Güneydoğu ve Yaşadıklarım...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

pisc0x

Katılımcı Üye
4 Ara 2009
720
0
allah inşallah banada böyle vatanına yararlı bır askerlık nasıp eyler...
 

tqnx.

Üye
26 Eyl 2009
224
0
çok güzel yazmışınız benimde askere gidesim geldi okuyunca ama daha çook var. çok güzel paylaşım sağol.
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Devreme Son Görev...

Ufak tefek biriydi,kimseyle konuşmaz, kendi halinde, verilen selamı bile almazdı çoğu zaman. Üstleri bile alışmıştı onun bu haline. Eğitimlerdeki başarısının bunda etkili olduğunu düşünüyordu herkes. Atışlarda en öndeydi. Ufacık boyuna rağmen bizim zorlandığımız engelleri sanki günlük, sıradan hareketlermiş gibi kolayca geçip gider, sonra da baykuş gibi başını arkasına çevirip pis pis sırıtırdı , en sevmediğim hareketi de buydu. Adam bizimle resmen dalga geçiyordu. Bir gün yanına gidip ,

- " Bana bak, bir daha baykuş gibi başını çevirirsen, o kafanı koparırım "

dedim...

Gülerek ;

- " Varsın senin elinden olsun hocam, gideceğimiz yerdeki şerefsizler almasın da bu başı. İşte sana vasiyetim, bana bir şey olursa sen gidip haber verirsin benim hanıma " ....

Dedi ve kahkalarla gülerek uzaklaştı.

Eğitimlerimizi tamamlayıp ilk görev yerlerimize gittikten sonra Selim'i 4 ay hiç görmedim.

Ve Selim görevli olduğum karakola yaklaşık 60 km mesafedeki başka bir karakola atandı. Ara sıra telsizle irtibat kurardık, o bana Hoca, ben ona Baykuş... Her iki telsizden de askerlerin gülüşme sesleri gelirdi.

Yine bir gece Selimle telsizde konuşuyorduk. Ard arda gelen ıslık sesinin hemen ardından Selim'in " yatın " diye bağırdığını duydum. Sonrasındaki bir saat karakoldan çevrime cevap veren olmadı. Tugay'dan Selim'in karakolunun yaklaşık 80 kişilik bir grup tarafından saldırıya uğradığını öğrendiğimde başımdan kaynar sular döküldü. Selim'e patikamsı araç yolu ile bağlantısı olan tek karakol benimkiydi. Hava desteği ise sis yüzünden imkânsızdı o gece.

Tugaydan semac kullanmadan s-desteğe gitmek için telsizle isin istedim. Anında olumlu yanıt verdiler, çünkü başka destek kuvvet yoktu gidebilecek. Hazır olan 4 araca doluşan 48 askerim ile yarım saat içinde yola çıktık. Yolda Selim ile 30 sn kadar telsiz irtibatı sağlayabildim, şehit sayılarının çok olduğunu söylerken içimden, insanlığımdan bir şeyler daha yok olup gitti. Buna sebep olanların derilerini yüzmek istiyordum, onlara en ağır işkenceleri yapıp kor ateşlerde yakmak istiyordum ; insanlığımdan uzaklaşıyordum...

Karakola 3 km kala araçları durdurdum , yürüyerek devam edecektik. Herkesin atış alanı seçip yarım saat çökmesini söyledim. Bütün gözler bana çevrildi birden ;

- " Orada askerlerimiz şehit olurken yarım saat çökmek de neyin nesi " der gibi bakıyorlardı...

Yaklaşık 20 dk sonra kalktım. 20 kişiyi ayırdım. 10'ar lı iki grup halinde karakolu tam karşıdan gören eskiden trt'nin vericilerinin bulunduğu ve bu nedenle telsiz tepe olarak anılan tepeye tüm ağır silah ve havalarla birlikte gönderdim. İşaret fişeğini görür görmez fişeğin düştüğü yere tüm güçleriyle ateş açmalarını söyledim. 10 kişiyi de karakolun ardındaki tepeye gönderdim, diğer grup ile birlikte fakat karakola yaklaşmakta olan gruba ateş açacaklardı.

Ve geri kalan 18 kişi, yani biz...

Her iki grubun açacağı ateş ile birlikte yarma yapıp içlerinden geçmek zorundaydık, karakola ulaşmanın başka bir yolu yoktu.

Grupların yerlerini aldığı haberi geldiğinde yanımdakilere dönüp ;

- " Hakkınızı helâl edin arkadaşlar, dönmek isteyen varsa burada kalsın, görevimiz zor, içlerinden geçmek zorundayız " ...

O anda emniyetlerin şıkırtısını duyduğumda gözlerim doldu...

Bizden yaklaşık 60 metre uzağa koyduğumuz işaret fişeğini uzaktan kumanda ile ateşlediğimizde karakola yönelen ateş 1-2 dk bocaladıktan sonra fişeğin çıktığı yere yöneldi ve aynı anda üzerlerine yağmur gibi havan ve mermi yağmaya başladı. Öylesine koşuyorduk ki, içimizden vurulanlar olsa da koşmaya devam ettiler ve 18 kişi sağ salim karakola girmeyi başardık.

İlk yapılan şey mevzilenmek oldu, herkes kendine bir yer bulmuş ve ateşin geldiği yöne karşı ateşe başlamıştı. Refleks ile gözlerim Selim'i aradı, yoktu ...

O an sayabildiğim şehit sayısı 12 oldu, bıraktım saymayı...

Ancak 4 saat sonra karşı ateş hafifledi. Sabahın ilk ışıkları ile de tamamen kesildi. Havancılara yarım sat daha hiç durmadan atışa devam etmelerini söyledim. Bizim 7 yaralımız vardı, şehit vermemiştik.

Tepelerdeki gruplara telsiz ile bulundukları yerde 5'er kişinin kalmasını ve diğerlerinin karakola gelmesini söyledikten sonra zarar tespitine başladık.

16 şehit, 7 si ağır 20 yaralı, 7 yaralı da bizde vardı. Ama Selim yoktu, bir an kaçırılmış olma ihtimalini düşünerek sevindim (!) . Daha sonra karakoldaki askerlerden biri kendilerine ateş açılan yerde büyük bir patlamanın olduğunu ve o andan itibaren de Selim'i görmediklerini söyledi. Olduğum yere yıkıldım...

Yanıma 8 kişi alarak hızlı ama emniyetli bir şekilde karşı tarafa gittiğimizde gördüğüm manzara karşısında gözlerim karardı, kusacak gibi oldum...

Selim'in parçalanmış bedeninin etrafında 12 şerefsizin leşi vardı. Selim üzerine bağladığı C4'leri aradan sıyrılmayı başararak tek hamlede patlatmış.

Döndük...

Ertesi gün Tugay'dan acil olarak merkeze gelmem emredildi. Apart topar 2 araç ile yola çıktım.

Selim vasiyetinde ( hepimizin vardı ) ismimi vererek şehit olması durumunda ailesine benim haber vermemi belirtmiş.

Çok yalvardım, yapamam dedim ...

Ama gittim...

Puslu Ankara sabahında Selim'in evine bir ambulans ile geldiğimde nefes almam bile zorlaştı, yutkunamıyordum. Ambulans şoförü askere ;

- " Aslanım merkeze dön "

dediğimde çocuk Selim gibi başını çevirdiğinde gözyaşlarımı tutamadım.

Kendime geldiğimde eşi ile sarılmış ağlıyorduk.

O gece Ankara Kurtuluş Parkı'nda yattım, ne kadar içtiğimi hatırlamıyorum. Ankara'nın keskin ayazını hissetmiyordum bile. Sonra birilerinin elini cebimde gezinirken hissettiğimde aniden tabancamı çekip adamın üzerine oturduğumda ;

- " Bu ne çeviklik Asteğmenim, polisiz biz, aman yavaş "....

dediğinde yine ağlıyordum.

Selim'e ağlıyordum,
16 şehidimize ağlıyordum.

Sıhhiye ordu evine ***ürdüler beni, telefon ile durumu anlatmışlar, hemen içeri aldılar beni; ordu evinde nezaretteydim, bir an güldüm kendi kendime.

10 dakika sonra nöbetçi subay gelerek koluma girdi ;

- " Başımız sağ olsun oğlum "

dediğinde ;

- " Neden komutanım, neden " ....

diyerek halâ ağlıyordum.

-----------------------------
DEVAM EDECEK
-----------------------------

 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Sigara Öldürür...!

Kışın sertliğini yoğun yaşadığımız günlerdi... Erzak gelemiyor, elimizdekilerle idare etmeye çalışıyorduk. Karın şiddetini azalttığı günlerde ise yakın bölgeye ava çıkıyorduk.

Köpeklerimizden birini yanıma aldım, böylesi günlerde her zaman çıkıp kendimle baş başa kaldığım eski vericiye çıktım.

Kimi zaman dürbünle etrafı izler, kimi zamanda askerlerin neler yaptıklarına bakardım. Çok seviyordum bu çocukları. Yanlarında olmasam da ciddiyeti kesinlikle elden bırakmazlardı hiç bir zaman. O an gördüğüm görüntü karşısında gülmekten karnıma ağrılar girdi.

GTT mevzii çavuşu yavaşça uçaksavar mevziine yaklaştı ve arkasını dönerek dürbünle uzak gözetleme yapan arkadaşının ense köküne öyle bir patlattı ki çocuk ayakta gidip geldi, sonra gülerek karlarda yuvarlanarak güreştiler. Son görüntü daha müthişti ; GTT çavuşu uçaksavarın yedek namlusunu alıp kendi mevzisine dönmüş , uçaksavar eri ise ne yapacağını bilemez vaziyette karşı mevziiyi kartopu yağmuruna tutuyordu. Tüm bunlar olmasa zaman geçmez, düşünceler boğardı bizi. Çoğu zaman izin verirdim böyle şeylere, hatta kimilerinde yapılan şakalara ortak bile olmuşumdur. Olmak zorundaydım, aramızda çok fazla yaş farkı olmasa da askerlerle ******m gibiydi hepsi, bana emanettiler...

Gözlerimi diktim ufka ; dalmışım...

Ayak seslerini farkettiğimde hiç istifimi bozmadım , açmadım gözlerimi. Tıslayan kar sesini duyduğumda, sıcak çay kupalarının kar üzerine konulduğunu anladım, zemindeki kar erimiş ve o sessizlikte çok hoş bir ses çıkarmıştı.

- " Komutanım, iyi ki gelen terörist değildi, yoksa bu tepeye son çıkışın olacaktı "

dedi Taner gülerek.

- " Sağ koltuğumun altından emniyeti açık ve ona doğrultulmuş tabancamı gösterip ; desene o şerefsizleri gebertmek nasip olmadı bu kez " dediğimde ;

gülerek ;

- " Komutanım , sen uyumaz mısın hiç Allah aşkına , saatler oldu tepeye çıkalı " dedi ve yanıma oturdu.

Anlatıyor da anlatıyordu, o konuşurken hiç birimiz susturmaya yeltenmezdik, bir kez bunu yapmıştık ve daha çok konuşmuştu, susmak nedir bilmedi hiç...

- " Yaaa, işte böyle komutanım, Ayşe' yi vermediler bana, ben de kaçırdım " dediğinde ;

- " İyi yapmışsın Ayşe'yi kaçırmakla, afferim sana " dedim , dediğime de pişman oldum ;

- " Aşkolsun komutanım Ayşe benim kardeşim, hanımın adı Sema " , sen beni yine dinlemiyorsun ki....

Ah be Taner dedim , hangi birine aklımda tutacağım anlattıklarının.

Çayımızı içtik soğumadan, dertleştik biraz ve indik karakola.

Biz inerken kış aylarında sigara getirttiğimiz köylü de uç mevziiye gelmiş, sigaraları dağıtıyordu. Dört paket sigaraya 3 kışlık çorap... Bizde böyleydi, askerler işin kolayını bulmuş, iki kişinin ördüğü çorapları sigara karşılığında köylüye veriyorlardı.

O an bir şey fark ettim ; sigaraları koyduğu çuval daha büyüktü sanki, uzaktan işaret ederek açmamalarını ve uzaklaşmalarını söyledim .

Yanlarına gittiğimde torbanın ağız kısmındaki ince telleri gördüm, bubi tuzağıydı bu. Tellerden biri koptuğunda bomba pimlerini çekecekti.

Hemen kanasımı istedim, 1 dk da geldi.

Köylü (!) halâ menzildeydi. Havancılara hazır olmalarını istedim, ilk atışta düşüremezsem atışa başlayacaklardı.

İlk atışta dizinden vurabildim, kalkmaya çalışırken de ikinci mermi ensesine girdi.

Ben kalkarken Taner'in söyledikleri uzun süre hepimizi güldürdü ;

- " Demedim mi lan ben size sigara öldürür, bırakın şu mereti diye " ....

----------------------------
DEVAM EDECEK
----------------------------
 

The Core

Katılımcı Üye
27 Haz 2010
440
0
Dağda Üç - Beş domuz Sürüsü

Tutturmuş Bir kürdistan Türküsü

Eline Almış Bayrak Diye , Bir Masa örtüsü

Satsan Beş Para Etmez , Ne Dirisi Ne de ölüsü

Soyu Soysuz Olan Sensin , Toprak Senin Neyine

İte itlik Yapıp , Kafa Tutma Beyine

Anlasa Dediğimi , Sokaktaki Köpek Ağlar Haline

Duy Ulan Soysuz , NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !!!
 

furkan3842

Üye
30 Eyl 2008
83
0
Sayın komutanım şehitlerimizin çok olmasının nedeni acemi askerlerimizin cepheye yani teröristle karşı karşıya getirilmesidir.Bence asker yani er rütbesindeki asker eğitilmeden cepheye gönderilirse daha çok şeh,t veririz gibi geliyor.Bence üst düzeylerin bu konuya el atmaları gerekiyor.
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Sayın komutanım şehitlerimizin çok olmasının nedeni acemi askerlerimizin cepheye yani teröristle karşı karşıya getirilmesidir.Bence asker yani er rütbesindeki asker eğitilmeden cepheye gönderilirse daha çok şeh,t veririz gibi geliyor.Bence üst düzeylerin bu konuya el atmaları gerekiyor.

  • Bir kaç satır ile bunu izah etmek mümkün değil.
  • Henüz tam olarak yetişmemiş askerlerin bölgeye gönderilmesi elbette bir etken, ancak tek başına bazı şeylerin sebebi sayılamaz bu.
  • Zaten bu yüzdendir ki , komandoluk profesyonel hale getiriliyor, çalışmalar son aşamasında
  • ( geçişe başlandı, bitmek üzere ).
  • Ve bence en büyük etkenlerden biri de araziyi çok iyi tanıyamamak ve hangi delikten çıkacaklarını bilememek, bu yüzden çok şehitler verildi. Maalesef bunun önüne tamamen geçmek imkânsız. Çünkü öyle yerlerden çıkıyorlar ki, kırk düşünseniz aklınıza gelmez.
  • Dediğim gibi, bir kaç satır ile bu durumu açıklamak imkânsız.
 

kanaryavs

Yeni üye
12 May 2010
46
0
o günleri atlatarak ve burda aramızda olmana sevindim idealist =) umarım tüm askerlerimiz sağsalim görevlerini tamamlarlar.. benim babamda hakkari/çukurcada görev yaptı,ondan da birçok şey dinledim ve yaşadıklarını çok iyi anlıyorum. umarım bir gün şu terör belasından kurtulmak dileğiyle ..
 

FourS

Katılımcı Üye
18 Nis 2009
340
0
istanbul
siirtte yapılan hangi askerlik unutuluyorki saol abiciğim bizimle bu özel anını paylaştığın için
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Bir Yıldız Daha Kaydı...

Yataktan yeni kalkmıştım, bademciklerim yine azmış, gırtlağımdaki minik delikten nefes almaya çalışıyordum. Penicilin allerjisi yüzünden iğne de olamıyordum, ateşim geçmek bilmiyordu günlerdir...

Her yeri kaplayan bu beyaz örtüyü çok seviyordum da , o bana ihanet ediyordu, ne zaman ona sevgiyle baksam uygun anı kollar yatağa düşürürdü beni...

Beklediğim operasyon emri de gelmişti, muhabereci yatağımda vermişti emir yazısını , başı öne eğik ; gücüm yoktu...

Kalktım, soğuk bir duş aldıktan sonra gidip karlarda yuvarlandım, kendime gelmiştim bir nebze de olsa...

Hemen 3 timi toplayıp 2 saat sonra çıkacağımız operasyon detaylarını anlattım...

40 kişiden oluşan bir görüntü alınmış bize yakın bir bölgede ve ivedi olarak bölgeye intikal etmemiz emredilmişti. İşin kötüsü ( hastalığımı geçmiştim ) kar günlerdir durmadan yağıyordu, görüş neredeyse yok denecek kadar azdı ve sis bastırmıştı, ava giderken avlanabilirdik... Bölgenin kayalık olması da cabası, bizim için tehlikeli ne varsa mevcuttu o gece...

Tam karakoldan çıkıyorduk ki gökyüzü bir an aydınlandı ; işaret fişeği zannederek herkes yere attı kendini. Ama o da ne ; gökyüzündeki beyaz karanlığın (!) arasındaki boşluktan bir yıldız süzülerek ve arkasında muhteşem ışık parçacıkları bırakarak kaybolup gitti. Her güzelin vardır bir kötü yönü diyen rahmetli eşim geldi aklıma, buruk bir gülümseme...

Yaklaşık 17 saatlik zorlu bir yürüyüşün ardından hiç bir zorlukla karşılaşmadan aşmamız gereken kayalık bölgeye gelmiştik. Başımı kaldırdığımız o korkunç güzellik (!) bir an büyüledi beni...

Yavaş yavaş 5'er li gruplar halinde tırmanacaktık. Aşağıdaki 10 kişinin belirlediğim yerlerde mevzilenmesini ve yerlerinden asla ayrılmamalarını söyledim. 20 kişi bu görev için yeterdi, hem bizi koruyacaklardı, hem de aksi bir durumda arkamızda yardım getirecek birileri olmasını istiyordum.

Tırmanış tahmin ettiğim gibi kolay olmuştu. Mesele arka taraftan inebilmekti ki gözüm çoktan korkmuştu. Harcadığım enerjinin üzerine yüksek ateş yine nüksetmiş ve kimi zaman adım atmakta zorlanır olmuştum. En son ben inecektim ; hepsinin salimen indiğini görmek zorundaydım.

Yine 5'erli gruplar halinde ve 10'ar metre aralıklarla inişe geçilmişti. Zirvede benimle birlikte kalan iki askerim de uzak gözetleme yapıyorlardı. Onlara da inişe geçmelerini söyledim. Sonuncu askerim de salimen indiğinde yavaş yavaş inmeye başladım, ancak beyaz örtü hem gözümü alıyor, hem de iyice artan ateşim nedeniyle gözüm kararıyordu 1-2 dk.lık sürelerle.

Tam yarıya gelmiştim ki, ıslık sesini duymamla yatın diye bağırmam bir oldu ; askerlerim iyi mevzilendiğinden aynı anda atılan 4 roketatar mermisinden etkilenmediler.

Beni görmüşlerdi ; üzerime tek tek atışlar başlamıştı, bulduğum minik bir oyuğa girmiştim, ancak gelmesi muhtemel bir roket mermisi sonum olurdu. Hemen doğrularak hızlıca aşağı inmeye başladığımda omzumdaki acıyı hissetmedim bile. Kızıla boyanan karlardan vurulduğumu ancak anlayabildim. Mermi içerideydi, acı ve ateş giderek artıyordu. Kanasımı sopa gibi kullanarak inmeye devam ettim. Sağ dizimi parçalayarak çıkan mermi ile birlikte gözüm karardı, kendimi boşlukta buldum ve yaklaşık 30 metre düştüm. Kar örtüsü sayesinde sadece sol bacağım 2 yerinden kırılmıştı.

Tamamen açık hedeftim artık, bizim çocukların atışı roketlerin geldiği yöne yoğunlaşmıştı. Bir saat kadar süren karşı ateş sonunda kesilen roketlerden imha edildiklerini anladım; aslanlarım benim...

Aralıklarla bayılmaya başladım, kan kaybı ve ateş gücümü iyice tüketmişti, dizime turnike yapmaya çalıştım, başaramadım.

Tam o anda hayal meyal birinin yukarı doğru tırmandığını gördüm, Kenan' dı bu. Karakolumuza geleli 2 hafta bile olmamıştı, laf dinlemez, asi, cesur mu cesur bir gençti. Henüz 17 yaşındaydı ;babası yaşını büyük yazdırmış nüfusa. Çerkezköy'lüydü , havasından mı suyundan mı bilimez 25 nde gösteriyordu...

Son gücümü kullanarak bağırdım gelmemesi için ; tek atışlar ona yönelmişti. Cevap vermeden turmanmaya devam ediyordu. Bu kez askerlerimin atışı tek atışı yapan istikamete yönelmişti, ama görüş mesafesinin neredeyse sıfır olmasından dolayı sadece termal ( o da 2 kişide vardı ) dürbünleri kullananlar isbetli atış yapabiliyordu.

Ellerim iki yanda , Kenan'a sıkıca bağlanmış aşağı inerken buldum kendimi ; aradaki zamanı hatırlamıyorum ; bayılmışım. " pof " sesini duyduğumda Kenan'ın vurulduğunu anladım ;

- " çocuk, bırak beni ; ikimiz de geberip gideceğiz burada "

kelimeler ağzımdan zorla çıkıyordu , Kenan'ın nefes alıp vermesi sıklaşmıştı, sol ciğerinden giren mermi, kalbe yakın bölgeden çıkmış, oluk gibi kan fışkırıyordu...

İkinci " pof " sesini duyduğumda Kenan'ın elleri çözüldü tuttuğu taş parçasından, aşağı düşerken göz göze geldik , son bir çabayla beni bağladığı ipi kesmeye çalıştım, olmadı ; başaramadım...

Gözümü Diyarbakır asker hastanesinde açtığım. Sol omzuma ve sağ dizime platin takıldığını, 9 gündür hiç uyanmadığımı öğrendim.

Kenan 2 nci kez yara aldığında ensesinden vurulmuş, yere düştüğümüzde bana tamamen zarılmış vaziyetteymiş, onun sayesinde bir kaç kırıkla atlatmıştım o düşüşü. 2 hafta sonra omzumdaki platin alındı , sağ dizimdeki küçük platin de benimle birlikte yaşayacaktı artık...

Bir yıldız daha kaymıştı...

Ve ben halâ yaşıyordum koruyamadığım canların ağırlığında...

-----------------------------
Siirt'te bir yer
-----------------------------
DEVM EDECEK
-----------------------------




 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.