THT Galatasaray SK Fun Kulüp >1905<

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
Galatasaray 9 – 7 ENKA

B_20323_b.jpg


Galatasaray, Sutopu Deplasmanlı 1. Lig Play-Off Final serisinin ilk maçında, Kalamış Engin Bora Havuzu’nda ENKA ile karşılaştı. Takımımız müsabakadan 9-7 galip ayrıldı.

Galatasaray bu galibiyetle 1-0 önde başladığı seride durumu 2-0’a getirdi. Final serisinde ikinci maç 28 Mayıs 2014 Çarşamba günü (yarın) saat 20.00'de deplasmanda, ENKA Havuzu’nda oynanacak. Galatasaray’da hedef bu maçta galip gelerek, 23 yılda 20. ve arka arkaya 10. defa şampiyon olmak.

Takımımıza şampiyonluk maçında başarılar dileriz.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
Yenilmez Armada FİNALDE !

gslh_sampiyonola.jpg


Galatasaray Liv Hospital, Beko Basketbol Ligi Play-Off Yarı Final dördüncü maçında Banvit ile karşı karşıya geldi. Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki mücadeleden takımımız 73-66 galip ayrılarak seride durumu 3-1 yaparak finale yükseldi.

Yenilmez Armada'nın finaldeki rakibi Fenerbahçe Ülker oldu. Seri 3 Haziran Salı günü başlayacak.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
ŞAMPİYON GALATASARAY!

B_20350_b2307.jpg


Galatasaray, Sutopu Deplasmanlı 1. Lig Play-Off Final serisinin üçüncü maçında, Kalamış Engin Bora Havuzu'nda ENKA ile karşılaştı. Havuzdan 10 – 5 galip ayrılan takımımız seride durumu 3-1’e getirerek şampiyon oldu.

Final serisine 1-0 önde başlayan Galatasaray ilk maçta Kalamış'ta ağırladığı ENKA'yı 9-7 mağlup ederek durumu 2-0'a getirdi. Serinin ikinci maçı ENKA Havuzu'nda oynandı ve tartışmalı kararların verildiği müsabakayı 8-7 kazanan ENKA seride durumu 2-1'e getirdi. Bu akşam oynanan müsabakada baştan sona üstün bir performans ortaya koyan takımımız rakibinin müsabakaya ortak olmasına fırsat vermedi ve 10-5'lik galibiyetle seriyi noktalayarak şampiyon oldu.

Havuzun Aslanları böylece son 24 yılda 20. ve üst üste 10. şampiyonluğunu kazandı.

Maç bitiminde açıklamalarda bulunan Galatasaray Sutopu Şube Menajeri Cahit Sılay çok mutlu olduğunu belirterek, "Hak etiğimiz başarıyı yakaladık. Taraftarlarımız karşısında çok iyi performans sergiledik. 10. kez üst üste şampiyon olduk ve İYİK'in rekorunu egale ettik. Önümüzdeki senelerde bu başarıları yakalamak istiyoruz" diye konuştu.

Şampiyon takımımızı ve teknik ekibimizi kutlarız.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
B_20361_B_17434_B_17279_B_17142_b.jpg


Avrupa Kürek Şampiyonası B Final Sonuçları

Avrupa Şampiyonası B Final yarışında Hafif Kilo İki Tek Dümencisiz ekibimiz Cem Yılmaz-Ahmet Yumrukaya, 6.33 çeken Çek Cumhuriyetinin ardından ikinci oldu. Ekibimiz 6.35 çekti ve Avusturya, Portekiz, Yunanistan ve Macaristan'ı geride bıraktı.

Hafif Kilo Tek Çifte B Final yarışında mücadele eden sporcumuz Enes Kuşku ise 7.14 ile 6. oldu. Yarışta Yunanistan 7.00 ile birinci olurken onları Sırbistan, Slovenya, Macaristan ve Bulgaristan takip etti.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
04011am_1244198883.jpg


Karlar düşer çığ oluruz coşarız
Arman için stadlara dolarız

yağmur yağar
sel oluruz akarız
cim bom boma sırılsıklam aşıkız

Rüzgar eser kasırgayız yıkarız
engelleri hiç anlamaz aşarız
günler geçer seviniriz ağlarız
zaferlere bu şarkıyla koşarız...
 
Son düzenleme:

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
Fernando Muslera ile Sözleşme Yenilendi

Fernando%20Muslera_Galatasaray%20Aslani.jpg


Galatasaray Sportif AŞ, profesyonel futbolcumuz Fernando Muslera ile sözleşme yenilendiğini Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) gönderdiği açıklamayla bildirdi.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
UNUTULMAYANLAR

unutulmayanlarB.jpg


METİN OKTAY (1936-1991)
5b.jpg

Metin Oktay, 2 Şubat 1936'da İzmir'de (Karşıyaka-Çiftefırınlar) doğdu. Karşıyaka Soğukkuyu İlkokulu, Alsancak İlkokulu, İnönü Lisesi ve Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü'nde (Mobilya bölümü) okudu. 15 yaşında Damlacık Kulübü'nde 8 numaralı formayı -8 numaraları forma çok sevdiği Sait Altınordu'un forma numarasıydı- giyerek futbola başladı. Adnan Suvari'nin futbolcu-antrenör olarak görev yaptığı Yün Mensucat'a transfer oldu ve yeni forması altında 14 gol attı ve Genç Milli Takım aday kadrosuna çağrıldı.

11 Nisan 1954'te Belçika’ya karşı ilk kez milli oldu ve 4-0 kazanılan maçın 2 golünü attı. Aynı yıl İzmirspor'a transferi gerçekleşti ve bu forma altında 17 gol atarak gol kralı oldu. İzmirspor da Mahalli Lig'i şampiyon bitirdi.

1955 yılında Gündüz Kılıç, Metin Oktay'ı 5 yıllık sözleşme karşılığında Chevrolet marka bir otomobil vererek sarı kırmızılı renklere bağladı. Galatasaray formasıyla ilk kez (28 Ağustos 1955) Beyoğluspor'a karşı oynadı ve ilk golünü attı. 1956 yılının Şubat ayında A Milli Takım’ın, Macaristan’ı 3-1 yendiği maçta, 2 golü Lefter, bir golü Metin Oktay ağlara gönderiyordu.

29 Ocak 1959'da İzmir'de Oya Sarı ile evlendi. 10 Haziran 1959'da Fenerbahçe ile oynanan Türkiye Ligi Finali’nin ilk maçının 37. dakikasında rakip kaleye ünlü “ağları yırtan gol”ünü attı. Transfer döneminde İzmirspor'un o gün için büyük bir tutar olan 30 bin liralık transfer teklifini reddederek çok sevdiği kulübünde kaldı ve bu nedenle eşinden ayrıldı.

18 Aralık 1960'da İnönü Stadı'nda oynanan maçta Galatasaray-Fenerbahçe’yi 5-0 yenerken, 4 golün sahibi Metin Oktay oluyordu. Temmuz 1961'de İtalya’nın Palermo Kulübü'ne transfer oldu. İtalya’ya alışmakta zorluk çeken Metin Oktay, İtalya Ligi’nde çıktığı 12 maçta 3 gol attı. Haziran 1962'de yeniden Galatasaray'a döndü ve tekrar Galatasaray’ın 10 numralı formasını taşımaya başladı.12 Mayıs 1965'te İstanbul'da Servet Kardıçalı ile evlendi. Aynı yıl Gönül Yazar ile "Taçsız Kral" filminde başrol oynadı. 1969'da Galatasaray şampiyon, kendiside gol kralı olduktan sonra, İstanbul ve İzmir'de yapılan jübilelerle futbolu bıraktı.

Metin Oktay, Galatasaray’ın ve Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden biridir. 1969 yılında takımı şampiyon ve kendisi de gol kralı olarak futbolu bırakan Metin Oktay'a başka hiçbir futbolcuya nasip olmayan jübile yapılmış, bu unutulmaz futbolcunun uğurlanması İstanbul ve İzmir'deki karşılaşmalarla, gerçekleşmiştir.

İstanbul'da yapılan jübile maçında Galatasaray - Fenerbahçe 1-1 berabere kalmış, İzmir'de ise Göztepe, Galatasaray'ı 1-0 yenmiştir. İstanbul'daki jübilenin en ilginç yanını ise Metin Oktay'ın kısa bir süre Fenerbahçe, Can Bartu'nun da Galatasaray formalarını giymesi oluşturmuştur.

Metin Oktay, 4’ü Genç Milli Takım olmak üzere 40 kez milli oldu. A Milli Takım’da 7 kez kaptanlık yaptı ve toplam 17 gol attı.

Metin Oktay, futbol hayatı boyunca 6 kez gol kralı oldu ve lig tarihinde 217 gollük bir rekora imza attı. Bu rekor 1988 yılında Tanju Çolak tarafından kırıldı. Ayrıca, 1962-63 sezonunda 26 maçta attığı 38 golle bir sezonda en fazla gol rekorunu kırdı. Bu rekor ise 1987-88 sezonunda 39 golle yine bir başka Galatasaraylı Tanju Çolak tarafından kırıldı. Metin Oktay, 26 maçta attığı 38 golle, maç başına 1.4 gol ortalaması yakalamış ve bu rekor günümüzde henüz kırılamamıştır. Metin Oktay derbi maçlarının da büyük golcüsüydü. Fenerbahçe'ye tam 18 gol atan Metin Oktay, Beşiktaş'a da 13 gol attı.

Futbolu bıraktıktan sonra yine futbolla ilgili çeşitli işler yaptı. 1974-1975 sezonunda kısa bir süre Doğan Koloğlu ile birlikte Galatasaray’da teknik direktörlük görevinde bulundu. Son olan Milliyet Gazetesi’nde spor yazarlığı yapan Metin Oktay, 1991 yılında elim trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı.

Galatasaraylılığını, “Sarı-kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım. Galatasaray İzmir’e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim. Bence Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. Galatasaray’ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım” sözleriyle ifade eden Metin Oktay, ayrıca 1957 yılında dönemin Fenerbahçe yöneticisi Müslüm Bağcılar’ın dönemin koşullarına göre astronomik olan transfer teklifini “Bizi sevenleri üzmeyelim baba...” cümlesi ile geri çevirmiştir.


gunduz.jpg

GÜNDÜZ KILIÇ (1919-1980)

1919 yılında İstanbul'da doğan Gündüz Kılıç, Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra futbol hayatına sarı kırmızılı takımda santrafor olarak başladı. Güçlü, büyük, iyi eğitimli, incelikli, karizmatik, cana yakın ve başarıya aç...Sahte gösterişe asla yer vermeyen, ancak hiçbir zaman da insanı sıkmayan biri...

1938 yılında futbol hayatına ara vererek yüksek öğrenim için Almanya'ya gitti. Döndüğünde tekrar Galatasaray forması giyen Kılıç, dönüşünde 2 Türkiye Ligi Şampiyonluğu yaşadı. 11 kez A Milli Takım'da görev yapan Kılıç 1953 yılına kadar Galatasaray'da görev yaptı. Baba lakaplı futbolcu 1980 yılında vefat etti.

Galatasaray'da Gündüz Kılıç devrimi 1952 yılında, bir sabah erkenden, takım kaptanının üniformasını dolabına astıktan sonra koç üniforması giyerek arkasına bakmadan ıslık çalmasıyla başladı. Bir zamanlar Galatasaray takımının kaptanı olan Gündüz Kılıç eski takım arkadaşlarının ve takıma aldığı parlak, genç yeteneklerin koçluğunu yaparak, 1934-1952 arasında tek bir şampiyonluk olmadan geçen, dertli ve kederli ok sekiz uzun yılın ardından takımı sayısız şampiyonluğa taşıdı. Her Galatasaray oyuncusu , öğrencisi ya da taraftarı Gündüz Kılıç'ta örnek birini görmüştü; çok iyi oynayan biri, çok iyi motive eden biri, çok iyi eğitim veren biri, birlikte çalıştığı her bir kişinin en iyi yanlarını ortaya çıkaran biri...Saha içinde de dışında da gerçek bir centilmen olan Gündüz Kılıç Galatasaray`ı , yepyeni parlak hedeflere taşıdı. Gündüz'ün liderliği altında Galatasaray Türkiye kupası ve uluslararası maçlar gibi sayısız şampiyonluğa imza attı.

Vizyonu geniş koçluk biçimi ve güçlü iletişim yetenekleri Türkiye'de yıllar boyunca koçluğun belkemiği olarak kalacaktı.


boduri.jpg


BODURİ (1921-1942)

Asıl adı Nikola Büyükvafiadis' tir.


Boyunun kısalığı nedeniyle kendisine takılan "Boduri" lakabı ile bilinir.

Futbola Beyoğluspor'da başlamıştı. İnanılmaz derecede yetenekli ele avuca sığmaz bir oyuncuydu. O kadar iyi bir ayak hakimiyetine sahipti ki, yağmur yüzünden salonda yapılan çalışmalarda topu eliyle atar gibi basket yapardı.
Galatasaray'a 1938-39 sezonunda gelmişti ve ne yazık ki üçüncü sezonunu bile tamamlayamadan, vefat etmiştir.


İSFENDİYAR AÇIKSÖZ (1929-2006)
isfendiyar.jpg

1929 yılında Kastamonu'da doğan İsfendiyar Açıksöz 1946 yılında Galatasaray formasını giymeye başladı. 1956 yılında Vefa'ya transfer oldu ve 1958'de de Galatasaray'a geri döndü. Türkiye 1.Ligi'nde mücadele eden Açıksöz, sağ kanattaki etkili oyunu, çalımları ve süratiyle dönemin en gözde futbolcularındandı. İsfendiyar Açıksöz, 1960 yılında futbola veda edene kadar 16 kez A Milli formayı giydi. Açıksöz Selahattin Beyazıt ve Ali Uras'ın başkanlık dönemlerinde yönetim kurullarında görev almıştır.

SUAT MAMAT (1930- )
sutmamat.jpg

1930 yılında İstanbul'da doğan Suat Mamat 1952-1963 yılları arasında sarı kırmızılı formayı giydi. Bu dönem içinde 3 İstanbul Ligi ve 1 Türkiye Ligi Şampiyonluğu yaşadı. 26 kez A Milli Takım'da görev alan Suat Mamat'ın 4 altın golü vardır. Bu gollerin 3'ünü 1954 Dünya Kupası Finalinde attı ve Türk futbol tarihine adını yazdırdı. 1969 yılında futbola veda eden Suat Mamat bir süre teknik direktörlük yaptı.

COŞKUN ÖZARI (1931- )
coskun.jpg

Galatasaray Lisesi mezunu olan Coşkun Özarı 1931 yılında doğdu. 1953 yılında sarı kırmızılı forma ile futbola başladı. Teknik direktörlük görevi gördükten sonra Gündüz Kılıç'ın yardımcısı olarak Galatasaray'da antrenörlüğe başladı. Daha sonra da A Milli Takım'ın antrenörlüğünü yaptı.

Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra kendini Galatasaray takımının hücum çizgisinde buldu. Bundan sonra on üç yıl boyunca Galatasaray takımının yanısıra milli takımın da defans belkemiği olan Özarı, çetin oyunculuğu, ancak yumuşak huylarıyla tanındı. Özarı'nın defanstaki liderliği, Gündüz Kılıç'ın koçluğu, Turgay Şeren'in kaleciliği ve Metin Oktay'ın forvetliği ile birleşince takımı sayısız şampiyonluğa ve Türkiye Kupası zaferlerine taşıdı.


TURGAY ŞEREN (1932- )
turgaysener.jpg

1932'de doğan Galatasaray Lisesi mezunu Turgay Şeren, Galatasaray tarihinin en büyük kalecilerinden biridir. 1950 yılında ilk kez A Milli Takımı'nın kalesinde görev alan Şeren tam 49 kez Milli Takım forması giydi ve 35 kez kaptanlık görevini üstlendi. 1951 yılında A Milli Takımın Federal Almanya ile oynadığı 2-1`lik zafer maçında kalesinde devleşerek müthiş bir performans sergiledi. Alman Kicker dergisi Türk milli takımının kalecisi Turgay Şeren'i 'Bir insan nasıl olur da bu kadar yükseğe sıçrayabilir?' başlığıyla kapak yaptı. Bu maçta sergilediği kahramanca oyunculuğu sayesinde 'Berlin Panteri' lakabını alan Şener o zaman daha on sekizindeydi.
 
Son düzenleme:

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
grayBanner_gazibustu.jpg


ataturkbustu.jpg


"GAZİ KUPASINI GALATASARAY KAZANDI"

Yukarıdaki başlık 1 Eylül 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ne ait. 1 Ocak 1929 tarihinde gazeteler Latin harfleriyle basılacağından, halkı alıştırmak için, bu tarihten itibaren yazıların kenarına köşesine Latin harfleriyle de haberler koyuyorlar.

Bilmeyenler için, Latince başlığın altındaki Osmanlıca’yı da hemen bugünkü dile çevirelim.

"Dünkü maç Fenerbahçe’nin mağlubiyeti ile neticelendi. Netice şudur: Galatasaray dört, FENER SIFIR!.."

Doğaldır ki bu iki güzide kulübün maçlarında bir tarafın galibiyetiyle biten birçok 4-0’lık maçlar vardır. Ama bu 4-0 Galatasaray için çok ayrı bir anlama sahiptir. Onu da hikaye edelim.

Yıl 1928. Aylardan Ağustos. Cumhuriyet hükümeti tarafından dünyaca ünlü İtalyan heykeltraşı Pietro Canonica’ya yapımı ısmarlanan Cumhuriyet Abidesi’nin açılışı yapılacaktır. Zaten o günlerde Canonica da İstanbul’dadır ve abide üzerinde son düzeltmeleri yapmaktadır. Abide’nin çevre düzeni ise, İtalyan mimar Guillio Mongeri tarafından yapılmıştır.


Gazeteler günler öncesinden maç ile ilgili haberleri vermeye başlamışlardır. 5 Ağustos 1928, Pazar gününün Cumhuriyet Gazetesi’nden izleyelim: "Galatasaray-Fenerbahçe kulüplerimizin Tayyare Cemiyeti tarafından konulan Gazi Büstü için icra edecekleri maçın günü dün kat’i suretde kararlaştırılmışdır. Bu Cuma günü (10 Ağustos) Taksim Stadyumu’nda her iki kulübün üç takımı birden karşılaşacaklardır. Evvela dördüncü, yani en küçükler otuzbeşer dakikalık iki devreli bir maç yapacaklar, sonra üçüncü takımlar kırkbeşer dakikalık bir müsabaka icra edecekler ve nihayet saat beşde de birinci takımlar karşılaşacaklardır. (...) Birinci takımların müsabakası o gün berabere neticelendiği takdirde, onbeş gün sonra ikinci bir maç icra edilecek ve bu maç icab ederse yarım saat temdid olunacaktır.

Tayyare Cemiyeti müsabakanın geçen sene vaki olduğu üzere, kulüpcülük hissiyle hareket eden bazı zabıta memurlarının billüzum müdahelesi yüzünden akim (neticesiz) kalması gibi hadiselere meydan vermemek için her türlü tedbiri ittihaz edecek, seyircilerin parmaklıklardan dışarı çıkmasına katiyyen müsamaha ve müsaade etmeyecektir ".


8 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Tertib Heyeti’nin bildirisi var:

"Maç Heyeti Tertibiyesinden.

Tayyare Cemiyeti Menfaatine.

10 Ağustos 1928’de Galatasaray-Fenerbahçe kulüplerinin birinci, üçüncü ve dördüncü takımları arasında icra olunacak müsabakaların her üçüne ait olmak üzere bilet fiyatları berveçh-i zir (aşağıdaki gibi) tesbit edilmiştir.

1- Numrolu balkon mevkileri: 10-5 ve 3 lira

2- Tiribün: 2 lira

3- Duhuliye: 1 lira

4- Tirübün ve duhuliye biletleri, hüviyet varakalı kulüp azasile, zabitan ve mektep talebesi için nısıfdır (yarı yarıyadır)."


9 Ağustos 1928 Perşembe gününün Cumhuriyet Gazetesi’nden devam ediyoruz: Taksim Abidesi’nin açılış haberleri var. Atatürk o günlerde İstanbul’da olduğu halde, açılışta yok. Açılışı Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa yapmış. Gazetenin dördüncü sahifesinde Tertib Heyeti’nin bildirisi var:


1- 10 Ağustos Cuma günü Taksim Stadyumu’nda Tayyare Cemiyeti menfaatına icrası mukarrer (yapılması kararlaştırılmış) futbol müsabakalarından birinci takımların hakemliğine (fierafeddin), üçüncü takımlara (Fuad), dördüncü takımlara (Basri) beyler intihab olunmuşlardır.

2- Yan hakemlerini bu zevat kendileri intihab edeceklerdir.

3- Dördüncü takımlar saat ondörtde, üçüncü takımlar 15,15 de ve büyük maç da saat 17 de başlayacaktır.

4- Hakemlere ve oyunculara karşı leh ve aleyhde bağırmak ve gürültü etmek, oyunu işgal ve halkın istirahatını ihlal edeceğinden bu gibi taşkınlıklardan katiyen mücanebet olunması (kaçınılması) ve polisin müdahalesine meydan verilmemesi rica olunur.


10 Ağustos 1928 Cuma gününün Cumhuriyet Gazetesi’nde 1. sayfada "Galatasaray - Fenerbahçe Müsabakası" başlığı altında, o gün oynanacak maç hakkında resim ve yazılar var: Gazetenin birinci sayfasında Gazi Büstü’nün fotoğrafı ve GS ile FB’nin rozetleri var. Galatasaray’ın rozetinde eski harflerle 1905 tarihi var. FB’nin rozetinde ise tarih yoktur. Maç ile ilgili olarak, birinci sayfada başlayan haberler; dördüncü sayfada da devam ediyor. Bu bölümde takımların muhtemel tertibleri verilmekde, her iki takımın oyuncularının mukayesesi yapılmakta ve maçın sonucu hakkında tahmin yürütülmektedir. Daha sonra "Müsabakanın merasim proğramı" veriliyor:


1- Her müsabakadan beş dakika evvel sahaya girecek olan hakemin düdük çalarak vaki olacak daveti üzerine ve üçüncü düdüğün sedasını müteakib, takımlar sahaya çıkacakdır.

2- Birinci düdükden sonra takımlar soyunma odalarından çıkarak sahaya girecek, parmaklığın kapısı önünde birleşecekler ve sahaya bir Galatasaraylı ve bir Fenerli olarak kolkola ve ağır yürüyerek girecekler. Tarafeyn kapdanları en son olarak kolkola girecekler, girmezden evvel de bervech-i bala kezalik (yukarıdaki gibi) tertib ile takımlarını sevk edeceklerdir.

3- Takımlar sahaya girince, Gazi hazretlerinin büstü etrafında –daire teşkil ederek- duracaklar, bu tertibi hakem idare edecektir. Ve hakemin flama sallayarak vereceği işaret üzerine muzıka milli marş parçasını terennüm edecektir ve bu esnada takımlar esas vaziyetde resmi tazim ifa edeceklerdir.

4- Bu merasim bitince hakem tarafeyn kapdanlarını davet ederek, kale intihabını (seçimini) yaptıracak ve kapdanlara alel usul lazım gelen ....... (okunamadı) bulunacakdır.

5- Üçüncü ve dördüncü takımlar da ayni merasime tabidir.

6- Birinci takımların oyununun hitamında tarafeyn evvela sahanın merkezinde ve hakemin etrafında toplanıp, yekdiğerine şeref nidası irad edeceklerdir.

7- Bundan sonra galip takımın bütün efradı ile üçüncü ve dördüncü takımlar galiplerinin yalnız kapdanları Gazi Hazretlerinin büstünün mevzü (konulmuş) bulunduğu sahanın önüne gelip cepheleri balkona müteveccih olarak duracaklardır.

8- Tayyare Cemiyeti Reisi bu esnada büstlerin yanına gelmiş bulunacağından, hakem gelip neticeyi resmen tebliğ edecek ve reis de büstleri galip takımlara evvela küçüklerden başlayarak sırasiyle verecekdir.

9- Her üç takım kapdanı da sırasiyle reise teşekkür edecek ve arkadaşlarına dönerek ve bir eliyle de büstü tutarak evvela Gazi hazretlerinin ve sonra da Tayyare Cemiyetinin şerefine yaşa nidasını irad ettirecektir.

10- Bu merasım hitam bulduktan sonra ahali dağılana kadar büstler masa üzerinde kalacak ve galib takım azası tamamen veya kısmen masanın başında duracaklardır.


Yine gazetenin verdiği habere göre "seyirciler arasında hadise çıkmaması için, Avrupa’da olduğu gibi tribünlerden kapıdan girince sağdakine Fener tarafdarlarının, soldakine de Galatasaray tarafdarlarının oturmaları münasib görülmüştür. Mamafi herkes istediği yerde oturmakda serbestdir" denilmektedir.

11 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ilk maç ayrıntılı olarak anlatılıyor:

"Neticesi sabırsızlıkla beklenen GS-FB maçı dün yapıldı. Birinci takımlar arasında yapılan maçda GS-FB üçer sayı ile berabere kaldılar. Üçüncü takımlar maçında GS:5-FB:2. Dördüncü takımlar maçı ise 0-0 berabere neticelenmiştir.

Müsabaka Nasıl Oldu?

Galatasaray Takımı: Ulvi-Burhan-Mehmet Nazif-Suphi-Nihat-Midhat-Mehmet-Muslih-Kemal Faruki-Latif Rebii.

Fenerbahçe Takımı: Fehmi-Kadri-Sabih-Cevat-Sadi-İsmet-Alaaddin-Muzaffer-Zeki-Fikret-Bedri.

FB rüzgar altına düşmüştü. Buna rağmen ilk dakikadan itibaren çok hakim, çok ahenkdar bir oyunla Galatasaray kalesini kuşattılar (...) Buna mukabil Galatasaray müdafaasında garip bir becerisizlik vardı (...) Hele Mehmet Nazif, topa vurmasını unutmuş denilebilirdi. 15 dakikada FB ilk golü yapıyor. 25. dakikada GS. Beraberliği temin ediyor. Ardısıra FB. Penaltıdan 2. golü kazanıyor. (...) Galatasaraylılar bila istisna bozuk oynuyorlardı (...) Birinci haftaymın sonlarına doğru Latif çıktı. Zaten iyi oynamıyordu. Fakat hemen burada ilave edelim ki ikinci devrede tekrar oyuna girdi. Gollerden birisini yapmak suretiyle birinci devredeki fena oyununu unutturdu. 43. dakikada Fenerbahçeliler bir gol daha yaparak bu devreyi bire karşı üç sayı ile bitirmiş oldular.

İkinci Haftaym

İkinci haftaym başlar başlamaz Fenerbahçe’nin fevkalade kuvvetli bir maneviyatla oynadığı görüldü. Fakat Galatasaraylılar da bu vahim vaziyetden kurtulmak için çalışıyorlardı. Dışarıda bağrışan kulübcülerin gürültüsü oyuncuları da sinirlendirmiş, her tarafda bir heyecandır başlamışdı. Bitaraf bir spor meraklısının bu gürültüde müsabakaları zevkle seyir etmesine imkan yoktur. Bağırışmalardan, alkışlardan insanın başı ağrıyor, kulakları uğulduyor, hele bir türlü eksik olmayan "yuha"lardan gönlü bulanıyordu... Kaç gündür gazeteler bu müsabakalar esnasında herkesin sükunet göstermesini temenni etmişdi. Tayyare Cemiyeti’de aynı temenniyi matbu bir şekilde herkese dağıtmışdı. Fakat ne de olsa bir kısım halk var ki onlara spor terbiyesi öğretmek kabil olmuyor, hem kendileri tirübünlerde münakaşalarla kavgaya kadar yol açıyorlar, hem de oyuncuları sinirlendirerek, bütün müsabakanın zevkini kaçırıyorlar (...) Sarı kırmızı oyuncular artık canla başla oynamaya başladılar. Nihayet ikinci haftaymın 28. dakikasında kornerden atılan topu Fenerbahçe kalesine sokarak ikinci golü yaptılar. Bundan sonra Fenerliler biraz gevşemiş göründü (...) Maçın neticesine sekiz dakika kala üçüncü golü de yapan Galatasaray takımı, mağlubiyet tehlikesinden kurtuldu. Bu tehlike şimdi de Fenerbahçe kalesinin etrafında esiyordu. Maç bitinceye kadar Galatasaraylılar hakim oynadı (...)

Galatasaray her zamankine nisbetle çok fena oynadı. Fenerbahçe’nin müstesna oyunlarından birisi idi. Fenerbahçe bu vaziyetden istifade edemedi; hakimiyeti kaçırdı. Fakat Galatasaray takımı maneviyatını gayip etmediği için sonuna kadar çalışarak şerefli bir suretde kurtuldu.


Şimdi bu 3-3 berabere biten maçın kısa bir özetine de Feberbahçeli Çelebizade Sait beyin (o yıllarda böyle bir güzel spor dergisi çıkardığı için Allah ondan razı olsun!) Spor Alemi Mecmuası’na bakalım : "fudbolcu" imzası ile anlatımı yapılan bu yazıda kısaca şu noktalara dikkat çekiliyor.

(...) önce 4. ve 3. takımların maçı veriliyor. Saat Onyedi olmuş. Halk ise sabırsız. Bu sırada fotoğraf ve sinema objektifleri önünde her iki takım da kolkola sahaya çıktılar ve Gazi’nin büstü önünde sıralandılar (...) Maç başlar başlamaz, her iki takım biraz durgun (...) Tam onuncu dakikada Alaaddin kaptığı topu sıkı ve güzel bir burun şutu ile Galatasaray ağlarına takıyordu. (...) Kemal ufak bir plase ile topu Fenerin kalesine sokuyor. (1-1) berabere.

(...) Bu akınlardan birisinde Mehmet Nazif topu eliyle tutuyor ve hakem penaltı cezasını veriyor. Güzel bir plase ile golü kaydeden Fikret faikiyeti yine Fener’e bahşediyor. (...) Devrenin bitmesine birkaç dakika kala Fener’in toptan bir akını Galatasaray kalesine kadar akıyor ve ayaktan ayağa geçen top, Sadi’nin bir vuruşu ile Galatasaray kalesini üçüncü defa ziyaret ediyordu. (...) Devre ise 3-1 Fener lehinde. (...) Oyunun neticelenmesine yirmi dakika var. Galatasaray ise hala cansız oynuyor. (...) Bilhassa Galatasaray taraftarları arasında maçın neticesini görmeden gitmeğe hazırlananlar var. Fakat hayret, birden Galatasaraylılar canlanıyor. Akın akın üstüne, Fener’de ise fazla bir emniyet, Lüzumsuz bir gurur var. Adeta hasımlarını istihkar eder (aşağılar) vaziyetde alay ediyorlar. Böyle iki gol fark belki başka bir takımı nevmid (ümitsiz) edebilirdi. Fakat Fenerliler karşılarında Galatasaray’ın olduğunu unutmuşlardı. O Galatasaray ki bazen harikalar yaratmağa muktedir bir kuvvete malikdir. (...) Muslih ise uzaktan bir kafa darbesiyle ikinci sayıyı kaleye sokunca Galatasaray’da ümit fazlalaştı. (...) İşte yavaş yavaş harikayı yaratan, gayri kabili mümkün kılan sarı kırmızılılar, üçüncü ve beraberlik sayısını da kaydedince Fener tehlikeyi anladı. Galatasaray ise hala hücumda, hatta bir şut direğe çarpıyor."

*

İlk maç 3-3 berabere bitince, onbeş gün sonra ikinci bir maç için karar veriliyor. Hafta içinde GS. Rumlarla bir idman maçı yapıyor ve 3-2 kazanıyor. Gazeteler bu ara, maçın hakeminin kim olacağı hususu üzerinde duruyorlar. Hakemliğe birinci aday, Beşiktaşlı fieref beydir. Fakat adı geçenin, Fenerbahçe’nin antrenmanlarına nezaret ettiği hakkında dedikodular vardır. fieref bey Beşiktaşın reisidir ve tarafsızlığı ile gerek GS ve gerekse FB.liler tarafından sevilen bir insandır.

*

Artık beklenen gün gelmiştir; yani 31 Ağustos Cuma günü. O günün Cumhuriyet Gazetesi’nde her iki takımın oyuncularının ve oyun tarzlarının güzel bir incelemesi var. Yazar, FB’nin forvetini, GS’ın savunmasını beğeniyor. "FB ilk devrede işi bitirmelidir. FB. İşini 2. devreye veya uzatmaya bırakırsa maçı GS. kazanır" diyor.

Yeniden yazımızın başına, 1 Eylül 1928 Cumartesi tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ne dönebiliriz; Ne diyordu anılan gazetenin başlığı? "-Galatasaray galip. Dünkü maç, Fenerbahçe’nin mağlubiyeti ile neticelendi. Netice şudur: Galatasaray dört, Fener SIFIR!... Gazi büstünü Galatasaray aldı. Galip tarafa Gazi hazretlerinin bir heykeli hediye edilmek şartile Tayyare Cemiyeti tarafından Galatasaray ile Fenerbahçe takımları arasında tertip edilen ilk müsabaka üç hafta evvel berabere neticelendikten sonra dün bu iki takım ikinci defa olarak tekrar karşılaşmışlar. Birinci müsabakada Fenerbahçeliler müstesna bir fırsat kaçırmışlardı. Diğer taraftan geçirdikleri tehlikeyi idrak eden Galatasaraylılar o zaman: -Fenerbahçe bir daha bu kadar güzel oynayamaz; bizim bugünkü gibi fena oynamaklığımız imkansızdır. Binaenaleyh Fenerbahçe bir daha buna benzer bir fırsat ümit etmemelidir, diyorlardı. Dünkü müsabaka Galatasaraylılar’ın bu iddiasına hak vermiş oldu. (...) Galatasaraylılar takımlarında büyük bir değişiklik yaparak meydana çıkıyorlardı. fiadli ve Necdet gibi daha düne kadar üçüncü takımda oynayan iki genci birinci takımın muhacim hattına ikame etmişlerdi. Bunda hiç şüphesiz muhik bir isabet vardı. Fakat ilk tecrübeyi Fenerbahçe gibi bir rakib karşısında yapmak o kadar tehlikeli bir oyun idi ki, "eski oyuncuların yerine gençleri koymak disturuna bizim gibi en ziyade taraftar olanlar bile bu tehlikeli tecrübe karşısında düşüyorlar ve Galatasaray’ın galibiyet ihtimallerinden daha ziyade uzaklaştığına hükmetmeğe kadar varıyorlardı. Halbuki Galatasaray’ın dünkü muvaffakiyetinin, galibiyetinin, hatta muzafferiyetinin en büyük amili bu iki gencin takıma ilave edilmesinden ibaretdir, diyebiliriz. (...) Fenerbahçeliler mağlubiyetin "gayrikabil-i içtinab"-kaçınılmaz- olduğunu hiseder etmez kaçamak yollar aramaya başladılar. Bir defasında kaleci Fehmi, GS.lı Kemal Faruki’ye bir yumruk attı. Yine bir defasında Bedri gibi pek öyle kavgacı olarak tanınmamış bir oyuncu, sonra birkaç defa da büsbütün salahperver –sakin, barışcı- büsbütün ince bir futbolcu olarak şöhret kazanmış diğer bir oyuncu, karşılarındaki Galatasaraylı o- yuncularla kavga çıkarmak için adeta bahane aradılar: Her vesilede çatmak istediler. Onların bu suretle sinirlenmesi haklımıydı, değildi. Karşılarındaki Galatasaraylı oyuncuların hatası var mıydı? Yoktu. (...) Vakıa şudur ki, Fenerbahçe’nin çelebi tanınmış oyuncuları bile kavga çıkarmak, mesele ihdas etmek için bahane arıyorlardı (...)

Oyun Nasıl Oldu?

Galatasaray Takımı: Ulvi-Mehmet Nazif-Burhan-Suphi-Nihat-Mithat-Mehmet-fiadli-Necdet-Kemal Faruki-Muslih

Fenerbahçe Takımı: Fehmi-Kadri-Fürüzan-Cevad-Sadi-İsmet-Alaaddin-Muzaffer-Zeki-Fikret-Bedri

(...) Onbeşinci dakikada Galatasaray muhacimleri deminki fırsatı yeniden ele geçirdiler, yine öyle Füruzan’ı kolaylıkla geçtikten sonra kaleci ile karşı karşıya kaldılar. Üçüncü takımdan birinciye geçen Necdet ilk golü yaptı (...) Yine onbeşinci dakikada Galatasaraylılar sağ içeriden ikinci golü de yaptılar. (...) Müsabakanın bitmesine on dakika kala Necdet Galatasaray’a üçüncü golü kazandırdı. Son dakikalarda yine Necdet dördüncü sayıyı yaparak Galatasaray’ın galibiyetini gayrikabil-i itiraz bir suretde ... (okunamadı) etmiş oldu. (...)

Bu Galibiyetin En Kıymetli Mükafatı

Oyun bittikten sonra Galatasaray oyuncuları, Gazi Hazretlerinin büstü önünde dizildi. Heykel, merasim-i mahsusa ile İstanbul şampiyonuna verildi. Bir taraftan muzıka çalarken, bir taraftan da Galatasaray’ı sevenler, sevinçlerinden oynuyorlar, sinama makinası da oyuncuların resmini alıyordu.

*

Büyükler maçından önce yapılan dördüncü takımlar maçında, FB dördüncü takımı, GS dördüncü takımını 4-1 yenmiş ve onlar da böylece Gazi’nin küçük bir büstünü kazanmışlardır.

*

Evet! Cumhuriyet Gazetesi’nden maçlar hakkında gerekli bilgileri verdik. İsterseniz yine FB’li Çelebizade Sait Bey’in Spor Alemi mecmuasına bakalım. 13 Eylül 1928 tarihli ve 25 numrolu Spor Alemi aynen şu başlığı atmış: Galatasaray Fenerbahçe maçının revanşı Fenerbahçe muhacimlerinin yılgın bir oyun oynaması neticesi Galatasarayın dört sıfır galebesi ile neticelenmiştir. Bu galibiyetde genç oyuncuların büyük bir hissesi mevcutdur.(...) Üç küçük gencin yaptığı fedekarane hareketler esnasında Fenerbahçe’ye ilk sayı yapıldı. (...) Golden sonra stadın bir cephesini işgal eden binlerce sarı kırmızılı tarafdar, kulüplerinin seremonisini yapdılar. Sevindiler, coştular. (...) İkinci devreye çıkıldığı zaman, Fenerlilerin şiddetli akınları yine bakiydi.(...) Her iki takımda da oynanan favullü oyunlar, bazen teşvik görüyor, bazen de yuhalarla, ıslıklarla karşılanıyordu. (...) Genç muhacimler yorulmadan, çekinmeden tekrar Fenerbahçe kalesine hücuma başladılar. Ve bu patırdı arasında, hasımlarının maneviyetsizliklerinden istifade ederek iki sayı daha yaptılar. Oyunu da 0-4 gibi azim bir farkla galip olarak bitirdiler (...) Gazi büstü maçından muvaffakiyetle çıkan Galatasaraylılar, bu galebelerini fazla cesur ve atılgan oynamalarına medyündurlar. (...) (

Gazi Büstü’nün kazanılmasından sonra, o günlerde GS. Kulübü başkanı olan Necmeddin Sadak beyin, Atatürk’e yazdığı mektuba, Atatürk’ün verdiği cevapla yazımızı bitirelim:

Dolmabahçe 4.9.1928

Galatasaray terbiye-i bedeniye kulübü reisi ve Sivas meb’usu Necmiddin Sadık bey efendiye

Mektubunuzu aldım. Türk gençliğinin spor sahasında da gösterdiği kabiliyet ve faideli faaliyeti takdirle müşahade ve takib ediyorum.

Hakkımda ibraz buyurulan asar-ı muhabebetten mütehassis oldum. Teşekkür ederim efendim.

Reisi Cumhur
Gazi Mustafa Kemal
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
UNUTULMAYANLAR

CEVAD PREKAZİ

fft31_mf460271.Jpeg


1985 yılında Cevad Prekazi Galatasaray’a transfer olmuştur. Galatasaray forması ile ilk maçına doğum gününden birkaç gün sonra Samsunspor karşısında çıkar Prekazi. Ali Sami Yen tribünlerinde öyle bir atmosfer vardır ki, 18 yaşında Kızılyıldız – Partizan derbisi oynayan Cevad’a her şeyi unutturur. O gün siftahı iki golle yapar Prekazi. 1985-86 yılında Galatasaray iyi bir sezon geçirse de, averajla namağlup ikinci olarak tamamlar sezonu. Beşiktaş maçında 1-0 öne geçip birçok gol pozisyonu harcamalarını unutamaz Prekazi.

İlk sezonunda Galatasaray’la kupaya uzanamasa da ikinci sezonunda şampiyonluğa ulaşacaktır. 1986-87 sezonunun son haftasında Eskişehirspor maçında Galatasaray galip gelir. Şampiyonluğu getiren gollerden birinin sahibidir Cevad Prekazi. 1987-88 sezonunda da şampiyonluk yaşayan Cevad Prekazi, Galatasaray’da futbol oynadığı sürece Derwall, Denizli ve Held ile çalışır. 1989 yılında Monaco’ya 51. dakikada attığı gol Galatasaray tarihinde kendine ayrı bir yer bulur. Galatasaray forması ile yarı final oynayan Prekazi, 1991 yılında ise çok sevdiği bu camia ile yollarını ayırır.

MONOCO YA ATTIĞI GOL
cevat prekazi'nin monaco'ya attığı harika gol | İzlesene.com Video


TANJU ÇOLAK

tanju_colak.jpg


1963 yılında Samsun'da doğan Tanju Çolak futbol hayatına Samsun Yolspor'da başladı. Daha sonra Samsunspor'a geçen Tanju Çolak bu forma altında 1984-85 ve 1985-86 sezonlarında gol kralı oldu. 1986-87 sezonunda Galatasaray'a transfer oldu. 1987-88 sezonunda ise 39 gol ile Avrupa Gol Krallığı ünvanını kazandı. Aynı yıl France Football Dergisi'nin düzenlediği Altın Ayakkabı ödülünü de aldı. Bu ödülü bugüne kadar alan ilk Türk futbolcu olarak da tarihe geçti. 1988'de 240 gol atarak Türkiye 1.Ligi'nde en çok gol atan oyuncu ünvanını 217 gol sahibi Metin Oktay'dan devraldı. 1991-92 sezonunda da gol kralı olan Tanju sezon sonunda Fenerbahçe'ye transfer oldu. Futbol hayatına İstanbulspor'da oynadıktan sonra son verdi. Tanju Çolak, A Milli Takım'da 31 kez forma giydi ve 9 gol attı. Gerek Neuchatel gerek Monaco galibiyetlerinde attığı goller ile takımının Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale yükselmesinde büyük rol oynamıştır.


ZORAN SİMOVİÇ

177120100806011021603.jpg


1954 yılında Karadağ'da doğan Simoviç futbol hayatına SZ Napredak takımında başladı. Yugoslav Milli Takımı'nda kalecilik yapan Simoviç 1984 yılında Galatasaray'a Derwall döneminde transfer oldu. Özellikle kurtardığı penaltı vuruşlarıyla ünlenen Simoviç, sarı kırmızılı forma ile 2 Lig Şampiyonluğu yaşadı. 1990 yılında futbolu bıraktı.

CÜNEYT TANMAN

cuneyt.jpg


1956 yılında doğan Tanman Galatasaray alt yapısından yetişti. 342 lig maçında görev yapan Tanman, 1.Lig'de en çok forma giyen oyuncu ünvanını aldı. Bu ünvanı 2001-02 sezonuna kadar korudu. Savunma ve orta sahada görev yapan Tanman, 1975-76 sezonunda Giresunspor'da kiralık oynadığı dönem dışında futbol hayatı bitene kadar Galatasaray'da futbol oynadı. 1988-89 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale çıkan Galatasaray'ın kaptanlığını yaptı. 17 kez A milli Takım'da görev yapan Cüneyt Tanman futbola 1991'de veda etti. Daha sonra Galatasaray'da Lucescu döneminde ve A Milli Takım'da Mustafa Denizli yönetiminde menajerlik yaptı.

JUPP DERWALL (1927 - 2007)


0626derwall_b.jpg


Jupp Derwall ve Galatasaray

Türk Futbolunun ve Galatasaray’ın kaderini değiştiren adam...

Alman futbolunda kazandığı başarıların ardından “Şef Gümüş Kıvrım” lakabı anılan Jupp Derwall, 1984 Avrupa Şampiyonası’nın ardından görevi Franz Beckenbauer’e bıraktı.

Jupp Derwall, kendisi ve Galatasaray için tarihi olan bir kararla, Galatasaray’ın başına geçti. 1988 yılına kadar görev yaptığı Galatasaray’da iki şampiyonluk kazanarak kariyerini noktalayan Jupp Derwall taraflı tarafsız Türk futbolseverlerin gönlünde taht kurmuştur.

1986-1987 sezonunda 14 senelik aranın ardından Galatasaray’ın şampiyonluğa ulaşmasındaki en büyük pay sahiplerinden olan Jupp Derwall o yıl kazanılan şampiyonluğu şöyle özetlemiştir. “Almanya ile kazandığı Avrupa Şampiyonluğuna bu kadar sevinmedim”

Jupp Derwall, bir sonraki sezon danışmanlık pozisyonunda yer alarak Mustafa Denizli ile şampiyonluğu Galatasaray’a bir kez daha yaşatmıştır.

Bu başarılarının yanında bizler onu futbola olan farklı bakışı, birçok futbol adamının göremediğini kolay fark edebilmesi, Alman disiplin anlayışını Akdeniz’de bu kadar kolay anlatabilmesi ve en önemlisi güler yüzü ile hatırlayacağız.

Güle Güle Jupp Derwall, Güle Güle, “Şef Gümüş Kıvrım”, güle güle Türk Futbolunun kaderini değiştiren adam.
 
Son düzenleme:

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
GALATASARAY KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ

SRD_1385.jpg



Nüvesini 1915 yılında Ali Sami Yen tarafından kurulan Galatasaray Müzesi’nden alan Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi, 6 Aralık 2009 tarihinden bu yana İstiklal Caddesi no: 90 adresindeki Tarihi Beyoğlu Postanesi’nde hizmet vermektedir.

Galatasaray Spor Kulübü'nün 50. yılı dolayısıyla 1955 yılında yayımlanan kitabın müze ile ilgili bölümünde müzenin kuruluşu bizzat Ali Sami Yen’in anılarından şu şekilde aktarılır.

“Vaktiyle donanma cemiyetinin yaptığı teftişlerde birinciliği kazanmak için bütün kudretimizle çalışır, bütün şahsi vasıtalarımızı da bu uğurda kullanırdık. O sırada kotra eksiklerinin tamamlanması için kalafat yerinde sık sık dolaştığımdan bir gün ihtiyar bir gemicinin sattığı bir derin su iskandilini 15 kuruşa almaya muvaffak olmuştum. Çok eski modası geçmiş bir alet idi. Fakat temizleyip parlattıkça gemicilik odamızın masasının üzerinde kendisini gösterdi. Yanına ikinci bir alet getirme hevesi yavaş yavaş denizcilik müzemizin ortaya çıkmasına yol açtı. Kendi vasıtalarımızla almaya muvaffak olamadığımız aletleri de, bizi teşvik etmek isteyen o zamanki Bahriye Nazırı Cemal Paşa’dan almıştık. O tarihte kulüp merkezini Beyoğlu’ndan Kalamış koyuna taşımıştık. Evde kendim için toplamış olduğum spor resimlerini de kulübe getirdim. Mevcut kupalarımıza üç camekân temin etmiştik. Deniz ve kara sporlarına ait hatıralar bir araya gelince cazibesi büyüdü ve bu suretle yavaş yavaş Galatasaray Müzesi ortaya çıktı.”

Ali Sami Yen’in 1915 yılında Kalamış’taki kulüp lokalinde oluşturduğu; Türkiye’nin ilk spor müzesi niteliğini taşıyan müzede o zamana kadar kazanılan kupalar ile denizcilik malzemeleri sergilenmekteydi. Ancak savaş sonrasında bu müze binasına İngilizler tarafından el konulması üzerine Ali Sami Yen, bu ilk müzedeki tüm malzemeyi o zamanki lise müdürü Salih Arif Bey’e teslim eder. Karar 15 Mayıs 1919 tarihli Genel Kurul kararıyla alınır. Böylece Galatasaray Müzesi uzun yıllar içinde yer alacağı lisedeki yerine gelmiş olur.

Şimdilerde ise müze, lisenin karşısındaki tarihi Postane Binası'nda Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi adıyla ziyarete açılmıştır. Merkezin birinci katında Galatasaray Lisesi'nin kuruluşundan bugüne öyküsü; öğrencilerin üniformaları, derslerde kullandığı aletler gibi pek çok nesne ve fotoğraf yer almakta; ikinci katında ise Galatasaray Spor Kulübü’nün kuruluşundan bugüne hikâyesi, 1905’den bu yana kazanılan kupalardan bir kısmı, Metin Oktay'ın forması ve birçok fotoğraf ve spor nesnesi bulunmaktadır. Ayrıca Atatürk’ün Galatasaray Lisesi’ni ziyaret ettiğinde kahve içtiği fincandan, imzalı fotoğrafına, 2000 yılında kazanılan UEFA Kupasından ve Süper Kupaya kadar Galatasaray Lisesi ve Kulüp tarihinde önemli belgeler ve nesneler bulunmaktadır.

Ziyaret Saatleri
Salı / Çarşamba / Perşembe / Cuma / Cumartesi / Pazar 10:00-19:00
Merkez, Pazartesi günleri kapalıdır.

İletişim Bilgileri
Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi
İstiklal Caddesi No: 90 Beyoğlu-İstanbul

kraPvy.png


nPaqER.png


MYbMk2.png


NVdQlY.png


593OLl.png


NVdQpY.png
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
Felipe Melo'dan Açıklama

B_20380_b.jpg


Galatasaray'ın yıldız futbolcusu Felipe Melo bugün bir gazetede yer alan ve Las Vegas'ta yaşandığı iddia edilen "kavga haberi"ne ilişkin olarak kişisel twitter hesabından bir duyuru yaptı ve iddiaları yalanladı.

Melo'nun açıklaması şu şekilde;

"Bugün hakkımda çıkan kavga haberinin çok ucuz kasıtlı ve tamamen yalan olduğunu belirtmek isterim.. Ailemle huzurlu bir şekilde tatilimi geçirirken böyle bir olayda adımın geçmesi beni üzdü açıkçası..Herkes şunu bilmeli ki rekabet sahada yaşanır ve sahada kalmalıdır.."
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
B_20400_b.jpg


U13 Takımımız Grup Birincisi

U13 Takımımız İstanbul Ligi 44. Grubu lider tamamlayarak Türkiye Şampiyonası’na katılmaya hak kazandı. Dün 21. hafta maçında Gaziosmanpaşa’yı 7-0 mağlup ederek, ligin bitimine bir hafta kala grubunu birinci sırada tamamlamayı garantileyen takımımız, son hafta maçında ise bugün Sancaktepe Belediye’yi 12-0 ile geçti.

Sancaktepe Belediye karşısında Galatasaray’ın golleri Atalay Yıldırım (6), Fırat Güllü (2), Işık Kaan Arslan, Mustafa Fettahoğlu ve Efkan Güneyli (2) kaydetti.

Bu sonucun ardından Galatasaray, 44. Grubu 55 puanla lider tamamladı. Galatasaray U13 Takımı, 44. Grupta oynadığı 20 maçta; 18 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet elde etti. Bu maçlarda rakip filelere 99 gol atan takımımız, kendi kalesinde ise 16 gol gördü.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
B_20401_b.jpg


Soma’dan Galatasaray’a Ziyaret

Soma Galatasaray Taraftarları Derneği üyeleri, Soma’da çalışan maden işçileri ve yakınları bugün Kulübümüze bir ziyaret gerçekleştirdiler.

İlk olarak sabah saatlerinde Florya Metin Oktay Tesisleri’ne gelen kafile, tesislerde yapılan kahvaltının ardından Futbol Okulları Yöneticisi Savaş Çam’ın eşliğinde tesisleri gezdi. Daha sonra Futbol Akademi Gençlik Geliştirme Teknik Sorumlusu Bülent Ünder ve U13 Takımımızla fotoğraf çektiren kafile Türk Telekom Arena’ya hareket etti.

Öğlen saatlerinde Türk Telekom Arena’ya ulaşan misafirlerimiz öncelikle stadı gezdi. Medya merkezinde ve sahada toplu fotoğraf çektiren kafile, akşam Abdi İpekçi Spor Salonu’nda oynanacak Galatasaray Liv Hospital – Fenerbahçe Ülker maçında tribündeki yerlerini alacak.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
B_20402_b.jpg


Galatasaray Liv Hospital 73 - 64 Fenerbahçe Ülker

Galatasaray Liv Hospital, Beko Basketbol Ligi play-off final üçüncü maçında Fenerbahçe Ülker ile karşı karşıya geldi. Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki mücadeleden takımımız 73-64 galip ayrılarak seride durumu 2-1 e getirdi.

Serinin dördüncü maçı 10 Haziran 2014 Salı günü saat 20.00'da Abdi İpekçi Spor Salonu'nda oynanacak. Biletler tükendi.

1. Çeyrek: 15-13
2. Çeyrek: 21-21 (36-34)
3. Çeyrek: 19-21 (55-55)
4. Çeyrek: 18-9 (73-64)

Galatasaray Liv Hospital karşılaşmaya Carlos Arroyo – Sinan Güler – Manuchar Markoishvili – Zoran Erceg – Furkan Aldemir beşiyle başladı. Bo McCalebb – Ömer Onan – Emir Preldzic – Nemanja Bjelica – Luka Zoric beşiyle maça giren Fenerbahçe Ülker, Luka Zoric’i etkili kullanarak ilk bölümü 5-1 önde geçti. Eşleşmesi alan savunmasıyla rakibini zorlayan Galatasaray Liv Hospital, rakip uzunları faul problemine soktu ve Zoran Erceg’den gelen 10 sayıyla skor 15-7 oldu. Çeyreğin bitimine iki dakika kala Zeljko Obradovic molayı aldı. Molanın ardından Sarı – Lacivertliler de eşleşmeli alan savunmasına döndü ve 6-0’lık seri yakaladı. Böylece ilk çeyrek 15-13 Galatasaray Liv Hospital lehine sonuçlandı.

İkinci çeyreğin başında Galatasaray Liv Hospital Ender Arslan’ın basketleriyle, Fenerbahçe Ülker de Melih Mahmutoğlu’nun basketleriyle skor 22-22’de eşitlendi. Erceg’in katkısı, Cenk’in üçlüğüyle birlikte 9-0’lık Galatasaray Liv Hospital serisi geldi ve skor 31-22 oldu. Zeljko Obradovic’in molasının ardından Nemanja Bjelica’dan gelen üst üste isabetlerle bu kez Fenerbahçe Ülker serisi(10-0) geldi. Carlos Arroyo ve son dakikalar faktörüyle ilk yarı 36-34 Sarı – Kırmızılı ekip lehine bitti.

Soyunma odasından rüzgar gibi dönen Galatasaray Liv Hospital oldu. Manuchar Markoishvili’nin devreye girmesi, Erceg ve Furkan’ın turnikeleriyle fark 10 sayıya(45-35) kadar çıktı. Ancak Bogdanovic ve Melih’ten gelen üçlüklerle fark eridi. Bogdanovic ve Bjelica’nın üçlüklerine Bonsu’nun smaçlarıyla cevap geldi. Üçüncü çeyrek 55-55 eşitlikle tamamlandı.

Final periyoduna da daha iyi giren taraf Galatasaray Liv Hospital’di. Hairston, Bonsu ve Cenk’in üçlükleriyle açılan farkı damgalayan Manuchar Markoishvili oldu. Gürcü oyuncunun basketiyle skor 64-57’ye gelirken Fenerbahçe Ülker koçu Zeljko Obradovic maçın bitimine 5 dakika 11 saniye kala mola almak zorunda kaldı. Cenk Akyol bitime 2.17 kala gönderdiği üçlükle skor 70-60 oldu. Son bölümde de rakibini maça ortak etmeyen Galatasaray Liv Hospital, Fenerbahçe Ülker’i 73-64 mağlup etti.[/B


İSTATİSTİKLER

Zoran Erceg 17 sayı – 8 ribaund,
Göksenin Köksal,
Malik Hairston 2 sayı – 1 ribaund,
Manuchar Markoishvili 9 sayı – 3 ribaund – 1 asist,
Cenk Akyol 12 sayı – 3 ribaund – 1 asist,
Furkan Aldemir 5 sayı – 5 ribaund,
Pops Mensah – Bonsu 9 sayı – 6 ribaund,
Carlos Arroyo 5 sayı – 3 ribaund – 4 asist,
Sinan Güler 4 sayı – 2 ribaund – 2 asist,
Ender Arslan 8 sayı – 5 asist,
Ersin Dağlı 2 ribaund
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
B_20399_B_15840_B_10167_B.jpg


Abdi İpekçi'de İki Maçta da Boş Koltuk Yok

Galatasaray Liv Hospital'ın Fenerbahçe Ülker ile karşılaşacağı ve Abdi İpekçi Spor Salonu'nda seriyi 2-2'ye getirmek için mücadele edeceği Beko Basketbol Ligi playoff finali 3. ve 4. maçın biletleri kısa süre içerisinde tükendi.
 

Black Mamba

Kıdemli Üye
22 Eyl 2012
2,056
0
İstanbul
B_17295_B_17292_b.jpg


Özcimbomlu Sezgin: Sarı Kırmızının Peşinde Bir Hayat

O spor dünyasının en çok tanınan, bedensel engelli taraftarı. Sezgin’in Galatasaray aşkı, bir anlamda engelleri aşma azminin de hikayesi...

Galatasaraylı abisi Engin sayesinde yetmişli yıllarda Ali Sami Yen’in yolunu öğrenmiş Sezgin Kaçmaz. 1983 yılından itibaren de deplasmanlara gitmeye başlamış. Yöneticilerin ve futbolcuların kendisine gösterdiği ilgi de iyice Galatasaray’a bağlanmasını sağlamış ve dünyasını sarı ve kırmızı renkle bezemiş. İlk gittiği maç, Galatasaray-Fenerbahçe maçı. Gökmen’in attığı golle maçı bir sıfır kazandığımızı hatırlıyor, bir de Fenerbahçe'de Cemil’in oynadığını.


Prekazi’nin Uğuru

Unutamadığı futbolcu Cevat Prekazi. Zaten Sezgin’in Galatasaraylılığını pekiştiren de Cevat Prekazi’yle kurduğu bağ olmuş. Prekazi sahaya çıkar çıkmaz önce Sezgin’in yanında alırmış soluğu. Hatta hakem maçı başlatmış olsa dahi Prekazi ne yapar eder Sezgin’in yanına uğrarmış. O dönemde Sezgin Prekazi’yle, Prekazi de Sezgin’le adeta özdeşleşmiş. Aklında yer eden diğer iki isim de eski kaptanlarımız Cüneyt Tanman ve tabii ki Fatih Terim.

Tekerlekli Sandalyeyle Deplasmana

İstanbul’daki maçlar neyse de, deplasmana gitmesine aklımız ermiyor. Ankara ve Sakarya’ya trenle giderken, Mersin gibi uzak şehirlerde tercihi otobüs oluyormuş Sezgin’in. Bir keresinde yalnız başına Zonguldak’a bile gitmiş. Akşam stada ulaşmış. Uyuduğu sırada Sezgin’in tekerlekli sandalyesini çalmışlar. Arkadaşlarının yardımıyla güç bela maça girmiş, yine çok zor şartlarda İstanbul’a dönmüş. Belki aktarılması tatsız bir olay ama Galatasaray için her şeyi yapmayı göze almış bir kere Sezgin.

Amigo Sezgin

Seksenli yılların başında Sezgin tüm taraftarın tanıdığı bir sima hale geliyor. Seyirci Sezgin’i gördüğü anda tribünler, "Sezgin sahaya, üçlü çektir Cimbom’a" diye inliyor. Bu üçlü’nün hikayesini Sezgin’in ağzından dinliyoruz: "Raşit Çetiner, Fenerbahçe'den Galatasaray'a transfer olmuştu. Bizden de Erdoğan Fenerbahçe'ye geçmişti. O yıl oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçını Raşit ve Seydiç'in golleriyle 2-1 almıştık. Ben maç sonrası sahada turlarken birden seyirci tempo tutmaya başladı: ‘Sezgin sahaya, üçlü çektir Cimbom’a.’ Onları kırmak olmazdı. Ben de o dönemin meşhur "üçlü"sünü tüm tribüne söylettim. Daha sonra beni her gördüklerinde bu yinelendi." Soruyoruz Sezgin’e: İstanbul’da aynı anda Galatasaray’ın ve milli takımın maçı olsa hangisine gidersin? Önce kurguluyor kafasında ve yanıtlıyor sorumuzu: "Türk Milli Takımı Dünya Kupası’nda oynasa, takımın önemli bir kısmı Galatasaraylı oyunculardan oluşsa dahi ben Galatasaray’ın maçına giderim. Tabii ki gönlüm her zaman ülkemin milli takımından yanadır, ama şu gördüğünüz tekerlekli sandalye beni alır Ali Sami Yen'e ***ürür."

Sezgin’de anı o kadar çok ki! Yıl 1987, Galatasaray 14 yıldır şampiyon olamamış. Ligin son maçında Galatasaray Eskişehir’le oynuyor. Maçın son dakikaları, durum 2-1. Eskişehir atak üstüne atak yapıyor. Tıpkı diğer taraftarlar gibi Sezgin de şampiyonluk yine kaçacak diye endişeli. Hakem maçı bitirdiğinde Sezgin farkında değil, kilitlenmiş sanki. Yarım saat sonra hastanede kendine gelen Sezgin, hemşireye Prekazi diye sarılıyor ve hemen arkasından kendini sokağa atıyor.


Öldük ve Dirildik

Sezgin’i dinlerken kendimizi Galatasaray’ın son yıllarına ait bir belgeselde sanıyoruz. Bu sefer 14 yıl sonra gelen şampiyonluktan bir sonraki yıla gidiyoruz. Olaylı 3-0’lık Neuchatel Xamax maçının rövanşında Ali Sami Yen’deyiz. Sezgin saha kenarında kapalı tribünün önünde santra çizgisi hizasında yerini almış her zamanki gibi. Ve 5-0’lık zaferimizin bitiş düdüğüyle birlikte sevinçten havalanan Sezgin, hayatının ilk ve son iki adımını da orada atıyor. Sonrasında yüzü koyun yere yıkılıyor. Kafasını kaldırıp sandalyesini gördüğünde yürüdüğünün de farkına varıyor.

Sezgin, bu maçın iptal kararıyla Ali Sami Yen'in önünde mide kanaması geçirmiş. Bir gün hastanede tedavi görmüş. Daha sonra Galatasaray’ın galibiyetinin tescil edilmesinden sonra ise kendini yine sokaklara vurmuş. Yani Galatasaray’ın üzüntü ve sevinçlerini hep uçlarda yaşamış Sezgin.

Sezgin’e ailesini soruyoruz. Başlıyor anlatmaya. Babası işçi emeklisi, annesi ev hanımıymış. Her ikisi de vefat etmiş. Abisi bir şirkette çalışıyor. Ailenin diğer fertleri, Sezgin’i kendi takımını değiştirmesi için çok zorlamışlar ancak Sezgin aşık olmuş bir kez Galatasaray’ın renklerine. Sonuçta Sezgin ne sorarsak lafı döndürüp dolaştırıp tekrar Galatasaray’a getiriyor. Ama hayatı da gerçekten Galatasaray’a adanmış Sezgin’in. Üzerinde sürekli sarı kırmızı giysiler ya da Galatasaray forması var. Bu yetmezmiş gibi oturduğu apartmanın ismini de Özcimbomlu Sezgin Apartmanı koymuşlar. Yetmemiş, apartmanın giriş kapısını, kaldırım taşlarını ve ağaçları da sarı kırmızıya boyamış. Ağabeyi kapının boyanmasına itiraz etmiş ama ne fayda.

Sezgin’in koleksiyonunu merak ediyoruz. Maç sonrasında futbolculardan aldığı formalar, Sezgin’in çok değer verdiği şeylerin başında geliyor. Bunlardan en önemlisi de tabii ki Cevat Prekazi’nin forması. Cüneyt Tanman’ın formasını da gözü gibi saklıyor. Fatih Terim’in formasını almak ise nasip olmamış. Bir gün tam Terim’in yanına ulaşmak üzereyken polis engel olmuş Sezgin’e. Bu konu açılınca biraz buruklaşıyor Sezgin.


Kâhin Sezgin

Galatasaray yönetimi Sezgin’i, Borussia Dortmund maçı için Almanya’ya da ***ürmüş. Dortmund’da maç öncesinde Ercan Taner, Sezgin’le röportaj yapmış. Bu röportajda Sezgin o yıl UEFA Kupası’nı İstanbul’a getirecekleri kehanetinde de bulunmuş. Bir diğer unutamadığı olay da eski Galatasaray Yöneticisi Celal Gürcan’ın elinden aldığı "Yılın Taraftarı" kupası. Sezgin yıllardır saha içinde maçı seyrettiği yer olan santra çizgisinde, yetkililerin izin vermemesi nedeniyle artık duramıyor. Ancak uğruna çok inandığı bu yer için bir gün yasağı da delmiş Sezgin: "98 yılı Şampiyonlar Ligi 1. Grup maçında İstanbul’da Athletico Bilbao ile oynuyoruz. Maçın sonları yaklaşırken skor 1-1. Ben etrafımdakilere "Yerime geçeceğim, bana yol verin" dedikten sonra uğurlu yerime doğru yöneldim. Maçın bitimine üç dakika kala kimseye fark ettirmeden yerime geldim ve Hagi’nin son dakika golü ile Bilbao’yu yendik." Geçen yıl Barcelona’ya 2-0 yenildiğimiz maçta da eski yerine gitme teşebbüsünde bulunmuş, ancak yetkililer izin vermemiş.

Uğurlu Yer

Yani Sezgin oranın uğruna inanıyor. Peki neden santra noktası diye soruyoruz: "Galatasaray’ın en önemli tribünü kapalı” diyor Sezgin. Kapalının da en ateşli bölümü ortası. Tezahüratları onlar başlatıyor. Skor ne olursa olsun takıma destek veriyorlar. İşte ben santraya yakın durduğumda kendimi kapalının ortasındaymış gibi hissediyorum. Onlarla bağırıyorum. Deplasmanlara da onlarla gidiyorum. Onlarla o kadar çok şeyi paylaşmışım ki! İşte bu yüzden orada maç izlersem gözlerim açık gitmeyeceğim bu dünyadan."

Derken aklına bir anı daha geliyor Sezgin’in başlıyor anlatmaya: "Ankara deplasmanına maça gidiyoruz. Adapazarı Hendek’te trafik kazası yaptık. Çarptığımız arabadakiler de bizim arabadakiler de yaralı. Ama bende hiçbir şey yok. Sürüne sürüne dışarı çıktım. Ordan bir tane polisle bir vatandaş geldi benim koluma girip beni ayağa kaldırmaya çalıştılar. Tabi ben basamayınca adam diğer yaralılara şöyle dedi. ‘Adamın ayakları kopmuş sesi çıkmıyor. Siz de canhıraş bağırıyorsunuz.’ Beni aldılar apar topar hastaneye ***ürdüler. Tekerlekli sandalyemi istedim ama kazada parçalanmış. Özürlü olduğumu öğrenince polis iyice kızdı. Beni hastaneye getirmek için diğer yaralıları orada bırakmışlar çünkü. Niye başından söylemedin dediler? Ben de ‘çok üşüdüğüm için’ dedim. Hastaneden çıktıktan sonra kaynakçıya tekerlekli sandalyemi tamir ettirip Ankara maçına tek başıma gittim.

ultrAslan’ı da çok seviyor Sezgin. Kapalı, Eski Açık ve Yeni Açık’taki organizasyonuyla tribünlere renk kattığını düşünüyor. Ayrıca, Eskişehir'de, Bursa'da, Adana'da ve İzmir'de yani gittiği her deplasmanda ultrAslan’ları görmek de ayrı bir keyif onun için. Tribünleri renklendiren meşaleleri de seviyor. Bir çok taraftarlar gibi o da 1991 yılında İnönü’de oynadığımız Banik Ostrava maçında tanışmış meşaleyle. Uzun süre sonra Galatasaray’ın oynadığı gece maçında yakılan meşalelerin görüntüsünü de unutamamış.

Rahatsız olup maça gidemediğinde neler hissettiğini soruyoruz. Gene sıra dışı bir cevap geliyor: "Ateşli olsam da, hastanede olsam da ne yapar eder iç dış tüm maçlara giderim."

Galatasaray yönetiminden tek bir isteği var, eski uğurlu yeri olan santranın yanında maç seyretmesine izin verilmesi. Sezgin Kaçmaz, namı diğer Özcimbomlu Sezgin’in takımı için yaptıklarının yanında bu kadarcık talebini mazur görmemek elde değil diyoruz.


SEZGİN ÖLMEDİ KALBİMİZDE YAŞIYOR!

(Röportaj: Galatasaray Dergisi, Aralık 2002, Sayı: 6)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.