Sevgili Atatürk Vatan Sana Emanet

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Atatürk'e Göre Adam Yetiştirmek

Atatürk'e göre '' Milletleri idare edenlerin vazifesi, hayatı mutlu kılmak hususunda milletlerine yol göstermektir. Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar mutsuzdur. Hayatta mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve huzuru için çalışmakla mümkündür. '' O karşılık beklemeksizin, insanlığın mutluluğuna hizmet edebilecek adam yetiştirmenin, en büyük zevk olduğunu söylüyor ve şöyle diyordu: ''

Bahçesinde çiçek yetiştiren insan, bu çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren insan da, çiçek yetiştirendeki hislerle hareket etmelidir. Ancak bu tarzda düşünen ve çalışan adamlardır ki memleketlerine, milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler. ''
Eğitimin amacının ne olması gerektiğini bir tek tümce ile – sorumlu bireyler, kişilik sahibi insanlar yetiştirmek – olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü eğitimde verilecek olan sevgiye dayalı bilgi, özgürlüğü ve sorumluluğu gerektirir. Eğitimde bu nitelikte insanlar yetiştirmeye elverişli bilgiler verilmeli, eğitimin temel amacı – sorumluluk – kavramında, onun benimsenmesi ve benimsettirilmesinde yoğunlaşmalıdır. Bu düşünceyi Einstein’da daha açık bir biçimde görüp algılamaktayız.

‘’ Okulun amacı her zaman delikanlıyı okuldan bir uzman olarak değil, uyumlu bir kişi olarak çıkarmak olmalıdır. Bence bu, gençleri belli bir mesleğe hazırlayan teknik okullar için de doğrudur. En başta gözetilecek şey, bağımsız olarak düşünme ve karar verme yeteneğini geliştirmektir, özel bilgiler kazandırmak değildir. ‘’ (Einstein)
demektedir.

İşte bireylerde sorumluluk duygusunu ve bilincini geliştirecek bilgilerin niteliğini belirlemek üzere Fromm bilmek ve bilgiye sahip olmak arasında genel bir ayrım yapıyor ve diyor ki:

‘’ Ben bilgiye sahibim ‘’ ile ‘’ Ben biliyorum ‘’ deyişlerinde ortaya çıkar. ‘’ Bilgiye sahip olmak ‘’ kullanılabilir bir bilgi ‘’ enformasyon ‘’ kazanılması ve bunun mülkiyetinin o kişinin elinde olması demektir. ‘’ Bilmek ‘’ ise fonksiyoneldir ve üretici düşünce sürecinin bir parçasıdır. ‘’ Olmak ‘’ ilkesine göre en üst amaç ‘’ iyi bilmek ‘’ , ‘’ daha derinlemesine bilmek ‘’ , ‘’ sahip olmak ‘’ içinse ‘’ daha çok bilmek ‘’ olarak belirir.

Bu iki deyim arasındaki ayrım, eğitimde asıl amacın insanın kendisini tanıması, kendini insan olmak yolunda geliştirmesi olduğudur.

Öğretmenlerimiz, milletin çehresini değiştiren, yüksek insanlık meziyetlerini hem fikir hem de hareket adamı olarak akılcı bir dünya görüşüne, memleket gerçeklerinden kaynaklanan problemler karşısında aklın ve ilmin rehberliğini de ekleyerek çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle bertaraf, milli birliği temin eden eşsiz kudretli gerçeğin, sağduyunun ve ince görüşün sahipleridir. Nitekim '' Değerinden ötürü kıvanç duymak istersen, dünyaya değer kazandırmalısın. '' der Goethe. Bu değer kazandırma kültürle olur. Çünkü kültür yüksek değerlerin dışa yansıtılması, onların nesnelleştirilmesidir. İçimizi doldurup bizi insanca var eden kültürün oluşmasında ön koşul, sevgi değeri, halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara işlemesini, müşterek hisleri ideal haline getirmesini bilen öğretmenlerin adeta kanaviçe gibi işlediği öğrencileri eseridir.
 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
'İnsan kendisine, kendisinin ve var oluşunun anlamının hesabını vermek zorundadır.' (Erich Fromm)

Günümüzde eğitim, ana babalarla birlikte bütün aydınları ilgilendiren, üzerinde pek çok tartışılan bir konu olmuştur. Yürütülmekte olan eğitimin temeli ve amacı; Türk milletinin ahlâki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan bireyler yetiştirmek olmalıdır.

Bu konuda Gazi Mustafa Kemal Atatürk,

'Bizim eğitim sistemimiz eskisinden farklı olacaktır. Milli olacaktır. Milli dehamız; ancak, milli kültürümüz aracılığıyla geliştirilebilir.' Demektedir.

Yine bir başka konuşmasında Atatürk şöyle demektedir:

'Çocuklarımıza ve gençlere vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz: 1 - Milletine, 2 - Türkiye Devleti'ne, 3 - Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşman olanlarla mücadele esbap ve vasıtalarıyla donatılmış olan milletler için yaşama hakkı yoktur.' (Atatürk, Söylev ve Demeçler, s:45)

Yüksek öğretimde amaç; öğrencileri, 'Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan, aile, ülke ve millet sevgisiyle dolu' vatandaşlar olarak yetiştirmek ve 'Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak; çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak' olmalıdır. Atatürk’e göre, kaynaşmış bir millet haline gelmenin, çağdaşlaşmanın, kalkınmanın, hür ve demokratik bir toplum olabilmenin en etkili aracı eğitimdi.

'Öğrenmenin ereği temelde ilkokuldan üniversiteye değin pazar amaçları için olabildiğince bilgi toplamaktır. Öğrencilerden o kadar çok şey öğrenmeleri istenmektedir ki; sonunda düşünmek için pek az zaman ve güçleri kalmaktadır. Günümüzde daha çok ve daha iyi eğitim isteğine yol açan ana dürtü, öğretilecek konulara ya da bilgiye duyulan ilgi olmayıp bilginin kazandırdığı artan değiş - tokuş değeridir. Bugün bilgi ve eğitim için görkemli bir coşku ile karşılamaktayız. Ama yalnızca << doğruluk >> la ilgili, pazarda değiş - tokuş değeri olmayan, pratik olmadığı ve yararsızlığı öne sürülen bilgiye karşı kuşkucu ya da aşağılayıcı bir tavır da takınılmaktadır.'

Yazar düşüncelerini daha da geliştirerek şöyle diyor:

'Yüzyılımızda ağırlık, insan ve toplumun eleştirel çözümlemesine verilmekte, bu çözümlemelerde insanın nasıl olması gerektiğine ilişkin olumlu görüşler, yalnızca örtük bir şekilde dile getirilmektedir. Bu eleştirinin büyük bir önem taşıdığı ve toplumdaki her gelişmenin koşulu olduğu konusunda kuşkuya hiç yer olmadığı halde << daha iyi >> bir insanı ve << daha iyi >> bir toplumu yansıtan görüşlerin yokluğu, insanın kendisine ve geleceğine duyduğu inancı felce uğratma etkisini yaratmıştır.' (Erich Fromm)

Eğitimin konusu olan insan, gelişmeye ve tamamlanmaya muhtaç yetenekli bir varlıktır. Bütün canlılarda bu gelişme dürtüsünü görmek olanaklıdır; tohumda ve embriyonda olduğu gibi. Onlar doğal bir zorunlulukla büyüyüp gelişmekte, tamamlanmaktadır. Bu tamamlanma dürtüsü insanın hedefsel yanı için de geçerlidir. Fakat insanın bir de tinsel (manevi) yanı vardır. Bu yanı da gelişmeye muhtaçtır. Esasen insanı insan yapan onu tüm diğer varlıklardan ayıran bu yanıdır. Buna göre gelişip insan olmak bu yanımızın açılıp gelişmesine bağlıdır.

Bu yanımızın gelişmesi, dolayısıyla tam bir insan olmamız da ancak, bu yanımızda mevcut etik, estetik ve hakikat gibi yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi ile olur; yaşamımıza anlam veren bu değerler ve onların gerçekleştirilmesidir.

<< Ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım? >> sorularına verilecek tek bir cevap vardır; << Değerli olanı yap! >>

O halde yetişkin bir insan olarak, yaşamda davranışlarımıza ve ilişkilerimize yön verebilmek için, yüksek değerlere göre anlamlı bir << dünya görüşü >> ne varmamız, yaşam biçimimizi buna göre oluşturup seçmemiz gerekmektedir. Bu, aynı zamanda bizim yaşam sorumluluğumuzu deyimler. Çünkü seçmenin olduğu yerde sorumluluk vardır. Seçme sorumluluğu da birlikte getirir. Eğitim her zaman farklı incelemelere, farklı bilgilere, farklı görüş ve düşüncelere açık olmalıdır.

İşte düşüncemizin vardığı bu noktada doğru bir eğitimin ne olacağı, ne gibi bir amaç işleyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır: << Özgür ve sorumlu insan yetiştirmek. >>

Nitekim Einstein:

'Okulun amacı her zaman delikanlıyı okuldan bir uzman olarak değil, uyumlu bir kişilik olarak çıkarmak olmalıdır. Bence bu, gençleri belli bir mesleğe hazırlayan teknik okullar içinde doğrudur. En başta gözetilecek şey bağımsız olarak düşünme ve karar verme yeteneğini geliştirmektir, özel bilgiler kazandırmak değil.'

Özgürlük insan için bir ödev niteliğindedir. İşte eğitimin temel amacı da bu ödevin bireyce yerine getirilmesinin zeminini ve olanağını hazırlamaktır. Özgürlük ödevinin yerine getirilmemesi, insanın kişilik kazanamaması ve böylece anti - hümanist bir dünyanın meydana gelmesi sonucunu doğurur. Böyle bir dünyada, bireyselliğine ve kişiliğine bilinçlenmemiş kimselerin oluşturduğu bütünsel varlık, bir insan topluluğu niteliğini asla kazanamayacak, bir kitle olmaktan öteye geçemeyecektir.
 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Atatürk'e Şiirle Sevgi

"Atatürk'ün bir akşam toplantısında söz, edebiyat üzerine açılmıştı (1937), Edebiyatın gayesi ne olmalıdır? Konuşmasına şöyle devam etti:

"- Osmanlı devrinde ve bugüne kadar geçen Cumhuriyet çağında ve bundan evvelki Türk kültürel çağlarında ve hatta bütün kültürlü medeni cemiyetlerde edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır:

Söz ve mânayı, yani insan dimağında yer eden, her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları, çok alâkalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı. Bunun içindir ki, edebiyat, ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.

Beşeriyette en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan, hayatla ve kanla karşılaşmak kendileri için mukadder olan askerlik gibi yüksek bir idealist meslek dahi, kendini içinde bulunduğu içtimai heyete anlatabilmek ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğunu hazırlayabilmek için, uyandırıcı, hedeflendirici, yürütücü ve nihayet fedakâr ve kahraman yapıcı, vasıtayı edebiyatta bulur.

Bu itibarla, edebiyatın her insan cemiyeti ve bu cemiyetin hal ve istikbâlini koruyan ve koruyacak olan, her teşekkül için, en esaslı terbiye vasıtalarından biri olduğu, kolaylıkla anlaşılır.

'Çocuklarımıza ve gençlere vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz:

1 - Milletine, 2 - Türkiye Devleti'ne, 3 - Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşman olanlarla mücadele esbap ve vasıtalarıyla donatılmış olan milletler için yaşama hakkı yoktur.' (Atatürk, Söylev ve Demeçler, s:45)

Bu edebiyat telâkkisi, böyle bir edebiyat tedrisi sayesindedir ki, edebiyat medlûlünden anlaşılan gayeye varmak mümkün olabilir."

(Afet İnan : Atatürk Hakkında Hatıra ve Belgeler, 1959, s.171-273)

Bugüne kadar Atatürk sevgisini anlatan pek çok şiir yazılmıştır. Ona olan duygu ve düşünceleri tarif etmek halk edebiyatının inceliklerini, ölçülü, ahenkli, ritimlerini kullanmak, eskilerin deyimi ile birazda şairlik 'Dad-ı Hak' tır. Yani Allah vergisidir. Nedir ki dilimiz fonetik yönden şiirsel bir yapıya sahiptir. Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan sözlükte şiir 'Seslerin, ritimlerin, uyumların kaynaşmasıyla en güçlü duyguları, izlenimleri, coşkuları canlandırma ve etkileme sanatı' diye tarif edilmiştir. Şiir de resim, heykel ve musiki gibi Güzel Sanatların bir dalıdır ve Aristo sanatı 'Tabiatın taklidi' sayar. Her sanat dalında olduğu gibi şiiri de şiir yapan temel öğeler vardır.

Bunlar ölçü, uyum, mana ve ritimdir. Şiirin bu dört ana kaide üzerine inşa edilmesi gerekir. Zira ölçüsüz sanat olamayacağı gibi ölçüsüz şiir de olamaz.

Sevgili Atamıza olan sevgimiz, aynı zamanda bütün insanlığa olan sevgimiz ile ölçülür. Ve kendimize, insanlığa olan sevgimiz tıpkı çiçek gibidir, ne kadar taze ise bizleri o kadar memnun eder.

Aziz Atatürk, ilelebet seni, karanlık gecenin milletimiz için nur saçan rehberi olarak takip edeceğiz.

Ruhun şad olsun.
 

j4mir

Yeni üye
17 Ocak 2012
44
0
19 mayıs 23 nisan 10 kasım hepsini kaldırmaya çalışıyorlar. Atatürk'ün izi silinmeye çalışılıyor...
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.