Güneydoğu ve Yaşadıklarım...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Yaşasın İzin...!!!

Operasyonlara ara verilen zamanlardan birini daha yaşıyorduk. Kimi zaman dinlendiğimiz, kan görmediğimiz için severdik bu zamanları. Kimi zamansa nefret eder , başka askerlerin o an ne halde olduklarını düşünür gelecek muhtemel operasyon emrini beklerdik...

İzin kullanmayan askerlerimi birer ikişer izine göndermeye başladım. Ne kadar karşı koyarlarsa koysunlar 1 ay boyunca herkesin dönüşümlü olarak izin kullanmasının zorunluğu olduğunu söylediğimde fazla da ısrar etmediler açıkcası..

Bir yanım sürekli karakolda olsa da diğer yanım babamı özlemişti...

Babamın benim için her zaman ayrı bir yeri olmuştur. Arkadaş gibi değildik, çocukken çok fazla dayak yemişimdir babamdan, gerekli gereksiz, hemen her gün... Yine de çok severdim babamı, nice zorluklara katlanmış kızkardeşimle beni yapabileceği en iyi seviyede yetiştirmişti ve biz de onun yüzünü kara çıkarmamaya çalışıyorduk. Annemim yemeklerini de özlemiştim tabii..

Gitsem yerime kim bakacaktı...?

Yine de tugaya izin istek dilekçemi gönderdim, nasıl olsa olumsuz yanıt geleceğini bildiğimden içim rahattı ; sonuç belliydi ya...

İki saat geçmemişti bile cevap gelmişti ; gidiyordum. Defalarca okudum yanıtı, halâ inanamıyordum. Yerime özel harekâttan birini gönderecek olmaları beni fazlası ile rahatlatmıştı, benden deneyimli, tecrübeli ve yetenekli birinin gelecek olmasından mutluydum.

Bu kişinin kısa bir süre sonra hayatımı değiştireceğini bilmiyordum oysa...

Aynı gün kendimi Diyarbakır havalimanında buldum, zaman ne çabuk geçmişti, aralarsa ne olmuştu, yoksa bu da mı hayatın oynadığı çirkin oyunlardan, kötü şakalardan, kabuslardan biri miydi...?

Hostesin " çok horluyorsunuz " dediğini duyduğumda hepsinin bir gerçek olduğunu anladım, yaşasın ; halâ horlayabiliyordum...

Bilgisayar Mühendisi bir arkadaşım vardı Ankara'da, uçağa binmeden onu aramış, beni karşılamasını söylemiştim. Hamsi sözü vardı bana ; özlemiştim hamsiyi...

Yıllardır görmediğim arkadaşıma öyle sarılmışım ki ;

- " kemiklerimi kıracaksın, bıraksana yahu "

dediğinde kendime geldim ; üzerinde üniforma olmayan birine sarılıyordum uzun zamandır ilk kez...

Ankara'nın göbeğinde karşıya geçecektik, yeşil yanmıyordu bir türlü yayalara, gelen araçları izliyordum , birden arkadaşımın şaşkın bakışları arasında araçların kornaları, sürücülerin küfürleri, polisin el kol hareketleri eşliğinde karşıya geçiverdim...

Akın akındı insanlar...

Nereye gidiyorlardı...

Kiminin hastası vardı, kiminin yetişeceği bir randevusu, birbirlerine çarpıyorlardı, ancak umursayan, ya da özür dileyip yüzü kızaran yoktu...

Genç aşıklar vardı, el ele tutuşmuşlardı, görenler o eller asla ayrılmayacak sanırdı ; ancak sevgiler de bitiyordu işte... Kimi zaman insanlar bitiriyordu bu sevgiyi, kimi zamansa tek başına kalan kader yorgunluktan ne yapacağını şaşırmış durumdayken sonlandırıyordu bu sevgiyi...

Yürümek istemiyordum , bacaklarım titremeye başlamıştı, ne de zormuş asfaltta yürümek, toprağı özlemiştim...

Çankırı caddesi vardır Ankara'da, bilenler bilir. Üniversite gençliğinin uğrak yeridir, arada bir de olsa benim gibi müdavimleri de vardır. Oraya gidelim dedim arkadaşa, gözleri parladı ; anılarımız canlanmıştı; anılar...

Acaba anılarımız da bizi hatırlar mı diye gülerek geçirdim içimden...

Taksiden indik , her zamanki gibi kalabalıktı cadde, gidecekleri yere programlanmış insanlar kimi zaman yanlarında bulunanları dahi görmeden hedeflerine ilerliyorlardı...

Yakınımızda askeri servis aracı vardı, ilk gözüme çarpan çevreyi gözetlemek yerine " çevreyi seyreden " nöbetçilerin büyük ihtimalle içerisinde mermi bulunmayan emniyetleri kapalı silahları oldu. Bu nasıl olurdu, saldırı olsa emniyetleri açmalarına, öncesinde mermiyi namluya sürmelerine bile vakitleri kalmazdı...

Tam bunları düşünürken büyük bir gürültü koptu beraberinde gelen ışık ile birlikte , arkadaşımı iterek kendimi yere attım ve tabancamı çıkararak sağa sola bağırmaya başladım. Şaşkınlığım geçtiğinde herkesin beni izlediğini, arkadaşımın ise yalvarırcasına ,

" yapmayın, sakın ateş etmeyin, o bir subay, ilk izin günü, asker o, yapmayın"

dediğini duydum. O an farkettim üzerime yönelen namluları, şaşkın gözleri...
Aralarından sivil giyimli genç bir subay silahını yere bırakarak yanıma yaklaştı, elini uzattı sadece, bayılmışım ; gerisini hatırlamıyorum...

Gözümü orduevinde açtım, revire yatırmışlar beni, silahıma baktım, belimdeydi.
Tok sesli, ancak bütün sevecenliği ile konuşmaya çalışan binbaşıyı gördüğümde , otur demesine rağmen ayağa kalktım , sallanıyordum, ama kalktım.

Yaklaşık bir saat konuştu benimle , dertleştik, yaşadıklarımı anlattım...

Duyduğum patlama ile birlikte gelen ışık huzmesi havai fişekten başka bir şey değilmiş. Oysa ben onu aydınlatma fişeği zannetmiş ve karakolumun baskına uğradığına yormuş ve hemen silahımı çekmiştim. Yaklaşık yarım saat konuşmuşlar benimle, ama kimseye cevap vermemişim, arkadaşım onları Tğm olduğuma ikna etmiş...

Hamsilerimizi yerken kendi kendime düşünüyordum ; yaşadıklarım normal miydi, yoksa ben mi çizgiden çıkıp insanlıktan uzaklaşmaya başlıyordum... Zaten hemsileri de yiyemedim, askerlerimin yine kapuskaya talim ettiklerini düşününce geçmedi boğazımdan, bıraktım...

Annemlere gittiğimde 4 gün evden hiç çıkmadım, sürekli uyudum.

2 haftalık iznimi bitirmeden 5 nci gün geri döndüm, artık yapabileceğim tek meslek bu olmalı diye düşündüm ; öğretmenlik çok uzaktı artık...


---------------------------
DEVAM EDECEK
---------------------------
Ankara'nın göbeği...


 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
İzin Dönüşü Karşılama...!

5 gün kullandığım izin bitmiş, dönüş yoluna geçmiştim. Siirt Komando Tugayı'nda kalkacak helikopteri bekliyordum, ancak bu neredeyse imkânsız görünüyordu. Gece uçuş kabiliyetine sahip helikopterlerin tamamı görevdeydi ve diğerlerinin bu siste havalanmaları intihar olurdu.

İki gün beklememe rağmen yoğun sis kalkmamış, aksine giderek kötüye dönüyordu. Konvoyla gidecektim, başka çare yoktu. Fazla araç çıkarılması da tehlikeli olduğundan tek araçla gidecektim, asker istemeyişime rağmen yine de 4 asker verdiler.

Sabah ezanından sonra çıktık yola. Güle oynaya gidiyorduk, mercedes marka aracı kullanan asker karadenizliydi, hemşehrimdi ama bir insan bu kadar mı çok fıkra bilirdi, bitmek bilmiyordu fıkralar. Annemin yaptığı pasta börekler yarım saat içinde tükendi.

- " bir hafta aç mı bıraktılar sizi, yavaş biraz, boğulacaksınız "

dediğimde o ana kadar hiç sesi çıkmayan , makinalının başındaki asker ;

- " poşette duracağına midemizde dursun a be komutanım "

deyinde bastık kahkayı hepimiz, bir taraftan da ağzından dışarı taşan pastayı parmaklarıyla içeri itmeye çalışıyordu.

Eruh merkesi geçtiğimizde sis daha da bastırdı, geri dönmesini söyledim şoföre, şaşkın gözlerle bakmasına rağmen aracı seri bir manevrayla Eruh merkeze yönlendirdi. Jandarma karakoluna 100 m mesafede durmasını ve hepsinin inmelerini söylediğimde indiler, ancak şaşkın ördek gibiydi hepsi. Bütün el bombalarını vermelerini söyledim, cephaneyi de, ve 1 roketatar da aldım.

- " Siz karakola girin, ben yalnız devam edeceğim, yolda muhakkak pusu vardır, telsizle benim karakola bildirsinler, emniyet için kimse yola çıkmasın, karakolda kalsın herkes,çift pusu yemeyelim. "

dedikten sonra askerlerin bağrışları arasında araçla hemen ayrıldım oradan. En son duyduklarım şunlar olmuştu ;

- Deli mi bu ?

- Öğretmenmiş galiba...

- Lan öğretmen silah tutmasını nereden bilecek...

- Ütğm nasıl olmuş lan bu, kesin torpillidir.

Son sözü yol boyunca fıkralarıyla gülmekten bizi kırıp geçiren hemşehrim söylemişti ;

- Bilip bilmeden konuşmayın lan, bu adamın kaç şehit verdiğini, eşinin cenazesine bile gitmediğini, kaç kez vurulup hayatta kaldığını biliyor musunuz, girin lan hepiniz içeri...

Çok sonradan öğrendim; karadenizli bu genç asker kimseyle konuşmazmış, o ana kadar bir fıkra bile anlattığını kimse duymamış...

......

Yavaş ilerliyordum mecburen, önümü göremez olmuştum neredeyse, önümü birileri kesse yapacak hiç bir şeyim yoktu ; ama başka çarem de yoktu. Bir elimde tabancam , diğer elim direksiyonda , gözlerimse görebildiğim en uzak nokta olan 2 metre önümdeydi...

Araçla gidemezdim artık, hiç bir şey görmüyordum, aracı bırakacak yer de yoktu, amannn dedim kendi kendime, bu şerefsizler nasıl olsa yola çıktığımı haber almış, bekliyorlardır bir yerde,aracı yol ortasında görseler ne çıkar... dedim ve hemen durdurdum aracı, ancak kontak kapatmadım, çevrede birileri varsa eğer, aracın yavaş da olsa ilerlediğini sanmalarını istiyordum.

Hemen inip uçaksavarı yerinden söktüm, bütün cephaneyi sırt çantasına doldurup ayak seslerimi gizleyen aracın motor gürültüsünün sesinde çalıların arasında kayboldum.

Uçaksavarı yere sabitledim, ayaklarını toprağa gömdüm, hemen yaklaşık 40 m ileride bulunan çukurumsu yere cephaneleri bıraktıktan sonra üçgenin son noktası olan yan çapraza da roketatar ve mermilerini koyarak çukura geri döndüm.

Bekleyecektim, başka çarem yoktu. Etrafı görmem gerekiyordu, eğer görüşüm iyi olursa araziden kolayca gidebilirdim karakola...

Aradan 3 saat geçmişti, acıkmaya başlamıştım, ama yiyeceğim yoktu, hınzırlar hepsini yemişti; helali hoş olsun...

Beşinci saatte etrafta bazı sesler duymaya başladım, ancak net değillerdi ve sürekli yer değiştiriyorlardı. Sonrasında ayak seslerini aldım, bir kişiydi bu ve sürekli yer değiştirerek yaklaşıyordu yavaşça ; kalabalık izlenimi veriyordu...

Diğer iki noktaya gidemezdim, çünkü herifçioğlunun nerede olduğunu bilmiyordum, gerçi o da benim nerede olduğumu bilmiyordu...

Yavaşça etrafımda daireler çizerek nisbeten kayalık bölgeye doğru gittim ve bulduğum bir oyuğa girdim, görüşüm netti, her yeri görebiliyordum bulunduğum açıdan, roket yeme ihtimalim de yoktu bu yüzden, görerek atış yapması gerektiğinden atıştan önce nasıl olsa görecektim onu.

Aradan 2 saat daha geçmişti, sıkmıştı bu iş artık, ve çıkıp onu bulmaya karar verdim. Önce uçaksavarımın yanına gittim , her şey yerli yerindeydi, ama o da ne ; çok sevdiğim 2 hamsi konservesi ve biraz ekmek poşet içine uçaksavarın altına gizlenmişti. Baktım konservede deilk var mı diye, ve 30 sn içinde ikisini de yuttum neredeyse. İyi de kimdi bu ; öldürmeden doyumak isteyeni de ilk kez görüyordum, gülümsedim ister istemez...

Roketatarın yanına gittiğimde şaşkınlığım bir kat daha arttı, su vardı şişeler içerisinde, neler oluyordu, bu kadarı da artık fazlaydı. Diğer tarafa gitmemeye karar verdim, gelip beni bulmasını bekleyecektim. Öyle de oldu ;

Yaklaşık 20 dk sonra karaltıyı gördüm, hedef mesafemde olmasına rağmen atış yapmadım,görmek istiyordum bu cesur kişiyi, merak da ediyordum açıkcası. Kimse bu kadar deli olamazdı...

Karaltı durdu, mekanizma sesi duymuyordum, ne yapıyordu bu, benimle dalga geçiyordu. Mermi hala şarjörde ve emniyeti kapalıydı; cesurdu doğrusu; cesur ve deli...

Enniyetimi açtığımda ilk ses geldi karşıdan ;

- " Aman hocam, hamsiye verdiğin karşılık bu mu... "

Haydaaaa, yerime karakola bakan özel harekatçının sesiydi bu ;

- " Aman abi ne yaptın sen, az daha birbirimizi vuracaktık, gel hemen "

dediğimde ;

- " Meraklanma hocam, sen beni vurmazdın, ben de seni. Saatlerdir yerini bulmaya çalışıyorum, yerlerini buldum , ama seni bulamadım bir türlü, hiç mi yorulmazsın çocuk sen...? Kim yetiştirmişsse iyi yetiştirmiş seni...."

Beklediğim pusuyu yemedik, sanırım yoğun sisten olsa gerek, onlar da cesaret edemeyip dönmüş olsalar gerek.

Özel harekatçı komutanım Yüzbaşıydı, çeşitli sınıflardan çok asker görmüştüm, ama onun kadar yüeklisini görmemiştim.

- " İyi de abi, ben karakola kimse gelmesin demiştim, çok tehlikeli bu siste, sen neden tehlikeye attın kendini bir kişi için "

dediğimde cevabı kısa ve net oldu ;

- " Sen bana lâzımsın koçum, adamlarımı kendim seçerim ben " ...

Daha fazlasını soramadım, ve ne söylkemek istediğini askerliğimin bitimine 2 ay kala yine kendisinden öğrenecektim....


--------------------------
DEVAM EDECEK
--------------------------
Güneydoğu'da bir yer
--------------------------

 

Mr_The_Hacker

Yeni üye
18 Ağu 2010
2
0
89/2 Bingöl Bilice 7 günüm kaldı. Teskereme. Tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz..!!Ne Mutlu Türküm Diyene..!!
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Son Aylarım...

Buraya geldiğimde hiç ayrılmayacakmışım hissine kapılmıştım. Ve her şeyine, evet tüm zorluklarına rağmen sevmiştim burayı ;

Üzerimdeki üniformayı sevmiştim, omzumdaki yıldızları sevmiştim, hemen her gün didişip durduğum askerlerimi sevmiştim... Sevmediğim o kadar çok şey vardı ki oysa... Ama buradan ayrılmak istemiyordum, artık öğretmenlik yapmak da istemiyordum...

Babamın henüz ilk gün beni hastanede kucağına aldığı ve yıllar sonra bana akseden o sözü geldi aklıma ;

" benim oğlum asker olacak " ...

Hava Harp Okulu terkti babam,çocukluğum babamın pilotluk resimlerine bakarak geçmiş, her günümde imrenmiştim ona. Pilot olmaya karar vermiştim daha ufacıkken, ancak lisede okuduğum bölüm nedeniyle bu imkânsız hale geldi ve öğretmen olmuştum işte ; ama elimde kalem yoktu ki...

Operasyonlar tüm hızıyla devam ediyordu, kimi zaman aktif operasyonlara katılıyor, kimi zaman da A/T ( arama / tarama ) faaliyetlerine destek veriyorduk.

Çadırımda uzanmış yıldızları izleyip hayallerimle (!) baş başayken muhabereci geldi ve elindeki kâğıdı uzatarak bekleme başladı. Normalde mesajı verdikten sonra hemen geri dönerdi.

" ne cevap vereceksiniz komutanım... ? "

mesaj şifreli olmadığı için haliyle okumuştu, merak ettim ve bir çırpıda okudum. Bu nasıl olurdu, bunu yapamazlardı, olmaz, yaptırmayacaktım bunu onlara...

Aakerlik süremin bitimine yaklaşık 3 ay kalmıştı ve beni merkez alacaklarını söylüyorlardı bu süre içinde.

Hemen telsizin başına geçerek tuhay merkez muhabere ile irtibat kurdum. Israrla tugay komutanını istiyordum ancak imkânsız olduğunu biliyordum bunun. Emir subayı ile konuşuyordum telsizde, yalvardım yakardım, tehdit bile ettim, ama yok, emir kesindi ve 2 gün sonra konvoy düzenleyerek merkeze gelmemi söylüyorlardı.

" sizin deeee, tugay komutanın daaa, bu emri verip imzalayanın daaaaa... Gitmiyorum hiç bir yere, cesareti olan varsa gelip kendisi alsın. "

dedim ve telsizi kapattım.

Arkamı döndüğümde mevzi nöbetçileri hariç tüğm askerlerimin beni dinlediğini o an fark ettim. Bir anlık şaşkınlıktan sonra hepsi üzerime öyle bir çullandı ki, artık omuzlardaydım ve onlara bağırmak yerine bıraktım,herpimiz o anın keyfini çıkarıyorduk.

Çadırıma döndüm,kısa bir not yazdım ve yaklaşık 1 saat içinde ikmal için gelecek helikopteri beklemeye başladım.

Helikopter indi ve içinden çıkan Pilot Yüzbaşı sert adımlarla üzerime gelmeye başladı.Eyvah dedim içimden askerlerimin önünde fırça yemesem bari...

Hemen önümde aniden durdu, sertçe verdiği selamdan sonra öyle bir sarıldı ki tüm kemiklerim kırılacak zannettim.

Telsiz konuşmamı çevrimde olan hemen herkes dinlemiş, bölgedeki tüm karakollara haber gitmiş bile.

" Seni kutluyorum oğlum, ama başına dert aldın, benden söylemesi. Konuştuğun tugay komutanının ta kendisiydi..."

Hah dedim içimden , işte şimdi ...tım.

Yaklaşık 3 saat sonra bir helikopter karakolun üzerinde daireler çizerek alçalmaya başladı ve piste indi.

Önce 4 tam teçhizatlı subay atladı helikopterden henüz yere inmeden, tekerlekler yere değdiğinde ise iri yarı kocaman bir adam...

Ama tugay komutanıydı bu... Elindeki Devrek bastonunu sallaya sallaya yanıma geldi ( arkasında duran özel harekâtçı yüzbaşımı o an gördüm,göz kırpmıştı ve bu beni fazlasıyla rahatlattı ) ;

- " evet delikanlı, seni almak için cesur birini istedin, ben de geldim
; hadi toparlanman için yarım saatin var ; gidiyoruz " ...

Hiç duraksamadan gelmeyeceğimi söyledim,paşa hariç herkesin gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

- " Gelmiyorum paşam, beni buradan silah zoru ile de ***üremezsiniz. Karakol komutanlığı görevimden alındığımı belirten yazılı emir varsa tamam, ama yoksa size iyi yolculuklar "...

Paşa bir adım daha atarak elini omzuma koydu, umarım kalbimin atışlarını hissetmez dedim içimden,resmen titriyordum.

- " Gel bakalım benimle, yürüyelim biraz "...

- " Bak oğlum, tüm bunlar bir oyundan, daha doğrusu bir denemeden ibaretti desem, fazla sövmezsişn bana sanırım, değil mi "

derken kıs kıs gülüyordu.

Ne oyunu yahu, çıldırdınız mı siz, böyle oyun mu olur, hem ne denemesi, ne için ...?

Askerde kalmak isteyip istemediğimi sordu, o an boynuna atlayıp sarılabilirdim, istediğim zaten buydu ve başvuru zamanını bekliyordum sadece.


- " Başvuru yapmana gerek yok, zamanı gelince yüzbaşın seni gelip alacak, sadece 3 gün iznin olacak, git kimi görmek istiyorsan gör bu süre içinde,sonrasında uzun bir süre kimseyi göremeyeceksin, eğitimin yaklaşık 6 ay sürecek, daha sonra yüzbaşın seni gelip oradan da alacak. Gerisini eğitimn bitiminde öğreneceksin." ...

6 ay eğitim mi olur yahu, askerliğimin yarısı zaten bu, görmediğim, bilmediğim, yapmadığım şey kalmamıştı ki...

Daha sonra yüzbaşımın açıklamaları ile biraz da olsa fikir sahibi oldum gelişmelerden. Ve " Yeşil Bereliler " nı varlığını ancak o zaman öğrenebildim.

Ve o 3 ay geçmek bilmedi bir türlü...

Artık Yeşil Bereli sayılırdım ve tek düşüncem anneme bunu nasıl açıklayacağımdı...

Artık öğretmen değildim...

--------------------------
DEVAM EDECEK
--------------------------
Siirt'te bir yer
--------------------------



 

KADIRGA

Katılımcı Üye
22 Ara 2009
369
0
Kiev / Ukrayna
Abi çok akıcı ve güzel anlatıyorsun ama daha nereye devam edecek ? Herhalde Yeşil Bereli operasyınlarının açıklanması yasaktır ? . .
 

Freee

Yeni üye
27 Ağu 2009
47
0
Yazıların tamamı, hatta 17 sayfadaki bütün yorumları detayları okudum.Herkeze o bölgeyi ve yaşananları biraz gözünde canlandırma imkanı veriyor. Mehmet'e Kubilay'a Selim'e Eşinize ve tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin mekanları cenent, toprakları bol olsun. Sizin gibi Kubilay gibi Selim gibi mangal yürekli vatan sevdası ile yanıp tutuşan insanlar oldukça vatanımızın asla sırtı yere gelmez, ki onlarında bitmeyeceğini her Türk'ün gerektiği zaman bunları yapabileceğine eminim. 'Muhtaç olduğunuz kudret damarındaki asil kanda mevcuttur '. Sizede bu yaşadıklarınızı anlattığınız için çok teşekkür ederim.
 

brhmstn

Katılımcı Üye
6 Mar 2008
463
0
Kırıkkale
@İdeaLİST
Komutanım bir şey sorucam;
Medyada gördüğümüz kadarıyla şu an ordu içerisinde gruplanmış bir kesim var. Bu insanların yaptığı şerefsizlikleri her gün gazetelerde görmekteyiz. Basında yer alan haberleri gördükçe mehmetçikler bir hiç uğruna ölmemeli diyoruz. Mesela hantepe baskını ve ortaya çıkan görüntüler.
Bu yapılanma bildiğimiz kadarıyla çok eski.
Askerlik yaptığınız görev sırasında sizde şüphe uyandıran bu gibi olaylar oldu mu ?
 
Son düzenleme:
6 Ağu 2010
96
0
Keşke yazdıklarını 2 hafta önce okusaydım, hazır Batman'dayken uğrardım yanına..!!!
İdeaLİST
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

tbag123

Katılımcı Üye
13 Eyl 2009
423
0
İzmir
Ulan yuh bea kÖpeklere bİle Şehİt dİyorsunuz!!!
Ben batmanda yaŞiyorum mardİnlİyİm allah'a ŞÜkÜr ben mÜslÜmanim sİzlerde mÜslÜmanmiziniz bİlemem ama bu kesİnkİ bunlar hepsİ palavra!!!

dağda ölen diğer köpeklere şehit deniyorsa bende askerimin yanında ölen köpeğe şehit derm ;)
 

Freee

Yeni üye
27 Ağu 2009
47
0
Ulan yuh bea kÖpeklere bİle Şehİt dİyorsunuz!!!
Ben batmanda yaŞiyorum mardİnlİyİm allah'a ŞÜkÜr ben mÜslÜmanim sİzlerde mÜslÜmanmiziniz bİlemem ama bu kesİnkİ bunlar hepsİ palavra!!!

Allaha şükür müslümanım bende ama sen ya okumadin yada algi sistemin biraz ters işliyor o köpekler neler yapmış kaç can kurtarmış okumadın galiba benim gözümde onlarda şehittir, hepsi palavra diyorsun neye dayanıyorsun ?
 

UsakliVatansever

Yeni üye
19 Eki 2010
14
0
Benim dayimda 1994´de Hakkari-Semdinlide asker´di. Ondan cok dinlemistim asker anilarini. Bende nasip olursa 3 sene sonra askerim
 

rizelem

Katılımcı Üye
7 Haz 2008
518
0
Rize
cok duygulandım hepsini okudum 10 sayfanın 10 unu tüm yorumları vb herseyi okudum tebrik ederm söylicek laf yok ...
 

emir252

Üye
7 Eyl 2009
51
0
Gerçeken çok güzel muhteşem bu olayların kitap veya flim olup herkese duyrulması gerek görsün herkes kahraman evlatlarını...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.