Vampirlerin Var Olduğunun Kanıtları!!! | KESİNLİKLE OKU!

Marwins

Kıdemli Üye
21 Eyl 2012
3,129
1
Bundan yüzyıllar önce, yapraklardaki sakin rüzgar dokunuşu ve kuş cıvıltılarıyla dolu dünyanın sessizliği bir ışıkla bozuldu; bu ışık, barış rüzgarlarını dindirip dünyanın tüm benliğini sömürecek olan olgunun, insanlığın ilk huzmesiydi. Adem ve Havva adındaki fırtına öncesi sessizliğin ilk fısıltısı, sonraları evlenecek ve 3 tane de oğulları olacaktı; Caine, Abel ve Seth. İlk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi. Onları suladı ve büyüttü, hayat verdi. İkinci doğan Abel hayvanlara baktı. Onları besledi ve büyüttü.
Bir gün babaları Adem, iki oğluna keskin bir ses tonuyla; "Caine ve Abel, yukarıdaki için bir kurban getirin. Getirin ki yaratıcınıza olan minnetiniz bilinsin." dedi. Caine, yukarıdaki için en tatlı meyvelerini, en olgun bitkilerini getirdi. Abel ise en genç, en güçlü hayvanını kurban etti.

İki kardeş de kurbanlarını Adem'in ocağına koydular ve ateşe verdiler. Duman onları yavaşça yukarı doğru ***ürdü. Abel'in kurbanı tatlı bir koku yayıp kabul edilirken, Caine'inki kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde azarlandı.

İlk doğan (Caine) ağlamaya başladı, gece gündüz yukarıdakine dua etti.

Gel zaman git zaman, Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının istenmeyeceğini biliyordu. "Caine, neden bir kurban getirmedin?" diye sordu Abel. İlk doğan, gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu kurban etti; hayatta en çok sevdiği şeyi.

Bu olayın ardından yukarıdaki onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti.

Caine karanlıkta yalnız kalmıştı. Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu... Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi. Siyahlar içinde bir kadın Caine'e doğru yaklaştı:
"Hikayeni biliyorum, Nod'lu Caine. Açsın, bende yemek var. Üşüyorsun, bende kıyafetler var. Üzgünsün, bende rahatlık var". Şaşırmış olan Caine: "Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin? Neden besleyesin?" dedi, ve alacağı cevapla daha da şaşıracaktı:

"Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukarıdakine karşı geldim ve özgürlüğü karanlıklarda buldum. Ben Lilith'im. Bir zamanlar ben de üşüyordum. Benim için sıcaklık yoktu. Bir zamanlar ben de açtım, benim için yemek yoktu. Bir zamanlar ben de üzgündüm, benim için rahatlık yoktu."

Lilith, Caine'i ağırladı ve onu besledi, rahatlattı. Caine onun evinde bir süre kaldı, ve bir gün ona sordu: "Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nasıl kıyafetler yarattın? Yiyeceklerini nasıl yetiştirdin?"

Lilith gülümsedi ve cevap verdi: "Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum". Gözleri parıldayan Caine: "Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var. Ben de kendi evimi, giysilerimi, yiyeceklerimi yaratmalıyım."

"Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin." İçini kemiren heyecanla Caine:

"Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm, ama senin kölen olarak yaşayamam." Lilith Caine'i seviyordu. Sonuçlarından emin olmadığı için istemese de Caine'e olan sevgisi, içinden gelen sesin önüne geçti ve onu uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine'e içirdi. Caine Abyss'e düştü, o kadar uzun süre düştü ki bu ona sonsuzluk gibi geldi. Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.

Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael, Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi. "Adem ve Havva'nın oğlu, suçun büyük ama babamın bağışlayıcılığı daha büyük. O seni affetti."

Kızgın ve kırgın Caine cevap verdi: "Yukarıdakinin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde yaşayabilirim." Reddetmişti. Ve Michael ona ilk lanetini verdi:

"Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek."

O gecenin sabahında, ufuktan Raphael, güneşin koruyucusu göründü. Caine'e şöyle dedi: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, kardeşin Abel cennetten senin günahlarını affetti. Tanrı'nın bağışlamasını kabul etmeyecek misin?"

Caine cevap verdi: "Abel'ın bağışlaması bir şey ifade etmez. Ancak ben kendimi affedebilirsem gerçekten affolmuş sayılırım", ve reddetti. Onun için değişen pek olmamıştı, bir şey dışında; Raphael ona ikinci lanetini vermişti:

"Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve çocukların gün doğuşundan korkacak. Güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, saklan ki güneşin gazabını hissetme!" İçini hırs bürüyen Caine kaçtı, kaçtı... ve karanlık bir mağaraya saklanarak derin bir uykuya daldı. Uyandığında ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu. Caine'e doğru eğilerek kulağına fısıldadı: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı, kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul.."

Büyük bir fırsat gibi görünen bu teklife kırgınlığı dinmeyen Caine cevap verdi: "Tanrının bağışlamasıyla değil, kendi bağışlamamla yaşayacağım. Ben benim. Yaptıklarımı yaptım. Bu asla değişmeyecek".

Ve Tanrının kendisi, Uriel'ın ağzından Caine'e son ve en büyük lanetini verdi:
"Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Bir ölü gibi yaşayacaklar, fakat ölmeyecekler. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak!"
Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı, gözlerinden kan geliyordu. Kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu. Fırtına sonrası sessizliğinin verdiği yankıyla: "Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu; babamın bağışlayıcılığı sandığından çok daha büyük. Şimdi bile affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola "Golconda" diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."




Vampir Efsanesi



Efsane, ilk vampirin kendi kardeşinin hayatını alan Caine olduğunu söyler. İlk katil, Tanrı tarafından lanetlenip sürüldü. Bundan böyle güneş ışığı canını yakacak, susadığında kan içecekti. Caine'in acı dolu yalnızlığı Lilith ile tanışıncaya kadar sürdü. Lilith güçlü bir büyücüydü ve Caine'le birlikte olduğu zaman boyunca ona bedenindeki kanı nasıl kullanacağını, nasıl kendi türünü yaratacağını gösterdi. Caine laneti başkalarına da yaymak istemedi. Ama yalnızlığı karanlık bir bulut gibi git gide daha da büyüdü. En sonunda o kadar dayanılmaz oldu ki, kendine üç tane "türdeş" yarattı. İkinci neslin üç vampiri, on üç vampir daha yarattılar. Caine'in on üç torunu insanoğlunu amaçları için istedikleri gibi kullanmaya, onları yalnızca besin ve piyon olarak görmeye başladılar. Caine'in öfkesi büyüdü ve yeni bir neslin yaradılışını yasakladı. İnsanlar ve vampirlerin birlikte yaşayacakları bir şehir kurdu. Yeryüzündeki ilk şehri...

Şehirdeki barış uzun sürmedi. Caine'in torunları yasağa uymadılar, insanlar tekrar onların kurbanları oldular. Bir gün şehrin üzerine büyük bir lanet geldi. Ne olduğunu efsane bilmez, kimi doğal afet der; kimi yok edici bir büyü; kimi de Tanrı'nın gazabı... Tek bilinen Caine'in ve oğullarının felaketten sonra yok oldukları ve bir daha asla görünmedikleri. Antediluvian olarak anılan, geriye kalan o üç vampir, kendi nesillerini yaratmaya başladılar. Güçleri ve zayıflıkları çocuklarına geçti ve böylece klanlar oluştu. Klanlar tarihin ilk çağlarından beri tüm dünyaya yayılıp "avları ve hizmetkarları"nı yönetmeye başladılar. Varlıkları hep bilindi ama asla yüksek sesle söylenmedi. Gölgeler arasında gezdiler, susuzluklarını dindirdiler, güçle, büyüyle, entrikayla hep yönettiler. Karanlık çağlara kadar...

Orta çağda vampirlerin sayısı çok arttı. Güçleri öylesine artmıştı ki bir kısmı ölümcül bir hata yaptılar: gizliliği ihmal ettiler. Kulaktan kulağa fısıldanan yaratık hikayeleri git gide daha gerçek, daha ete kemiğe bürünür oldular. Başlangıçta bir grup rahibin kurduğu engizasyon, kendilerine katılan yığınla insanla güçlendi. Sayısız insan, ellerinde kazıklar ve meşalelerle artık bir masal olmayan yaratıkları arıyor, kölelik ve korkuyla geçen onca yılın öcünü alıyordu. Olanca güçlerine karşın, vampirlerin büyük kısmı kalabalık gruplar karşısında direnemediler ve birbiri ardına linç edildiler.

Engizasyonun baskısının ağırlaştığı bu zamanlarda, artık insan kanıyla tatmin olmayan yaşlıların yiyeceği olmak üzere yaratılan genç vampirler efendilerine karşı direnişe geçtiler. Avrupa'da bir grup asi, efendilerinin kendilerini kontrol etmelerini sağlayan gizli güçlerin sırrını çözdüler. Vampirler hem yeni direnişle, hem de engizasyonla uğraşmak zorunda kaldılar.

15. yüzyılda vampirlerin en zor zamanlarında kurulan on üç klanın yedisi "Camarilla" adı altında birleştiler. Örgütlü bir hareketle direnişi bastırdılar, tekrar gizliliği esas aldılar ve Caine'den kendilerine miras kalan altı kurala uyacaklarına dair söz verdiler.

O günden sonra vampirler en iyi gizlenme yolunun, ölümlüleri kendilerinin var olmadıklarına inandırmak olduğunu öğrendiler ve tekrar bir efsane oldular. Bugün hala aramızdalar. Biz ölümlüler ısırılana kadar buna inanmasak da...


Kural Bir : Gizlilik
Gerçek yüzünü kandan olmayanlara göstermeyeceksin. Bu senin kan üzerindeki haktan vazgeçmen demektir.

Kural İki : Bölge
Senin bölgen senin meselendir. Diğerleri senin bölgende ana saygı göstermelidirler. Kimse senin bölgende sana karşı gelemez.

Kural Üç : Nesil
Başka birini ancak yaşlıların onayıyla yaratabilirsin. Eğer izin almadan başkasını yaratırsan, yarattığın seninle birlikte öldürülür.

Kural Dört : Sorumluluk
Yarattığın senin kendi ******ndur. Onu serbest bırakana dek sen yönetmelisin. Onun günahları senden sorulacaktır.

Kural Beş : Konukseverlik
Bir başkasının bölgesine saygı göster. Yabancı bir şehre gidersen kendini yöneticisie tanıt. Onun onayı olmadan sen hiçsin .

Kural Altı : Yok Etme
Kendi kanından birini yok etmeyeceksin. Yok etme hakkı ancak yaşlılara aittir. Yalnızca en yaşlı olan kan avı için onay verebilir.

Kan Avı : Yaşlıların onayı ile bir vampirin ölüm emrinin verilmesi. Kan avı başlatıldığı takdirde o vampir görüldüğü yerde öldürülür.


Kayıtlara Geçmiş Bazı Vampirler ;



Blow Çobanı: Bir zamanlar Blow kasabasında yaşayan bir çoban, bilinmeyen

bir nedenden ötürü ölür ve gömülür. Gömülmesinden birkaç gün sonra,

geceleri ortaya çıkmaya ve önüne gelen herkese saldırmaya başlar; ve

saldırdığı herkes 8 gün içinde ölür. Gece baskınlarının sayısı artınca,

halk çobanın mezarını açar ve kalbine bir kazık saplayarak tekrar

kapatırlar. O gece, çoban çok daha öfkeli ve saldırgan olarak tekrar

ortaya çıkar - elinde kalbine saklanan kazıkla birlikte. Artık çok

korkmuş olan halk, ertesi gün cesedi mezarından tekrar çıkarır ve ateşe

verir.

Arnold Paul: 1700 yılında Medvegiada doğmuştur. 1727 yılında genç bir

asker olan Arnold Paul, Belgrad civarındaki kasabasına geri döner ve

askerliği boyunca biriktirdiği parayla bir ev alıp evlenir. Arnoldun

üzerinden asla atamadığı melankoninin sebebini uzun bir süre boyunca

merak eden karısına Arnold en sonunda gerçeği açıklar ve askerliği

sırasında uzak bir kasabada boynunu ısıran ve kanını emmeye çalışan bir

vampirle mücadele etmek zorunda kaldığını söyler. Vampiri mezarına kadar

takip edip onu öldürmeyi başardığını, ve bir vampire dönüşmemek için

söylentilerden öğrendiği gibi vampirin mezar toprağından yediğini,

kanından içtiğini ve yaralarını vampir kanıyla yıkadığını itiraf eder.

Bu itiraftan sadece birkaç gün sonra, Arnold oldukça yüksek bir saman

yükünün tepesinden düşer ve 3 gün sonra can verir. Gömülmesinden bir ay

sonra köy halkı, Arnoldun geceleri dolaşırken görüldüğünü söylemeye

başlar. Onunla direkt temasa geçen kişilerse birkaç gün geçmeden

ölürler. Birkaç gece saldırısının ardından, konu yetkililere iletilir.

Arnoldun mezarı açıldığında bedeninin hiç bozulmadığı ve dudağının

kenarlarında taze kan kalıntıları bulunduğu görülür. Arnoldun kalbine

bir kazık saplanır ve Arnold yüksek sesle haykırır; bunun üzerine bedeni

yakılır. Aynı işlem, Arnoldun saldırısı sonucu öldüğü söylenen

kişilerin bedenlerine de uygulanır.

Olaydan beş sene sonra, 1731 yılında, aynı bölgede gece saldırıları

tekrar başgösterir. 3 ay işçinde 17 kişi saldırıya uğrar. Yetkililer

tarafından ifadeler doğrultusunda açılan bir takım mezarlarda vampirlere

rastlanır. Bu yeni vampirler de yakıldıktan sonra, bölge tekrar huzura

kavuşur. Bu olay hakkında aralarında askeri doktorlar ve yöneticilerin

de bulunduğu tanıkların verdiği ifadeler, bir takım dosyalarda hala

saklanmaktadır.

Peter Plogoyowitz: Kisolova adındaki bir Macaristan kasabasında yaşayan

Peter Plogoyowitz, ölümünden 3 gün sonra geceyarısı kasaba sokaklarında

yürürken görülür. Zaman içinde Peter, insanlara saldırmaya ve 24 saat

içinde ölmelerine neden olmaya başlar. Bu olaylar üzerine yetkililere

başvuran kasaba halkı, Peterin cesedinin incelenmesi için gereken izni

alır ve mezarı açarlar. Peterin cesedinin bozulmamış bir halde olduğunu

gören halk, kalbine bir kazık saplar ve taze kanın her yere fışkırmasını

hayret ve korkuyla izler. Peterin bedeni yakıldıktan sonra, kasabadaki

kabus biter.


Vampirlerle İlgili Tüm Terimler ;

Vampirler, hiyerarşiye çok önem veren varlıklardır. Camarilla birliği, bu konuda kendi içinde son derece gelişmiş bir sistem kurmuştur.

PRINCE

Vampirlerin yaşadığı bölgeler, çeşitli sınırlarla bölünmüştür. Her bölüm, bir Prince tarafından yönetilir; bir Prince ise, en yaşlı vampirler tarafından seçilir. Bir Prince tarafından yönetilen her bölüme "Domain" adı verilmektedir. Yabancı bir Domain'de izinsiz avlanırken yakalanan bir vampir, Prince tarafından cezalandırılabilir.

Domain prensleri, genellikle Ventrue veya Toreador klanı üyelerinden seçilir. Ancak, yer yer Brujah, Nosferatu, hatta Malkavian prenslerine dahi rastlanmıştır.
Bir Prince, kendi Domain'i çerçevesinde tam yetkiye sahiptir. Av sınırlarını çizebilir, belli bölgeleri kanın yasak olduğu nötr alanlar ilan edebilir. Camarilla'nın 6 ilkesini ihlal eden vampirleri kendi bölgesinde avlayabilir.


Prince hakimiyet alanlarının sınırları genelde şehirlerle çizilmiştir. Mesela; Paris'in, Chicago'nun, Atlanta'nın ayrı ayrı Prince'leri vardır. Bir Prince söz konusu bölgede asırlardır yaşamış vampirlerden seçilmiş olduğundan, bölgesinde neler olup bittiğini herkesten daha iyi bilir.

PRIMOGEN

Her "Domain"de, Prince'e yardım etmek amacıyla kurulmuş bir de Primogen grubu vardır. Bu grup, çeşitli ırkların yaşlılarından oluşan bir meclistir. Bir Domain'de Prince'in sözü emir sayılsa da, başarısız Prince'lerin Primogen'i tarafından yok edildiği tarihte görülmüştür.

ELDER

300 yıldan daha uzun süredir yaşayan vampirlere verilen addır. Bir Elder, yaşadığı süre zarfında birçok güç kazanmıştır ve son derece ölümcül ve tehlikelidir.

ANCILLAE

Elder'ların bir alt sınıfıdır. Genellikle 100-300 yıldır yaşayan vampirlerdir; ancak büyük başarılar gösteren daha genç vampirlere de bu sıfat verilebilir. Genellikle Elder'larına hizmet etmekle uğraşırlar. Kendi aralarında güç savaşları olsa da, bu savaşlar Elder'lar arasındaki savaşlardan çok daha zayıftır.

NEONATE

Vampir ırkının tabanını oluşturan sınıftır. Bir asırdan daha kısa süredir yaşayan vampirlerdir.




Bunu İse Birinin Araştırmasından Aldım Konuya Uygun Olduğu İçin


Vampirlerin gerçek mi yoksa bir efsaneden mi ibaret olduğu herkesin kafasını meşgul etmiştir. Birçoğumuz bunları saçma sapan bir efsane olarak değerlendirse de aslında vampirlerin olduğuna dair birçok kanıt vardır.
Bundan iki yıl önce ilk defa nette dolaşırken Lilith diye bir kelimeye rastladım. Lilith Ademin ilk karısı olarak geçiyordu. Bu aklımı çok karıştırdı, sonuçta Havva'nın Adem'in karısı olduğunu biliyordum. Ancak Lilith kavramı bunu baştan aşağı yıkıyordu.
Lilith efsanesi aslında oldukça yaygın bir efsanedir. Asıl kökeni Tevrat'tan gelmektedir. Bildiğiniz üzere kutsal kitaplardan biri olan Tevrat'ta Lilith hakkında oldukça geniş bir yer verilmiştir;
Efsane vampirleri nasıl kapsıyor diye düşünüyorsanız Lilith'in vampirlerin anası olduğunu düşünülüyor.
İşte o ünlü efsane;
Lilith ve Adem cennette mutlu mesut yaşayan iki insandır. Mutlulardır ancak konu cinsel yaşama geldiğinde değişir. Adem üstte olmak isterken Lilith karşı çıkar ve ikisininde topraktan yaratıldığını eşit olduklarını söyler. Ancak Adem buna aldırmaz ve Lilith cennetten kaçarak yeryüzüne iner.
Lilith yeryüzünde başka bir düşmüş melek olan Lucifer(şeytan) ile karşılaşır. Lucifer ona eşitiymiş gibi davranıp saygı gösterir ve Lilith de onun bu davranışlarından etkilenip aşık olur. Bundan sonra Şeytan ve Lilith özlemektedir. Allah'tan yeryüzünde karı-koca olarak yaşamaya başlarlar.
Cennette ise Adem Lilith'i Lilith'i geri getirmesi için yalvarır, Allah Adem'in yalnızlığını görünce yeryüzüne Lilith'e melek gönderir ve geri cennete çağırır.
Lilith yeni yaşamından memnundur. Geri dönmek istemez. Melek Lilith'in cevabını Allah'a iletir Allah ise o gece Adem uyurken onun kaburgasından Havva'yı yaratır. Böylece Adem ve ikinci karısı Havva cennette mutlu bir şekilde yaşamaya başlarlar.
Havva'nın yaratılışı Lilith'in kulağına gider. Lilith kıskançlık içinde Şeytanın yardımıyla öc almaya karar verir ve yılan şeklinde cennete girer. Burada Adem ve Havva'yı yasak meyve elmayı yemeğe ikna eder.
Adem ve Havva cennetten atılır.(*Bu kısım Kur'an'da da vardır) Adem ve Havva yeryüzünde Lilith ve Şeytan ile karşılaşır ve iki tarafta savaşa başlar. Her iki tarafında oğulları ve kızları bu savaşı yönetmektedir.
Allah bu savaştan rahatsızlık duyar ve Lilith'in en büyük ve en güçlü oğlu Akim'e (bazı yerlerde Cain veya Carius olarak geçmekte) üç tane melek gönderir.
Melekler Akim'in yanına gider ve şöyle derler;
-Ey Lilith'in ve Lucifer'in cocuğu Akim, Allah'ından af dile, af dile ki bu savaş bitsin, sende ailende cennete geri dönebileceksiniz.
Ne var ki Akim Babasının kötülüğünü ve annesinin gururunu almıştır. Teklifi reddeder.
Bunun üzerine ilk melek ilk laneti verir;
-Senin türünde olanlar bir daha güneşi göremeyecek, eğer güneşi görürsen tenin küle dönüşecek.
*Bu lanetle Akim artık karanlıkta yaşamaya mahkum olmuştur*
İkinci melek yine af dilemesini söyler ama Akim tekrar reddeder, ikinci lanet gelir;
-Bundan böyle yemek yiyemeyeceksin ağzına aldığın her şey küle dönüşecek, eline aldığın şeyler çürüyecek, sadece kanla besleneceksiniz.
Son melekte af dilemesini söyler Akim yine reddeder ve son lanet gelir;
-Ateşten korkacaksınız, ateş sizi yokedebilen tek şey olacak.
*Bu lanetten Akim'in ölümsüz olduğunu anlıyoruz.*
Bu üç lanet geldikten sonra Akim bağırarak kendini yere attı. Ağlamaya başladı ancak gözyaşları yerine kan damlaları geliyordu. Bunu bir kaba doldurup içti ve kaderini kabul etti.
Böylece vampir efsanesi doğmuş oldu.
Biliyorum, bunları okuduktan sonra aman ya efsane sonuçta diyebilirsiniz, ancak tek kanıt bu değil;
Alman bir bilim adamı vampirleri araşırdı ve ilginç sonuçlar elde etti.
-Orta çağda bir takım gizemli cinayetler oluyordu. Bu cinayetler şöyleydi;
*Bir köyde biri ölmüş, cesette boynunda ısırık izleri gören köy halkı hayvan saldırısı diyerek bunun üzerinde çok durmamış ancak cinayetler artınca köy halkı toplanıp buna neyin sebep olduğunu öğrencmek istemiş, işte bu sırada bu cinayetler aniden duruyor ve bu köyün en yakın komşu köyünde aynı cinayeler başlıyor. Bu olay tekrarlanıp duruyor. Yani öldüren şey insaların onu aradığından haberdar ve sürekli kaçıyor.*
Şimdi, eğer olay gerçekten böyleyse neden artık böyle şeyler olmuyor diyebilirsiniz; yanıt basit,
-Orta çağda şehirler şu anda yaşadıklarımız gibi değildi. Polis yoktu. Halk o kadar güvende değildi. Ayrıca şehirleşme az olduğu için vampirlerin mağara veya ormanda saklanması çok kolaydı. Ayrıca bir köyde saklanmakta o kadar zor olmazdı.
Bahsettiğim bilim adamı bu köylerde*hala ayakta olanlarda* araştırmalar yapmış ve cesetleri incelemiştir. Gerçekten de bu cesetlerin ölüm nedenlerinin kan kaybı olduğu ortaya çıkmıştır.



Vampirlere inanmayanlara sesleniyorum bu kadar çok kanıt varken hala inanmıyor musunuz ??
 

HackerTime

Katılımcı Üye
27 Kas 2010
616
0
Uzayda
inaninki sonuna kadar okudum ve çok saçma acıkcası benı tatmın etmedı bırısı oturup ( senin için soylemıyorum )
bunları yazabılır bana bıraksalar uzaylıları kanıtlarım orda dedıgın şeylerin hıc bir kanıtı yok yok yuzyıllar onceymıs felanmıs yuz yıldan kastin 500 yıl olsa ozaman osmanlı donemı var ki o devırde böyle birşey olsa tum tarıhcıler bılır anlatır ondan oncesı gene islamiyet ordada boyle şeyler yok olsaydı imamlar hocalar söylerdi eger tarıh ondanda onceyse zaten karanlık çağ dunya 100 de yüz olarak dusunursek biz yüzde 99.8 inde yer aldık bana ınandırıcı gelmedı
 

HackerTime

Katılımcı Üye
27 Kas 2010
616
0
Uzayda
flood ıcın ozur dılerım ama kuran harıc her kitap degısıme ugramıstır baska ınancların kıtaplarına tam itaam vermeyınız
 

Marwins

Kıdemli Üye
21 Eyl 2012
3,129
1
HackerTime sadece dünyanın yarısı Osmanlı zamanında bizim de olsa başka ülkeler de vardı bunu gözden kaçırıyorsun
 

Me Gusta

Katılımcı Üye
25 Haz 2012
705
0
.
Gerçek Değildir Bu.Efsane Sadece.
Gerçek Olduğunu Düşünsenize. Vampirler Gece Yatağınızın Başına Gelip Bekliyorlar :D
 
bu hikayelerden en çok film ve kitap yazarları kazanıyor wampir nedir ya benim bildigim wampir günde 1 tatlı kaşıgı kan içen hayvanların kanıyla beslenen bi canlı yarasa misal babaım dişi yok o wampire dönüşse nasıl kan içecek zombi -wampir- ÇARŞAMBA CANAVARI- diye bişey yoktur bunlar insanların gece dışarda dolaşmamaları için söylenmiş yalanlardır tabi insanlar bunların o kadar çok etkisinde kalmşlar ki böyle mit geliştirmişler
 

Onenumber1

Üye
17 Eyl 2012
201
0
İstanbul
Gerçek Değildir Bu.Efsane Sadece.
Gerçek Olduğunu Düşünsenize. Vampirler Gece Yatağınızın Başına Gelip Bekliyorlar :D

Bu tehdit iyiydi :D Vampirin çırağı filiminden alıntı :D Bu arada konu çok güzel böyle şeyleri araştırman iyi bende bir zamanlar uzaylıları araştırmıştım ama unutmayın Kuranda'da geçer 36 çeşit tür vardır yani vampir ola bilirde olmaya bilirde bir yerde duymuştum sadece :) Ama birimizi yemeden bilemeyiz :D
 
tamam yukardakini okuduysanız bunuda okuyun bi zahmet :
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Atla: kullan, ara

Prens Voyvoda III.Vlad ya da Prens Drakula


Voyvoda III. Vlad Tepeş (Mart 1431–Aralık 1476), Kont Drakula ya da Kazıklı Voyvoda (Rumence: Vlad Țepeș) 1448, 1456-1462 yılları arası ve 1476 yıllarında Eflak beyliğinin voyvodası (prens) idi.

Voyvoda III. Vlad düşmanlarını (özellikle esir aldığı Osmanlı askerlerini) kazıklara çakarak işkenceyle öldürmesiyle tarihe geçmiştir. Sonradan Bram Stoker'ın Drakula romanına ve Drakula filmlerine konu olmuştur.


Osmanlılar'a yenilen Vlad'ın babası onu rehin olarak Osmanlılar'a vermişti. 1442-1448 yıllarını Osmanlılar'ın elinde tutsak olarak yaşadı. 1448'de İkinci Kosova Savaşı sonrasında Osmanlı desteğiyle Eflak'ın başına geçme girişiminde bulundu, ancak kısa bir süre sonra Macaristan tarafından desteklenen Eflak voyvodası II. Vladislav tarafından yenilgiye uğratıldı ve Boğdan'a sürgüne gitti. Erdel beyi János Hunyadi(Hunyadi Yanoş) 1456'da Belgrad şehrini Osmanlı kuşatmasına karşı savunmaya giderken Vlad'ın komutasına güney Erdel'in savunmasını sağlamak için bir ordu verdi. Bu durumdan faydalanan Vlad Eflak'a bir sefer düzenledi ve II. Vladislav'ı öldürerek III. Vlad adıyla Eflak voyvodası oldu.

Voyvoda 1459 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na vergi ödemeyi reddetti ve Macaristan Krallığı'yla ittifak yaptı. 1460-1461 yılları arasında Tuna nehrini geçerek Sırbistan'a ve Karadeniz kıyısına kadar ilerledi. Kendi ifadesiyle 23.884 Türk ve Bulgar'ı öldürdü. 20.000 Osmanlı savaş esirini kazığa geçirdi. Bu gelişmeler karşısında Osmanlı ordusu 1462 yılında padişah II. Mehmet komutasında Eflak voyvodasına karşı sefere çıktı. Mahmut Paşa'nın hatıratına göre çok uzun mesafeler boyunca Osmanlı askerleri içilecek bir damla bile su bulamadı. Sıcak dayanılır gibi değildi. Türk askeri Eflak'ın başkenti Târgovişte'ye ulaştığında Fatih Sultan Mehmet'in gördüğü manzara yaklaşık 5 kilometre boyunca kazıklarla dizili bir alandan geçiyordu. Alan yaklaşık üç kilometre boyunda bir kilometre enindeydi. Yerde uzun kazıklar dikiliydi. Yaklaşık 20 bin kadar insan erkek, kadın ve çocuk olmak üzere kazığa geçirilmiş durumdaydı. Bu kadar çok insanı kazıkta gören Osmanlı askerinin moralleri bozuldu, aklını kaçıracak duruma geldi. Ancak Osmanlı ordusu 4 Haziran 1462'de Târgovişte kalesini aldı. Vlad, II. Mehmet'e başarısız bir suikast girişiminde bulunduktan sonra kaçtı ancak bulunduğu yerde taş üstünde taş bırakmadı, terk ettiği topraklardaki kuyuları zehirledi, ekinleri yaktı, tüm hayvanları bile öldürttü. Hapishanelerdeki mahkumları, cüzzamlı ve vebalıları salıverdi ve Türklerin arasına karışmaya teşvik etti. Bu şekilde vebalıları salma yöntemini kullanarak, daha önce başvurulmamış bir taktik kullanmıştır.

(Kazığa geçirilenlerin kanlarını fıçılarda toplatıp şarap gibi içtiğine dair söylentiler daha sonra onun bir vampir olduğu efsanesi'ni yarattı.)

kaynak vikipedi wampirlk burdan çıkmıştır bildigim üzre
 
olabilirlerde olmayabilirlerde bundan emin değilim fakat evrende yalnız olmadığımızdan eminim düşünün evrenin büyüklüğünü, dünya bile ne kadar büyük ama evreni aklımıza getirdiğimizde dünya bir iğne ucu kadar bile değil bu kadar büyük bir yerde sadece insanlar mı yaşayacak?
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.