Birden buralar bulutlandı. Sis gibi, duman gibi, fakat onlardan daha başka, daha güzel bir şey çevreyi sardı. Sonra birden bire yerden birinin kalktığı görüldü. Elinde yerden kaldırılmış, gönderi KURT başlı bir tuğ vardı. Yarasından kanlar akan bu hayalet Kür Şad'dı...
Bir eliyle tuğu yükseltirken, öteki eliyle duman alana bir işaret yaparak 'KALKIN!' diye haykırdı. Kırk şehit birden kalktılar. Kür Şad eliyle ilerde bir yeri gösterdi. 'Oraya!' diye gürledi. Gösterdiği yer TANRI DAĞI idi. Tepesinde atalarının ruhları dolaşıyordu. Kırk bir şehidin ruhları bir fırtına gibi, bir musiki gibi, bir ışık gibi akarak Tanrı Dağı'na doğru yürümeye başladılar. Onları orada, başlarında Alp Er Tunga olan atalar kafilesi bekliyordu. Bu kırk bir şehidin çevresini bir anda yüz binlerce başka, şehitler sardı. Tanrı'nın huzurunda başlayan bu en muhteşem geçit resmi büyük, sonsuz boşluğu sararken birden bire bir türkü; azametli, ürpertici, Tanrısal bir türkü kâinatı titretti:
Delinse yer; çökse gök, yansa, kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan;
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli TÜRKLERİZ!
Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor! Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekleyerek hâlâ ufukları gözlüyor!..
Ötüken Neşriyat, Hüseyin Nihal ATSIZ - Bozkurtlar Romanı, Sayfa 422-423, Son
Bir eliyle tuğu yükseltirken, öteki eliyle duman alana bir işaret yaparak 'KALKIN!' diye haykırdı. Kırk şehit birden kalktılar. Kür Şad eliyle ilerde bir yeri gösterdi. 'Oraya!' diye gürledi. Gösterdiği yer TANRI DAĞI idi. Tepesinde atalarının ruhları dolaşıyordu. Kırk bir şehidin ruhları bir fırtına gibi, bir musiki gibi, bir ışık gibi akarak Tanrı Dağı'na doğru yürümeye başladılar. Onları orada, başlarında Alp Er Tunga olan atalar kafilesi bekliyordu. Bu kırk bir şehidin çevresini bir anda yüz binlerce başka, şehitler sardı. Tanrı'nın huzurunda başlayan bu en muhteşem geçit resmi büyük, sonsuz boşluğu sararken birden bire bir türkü; azametli, ürpertici, Tanrısal bir türkü kâinatı titretti:
Delinse yer; çökse gök, yansa, kül olsa dört yan
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan;
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli TÜRKLERİZ!
Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor! Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekleyerek hâlâ ufukları gözlüyor!..
Ötüken Neşriyat, Hüseyin Nihal ATSIZ - Bozkurtlar Romanı, Sayfa 422-423, Son