Türkçeleşme Harekatı Kulübü

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
H HARFİ İLE BAŞLAYAN KELİMELERİN TÜRKÇESİ VARKEN...

haber : duyum, duyut
haberleşme : iletişim
halaskâr : kurtarıcı
halbuki : oysa
hâkim : yargıç; egemen
hakîm : bilge
hâlâ : şimdiye dek
hacir : kısıt
hacim : oylum
haciz : elkoyma
hafıza : bellek
halef : ardıl, yerine geçen
halüsinasyon : varsanı, sanrı
hami : gözeten
handikap : engel
hanedan : soy
harekât : eylemce
hareket : devinim
harf : yazaç, imce
harika : olağanüstü
hars : ekin
haset : kıskançlık
hassas : duyarlı
hastalık : sayrılık
haşmet : görkem
hata : yanlış, yanılgı
hatıra : anı, andaç
hatırlama : anımsama
hatırşinas : gönül alıcı, saygılı
hatip : söylevci
hatta : üstelik, bile, dahası, öyle ki
havale etmek : göçermek
havali : yöre, çevre
havsala : kavrama yetisi
hayâsız : yüzsüz, utanmaz
hayal : düş, sanı
hayali : imgesel, düşsel
hayat : yaşam, dirim
hayati : yaşamsal
hayıflanma : acınma, yerinme
hayran : tutkun
hayret : şaşkı
hazan : güz
hazım : sindirme
hazin : dokunaklı, acıklı
hazine : gömü
hece : seslem
hedef : erek, amaç
hekim : sağın
hem de : üstelik
hemcins : türdeş
hemen : duraksamadan
hemfikir : oydaş, düşündeş
hemşehri : ildeş
hemzemin : düzeydeş
hentbol : eltopu
henüz : ancak, şimdiye dek
herze : boşsöz
heterojen : ayrışık
heves : özenti
heyelan : toprak kayması, göçü
heykel : yontu
hezeyan : saçmasapan
hezimet : bozgun
hırs : doymazlık
hiciv : yergi, taşlama
hidrografi : subilgisi
hidroloji : subilimi
hijyenik : sağlıksal
hikâye : öykü
hile : aldatı
himaye: gözetim
hipotez : varsayım
hisse : pay
hissedar : paydaş, bölüşümcü
hissi : duygusal
hissi kablel vuku : önsezi
histoloji : dokubilim
hitap : seslenme
hiyerarşi : sıralanım, sıradüzen
hiyeroglif : resimyazı
hizip : bölek
hobi : düşkü
homojen : bağdaşık, türdeş
hoparlör : sesyayar
hukşat : çengel atış
hukuk : tüze
hulasa : kısaca, özetle
hulusi kalp : içtenlik
hummalı : yoğun
hunhar : kan dökücü
hurafe : boşinan
huy : alışkı
huzur : erinç, dirlik
hücre : göze
hükmi şahıs : tüzelkişi
hümanist : insancıl
hüner : beceri
hür : özgür
hüsran : düşyıkımı
hüzün : üzgü
 

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
I HARFİ İLE BAŞLAYAN KELİMELERİN TÜRKÇESİ VARKEN...

ırk : anasoy
ırkıyat : budunbilim
ırkçılık : soyculuk
iskonto : indirim
ıslah : düzeltme
ıslahat : düzeltmeler
ıslahevi : eğitme yurdu
ısrar : üsteleme
ıtır : güzel koku
 

CuLLeN_s

Katılımcı Üye
24 Şub 2014
885
3
BURSA
dostum benide al gruba elimden geldiğince destek olacağım, şu türkçeleşme çalışmaları hep dikkatimi çeker gerçekten gerekli çünkü.
 

Altıok

Kıdemli Üye
31 Mar 2013
2,236
2
Biraz olayı tiye alalım :)

11162328_1098297203519745_6112816451512373976_n.jpg
 

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
İ HARFİ İLE BAŞLAYAN KELİMELERİN TÜRKÇESİ VARKEN...

iade : geri gönderme
ibadet / ayin : tapınma, tapım
ibare : sözce, deyiş
ibra : aklanma
ibret : öğrenek
icat : buluş, türeti
icmal : genel toplam
icra : edim
içtima : toplanma, kavuşum
idame : sürdürme
idareyi maslahat : geçiştirme
iddia : sav
iddianame : savca
ide : düşünü
idefiks : saplantı
identik : özdeş
ideoloji : öğreti, düşüngü
idman : alıştırma
idol : tapınca
idrak : algılama, alımlama
ifade : anlatım, anlatış, söylem
iflas : tükenme , batkı
iftihar : övünç, kıvanç
iftira : kara çalma
ihale : eksiltme
ihata : kavrama, kuşatma
ihbarname : bildirim
ihlal : çiğnem
ihmal : savsaklama
ihracat : dışsatım
ihsas : sezdirme
ihtar : uyarı
ihtilaf : anlaşmazlık
ihtimal : olasılık
ihtiram : saygı
ihtiras : tutku
ihtiraslı : gözüdoymaz
ihtiva : içerme
ihtiyaç : gereksinim
ikametgâh : yerleşim yeri
ikametgâh ilmühaberi : oturma
belgesi
ikaz : uyarı
ikna : inandırma
ikon : simge
ikraz : borç
iktibas : aşırtı, alıntı
iktisap : edinim
iktisat : tutumbilim
ilahiyat : tanrıbilim
ilam : yargı bildirisi
ilan : duyuru
ilelebet : sürgit
ilham : esin, esinlenme
ilkbahar : ilkyaz
illegal : yasadışı
illüzyon : yanılsama
illüzyonist : gözbağcı
ilmühaber : durum belgesi
iltica : sığınma
iltimas : kayırma
im : işaret
ima : anıştırma, dokundurma
imaj : imge
imalı : üstü örtülü
imkân : olanak
imla : yazım
imtihan : sınav
imtina : kaçınma
imtiyaz : ayrıcalık
import : dışalım
inat : direnim
inatçı : direngen
indeks : dizin
individüalist : bireyci
inisiyatif : öngüdü, üstünlük, öncelik
inkâr : yadsıma, yoksama
inkılap : devrim
insicam : bağdaşık, tutarlık
insiyak : içgüdü
insiyaki : istemdışı, içgüdüsel
insiyatif : öncecilik, üstünlük
integral : tümlev
internet : bilgisunar
interaktif : etkileşimsel
intiba : izlenim
intibak : uyum, uyum sağlama
intihal : aşıntı, aşırma
intihap : seçim, seçme
intihar : özkıyım
intikal : kavrama
intikam : öç
inziva : yalnızlık
ipotek : tutu
iptidai : ilkel
irade : istenç
irfan : bilme, uzsezi
ironi : alaysama, alaysılama
irrasyonel : usdışı
irsaliye : gönderme belgesi
irsi : kalıtsal
irsiyet : soyaçekim, kalıtım
irtibat : bağlantı
irtica : gericilik
irticalen : doğaçtan
irtifa : yükselti
irtisam : izdüşüm
isabet : yerindelik
iskonto : indirim
ispat : tanıt, tanıtlama
israf : savurganlık
istatistik : sayılama, sayımsal
istiap : sığdırma, dolunca
istidat : yetenek
istif : düzgün yığın
istifa : çekilme
istihdam : işlendirme
istihsal : üretim
istikbal : gelecek
istiklal : bağımsızlık
istikrar : sürerge, durulma
istirdat : geri alma
istismar : sömürme
istisna : ayrınca
istisnai : ayrıksı, kuraldışı
istişare : danışma
işaret : im, imlem, iz, belirti
işkence : kıyınç, yıldırı
itaatsiz : sözdinlemez
itfaiye : söndürücü
ithaf : sunu
ithalat : dışalım
itham : suçlama
itibar : saygınlık
itidal : soğukkanlılık
itikat / iman : inanç
itilaf : uyuşmazlık
itina / ihtimam : özen
itiraz : karşıdurma
itiraz-ı kayt : çekince
ittifak : bağlaşma
ivecen : aceleci
izafi : bağıl, göreli, görece
izaleişüyu : ortaklığı bozma
izdiham : insan yığılması
izobar : eşbası
izohips : eşyükselti
izolasyon : yalıtım
izolebant : yalıtım sargısı
izoterm : eşsıcak
izzetinefis : özsaygı, onur
 

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
20008'den BİR HABER - Keşke bütün şarkılar böyle olsa.-

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Türkiye’nin "Tarkan" analizi sürüyor: TDK’dan övgü aldı, Nükleer Karşıtlığına soyundu…Ama radyocuları da ikiye böldü!


0A8E22BD42F92843ABE59548r.jpg


Her albümü olay olan ve merakla beklenen Megastar Tarkan’ın değişim anlamına gelen ”****morfoz” ismini verdiği yeni albümü, çıkmasıyla birlikte tartışmaları da beraberinde getirdi. Kimilerine göre bol atasözlü, kimilerine göre ilk kez politik sözlere verdiği elektronik alt yapılı albümü, henüz müzik piyasını alt üst edecek bir patlamaya neden olmadı. Radyo DJ’leri ve müzik direktörleri ise farklı görüşlere sahip. Kimi radyocu, albümde pek fazla yenilik bulamadığını söylerken, çoğunluk Tarkan’ın ”Benim şarkılarım çay gibidir, demlendikçe tat verir” açıklamasını destekleyen ”Tarkan’ın şarkılarına dinledikçe alışılıyor” yorumunda birleşti.

TDK’dan övgü dolu teşekkür mektubu aldı, Doğa Derneği’nin yeni yüzü oldu. Ama dinleyiciye yaranamadı. İşte son albümüne gelen olumlu/olumsuz eleştirilerden bir derleme >>>

TDK’dan övgü

Tarkan’a, yeni albümü “****morfoz”da atasözü ve deyimlere yer vermesi nedeniyle, Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Haluk Akalın, övgü yağdırdı. Akalın, “Tarkan’ın yeni şarkılarında atasözlerimize ve deyimlerimize yer vermesi, söz varlığımızın bu zenginliklerinin yaşatılmasına ve genç kuşaklara aktarılmasına katkıda bulunacaktır. Örneğin ’Dilli Düdük’ şarkısında 15, ’Hop Hop’ şarkısında 11, ’Dedikodu’ şarkısında ise 6 atasözü ve deyim kullanmış Tarkan. Üstelik bunlar içinde ’Al elmaya taş atan çok olur’, ’Dışı eli yakar içi beni’ gibi genç kuşakların çok az kullandığı atasözleri de var. Tarkan, bu atasözlerini ve deyimleri ustaca kullanmış” dedi.

Nükleer karşıtı bir megastar!

Doğa Derneği’nin yeni yüzü olan ve üç yıl derneğe gönüllü hizmet edecek olan Tarkan sıkı çevreci çıktı! Megastar, 1993’te de nükleer santral karşıtlarına destek olup konser vermiş ve gelirini bağışlamış…

****morfoz’ albümü ile günlerdir gündemden düşmeyen Tarkan şimdi de Doğa Derneği ile beraber çalışarak çevrenin korunmasına yardımcı olacak.KONSER VERMİŞTİ Boz ayılardan telli turnalara, Silifke Kirpifaresi’nden Toros Kurbağası’na kadar birçok soyu tükenmekte olan hayvan ve bitki türünü korumak için mücadele eden derneğin yeni yüzü olan Tarkan, bundan yıllar önce de ‘nükleer’ karşıtlarına destek olmuştu. Tarkan; Mersin Akkuyu’da kurulması düşünülen nükleer santrale karşı mücadele eden çevrecilere destek olmak amacıyla, 9 Ekim 1993 tarihinde Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda bir konser vermişti. Konserin gelirini nükleer karşıtlarına bağışlayan Tarkan, bu hareketiyle çevrecilerin gönlünde taht kurmuştu. Tarkan konserinden elde edilen gelir, 12-15 Ekim 1993 tarihinde Ankara Altınpark’ta düzenlenen ‘Türk Rock Müzik Sanatçıları Atom Santraline Karşı’ adlı konserin masraflarına harcandı. ‘Nükleer Enerji Sonun Başlangıcı’ yazılı tişörtüyle de kameralara poz veren Tarkan, tam 15 yıl sonra yine nükleer karşıtı fotoğraflarla ortaya çıktı. Tarkan yeni albümünün tanıtımını çevrecilerin nükleer santral yerine kurulmasını tercih ettikleri rüzgar türbinlerinin önünde gerçekleştirdi.

“Tarkan Doğa Derneği’nin yeni yüzü olacak” diyen Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken, bu birlikteliğin uzun soluklu olacağını söylüyor. Bu ayın sonunda Tarkan ile birlikte bir basın açıklaması yapacak olan Doğa Derneği, bir yıllık detaylı bir plan hazırladıklarını ve misyonlarının üç yıllık bir birliktelik olduğunu belirtiyor.



Ve işte radyocuların görüşleri…

Pınar İnanç (Best FM Müzik Direktörü):

Tarkan’ın şarkılarıyla alakalı olarak dinleyicilerde derin bir sessizlik var.
Yorum istiyoruz ama yorum da gelmiyor. Çok enterasan bir durum. Diğer albümlerle
ilgili mesela Emre Aydın için şarkısını dinledikten sonra hem SMS hem de e –
posta’larla bayağı bir yorum geliyordu ama bu kez olmadı. Albümü dinlediğimizde,
****morfoz yani bir değişimden bahsediyor. Ancak bir değişim göremedik,
yakalayamadık.Justin Timberlake, Eminem, Fifty Cent havası var. Çok çok da bir
değişim olmamış bence… Tarkan sonuçta şarkı sözlerinde atasözleriyle,
bildiğimiz bir müziği birleştirmeye çalışmış. Ama şu an iyi ibir reaksiyon
aldığı söylenemez. ‘Vay Anam Vay’, çok kötü bir şarkı değil ama beklentiyi tam
anlamıyla karşılayamadı. Beklentiyi yukarıya taşımakla alâkalı bir durum bu. Ne
kadar beklentiyi şişirirseniz, hatayı, kusurları o kadar görüyorsunuz. Bir de
Tarkan’ın kısmetsizliği de sözkonusu. Yaptığı her işte olduğu gibi yine
eleştirilecek. Tarkan için slow şarkılar önemlidir. ‘İstanbul Ağlıyor’, ‘Pare
Pare’ şarkıları var ama bunlar çok vuran, çarpıcı şarkılar değil. ‘Mesela Gitti
Gideli’, ‘İkimizin Yerine’ gibinin yerini tutacak şarkılar değil. Belki
dinledikçe sevilecek. Biz Tarkan’ın radyomuzda döndürüyoruz ama çok talep
geldiği için değil Tarkan olduğu için.

Michael Kuyucu (Radyo Mega Müzik Direktörü) :

‘Keşke en kötü albümümüz böyle olsa’”Dinleyicilerden nötr üstü tepki geliyor.
Yazıldığı, çizildiği, konuşulduğu gibi negatif tepki gelmedi. İstanbul Ağlıyor,
Vay Anam Vay şarkıları beğenildi. Kendi şahsi fikim de, Tarkan’ın beste
seçiminde başarılı olduğu yönünde… Çok fazla elktronik sound yaptığını iddia
ediyor ama bir Hande Yener kadar bence bu konuda uçmadı. Sanırım bunun nedeni de daha ticari olmaktı. Tarkan’a yönelik negatif eleştirileri de seviyesiz
buluyorum. Yaptığı işlere tu kaka gibi bakılmasına karşıyım. O kadar kötü albüm
yapanlar var ki, onların içinde Tarkan gibi istisnai iyi albüm yapan, kendini
kanıtlayan bir sanatçının bu kadar eleştirilmesine karşıyım. Bir anti –
Tarkan’cılık durumu var. Tarkan öldü, bitiyor durumu yok bence. Keşke en kötü
albümümüz böyle olsa.’

Nil Arslan (Power Türk Yayın Sorumlusu)

‘Tepkiler gayet güzel’”Aslında Power Türk olarak böyle konularla yorum yapmayı
pek fazla istemiyoruz ama elbette ki Tarkan’ın albümü çok başarılı. Biz albümü
çok beğendik. Şu aralar en çok ‘Vay Anam Vay’ parçasını çalıyoruz. Tepkiler de
gayet güzel”

Füsun Alkan (Süper FM Müzik Direktörü):

Tarkan, albümünün adı gibi bir değişim geçirmiş, günümüz trendi olan elektronik müziği Tarkanca kullandığı görülüyor. Tarkan şarkıları dinlendikçe alışılabilen şarkılar formatında olduğu için şu an sadece iki şarkıyı beğendim; ‘Vay Anam Vay’, ‘İstanbul Ağlıyor’. Sözler deyimler sözlüğünden olunca cümleler de birbirine bağlantılı olmamış. Keşke sözleri de alt yapısı kadar zengin olsaydı. Süper FM dinleyicileri Tarkan’ın yeni sound’una alışmaya çalışıyor.Tarkan ne yapsa yakışır diyenler de var çok ağır eleştirenler de, en çok sözlere takılmış durumdalar özellikle ”dedikodu” şarkısını paparazzi programlarında kullanmak için mi yaptığını soruyorlar.”

Hakan Demir (Radyo Viva):

‘Dinleyiciden hiç istek almadık’”Dinleyicilerden ‘Tarkan’ın şu şarkısını
istiyoruz, bu şarkısını istiyoruz’ gibi bir reaksiyon gelmedi. Hiç kimse
Tarkan’la ilgili bir istekte bulunmadı. Ben bunu Tarkan’ın alışılmışın üstünde,
zamanla anlaşılabilecek bir albüm yapmasına bağlıyorum. Türk dinleyicisi
Tarkan’dan daha başka bir albüm bekliyordu. Birazcık galiba Tarkan kendi
istediğini yaptı, dinleyiciyi çok dikkate almadı. Yapmak istediğini yaptığı için
anlaşılması zor bir albüm. Sözler birbirine kafiyeli olsun diye yazılmış gibi…
On şarkının onu da, slow şarkılar hariç birbirine benziyormuş gibi… Belki
bunun nedeni de tek bir aranjörle çalışmasından kaynaklanıyor olabilir. Ben
bir-iki şarkısını beğendim, ‘Aman Allah’ım Tarkan muhteşem şeyler yapmış’
diyemiyorum. Belki diğerleri de dinledikçe kulağımız alışacağı için
sevilebilir.”

Serkan Balbal (Radio Time – dJ):

‘İstekler gün geçtikçe artıyor’”Yavaş yavaş dinleyici alışıyor, gün geçtiçe
istekler artıyor. Bu da dinleyicinin ısındığını gösteriyor bize… Tarkan’a
eskiden gelen bir dinleyici güveni var zaten ve her halükarda albümünü alıp
kendisine destek veriyorlar. Bu ülkede Sezen Aksu ve Tarkan’a ayrı bir ilgi ve
önem var. Dinlediğin anda çok soğuk gelse de, dinledikçe şarkılara alışıyorsun.
Özellikle ‘İstanbul Ağlıyor’ ve ‘Gün Gibi’ ilerleyen günlerde bence daha çok ön
palana çıkacak. Sound olarak İngilizce albümle aynı saund’a yakın. Bence sadece
sözler Türkçe. Okuması da daha profesyonel olmuş ve sesiyle daha iyi oynar hale
gelmiş. Tarkan bence albüm öncesi fazla Lost izlemiş ve bu albüme yansımış.
Koldaki künye Tarkan’a biraz maço kalmış. Albüm değil, yeni imaj Tarkan’a bence
biraz yetersiz kalmış. Albüme yeni yeni alışılıyor bence. Tarkan zoru seven bir
isim, biraz yetersiz, ilgisi düşük bir albüm olduğu düşünülse de, önümüzdeki
aylarda albümden en az beş şarkıyı zirveye taşır.

Esin Özcan (Pal FM Müzik Direktörü):

‘Sindirildikçe sevilen bir albüm’”Biz albümü beğendik. İlk dinleyişte önceki
albümleri düşünerek ‘Nasıl yani’ dedim tabii ki ama ikinci üçüncü de daha da
severek dinledim. Biraz sindirilecek sevilen bir albüm. Dinleyicilerden de, iki
yıl bekledikten sonra Tarkan’ın ortalama bir albüm yaptığını ancak ikinci,
üçüncü dinleyişlerinde gitgide beğenilerinin arttığı yönünde yorumlar geliyor.
En çok ‘İstanbul Ağlıyor’ ve ‘Dedikodu’ şarkılarına istek geliyor.”

Eleştirmenler de beğenmedi!

Hürriyet yazarı Tolga Akyıldız, konuyu köşesine taşıdı:

Uzun bir aradan sonra bir yılbaşı gecesini, eski tabirle “pijama, terlik,
televizyon” formatında geçirdim. Saat 20.30’dan itibaren neredeyse tüm
kanalların yılbaşı programlarını oradan oraya zıplamak suretiyle izleme fırsatım
oldu.Tarkan’ın yeni albümü ****morfoz’un yayınlanmasıyla birlikte, yılbaşı
gecesi için TRT ile yaptığı özel anlaşma ve aldığı para konuşuldu uzun bir süre.
Kaç para aldıysa almıştır, helal-i hoş olsun, ben işin o kısmıyla
ilgilenmiyorum. Ancak yılbaşı gecesi, Tarkan gibi büyük bir pop star’ın bile,
hem de hiç öyle davranmamasını gerektiren, kariyeri açısından kritik bir
dönemde, ne denli özensiz davranabildiğini görüp üzüldüm. TRT’nin hemen tüm
kanallarında, bir süredir bir senkron problemi (sesle görüntü oturmuyor) var. Bu
tamamen teknik bir problem ve bu problemi yılbaşı gecesi yayınlanan Tarkan
konserinde dahi çözememiş olmaları hakkında söyleyecek bir laf bulamıyorum. E,
Tarkan ne yapsın diyeceksiniz. Doğru, bu Tarkan’ın elinde olan bir durum değil.
Peki bu kadar konuşulan bu konserin, hem de Tarkan’ın belki de kariyerinin dönüm
noktası olacağına inandığımız “****morfoz” albümünün promosyon dönemine denk
gelen bu konserin play back olmasına ne diyorsunuz? Koskoca Tarkan; “Hayır
kardeşim, ben play back söylemem, ayıptır” diyememiş midir? Diyememiş olduğunu
sanmıyorum, peki bunu önemsemeyecek kadar özensiz davranmayı nasıl göze
almıştır?Tarkan, akıllı bir adam. Ancak kariyeri açısından ne denli tehlikeli
bir eşikte olduğunun sanıyorum farkında değil. Tarkan kadar büyük bir star’ın
kariyeri söz konusu olduğunda, ****morfozun aslında iş yapış biçimiyle ilgili
olduğu ve sound olarak çok daha cesur davranması gerektiği de bir gerçek. TRT,
Tarkan sayesinde iyi reyting almış, tebrik ederim. Ama Tarkan’ın konuya bambaşka
bir açıdan bakma zamanı geldi de geçiyor bile, sadece kendi iyiliği için.Gelelim
ATV’deki konsere. ATV bir geçiş döneminde malumunuz. Yeni patron, Ali Kırca’nın
transferi… Kenan Doğulu’nun lokomotifi olduğu konser yayınında Hepsi ve Burak
Kut da vardı. Kenan, tam bir sahne adamıdır biliyorsunuz. Sahnede çok başarılı
olduğu ve geçtiğimiz yıla damgasını vuran bir albüm yaptığı da su ***ürmez
gerçekler. Yayın canlı, konserler Ozan Doğulu yönetimindeki çok iyi bir
orkestrayla cayır cayır. Peki, sorun nerede? Tamamına yakınını seyrettim; Kenan,
Burak ve Hepsi’nin performansları, yayın kalitesi açısından bir sorun yoktu
asla. Ancak, ATV’nin yılbaşı programı bir konseri canlı yayınlamanın ötesine
geçemedi.Diğer kanallardaki alaturka konserlerin, dansözlerin, şunun bunun
reyting almasında şaşılacak bir şey yok. Sadece Tarkan ve Kenan Doğulu’ya bel
bağlayan iki farklı yayın akışı üzerine iki çift laf etmeyi borç bildim. (TOLGA
AKYILDIZ / HÜRRİYET)

Müzik eleştirmeni Naim Dilmener de, Radikal’deki köşesinde bu hafta ****morfoz’u değerlendirdi:

90’lı (ve elbette 2000’li) yılların en baba star’ı Tarkan’ın, (hem
dostu, hem düşmanı tarafından) merakla beklenen albümü nihayet çıktı:
”****morfoz”. Şarkılardan evvel fotoğraflar ulaştırılmıştı basına. Eh,
bilinmeyen-beklenmeyen şey değildi; Tarkan ya da benzerleri, böyle dönemlerde,
yani yeni bir albüm çıkardıklarında ”imaj”larının üstüne gider, oynar da
oynar, değiştirirler de değiştirirlerdi. Tarkan’ın böyle yapması, bu nedenle
sürpriz olmayacaktı. Ama yine de sürpriz oldu; Tarkan şaşırttı bizi. Her zaman
yaka-bağır açık olan, fır-fır dönerken havalı havalı havalanan beyaz gömleğin bu
sefer bütün düğmeleri (boğaza kadar hem de) iliklenmiş, bir de ince bir kravatla
taçlandırılmıştı. Bir de bir takım elbise; gri bir takım elbise çekilmişti.
Askılı ekose pantolonlar, fırfırlı gömlekler ile başlatılıp, bir ara Michael
Jackson’un civarından geçirilmesi de ihmal edilmemiş bir ”imaj inşaatı”na,
mahalle kahvelerinin herhangi birinde son verilmişti işte. ”Okey’e dördüncü
lazım,” demişti belki birileri ve Tarkan da heveslenip, ”Ben varım,” diye
cevaplamıştı. Masaya oturmadan önce de, ”faça”yı ortamın şartlarına
uydurmuştu. Ah; hele o gümüş künye! Bunları yapan-imal eden kalmadı; özel
yaptırmış olmalılar, değil mi? Hayırlısı diyelim, bu ”kare”nin bu ”faça” ile
”çift joker” beklememesi gerektiğini ekleyelim ve geçelim şarkılara. Albümün
şarkı sayısı minimumda; 10 şarkılık bir ”****morfoz” bu. Extra’sı yok, bonus’u
yok, remix’i yok. Ki, albüm satmanın, satabilmenin aslanın ağzında olduğu böyle
bir çağda; ne demek bonus ve remix, ya da versiyon; ilaveten ikinci bir diskin
bile olması gerekiyor artık. Tarkan ve ekibi ve de firması Hitt, hiç oralardan
gelmemiş. Cimrilik mi? Değil. Galiba daha temel bir açmaz. Ya da daha önemli bir
sıkıntı. Yazamama-yaratamama sıkıntısı. Geçen yıl yayınlanan Mustafa Sandal
albümü ”Devamı Var”da da aynı problem vardı. Galiba ”ilham”, 90’ın
gençlerinin civarından yeterince geç(e)miyor. Ya da, yeterince ”genç” değiller
artık. Tabii yaş almak, yaşlanmak, ille de ilham eksikliğine sebep olan bir şey
değildir ama galiba Özal Kuşağı gençlerinde bu böyle oluyor, böyle tezahür
ediyor. Ama ”****morfoz”, geçirildiği-becerildiği kadarıyla da iyi gözükmüyor.
Albümün, hem de hemen açılış şarkısıyla birlikte verdiği tat, (tabir, caiz
bulunmayacak olsa da, ne yazık ki durum tam da bu) ”kabak tadı”. ”Vay Anam
Vay”ın dizelerindeki kafiyeler, Sezen Aksu’nun, o 90’lı yılların ortasındaki
”Her şeyin başı sonu KAFİYE!” çağında yazılmışlara-uydurulmuşlara bile rahmet
okutacak bir seviyede. Başlangıç böyle. Gerisi de aynen böyle. Tekrar da tekrar,
aynı da aynı. Şarkıların bir kısmı çok sık olarak ”Kuzu Kuzu”ya düşürüyor
yolunu. Tarkan bu; kimden isterse şarkı alabilirdi büyük ihtimalle. Herkes ona
şarkı vermeyi, bir tür ”prestij” olarak kabul ediyor. O zaman sorun ne? Neden
albümde bir Aksu ya da Öncel (ya da ikisinin birden) şarkısı yok da, onların
yerine, onların taklidi şarkılar var? Nedeni şu olsa gerek. Herkes gibi, Tarkan
da işin kaymağını tek başına yemek istedi. ”Ben Tarkan’ım,” dedi muhtemelen,
”kaç yıl aradan sonra yapacağım bir Türkçe albümün gelirini, neden onunla
bununla paylaşayım?” Ama yok. 90’ların süper star’larından Tarkan ile 90’ların
harika müzisyenlerinden Ozan Çolakoğlu’nun yapmaya çalıştığı şey ”****morfoz”
ol(a)mamış. ”Azıcık alttan, azıcık üstten” bir ”Çakkıdı” olmuş ola ola; ya
da ”Çakkıdı”ya bayılmış o büyük çoğunluğun dizlerine, dilediklerince
kapanılmış.Böyle bir sound’un, böyle şarkıların ne Tarkan’a, ne de Çolakoğlu’na
faydası var. Ne de bize. Ama ”Biz” dediğimiz de, ”tuzu kuru bir güruh”uzdur
sonuçta, en azından bu konuda. ”Tarkan’ın son albümü olmamış ya,” der geçeriz;
başka şarkılara, başka şarkcılara atlar, önümüzdeki maça bakarız. Ama Tarkan
için durum bu kadar rahat değildi. Hele hele o İngilizce albüm sonrası iyice
riskliydi. Ve görüldüğü kadarıyla risk büyüdü; atlatılamayacak kadar büyüdü. Çok
seviyorduk çok, tam kalbimize fırlatmıştı ok, ama artık sanki YOK; ya da olmak
üzere. NAİM DİLMENER (RADİKAL)

***

Olcay Tanberken ****morfoz’u Haber90.com’da değerlendirdi.

KRAL ÇIPLAK
“Rock söyleyecek, R&B yapacak, yepyeni bir Tarkan var
karşımızda” gibi satırlar çok değil birkaç aya kadar gazete ve dergilerin müzik
haberlerinde rastladığımız satırlardı. TRT’nin yılbaşı özel programı için önce 1
milyon, daha sonra 750 bin YTL olarak ‘adı konulan’ ücreti konuşuldu,
tartışıldı. Nasıl olur da cebimizden çıkan vergilerin bir kısmının gittiği ve
çalışanlarının bile maaşlarını zor ödeyen devletin televizyonu, bir sanatçıya
topu topu 6 şarkı için bu kadar yüksek meblağ ödeyebilirdi? Tartışmalar geride
kaldı. Tarkan 2008 yılbaşında, yeni albümü ****morfoz’la
karşımızdaydı. Bugün gördük ki, pekala reytingler o kadar da iyi değil.
Tarkan’ı bilemeyiz ama bu yılbaşının TRT’ye pek yaramadığı ortada. Albüme
gelirsek eğer, çıkış parçası “Vay anam vay” ve “Çat Kapı”, hafiften rock ve
elektronik tınılarla bezenmiş altyapılarla dikkat çekerken, geri kalan hemen tüm
şarkılarda fazla bir altyapısal farklılığa ya da değişime rastlanmıyor. Yine
bildiğimiz Tarkanvari, ya da başka bir deyişle Ozan Çolakoğlu şarkıları. İş
böyle olunca da albüm Tarkan albümü değil, Ozan Çolakoğlu albümü oluyor ve evet,
aranjör kendini yenilemiyorsa belki de artık onu değiştirmenin vaktidir diye
düşünüyor insan. Diğer şarkıları hızlıca saymak gerekirse 2 slow dikkat
çekebilir: “İstanbul Ağlıyor” ve “Gün Gibi” . “Dedikodu” ise daha çok Serdar
Ortaç’a ya da Sibel Can’a yakışabilirdi sanırım, bu albümde ne işi var?.
Bunların dışında Tarkan “Dilli Düdük” ve “Bam Teli”ne mutlaka birer klip
çekecektir, yakışır. Tüm albüm içinde en beğendiğim şarkının ise “Hop Hop”
olduğunu belirtmek istiyorum. Düzenlemenin üzerine adamakıllı eğilmiş olunsaydı,
kesinlikle çok daha iyi olabilirdi bu şarkı. Elbette sözler de farklı
yazılmalıydı, bu haliyle öyle söylenildiği gibi hiçbir protest tarafı yok çünkü
(hoş, Tarkan’ın böyle bir misyona soyunması da insanı şaşırtıyor). Ama nakarat
kısmı kesinlikle çok başarılı, ki zaten şarkıyı kurtaran da orası. Peki
Tarkan’ın iniş süreci nasıl başladı? Aslında yeni değil, Kuzu Kuzu single
şarkısı ve Karma albümünden sonra dişe dokunur şarkılarının sayısı hızla düştü.
Karma da zaten baştan sona eli yüzü düzgün, bir konsepti olan son iyi albümüydü
Tarkan’ın. Hatta bence kariyerinin doruk noktasıydı. En iyi şarkılarında Sezen
Aksu ve Nazan Öncel’den beslenen Tarkan, galiba iş kendi şarkılarına ve albümüne
gelince onların izinden gidip benzer söz tekrarlarıyla ve nakarat öbekleri
yazarak kolaya kaçmışa benziyor. Aynı vokal tekniklerini ve ekolarını yine bu
albümde de kullanınca, Tarkanvari müziğin aslında değişime pek de açık olamadığı
ve arz-talep misali, bu toplumun da bunu beğenip dinlediği ve kulaklarının
ısıtılıp ısıtılıp aslında 10 yıl önce bile yazılmış gibi durabilen aynı
şarkıları kabul edebildiğini gösteriyor. Albümdeki sözlerin basitliği ve
aynı laflarla dönüp dolaşıp artık bıkkınlık derecesindeki tekrarı bir süre sonra
gerçekten can sıkıntısına dönüşebiliyor. Bu mudur yani diyorsunuz, Tarkan onca
güzel albümden ve dillere dolanan şarkılardan sonra nasıl da bir arpa boyu yol
alamadığını mı kanıtlamak istiyor bu albümüyle? Üstelik “****morfoz” gibi bir
isim takarak, göremediğimiz hangi değişimi ifade etmeye çalışıyor? Şu bir
gerçek ki Tarkan ne yapsa, ne söylese satacak. Eminim bu albüm de epey bir satış
rakamına ulaşacak. İngilizce albümü “Come Closer”da da benzer eleştiriler
yapılmıştı ki, Tarkan kendini değiştirmekten, başkalaşmaktan korkup kolaya
kaçarak, aynı sözlerle, aynı altyapılarla, aynı düzenlemelerle ve aynı vokal
tekniğiyle gitmeyi sürdürürse, çağa ayak uyduramayacağı için hızla inmeye devam
edecek. Onun gibi önde giden sanatçılar da böyle yaptığı sürece, Türk popu
elbette yerinde kalmaya ve dünyaya açılAmamaya devam edecek, ne yazık ki. OLCAY TANBERKEN (HABER90.COM)

Michael Kuyucu da kendi sitesinde albümü değerlendirenlerden…



Ülkemizde adettendir insanları aşağıya çekmek için özel bir çaba
harcanır , karalama kampanyaları , tartışmalar , çamur atmalar ….. Çıkar
guruplarının aleyhte gerçekleştirdiği özel kampanyalar başlar ve gidebileceği
yere kadar gider..Bunun en somut örneği ise TARKAN ve son albümü “****MORFOZ”
oldu.Kendi tv lerinde yüz bin lerce dolara anchorman çalıştıran , showmen
çalıştıran özel kanalların medyaları T.R.T. ‘nin verdiği iddia edilen paraları
konu eder , magazin programların röportaj vermeyen Tarkan’a kıl olan
magazinciler onu karalamak için fırsat bekler… vs vs vs … İşte böyle bir şey
oldu Tarkan’ın albümünün hiklayesi…Yorumcunun albümü dışında her şeyinin
konuşulduğu bir düzen içinde eleştiri yapmuruna tutuldu Tarkan. İş böyle olunca
tabii ki sonuçlar Tarkan’ın aleyhine gibi görünse de pekde olmadı .. Her yerde o
konuşuldu her yerde onun reklamı yapıldı ve bu eleştirilerin kar edinen ismi her
ne kadar arada bir yıpransa da Tarkan oldu.Tarkan için konuşacak , yazacak söyleyecek çok şey var ama biz albümüne gelelim.Kısaca : On şarkı yorumlamış ve tüm şarkılarını kendisi
hazırlamış yani şarkıların tamamında söz ve müzik TARKAN ! Böylece ne Sezen ne
de Nazan’a ihtiyacım var deyiverdi.Düzenlemelerde fazla uçulmamış , yer yer az
da olsa rock bir tını ama genelde alıştığımız bir Tarkan tınısı var. Ne aşırı
elektronik ne de ucuz bir sound var. Ortalama ve güncel bir sound var , en
önemlisi 10 yıl sonra demode tınıya sahip olmayacak bir sound var burada. Yani
düzenlemeler çok ustaca yapılmış , bugün “Abone” yi dinlerken gülüyoruz ama on
yıl önce “Vaaouuu” diyorduk.On yıl sonra bu Tarkan soundunu yine
dinleyebileceğiz.İmajına gelince Ne yapsın adam Amerika’yı yeniden mi keşfedecek
, ya spor takılırsın ya da klasik yda hiç birini yapmayıp çıplak çıkarsın ! İmaj
neyin eleştirisi anlamadım, Hande uçtu bu onun tirajına yansıdı zirvede olan ve
zirveden aşağıya çekilen bir starın zirvede kalma zorunluluğu altında fazla
uçmasını bekleyemez her halde kimse.

Şarkılara Gelince Tipik Tarkan şarkıları – Vay Anam Vay ::::
Nefesli yorumları ile “Kuzu Kuzu”daki bir Tarkan , yine erotik yine egzotik ve
yine söz öbekleri ile ikilemelerden oluşan şarkı formatı. Dinlendikçe sevilen
bir şarkı.- Dilli Düdük :::: Rock’n Roll tınısını da içine alan Tarkan
zıpırlığına sahip bir şarkı. “Hüp”ü sevenler bunu da sevecekler.- Arada Bir :::
Nakarata gelince uçan bir şarkı , sadece b u şarkıda değil hemen hemen bütün
şarkılarında Tarkan “melodik” olmayı başarıyor.Melodik şarkılar olunca da iş
gidiyor.- İstanbul Ağlıyor :::: Albümün en slow ve en güzel şarkılarından biri.
Özellikle sözleri dikkat çekiyor, oturun dinleyip dinleyip eski sevgilinizi
düşünüp ağlayın. Tipik Tarkan damarlarından. Şimdi Tarkan damarı nasıl oluyor ?
diyeceksiniz . Light , samimi sessiz sakin ve derinden….- Hop Hop :::: Tarkan
bunu seviyor, geleneksel şarkı sözlerinden uzak ikilemeler , söz öbekleri ve
deyimleri kullanmayı seviyor. İşte öyle bir şarkı daha. Çocukların , gençlerin
seveceği bir şarkı .. albümde ki diğer şarkılardan biraz farklı yani albümü
biraz düşürüyor ama yine de Tarkan hayranları bu tarz şeyleri sever.- Dedikodu
::: Albümün garanti hitlerinden biri .. Zaten dedikodu lafı hep cazip gelir
insanlar , şarkısı da aynen. Daha önce Sibel Can’ın “dedikodu”su bayağı
patlamıştı.Albüm güçlü bir nakaratı olan bu şarkı ile iyice kuvvetleniyor ,
dikkat çeken şarkılardan biri olmayı başaran bir şarkı.- Bam Teli ::: Albümün en
klasik armoni ve müzik kuralları ile hazırlanan şarkısı. Daha düz bir ritim ,
yine melodik bir şan , gitgide kuvvetlenen bir şan .. Şarkı öyle çok ahım şahım
değil normal bir Tarkan şarkısı.- Gün Gibi ::: Albümün yavaş yavaş düşmeye
başladığı anlarda karşımıza çıkan bir şarkı.Bu şarkı için şöyle bir şey
diyebiliriz olsa da olurrrr olmasa da..- Çat Kapı :::: En ritmik ve dinamik
şarkı. Albümün sonlarına doğru gelirken Tarkan’ın rock soundunu biraz daha fazla
etkinleştirdiğini görüyoruz , daha önce “Şeytan Azapta” adlı şarkısında
kullandığı tarzı da biraz daha fazla kullanmış bu son şarkılarda. Rock müziğinin
yükselişinden mi yoksa bir değişim mi yapmak istediğinden bilinmez ama bence
biraz abartmış bu rock soundunu… “Çat Kapı” albümün en rock tınıya sahip şarkısı
bu ve bu sonlarda karşımıza birkaç şarkı Tarkan’ın geleneksel müzik dinleyicisi
ve geleneksek pop dinleyicisinin uzağında kalındığını görüyoruz.. Belki de yeni
neslin rock tutkusundan nemalanmaya çalışılmış ama bu tartışılır.. Tarkan’ın
belki de gerçekleştirdiği en büyük tartışılacak stratejik davranış albümündeki
slow şarkıları az , rock tınılı şarkıları fazla tutması diyebilirim.- Pare Pare
:::: Tarkan’ın söz ikilemelerini bol bol kullandığı bir şarkı daha.. Gerçeği
güzel bir tarz ama albümün nerdeyse tamamında bunun olmasında bazen sıkmıyor
değil….Orta ritimli ortalama bir Tarkan şarkısı diyebiliriz bu şarkı
için.

Albümde dikkat çeken şeyler :: – Tarkan’ın fazlası ile söz
öbeklerini ve ikilemeleri kullanması ,- Rock tınısını yer yer fazlalaştırması ve
abartması ,- Az sayıda slow şarkının yer alması- Dance soundunun nerdeyse hiç
olmaması- Kullanılan soundun ve ritmik tınının albümün başından sonuna kadar
aynı olması albüm sound bütünlüğü için belki “ok” denilebilir ama bir starın
daha renkli olması da gerekebilir. Mesela dance bir şarkı , bir balat , bir pop
– rock hatta bir tane de ağır rock şarkı olsa daha renkli bir yapı
kurgulanabilir albümde.Sonuç olarak ne abartıldığı ve yerden yere vurulduğu
kadar kötü değil ne de eski Tarkan hitlerinin yerini alacak kadar mükemmel değil
bu albüm. İçinde kırsallık , kıroluk bulunmayan temiz bir albüm yapmış Tarkan
“Vay Anam Vay – Dilli Düdük – İstanbul Ağlıyor – Arada Bir – Dedikodu” ile bu
albüm yürür ama keşke sonlara doğru gelindiğinde bunlar gibi birkaç şarkı daha
olsa. MICHAEL KUYUCU (michaelshow.net)
 

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
Arkadaşlar sesimizin daha gür çıkması için lütfen paylaşım yapalım.
 

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
J HARFİ İLE BAŞLAYAN KELİMELERİN TÜRKÇESİ VARKEN...

jakoben : tepeden inmeci
jenerasyon : soy, kuşak
jenerik : tanıtımlık
jenosit : soykırım
jeoloji : yerbilim
jeomorfolog : yüzeybilimci
jeotermal : yerısıl
jet-ski : su kızağı
jogging : koşu
jübile : kutlama töreni
jüpon : içetek
jüri : seçici kurul
 

'DECCAL

Katılımcı Üye
18 May 2014
945
0
K HARFİ İLE BAŞLAYAN KELİMELERİN TÜRKÇESİ VARKEN...

K
kaadir :gücüyeter
kaale almak : önem vermek
kabil : olabilir
kabiliyet / istidat : yetenek
kabir : gömüt
kablelvuku : olmadan önce
kabotaj : deniz işletmesi
kâbus : karabasan
kadar : değin, dek, ölçüde
kadastro : yeryazım
kadavra : ölük
kader, baht : alınyazgısı
kadim : eski, çoktanki
kadir : değer
kadirşinas : değerbilir
kadük : geçerliliği kalmamış
kâfi : yeterli
kafiye : uyak
kahır : üzüntü, ezginlik
kâhin : bilici
kaide : kural, taban
kaim olma : yerine geçme
kâinat : evren, acun
kalbi : içten
kale : kurgan
kale almak : önem vermek
kalibrasyon : ölçümleme
kalibre : çapölçer
kalifikasyon : niteliklilik
kaligrafi : yazı biçimi
kalite : nitelik
kalori : ısın
kalorifer : ısıveren, ısıtaç
kalorimetre : ısıölçer
kalp : yürek, gönül
kambiyo : değiştirim
kameriye : çardak
kamp : dinlenek
kampüs : yerleşke
kamufle : alalama
kanaat : kanı
kanalizasyon : pis su yolu
kantitatif : nicel
kaparo : önakça, güvenmelik
kapasite : sığa
kapital : anamal
kapitülasyon : ayrıcalık
kapris : özenç
kâr : artınç
karakter : ıra, özyapı
karakteristik : özgül, belirtici
kargo : yük
karine : ipucu
kariyer : uzmanlaşma
karizma : büyüleyim
karizmatik : büyüleyici
kartvizit / jenerik : tanıtmalık
kasıt : amaç, erek
kasko : güvencelik
kâşif : bulam
kaatil : öldüren
katil : öldürme
kâtip : yazman
katalog : dizit
katliam : toplu öldürüm, kırım
katot : eksi uç
kavim : budun, ulus
kavis : yay, eğmeç
kayıp / zayi : yitik
kefalet : yükümleme
kefil : yükümcü
kelime : sözcük
kemer : belbağı
kesafet : yoğunluk, koyuluk
keşişleme : akçayel
keşke : ne olurdu
keşmekeş : karışıklık
ketum : ağzısıkı
keyif : tat, sevini
keza : yine, öyle
kırtasiye : yazı gereçleri
kısas : dişediş
kıssa : öğütlük, öğütçe
kıstas / kriter : ölçüt
kıta : anakara
kıyafet : giysi
kıyaslama : örnekseme
kıymet hükmü : değer yargısı
kibir : büyüklenme
kifayet : yeterlik
kinaye : değinmece, dokundurma
kinetik : devimsi
kisve : giyim, kılık
kitabe : yazıt
kitap : okunca, betik
klan : sop
klas : bölüt
klima : ısıdüzenleyici
klişe : kalıplaşmış
koçaklama : destan
kodifikasyon : düzenleme
kokteyl : içkili toplantı
kolaj : kesyap
kolektif : işbirlikli
kolektör : toplaç
kolokyum : bilimsel toplantı
kolonlama : özdeşleme
komandit : karma sorumlu
kombine : birleşik
komedi : güldürü
komisyon : yüzdelik, yarkurul
komite : kurul
kompetitif : yarışımcı
kompleks : karmaşık
komplike : karmaşık, dolaşık
komplo : gizdüzen
kompozitör : besteci
komprador : işbirlikçi
kompütür : bilgisayar
komünikasyon : iletişim
kondisyon : erk
kondüsyon : tümdurum
konfigürasyon : yapılandırma
konfirmasyon : doğrulama
konfor : gönence
konformist : uyguncu, uyarcı
kongre : kurultay
konjoktivite : göz yangısı
konjonktür : topludurum
konkardato : batış anlaşması
konkur : yarışma
konsantrasyon : yoğunlaşma
konsept : kavram
konsensüs : uzlaşım, anlaşım
konser : dinleti
konserve : saklanca
konsalidasyon : pekiştirme
konsorsiyum : uluslararası ortaklık
konstrüksiyon : yapım, yapı
konsültasyon : görüş alışverişi
konşimento : alındı belgesi
kontenjan : saptanca
konteyner : kutuyük
kontra : karşı, aykırı
kontrast : karşıtlık
kontrat : sözleşme
kontrolör : denetçi
konvansiyon : anlaşma
konvektör : ısıyayar
konvertibilite : çevirgenlik
koordinasyon : eşgüdüm
koprodüksiyon : ortak yapım
kopya : eşlem
korelasyon : bağlılaşım, ilgileşim
koridor : geçenek
korse : sargaç
kortej : tören alayı
kostüm : giysi
kota : üleşi
kotasyon : değer belirleme
kotlamak : imlemek
kotra : yelkenli
kozmoloji : evrenbilim
kozmonot : uzayadamı
kozmopolit : evrendeş
kozmoz : evren
kör : görmez
kötü talih : karayazı
kramp : kasınç, kasılma
kravat : boyunbağı
kreasyon : yaratı
kredi : ödenç, güven
kredibilite : güvenilirlik
krematoryum : yakmalık
kriminoloji : suçbilim
kripto : imli yazı, gizli yazı
kriter : kıstas, ölçüt
kritik : eleştiri, sorul
kriz : bunalım
kroke : esrik
kroki : taslak
kromozom : soyaktaran
kronik : süreğen
kronoloji : süredizin
kronometre : süreölçer
kros : kır koşusu
kurs : alışım
kursiyer : alışman
kuruntu : işgil
küfür : sövgü
kült : tapınç
kültür : ekin
kümülatif : katlanmış, yığışımlı
küstah : kendini bilmez
kütüphane : okuncalık
 

codeW32

Katılımcı Üye
19 Ocak 2013
926
0
İstanbul
Türkçe Nasıl Korunur?

Dilimizi korumak için neler yapılmalı? Bu konuda Fransız Dil Akademisi’nin (L’Academie Française, Kuruluşu: 1634) izlediği yol bir örnek olabilir. Fransız Dil Akademisi, önce Fransızcanın ana kurallarını tespitle işe başlamıştır. Bu
kurallar kısaca şöyledir:

1.Fransız Alfabesinde 26 harf, 38 sesi karşı*lamaktadır. Bazı sesli ve sessiz harfler bir araya gelerek yeni sesleri karşılar. Birkaç örnek: Ch= Ş, Chanter (Okunuşu: Şante); Ph= F, Phrase, (Okunuşu: Fraz); Au= O, Automatic (Okunuşu: Otomatik); Eau= O, Tableau (Okunuşu: Tablo). Bu ve benzeri kurallar sayesinde Fransızca başka dillerden gelebilecek her kelimeyi kendisine uydu*rur ve kelimeyi Fransızcaya kazandırmış olur. Özellikle W ve K harfleri Fransızcaya başka diller*den gelen sözcükleri karşılamada kullanılır.

2.Fransızca, önden ve sondan ulamalı bir dil*dir.

3.Yabancı dillerden gelecek sözcükler duyul*duğu gibi ya da söylenebileceği şekilde yazılır.

Bu “Ana Kurallar” korunarak, gelen her söz*cük Fransızcaya uydurulmuş, böylece gerek eski köklerden (Latince ve Grekçe), gerekse çağdaşı dillerden gele*cek sözcükler kısa sürede Fransızcanın kelime hazinesine (Vocabulaire) dâhil olarak bu dili zenginleştirmiştir.

Türkçenin korunmasında izlenecek benzer yol şöyle olmalıdır:

Önce “ Ana Kurallar” tes*pit edilmelidir. Buna göre:

1.Türkçe 29 harfle bütün sesleri karşılaya*caktır. Sembol ve ses eşitliği vardır. Yani her harf bir sesi, her ses bir harfi karşılamaktadır. (Banguoğlu, 1995, s. 24)

2. Türkçe, sondan ulamalı bir dildir. Pekiştirme sıfatları hariç tutulursa (pespembe, yemyeşil, kıpkırmızı...) hiçbir kelime baştan ek almaz.

3.Yabancı sözcükler duyulduğu gibi yazılır. Yani sese sembol bulunur. Ayrıca Batı dillerinden gelen sözcükler de, Fransızca kuralına göre Türkçeye girer, o şekilde okunur ve yazılır.

4. Kısaltmalar büyük harflerle yazılır ve harf harf okunur.

Türkçe yazmada ve konuşma*da bu “Ana Kurallar” korunabi*lirse başka dillerden gelecek söz*cükler, Türkçemize ya hiç zarar vermezler ya da en az zararla kur*tulmuş oluruz.

Bu açıklamalar ışığında Türkçeye başka dillerden gelen sözcüklere baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerde, söz*cükten çok tamlamalar dilimize zarar veriyor. Bugün Türkçede yazılışı ve okunuşunda hâlâ bir ortak yol bulamadığımız bu tamlamalar, farklı yazarlar tarafından farklı şekillerde yazılmaya devam ediyor.

Birkaç örnek:
Şeyhülislam, Şeyh-ul İslam, Şeyh-ül İslam;
Şattülarap, Şatt-ül Arap
Darbımesel, Darb-ı mesel; Müddeiumumi, Müdde-i umumi
Müdafayıhukuk, Müdafaa-i Hukuk, Müdafa-yı Hukuk, Müdafaa-yı Hukuk
Kuvayımilliye; kuvâyi milliye; Kuvayı milliye
Gayrımüslim, Gayr-ı Müslim, Gayr-ı müslim, Gayr-i müslim
Gayrımeşru, Gayr-ı meşru, Gayr-i meşru
Gayrıkabilitelif, Gayrı kabil-i telif, Gayr-ı kabil-i telif
Düyunuumumiye, Düyun-u umumiye, Düyun-ı umumiye, Düyun-ı umumiyye

Bu örnekleri daha fazla çoğaltmaya gerek yok. Türk Tarih Kurumu, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi devlet kurumları ile Ötüken, İletişim, Çizgi, İş Bankası, Yapı Kredi Bankası gibi özel kurumların yayınladığı kitaplarda da bu farklı yazılışları her zaman görmek mümkündür.

Birlik nasıl sağlanabilir ya da ayrılık nereden çıkıyor? Önce ikinci soruya cevap verelim. Ayrılık, Türk ilim adamları arasındaki iki farklı görüşten kaynaklanıyor. Bunlardan birisi, bu tamlamala*rın duyulduğu gibi yazılmasını savunan grup, ikincisi de bu tamlamaların Arapça veya Farsça aslına uygun olarak yazılmasını savunan grup. Aslına uygun yazmak uğruna Arapça ve Farsçanın kurallarını Türkçeye taşımak acaba ne kadar doğrudur? İşte tartışılması gereken birinci nokta budur. İkincisi de söylendiği şekilde yazmak, yani sözcük veya tamlamayı tek sözcük halinde yaz*mak (Gayrimüslim, Gayrımeşru, müdafayıhu*kuk, Reisicumhur) dilimize ne gibi bir zarar verir (!), bunu da tartışmak gerekir.

Diğer taraftan, tamlamala*rı aslına uygun yazdığımızda onlardan türetmeler yapmakta*ki zorlukları da herhâlde dikka*te almak gerekir.

Batı dillerinden gelen söz*cüklere gelince, burada iki fark*lı durumla karşılaşıyoruz. Yabancı sözcüğü Türkçe sesler*le okuyup aynı sesleri veren harflerle yazmak ya da aslına uygun harflerle okuyup yine o harflerle yazmak. Fakat ikinci seçenekte hemen görüleceği gibi Türkçenin “Ana Kurallar”ı bozulmaktadır. Zira Türkçede kelime*ler söylendiği gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur. Bu esas kuraldır. İşte bugün Türkçenin karşı kar*şıya bulunduğu en temel sorun buradadır. Şöyle ki: Fransızcadan dilimize giren sözcükler Türk halkı tarafından hemen kendi dil kurallarımıza uydurulmakta ve öylece kullanılmaktadır. Yani aslı Fransızca olan kelimeler duyulduğu şekilde yazılmakta ve yazıldığı şekilde de okunmaktadır. Otobüs (autobus), otomobil (automobil), tren (train), ray (raille), telefon (téléphon), televizyon (télévision), gazete (gazette), apartman (apparte*ment), şef (chef), direktör (directeur), konferans (conférance), profesör (professeur)... Görüldüğü gibi hepsi de Fransızca olan bu kelimelerin Türkçe olarak yazılıp okunmasında bir güçlük bulunma*maktadır. Bundan dolayı da her tabakadan Türk insanı bu kelimeleri rahatça okuyup yazabilmek*tedir.

Asıl tehlike İngilizce sözcüklerde
Fransızcaya oranla çok daha sonra dilimize girmeye başlayan İngilizce sözcüklerde ise durum hiç de öyle değildir. Zira İngilizce sözcükleri Türk insanı duyduğu gibi yazamamakta ve yazıldığı gibi de okuyamamaktadır. Bundan dolayı da yazılışı ayrı, okunuşu ayrı bir Türkçeye (!) doğru hızla gidilmektedir. Bu durum Türkçenin “ Ana Kuralları”ını bozacağı için ciddi bir bunalıma ve kültürümüzün zarara uğramasına sebep olacak*tır. Çünkü bu sözcükleri “Türkçeleştirmek” mümkün olamamaktadır. Bugün ülkemizde Türkçe içinde hemen herkesin günlük hayatında kullandığı şu örnekleri bir kere inceleyelim:
blue jean, show-room, flash, channel, t-shirt, offside, free-kick, check-up, chat…

Bu sözcükler, hatta özel isimler, Türkçe harf ve seslerle ifade edilemez mi? Şu örneklere baka*lım:
Lort Kürzon( Lord Curzon), General Alenbi (General Allenby); Mösyö Milran (Monsieur Millerand); Mösyö Franklen Buyyon (Monsieur Franklin Bouillon) ( M. Cemil, Lozan, 1933). Görüldüğü gibi 1933 yılında yayınlanan Lozan kitabında yabancı devlet adamları, ister Fransız olsun ister İngiliz olsun, Türkçe söylendiği şekil*de yazılmıştır.

Bütün bu sözcükleri her gün yüzlerce defa kullandığımız halde, yazılı şeklini görmeden pek az insanımız bunları bir sözlükte bulabilir. Zira yazılışını öğrenmek, ayrı bir eğitim gerektirmek*tedir. Söylediğimiz kelimeyi yazmak da aynı şekilde sadece halktan insanlar için değil, aydın*lar için de ciddi bir güçlük doğurmaktadır. 20 Kasım 2003 tarihinde teröristlerce bombalanan bir İngiliz Bankasını telaffuz etmek ciddi bir sorun olmuştur. HSBC “Eyç Es Bi Si”; oysa bunun doğru telaffuzu “He Se Be Ce” olmalıydı.

İşyeri tabelalarındaki yanlışlıklar istenilen amacı sağlamaktan çok uzak olmaktan başka, dil yanlışlıklarında da her halde birinci sırayı alacak durumdadır. Şu örnekleri inceleyelim: Copy Center; Auto-Show-Room; Fast-Food; Cafe, Shopping Center; Star Game Cafe, Diyarbakır Ciğer Swov-Room (Van’da bir işyeri)

Bazı kimseler de İngilizce sözcükleri Türkçeyle karıştırarak kullanmaktadırlar: çek (chek) etmek; çekin (chek-in) yaptırmak; fri şoptan (free shop) almak, çetleşmek, zapping yapmak…

Türkiye’de yaşayan bizler, anadili Türkçe olan bizler, İngiliz alfabesi harfleriyle değil, Türk alfabesi harfleriyle konuşmalıyız.

Sonuç
Türkçe konusunda herkes, fakat özellikle Türk aydını duyarlı olmalı ve duyarlı davranma*lıdır. Türkçe, Türk Kültürünün anasıdır. Kültürel yozlaşma dilden başlar. Dili korumak millî kültü*rü korumaktır. Öyleyse yapılması gerekenleri maddeler halinde sıralayalım:

1.Yukarıda işaret ettiğimiz “ Ana Kurallar”a uymalıyız. Yani, kelime hangi kökten ve hangi dilden gelirse gelsin öncelikle biz o kelimeyi duy*duğumuz gibi yazmalı ve öyle okumalıyız. Kelimeleri sondan ekleyerek türetmeliyiz. Bunu yaparken, ilk önce, yabancı kelimenin anlamını karşılayacak bir Türkçe kelime varsa mutlaka onu tercih etmeliyiz. Yoksa o yabancı kelimeyi Türkçe kurallara göre okuyup yazmalıyız. Mesela: “legal”, yerine “yasal”; “illegal” yerine de “yasadışı” demeliyiz. Bu iki kelime yerine “kanunî” ve “kanun dışı” da diyebiliriz. “nor*mal” yerine “olağan”, “anormal” yerine de “ola*ğan dışı=sıra dışı”, spor alanındaki “finish” yeri*ne “bitiş”, bilimsel çalışmalarda sıkça kullanılan “deadline, outline” yerine “son teslim tarihi, için*dekiler= başlıklar”; diyebiliriz. Fakat bütün bunlardan daha önemlisi, kelimeleri Türkçe kurallarıyla yazıp okumaktır. Böylece sadeleştir*menin yan tesiri olarak ortaya çıkan “kısırlaşma” ve “fakirleşme” önlenmiş olur.

2.Hangi amaçla olursa olsun yazılacak her çeşit tabela, muhakkak Türkçe harflerle ve Türkçe kurallarıyla yazılmalı, eğer yabancı dil kullanıl*mak isteniyorsa bu, Türkçenin altına daha küçük harflerle ve parantez içinde yazılmalıdır. Mesela: Lokanta (Restaurant) gibi. Ayrıca bu işle uğraşan kişiler de bağlı oldukları esnaf birlikleri veya diğer sivil toplum kuruluşları tarafından zaman zaman Türkçe Yazım Kuralları kursuna çağrıl*malı ve kendilerine bir belge verilmelidir.

3.Yazılı ve görüntülü kitle iletişim araçları olan gazeteler, radyolar ve televizyonlar Türkçenin doğru kullanılması konusunda duyar*lı davranmalı, yanlış yapanlar uyarılmalı, bilhas*sa sunucular eğitilmelidir.

4.Kısaltmalardaki İngilizce söylenişe derhal son verilmelidir. TV, Ti Vi olarak değil, Te Ve ola*rak; NTV, En Ti Vi değil, Ne Te Ve olarak; CNN, Si En En olarak değil, Ce Ne Ne olarak, SHOW TV, ŞOV Te Ve olarak, FLASH TV de Flaş Te Ve; CD, Si Di olarak değil, Ce De olarak söylenmelidir. Yazarken de aynı şekilde yazılmalıdır.

5.Hiç tereddüt etmeden Türkçenin içinde kullandığımız İngilizce kelimeleri duyduğumuz gibi yazmalıyız. Çekap, şovrum... gibi.

6. Türkçede olmayan harfleri asla kullan*mamalıyız. TAXİ değil, TAKSİ; WAP değil, Vap, Quiz (Kuiz= ara sınav)...gibi.

Çok basit gibi, bazıları tarafından da gereksiz gibi görülen bu küçük tedbirlere uyulmazsa söy*lediği kelimeyi yazamayan insanlarımızın, hatta aydınlarımızın sayısı hızla artacaktır. Türkçe git*gide bir aşiret, hatta bir kabile dili haline gelecek, bilimsel faaliyetlerden çekildikten sonra günlük hayatta da ihtiyaçlara cevap veremez duruma düşecektir. Yaşanmakta olan başıboşluğun en kısa zamanda sona erdirilmesi gerekmektedir. Daha fazla geç kalmadan!

Prof. Dr. Durmuş Yılmaz


Kaynak: TDED - Trkiye Dil ve Edebiyat Dernei
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.