TÜRKÇÜLÜK ÖNCE LAİKLİK DEMEKTİR... (şiddetle okumanızı tavsiye ederim)

TÜRKÇÜLÜK ÖNCE LAİKLİK DEMEKTİR.

(alıntıdır)


(...... )

Kadın büyük bir yakınlık göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güveni artıyordu. İçinde düğüm olan soruyu sordu:

-Bacım! Sen gerçekten Müslüman değil misin?

-Oğul! Siz Osmanlılar da Karamanlılar gibi insanın yüreğindeki nesneye mi karışırsınız? Müslüman olup olmadığımı niye soruyorsun? Türk olduğum yetmiyor mu?

-Yanlış anlama bacım.Niçin Müslüman değilsin diye sormuyorum.Müslüman değil misin,değilsen nesin diye soruyorum.

-Müslüman değilim.

-Nesin?

-Türküm dedim ya...

-Ben de Türküm ama Müslümanım da... Senin dinini öğrenmek istiyorum.

Kadın bir zaman sustuktan sonra şu cevabı verdi:

-Biz insanları dinlerine göre değil, soylarına göre ayırırız...

Nihal Atsız, Deli Kurt
-------------------------
Türkçülükte din ve mezhebe göre ayrım yoktur. Soya dayanan bir ayrım vardır. Türk soyundan olan herkes birdir. Dini ve mezhebi bizi ilgilendirmez. Tanrı ile kul arasına girmeyiz.

TÜRKÜZ
TÜRKÇÜYÜZ
ATATÜRKÇÜYÜZ

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!

'Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinimize bizzat hakikate nasıl inanıyorsam öyle inanıyorum.' Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Rahmetli Prof. Dr. Ali Fuat Başgil laikliği şu şekilde tarif etmektedir: Din ve devletin ayrılması ve devletin din, dininde devlet işlerine karışmaması, memlekette mevcut ve maruf din ve mezheplere karşı devletin tarafsız bir vaziyet alması, bunlardan hiç birini diğerinin aleyhine olarak hususi surette imtiyazlandırılmaması, buna mukabil dinin de devlete karşı nispi de olsa bir muhtariyet içinde ahlâki ve manevi hayatın nizamı olarak hüküm sürmesi demektir.

Esasen laiklik kavramı dini bir kavramdan çok hukuki bir kavramdır. Burada amaç dine karşı olumsuz bir tavır almak değil dinin elinden siyasi ve hukuki yetkiyi almaktır. Yani laiklik ilkesi ile din siyasi bir güç olmaktan çıkmaktadır. Bu sebeple laiklik sadece din işlerinin ayrılması değil, vatandaşların din hürriyetlerini korumakta laikliğin gereğidir. Demek ki laiklikte din devlet işlerine karışmayacaktır. Fakat din ve vicdan hürriyetini korumak için devlet din işlerine karışabilecektir.

Laiklik devletin organlarının ve idarenin işlem ve eylemlerinde dini nitelikteki kuralları uygulamak amacı ile hareket edemeyecekleri anlamına gelir. Laik devlette devletin bütün organları ve idare sadece toplum yararını dikkate alarak karar alabilirler. Laik devlet dünya işlerini toplumun ihtiyaçlarına bakarak düzenler.

Laiklik dine karşı olmak, dinsizlik demek değildir. Toplumun ve onu meydana getiren fertlerin bir dini vardır. O dine göre teşekkül etmiş bir dünya görüşleri vardır. Laik devlet hiçbir dine karşı değildir. Hiçbir dini kayırıp kollayamaz. Bir devlet dini yaratamaz ve dinsizlik aşılayamaz.

Laiklik;

Din ve vicdan özgürlüğü sağlar.
Dinler arasında, din ile devlet arasında barışı sağlar.
Eleştiren, düşünceli ve akıllı bireyleri yetiştirir.
Düşünceler arasında yarışı sağlayarak toplumun dinamiklerini hayata geçirir, toplumsal gelişmeyi kışkırtır.

Hukuk devletinin, uzlaşmanın ve demokrasi prensiplerinin ve bu manada fiili bir düzenin hakim olmadığı toplumlarda kardeşlik ve dayanışma duygularını yerini kargaşaya bırakarak şüphecilik ve kamplaşma eğilimleri güçlenecektir.

Din ve vicdan hürriyetini zedeleyecek, ortadan kaldıracak uygulama ve düzenlerin sosyal barışı zedeleyip devlete olan güveni ciddi boyutlarda sarsabileceği unutulmamalıdır.

Dini inanç ve kavramları siyasi çıkarlarına alet edenler; işte, en büyük tehlike budur!

Din ve vicdan hürriyeti diğer hürriyetler gibi insanların en tabii ve mukaddes hakkıdır. Her vatandaş mensup olduğu dinin vecibelerini ifade ve ibadet şekillerini icrada serbesttir.

Kültürü var eden ülkeler ve değerler olduğu gibi bir toplumu var edip yaşatan temel güç de kültürdür. Ülkeler ve değerler, milli kültürün baskın kültürler karşısında direnç kaynağıdır. Ancak bu temel unsurlar üzerinde yükselen kültür, medeniyete ***ürür. Her medeniyetin temelinde din, kültür ve bilim üçlüsünün birlikte bulunduğu gerçeğinden hareket edilirse yapısında ve özünde bu üçlünün birlikte yer almadığı bir toplumun millilik ve medenilik iddiası olamaz.

Medeniyet uluslararasıdır.
Kültür millidir.
Din bireyseldir.

Yani kültürü ve manevî değerleri güçlü olmayan milletler medeniyetin bir parçası olamazlar. Bir dinin ve bir ırkın medeniyeti olamaz fakat bir milletin kendi harsî ve dinî özellikleri ile medeniyete güç verir. Onun kurucusu ve ortağı olur. Zira kültür ile din bir milletin sahip olması gereken, medeniyet ise diğer toplumlarla paylaşması gereken değerleridir.

İnsanlar kültürü 'hakikat', 'ahlâk' ve 'estetik' algılamaları ile ve bu algılamalarına duygularını, heyecanlarını, zevklerini ve özlemlerini katarak üretirler. Bir kişinin hakikat ve ahlâk algılaması da yine onun dinî inançlarından bağımsız değildir.

Toplumda her birey ve her sosyal unsur ondan kendi kültürel formunu oluşturacak etkiler alır ve ortaya çıkan şey topluma ait kültürdür. Bu şekilde dinin etkisi ya da mayası ile oluşan yapı dinin kültürleşmesi değil, aksine kültürün millileşmesi hadisesidir. Dinin kültürü millileştirmesi işlevini dinin kültürleşmesi olarak anlamaya kalkışmak olayı tamamen tersyüz etme şeklinde bir yanlışlığa gotürür ki bu da milli kimliği koruma mücadelesinde çok önemli bir mevzi kaybı anlamına gelir.

Türk aynı soydan gelme, laboratuar ırkçılığından çok kültürel şuur, ruhi, psikolojik bir olay olarak kabul eder. Asıl olan maddi ırkçılık değil, manevileştirilmiş bir soyculuktur. Kalbinde başka bir milletin gururunu taşımayan, kendisini samimi olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk’tür. Türk soy ve milletindendir. Bu görüş ve inançtaki insanlar Türk soyunu meydana getirir.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Değerli paylaşımınız için çok teşekkürler ZebellaH

"Türklüğü bir kenara bırakıp islamiyeti savunmak son derece gaflettir
ve tam akside aynı derece gaflettir."Başbuğ Hacı Alparslan Türkeş

Ben üstüne tek bir sözcük söyleyemem...

GAKKOSH' Alıntı:

Bu konuda bi söz var "İslamiyet ruhumuz Türklük bedenimizdir bizim" bu durumu tam anlamıyla özetliyor zaten...

Genişletmek için tıkla ...

yanlışın var kardeş o söz ''İslamiyet ruhumuz Türklük bedenimizdir'' değil
doğrusu; ''Türklük bedenimiz İslamiyet Ruhumuzdur.Ruhsuz beden ceset olur''.Türklük kavramı önce vurgulanıyor.bu sözü sansürlemek yanlış olur

ZebellaH' Alıntı:

yanlışın var kardeş o söz ''İslamiyet ruhumuz Türklük bedenimizdir'' değil
doğrusu; ''Türklük bedenimiz İslamiyet Ruhumuzdur.Ruhsuz beden ceset olur''.Türklük kavramı önce vurgulanıyor.bu sözü sansürlemek yanlış olur

Genişletmek için tıkla ...

kardeş ruh olmadan beden hiç bir işe yaramaz...eğer dediğin gibi türklük vurgulanmak istenseydi daha değerli olan ruh tercih edilirdi......ne kadar milliyetçi olursanız olun herkesin soyu Hz Adem ve Hz Havva dan geliyor....ayrıca gerçek milliyetçilikAtatürkün sahip olduğu milliyetçiliktir... göre milliyetçilik dünyadaki her ırkın kendi haklarına saygı duymak ama kendi ırkımıza yapılacak saldırılarda Aslan kesilmek...

karakral02' Alıntı:

burdakı maksat turk gibi hissetmek mı yoksa safkan turk olmak mı bunun cevabını alabılırmıyım

Genişletmek için tıkla ...

kardeş biz Nihal Atsız Atamızın görüşlerini savunuyoruz.Yukarıdaki hikayede biz kimliğimizi ortaya koyduk.sorunu cevaplayabildiysem ne mutlu bana

Not: Biz burada ırkçılık yapmıyoruz arkadaşlar.
Bu notu düşmemdeki sebep kimilerinin hakkımızda yanlış düşünmesini önlemek