşama dönüştürmeye başladılar. Boylar ve Aşiretler halinde yaklaşık 4 Bin yıl yaşayan bu toplumlar yaşamın kaynağı olan sulak bölgeler üzerinden göç hareketlerine giriştiler. Bu göç hareketleriyle birlikte ulaştıkları Mezopotamya’da yeni bir otoriter sistem inşa ettiler. M.ö. 4.000’li yıllarda giriştikleri bu göç hareketi ile Dünya Medeniyetin temellerini atan Sümer Devletler topluluğunun kurucu unsuru oldular.​

Sümerleri tek başına bir ülke yada müstakil bir toplum olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Kuzeyden gelen Ön Türk kolları, bu bölgede Mezopotamya’nın yerli unsurları ile birlikte yaşayarak teşkilatlı bir yönetim düzeni oluşturdular. Bu tarihe kadar Mezopotamya’da bir medeniyet kurulmamıştı ve belli bir toplumun vatanı olarak kabul edilmemekteydi. Daha önce Devlet ve Medeniyet tecrübesi olmayan bu toplumlar bir nevi Birleşmiş Milletler halinde kurallara dayalı, birbirleri ile iyi komşuluk ilişkilerini esas almış bir ortak yönetim biçimi oluşturdular. Tarihçiler, günümüzde bu yönetime “Site Devletleri” adını verirler. Bu yönetim biçiminde her toplum kendi Şehrinde yaşıyor, kendi Kralı tarafından yönetiliyor ve diğer toplumların yönetimlerine karışmıyordu. Bunun yanında tüm Sümer Şehir Devletleri aynı dini inanışlara sahip, aynı dili konuşan, aynı toplumsal kurallar ve birbirine çok benzeyen yaşayış şekilleri ile varlıklarını devam ettirmekteydiler. Bu yönetim biçimi binlerce yıl ayakta durmuş, medeniyetin temeli olan Yazıyı keşfetmiş ve kullanmaya başlamış, toplum olarak güçlendikçe sayıları hızla artmıştır.​

Kuzeyden inen Ön Türk toplulukları da bu Site Devleti içerisinde Kurucu Unsur olarak yer almış ve varlıklarını Sümer Medeniyeti içerisinde devam ettirmişlerdir. Bu toplumun kendisine TÜRK demesi de, Sümer Site Devletlerine katılmasından birkaç yüz yıl sonra gerçekleşir. Zira Sümerlerin son dönemlerinde TÜRKİ adlı bir Şehir Devletinin var olduğu ortaya çıkmıştır. Sümer Devletini yıkan Akadların (Arapların Ataları) Kralı Naramsin, Sümer Devletlerine açtığı savaşta mücadele ettiği Şehir Devletlerinin ve Krallarının isimlerini yazıya dökerek kayıt altına almıştı. Bu kayıtlarda TÜRKİ adlı bir Şehir devleti olduğu, Kralının adının İL-şu Nail olduğu belirtilir. Hem ülkenin isminin TÜRKİ olması, hemde Kralın unvanının Türkçe olması bu şehir devletinin ilk TÜRK devleti olduğunu ortaya çıkartmaktadır.​

Nuh Tufanına ait bilgiler hem kulaktan kulağa yayılan ve masallaştırılan efsanelerde, hem Tarih araştırmacılarının elde ettiği muhtelif tespitlerde, hem Tevrat ve İncil’de, hem de Kur-an’ı Kerim’de geçmektedir. Bu kaynaklardan elde edilen bilgiler Hz. Nuh’un oğullarından yeni nesiller türediğini belirtiyor. Burada “Türemek” kavramı muhtemeldir ki hem kendi soyunu devam ettirmek hem de toplumların liderliğini üslenmek olarak edebi bir dille ifade edilmiş. Zira Tufandan önce varolan kavimlerin birçoğu Tufandan sonrada varlıklarını devam ettirmiştir. Arap tarihçi ve yazar Said bin El-Müseyyeb Nuh’un Ham, Sam ve Yafes adında üç oğlunun olduğunu ve bu oğullarının soylarından kavimler meydana geldiğini belirtir. Bunun yanında Nuh’un oğullarının soyundan gelenlerin isimleri de bu araştırmalarda ulaşılan önemli bilgilerdendir. Bu bilgiler bize hem Türk toplumunun hem de komşusu olan diğer toplumların nasıl kimliklerini kazandıklarına dair önemli ipuçları verecektir.​

Gılgamış Destanı, Hatti Kayıtları, Sümer Yazıtları, Tevrat, İncil ve Kur-an’ı Kerim’de elde edilen bilgiler ışığında ortaya çıkan bilgiler, Hz. Nuh’un çocuklarının ve çocuklarından olan çocuklarının (Torunlarının) isimlerini şu şekilde tespit etmiştir ;​

Hz. Nuh’un oğulları Ham, Sam ve Yafes.

Ham’ın Oğulları ; Kuş, Mizraim, Put, Kenan.

Sam’ın Oğulları ; Elam, Asşur, Arpaçşad, Lud ve Aram.

Yafes’in Oğulları ; Türk, Gomer, Mogog, Madai, Javan, Tubal, Meşeç, Tiras.​

Hz. Nuh’un çocuk ve torunlarının isimleri mutlaka tanıdık gelecektir. Zira Türk kavmine olduğu gibi pek çok kavme isim babalığı yapan bu isimler, hem dünya medeniyetini yeniden inşa etmiş, hem temel kültürleri oluşturmuş hem de Dünyanın demografik temellerini atmıştır. Bu isimlerden en tanıdık gelenleri Elam’ın başına geçtiği kavim Elamlılar olarak anılmış, Asşur’un başına geçtiği kavim Asurlular olarak anılmış, Aram’ın başına geçtiği kavim Aramiler olarak anılmış, Arpaçşad’ın başına geçtiği kavim Araplar olarak anılmış, Türk’ün başına geçtiği kavimde Türkler olarak günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir.

Aslında bu bilgi yakın zamanda ortaya çıkmamıştır. Binlerce yıldır bilinen, Bozkır Türk’lerince efsane olarak babadan oğula anlatılan bir mitdir ve Selçuklu döneminde Anadolu ya giren Türkler içerisinde bile anlatıla gelmiştir. Öyle ki Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Atatürk tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu da bu bilgiyi Halk dilinden kaleme almış ve gerçekliği üzerinde araştırmalar yaparak itibar etmiştir. Bu bulgular ışığında Atatürk de Türk’lerin kökenini Nuh’un torunu Türk’e dayandırmıştır. Bunun yanında ilginçtir ki Bozkır efsanelerinde söz edilen unsurlara Arap efsanelerinde de rastlanmaktadır. Birbirleriyle ilk teması M.s. 8. Yüzyılda gerçekleşen Türkler ve Araplar, aynı efsaneyi bu ilk temastan yüzlerce yıl önce yazıya dökmüştü. Elbette literatür tarihçileri bu bilgiye efsane ve masal olarak bakmış, itibar etmeyerek ciddiye almamıştır. Oysaki yakın zamanda ortaya çıkartılan Sümer yazıtları, Hatti yazıtları, Gılgamış destanı, Arap tarihçilerinin araştırmaları, Etimolojik ve Arkeolojik bulgular her halükarda bu tezi desteklemekte ve gerçekliğini ortaya çıkartmaktadır.

Artık bugün, tarafgir nitelikleri açıkça ortaya çıkmış, yanlı tezleri birer birer çürütülmüş batılı politik tarihçilerin literatüre geçirdiği kusurlu ve yanıltıcı bilgilere itibar etmek yerine tarihsel bulguların ve kesinlik kazanmış delillerin bizi ulaştırdığı mantıkla ortaya çıkan ve bizzat Halkın Tarihiyle teyitlenen bu bilgiye itibar etmeli ve sahip çıkmalıyız.​
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.