Türk devletlerinin tarihi -geniş çalışma-

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
İnançoğulları (Lâdik Beyliği)
On üçüncü ve on dördüncü asırlarda* Lâdik’te (Denizli) hüküm süren bir Türk beyliği. Moğol istilâsı önünden kaçarak Denizli ve Honaz bölgesine gelen Türkmenler tarafından kurulmuş olan bu beyliğe Lâdik Beyliği de denilmektedir.
Denizli yöresi* 1071 Malazgirt Muharebesi'ni takip eden senelerde* Anadolu’nun büyük bir kısmı ile beraber* Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından fethedildi. Bir süre Türklerin elinde kaldıktan sonra* 1097 senesinde tekrar Bizanslıların eline geçti. Zaman zaman* Bizanslılarla Türkler arasında el değiştiren Denizli* 1206 senesinde tekrar fethedildi. Lâdik (Denizli)* 13. asrın son yarısında* Honaz ve Afyonkarahisar ile birlikte* Anadolu Selçukluları'nın meşhur veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin oğullarına ıktâ olarak verildi. Ancak* 1276 senesinde bölge* Germiyan hâkimiyeti altına girdi. 1277 senesinde meydana gelen Cimri olayı sırasında* Karamanoğulları ve müttefikleri Konya’yı zaptedip* Cimri’yi* Selçuklu tahtına oturttular. Cimri olayını bastırıp* Konya’ya yeniden hâkim olan Selçuklu sultanı Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev* daha sonra ordusuyla Denizli’ye girdi. Germiyanlı Ali Bey tevkif edilerek* Afyonkarahisar’a hapsedildi. Lâdik* tekrar Sâhib Ata ailesine verildi. Ancak* 1277 senelerinde Germiyanlılar burayı yeniden ele geçirdiler ve beyliğin başına da Germiyan beyinin yeğeni Bedreddin Murad’ı getirdiler.

1287 senesinde* Denizli yöresinde topladığı kuvvetlerle Germiyanlılar üzerine yürüyen Sâhib Ata’nın torunu* savaşta öldürüldü ve ordusu dağıtıldı. Ertesi sene Germiyan Beyi ile Denizli Beyi Bedreddin Murad* Selçuklularla sulh yapmak için Konya’ya gittiler. Sultanın emirlerinden olan Has Balaban* bunları karşılayarak görüştü ve Bedreddin Murad’ın beyliğini kabul ettiklerini bildirdi. Kısa bir sükûnet devresinden sonra* 1289 senesinde* Germiyanlılar ve Selçuklular arasında tekrar mücadele başladı. Selçuklu Sultanının emîrlerinden İzzeddin Bey* Lâdik Beyi Bedreddin Murad’ın üzerine yürüyünce* Germiyan ordusu yardıma geldi. Günler mevkiinde yapılan savaşta* Germiyan ordusu bozguna uğradı. Bedreddin Murad* bu savaşta öldürüldü. Ordusunun bir kısmı da kılıçtan geçirildi. Böylece Lâdik* tekrar Sâhib Ataoğulları’nın eline geçti. Sâhib Ataoğulları Beyi* kuvvetleriyle Karamanoğlu Güneri Bey üzerine gidince* bu bölgedeki Türkmenler* bağımsızlık yolunda daha rahat hareket etme imkânı buldular. Aynı senelerde* İlhanlı valisi Geyhatu* İlhanlı tahtına çıkmak için Anadolu’dan ayrılınca* Denizli bölgesindeki Türkmenler* harekete geçti. Bunun üzerine Geyhatu* hemen geri dönerek 1291 senesinde Türkmenlerin üzerine yürüdü. Geyhatu* Menteşe ve diğer Türkmenleri de büyük bir mağlûbiyete uğratarak geri döndü. Bu bölge karışıklık içinde kaldı.

On dördüncü asrın başlarında Germiyanoğulları hâkimiyetinde bulunan Lâdik Beyliğinin başına Ali Beyin oğlu İnanç Bey getirilmişti. İlhanlıların Anadolu valisi Emîr Çoban* 1314 senesinde Anadolu’ya geldiği zaman* ona itaatini bildiren beyler arasında İnanç Bey de bulunuyordu.

İnanç Beyden sonra Murad Arslan* Denizli Beyi oldu. Murad Arslan Bey nâmına kesilmiş bir sikke ile Türkçe Fâtiha ve İhlâs Tefsîrleri vardır. Murad Arslan’ın vefat târihi belli değildir. Ancak* yerine geçen oğlunun 1360 tarihli bir sikkesi mevcuttur. Murad Arslan’dan sonra Hüdâvendigâr-ı Muazzam* Sâhib-üs-Seyf vel-Kalem* Celâlüddevle ved-Dîn unvanlarıyla anılan oğlu İshak Bey bin Murad Arslan* Denizli beyi oldu. Denizli’nin 1366’da meydana gelen bir zelzele ile harap olmasından iki sene sonra* 1368 yılında* Germiyanlılar tarafından alınması ile* Lâdik Beyliği son buldu. Germiyanoğlu Süleyman Şah* Denizli’de sikke kestirmiş ve zelzeleden yıkılan Ulu Camiyi yeniden yaptırmıştır. Yıldırım Bayezid* 1390’da Batı Anadolu Beyliklerini ortadan kaldırınca* Denizli de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Sâhibatâoğulları (Sahib Ataoğulları) Beyliği
Selçuklu Veziri Sâhibata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından Afyon ve çevresinde kurulan beylik.

Vezirliği sırasında Konya* Sivas gibi bazı şehirlerde büyük hayır müesseseleri yaptırması sebebiyle* Hoca Sâhibata unvanıyla anılan Fahreddin Ali* Moğol işgalinin en zor günlerinde vazife yaptı.

Anadolu’ya hâkim olan Moğollar* kendilerinin rahatı için Türkiye Selçukluları şehzade ve devlet adamlarının iktidar ve mevki hırslarını tahrik ederek ikilik çıkarıyorlardı. Sultan Gıyâseddin İkinci Keyhüsrev’in iki oğlundan her birini* memleketin bir bölümüne sultan yapmışlardı. İkinci İzzeddin Keykâvus* aleyhteki faaliyetler yüzünden gelen Moğol ordusu önünden İstanbul’a* bilahare de Kırım’a kaçtı. Bunun üzerine Dördüncü Kılıç Arslan* idareyi tek başına ele geçirdi. Saltanatta hak sahibi olanları kışkırtmakla da kalmayan Moğollar* küçük rütbedeki devlet adamlarına yüksek makamlar vererek hem onları rahat kullanıyorlar* hem de memleket içinde otorite boşlukları ortaya çıkarıyorlardı. Bu sayede* Türkiye Selçuklularının devlet adamları ve sultanları* Moğolların oyuncağı ve haraç memurları olmaktan öteye gidemiyorlardı.

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Sâhibata Fahreddin Ali* memleketin harap olmaması için elinden gelen gayreti gösterdi. Mümkün olduğunca birliği temin ederek düzeni sağlamaya çalıştı. Selçuklu Devletinin idaresinde söz sahibi olmak isteyen bazı hırslı devlet adamları* Fahreddin Ali’nin iki oğluna Kütahya* Sandıklı* Akşehir ve Beyşehir’i iktâ vererek* onları uç beyliğine tayin etmiş ve Sâhibata’yı kendi taraflarına çekmek istemişlerdi. Fakat çok geçmeden* Vezir Sâhibata’yı* çeşitli planlar kurarak ve kısa zaman sonra da Kırım’da bulunan Sultan İkinci İzzeddin Keykâvus’a para yardımı yaptığı gerekçesiyle tutuklatmışlardı. Bu sebeple* daha önce ihsanlarına kavuşmuş olan devlet erkânının çoğu* kendisine cephe aldı. Düşmanları* güçlü bir rakipten kurtulmuş oldular. Bu sırada Sâhibata’nın cesur bir asker olan oğlu Tâceddin Hüseyin de hiçbir şeyden haberi yokken tutuklandı. Daha sonra Sâhibata* yargılanmak üzere İlhanlı sultanı Abaka’nın sarayına gönderildi. Savunmasıyla hayatını kurtarmasına rağmen* eski mevkiini ele geçiremedi.

Sâhibata* Abaka Hanın yanından ayrılıp Anadolu’ya geri döndükten sonra* Konya’daki evine çekilerek* malları ve vakıflarının idaresiyle meşgul oldu. Onu ortadan kaldırmak için can atan düşmanları* özellikle onun büyük servetini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sâhibata’yı rahat bırakmayarak* çeşitli vesilelerle gayrimenkullerine ve gelir kaynaklarına el atmaya başladılar. Bunun üzerine servetini ve gayrimenkullerini koruyabilmek için eski mevkiine tekrar sahip olması gerektiğini anlayan Sâhibata* düşmanlarının meşguliyetinden faydalanarak* Konya’dan ayrılıp* muazzam bir servetle* Abaka Hanın yanına gitti. Bir müddet Moğol sarayında kalan Sâhibata* çeşitli hediyelerle İlhanlı beylerini kendi tarafına çekmeye muvaffak oldu.

Üç sene sonra* 1275 yılında* tekrar Selçuklu Devleti veziri olarak Anadolu’ya döndü. Bu arada Abaka Han* Sâhibata’nın oğulları Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın ellerinden alınan vilayetlerin kendilerine iade edilmesini emretti. Muhtemelen* Sâhibataoğulları Beyliğinin kuruluşu* bundan sonra başlamıştır.

Sâhibata* yeniden vezir olarak vazifeye başladıktan sonra herkese iyi davrandı* devlet idaresinde çıkması muhtemel karışıklıkları önledi. Bu esnada İslâm âleminin lideri* Türk-Memlûk sultanı Baybars’ın Anadolu’ya girip Moğolları ağır bir mağlûbiyete uğratmasından faydalanan Karamanoğulları* arazilerini genişletmeye başladılar. Üzerlerine gönderilen Selçuklu ordularını yenerek* Baybars’ın Anadolu’dan çekilmesinden sonra* Cimri’yi Selçuklu tahtına geçirdiler. Karamanoğlu Mehmed Bey* Konya halkını zorla Cimri’ye bîat ettirdi. Durumu öğrenen Sâhibata’nın oğulları* Konya’ya yürüdüler. İki ordu* Kozağacı mevkiinde karşılaştı. Muharebenin en şiddetli ânında Sâhibata’nın büyük oğlu Tâceddin Hüseyin’in öldürülmesi* Selçuklu kuvvetlerinin bozulmasına sebep oldu. Ayrıca Sâhibata’nın diğer oğlu da öldürüldü.

Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın öldürülmeleri üzerine* Sâhibataoğullarının başına Hasan Beyin oğlu Şemseddin Mehmed Bey geçti. Şemseddin Mehmed Beyin başa geçmesinden sonra Denizli* Sâhibataoğulları ile Germiyanoğulları arasında nüfuz mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele yirmi sene kadar sürdü. Nihayet 1287’de* Germiyanoğlu Kumandanı Bozkuş Bahadır* Denizli üzerine yürüdü. Şemseddin Mehmed Bey* bunu önlemek istediyse de giriştiği muharebede öldürüldü. Bu sırada dedesi Sâhibata* hayattaydı. Şemseddin’in yerine Karahisar beyi olarak oğlu Nusreddin Ahmed geçti.

Daha sonra Sâhibata* yeni kuvvetlerle* Karamanoğlu Mehmed Bey üzerine yürüdü. Mehmed Bey* Sâhibata’nın geldiğini haber alınca* Konya’ya sığınmak istediyse de* kale kapılarının kapanması üzerine Ermenek taraflarına çekildi. Fakat* Sâhibata’nın takibinden kurtulamadı. Sonunda bir Moğol ileri karakoluna baskın yapan Mehmed Bey* pusuya düşürülerek* kardeşleri ve amca çocukları ile beraber öldürüldü.

Türk beylerinin mücadelesinden istifade eden Moğollar* Müslümanlara çok zulmettiler. Bir taraftan Moğolların Anadolu halkına yaptığı zulümlere* diğer yandan oğullarının ölümüne çok üzülen Sâhibata* 1288 senesinde vefat etti.

Bu esnada Karahisar civarını ellerinde bulunduran Sâhibataoğullarının başında* Nusreddin Ahmed Bey vardı. Ahmed Bey* 1314 senesinde beyliklerin İlhanlı Devletine bağlılıklarını kuvvetlendirmek için Anadolu’ya gelen Emîr Çoban’a tâbiiyetini arz ederek mevkiini korumaya muvaffak oldu. Germiyanoğlu Beyi Birinci Yakup Beyin kızı ile evlendi. İlhanlıların Anadolu Valisi Emîr Çoban’ın oğlu Timurtaş’ın* Hamidoğlu Dündar Bey ile Eşrefoğlu Süleyman Beyi katledip* Karamanoğlu’nu da zorla itaat altına alması üzerine* Sâhibataoğulları Beyi Ahmed* kayınpederi Birinci Yakup Beye sığındı. Komutanlarından Eretna’yı* Karahisar’ı muhasara ile vazifelendiren Timurtaş* bu sırada babası Emîr Çoban’ın İlhanlı Sultanı tarafından öldürülmesi üzerine (1327)* kendi akıbetinden korkarak Mısır’a kaçtı. Bu durum üzerine Eretna* Karahisar kuşatmasını kaldırarak Sivas’a döndü. Bu hadiseden sonra Karahisar’a dönen Nusreddin Ahmed* Germiyanoğullarının hâkimiyetini tanımak suretiyle* beyliğinin başında kaldı. Nusreddin Ahmed’in 1342’den sonra ölümü üzerine* Sâhibataoğullarına ait topraklar* Germiyanoğullarına katıldı.

Sâhibataoğulları'nın Tahta Geçiş Târihleri

Tâceddîn Hüseyin ve Nusreddîn Hasan (Müştereken) / 1275
Şemseddîn Mehmed / 1277
Nusreddîn Ahmed / 1287-1341
Sâhibatâoğulları (Sahib Ataoğulları) Beyliği
Selçuklu Veziri Sâhibata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından Afyon ve çevresinde kurulan beylik.

Vezirliği sırasında Konya* Sivas gibi bazı şehirlerde büyük hayır müesseseleri yaptırması sebebiyle* Hoca Sâhibata unvanıyla anılan Fahreddin Ali* Moğol işgalinin en zor günlerinde vazife yaptı.

Anadolu’ya hâkim olan Moğollar* kendilerinin rahatı için Türkiye Selçukluları şehzade ve devlet adamlarının iktidar ve mevki hırslarını tahrik ederek ikilik çıkarıyorlardı. Sultan Gıyâseddin İkinci Keyhüsrev’in iki oğlundan her birini* memleketin bir bölümüne sultan yapmışlardı. İkinci İzzeddin Keykâvus* aleyhteki faaliyetler yüzünden gelen Moğol ordusu önünden İstanbul’a* bilahare de Kırım’a kaçtı. Bunun üzerine Dördüncü Kılıç Arslan* idareyi tek başına ele geçirdi. Saltanatta hak sahibi olanları kışkırtmakla da kalmayan Moğollar* küçük rütbedeki devlet adamlarına yüksek makamlar vererek hem onları rahat kullanıyorlar* hem de memleket içinde otorite boşlukları ortaya çıkarıyorlardı. Bu sayede* Türkiye Selçuklularının devlet adamları ve sultanları* Moğolların oyuncağı ve haraç memurları olmaktan öteye gidemiyorlardı.

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Sâhibata Fahreddin Ali* memleketin harap olmaması için elinden gelen gayreti gösterdi. Mümkün olduğunca birliği temin ederek düzeni sağlamaya çalıştı. Selçuklu Devletinin idaresinde söz sahibi olmak isteyen bazı hırslı devlet adamları* Fahreddin Ali’nin iki oğluna Kütahya* Sandıklı* Akşehir ve Beyşehir’i iktâ vererek* onları uç beyliğine tayin etmiş ve Sâhibata’yı kendi taraflarına çekmek istemişlerdi. Fakat çok geçmeden* Vezir Sâhibata’yı* çeşitli planlar kurarak ve kısa zaman sonra da Kırım’da bulunan Sultan İkinci İzzeddin Keykâvus’a para yardımı yaptığı gerekçesiyle tutuklatmışlardı. Bu sebeple* daha önce ihsanlarına kavuşmuş olan devlet erkânının çoğu* kendisine cephe aldı. Düşmanları* güçlü bir rakipten kurtulmuş oldular. Bu sırada Sâhibata’nın cesur bir asker olan oğlu Tâceddin Hüseyin de hiçbir şeyden haberi yokken tutuklandı. Daha sonra Sâhibata* yargılanmak üzere İlhanlı sultanı Abaka’nın sarayına gönderildi. Savunmasıyla hayatını kurtarmasına rağmen* eski mevkiini ele geçiremedi.

Sâhibata* Abaka Hanın yanından ayrılıp Anadolu’ya geri döndükten sonra* Konya’daki evine çekilerek* malları ve vakıflarının idaresiyle meşgul oldu. Onu ortadan kaldırmak için can atan düşmanları* özellikle onun büyük servetini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sâhibata’yı rahat bırakmayarak* çeşitli vesilelerle gayrimenkullerine ve gelir kaynaklarına el atmaya başladılar. Bunun üzerine servetini ve gayrimenkullerini koruyabilmek için eski mevkiine tekrar sahip olması gerektiğini anlayan Sâhibata* düşmanlarının meşguliyetinden faydalanarak* Konya’dan ayrılıp* muazzam bir servetle* Abaka Hanın yanına gitti. Bir müddet Moğol sarayında kalan Sâhibata* çeşitli hediyelerle İlhanlı beylerini kendi tarafına çekmeye muvaffak oldu.

Üç sene sonra* 1275 yılında* tekrar Selçuklu Devleti veziri olarak Anadolu’ya döndü. Bu arada Abaka Han* Sâhibata’nın oğulları Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın ellerinden alınan vilayetlerin kendilerine iade edilmesini emretti. Muhtemelen* Sâhibataoğulları Beyliğinin kuruluşu* bundan sonra başlamıştır.

Sâhibata* yeniden vezir olarak vazifeye başladıktan sonra herkese iyi davrandı* devlet idaresinde çıkması muhtemel karışıklıkları önledi. Bu esnada İslâm âleminin lideri* Türk-Memlûk sultanı Baybars’ın Anadolu’ya girip Moğolları ağır bir mağlûbiyete uğratmasından faydalanan Karamanoğulları* arazilerini genişletmeye başladılar. Üzerlerine gönderilen Selçuklu ordularını yenerek* Baybars’ın Anadolu’dan çekilmesinden sonra* Cimri’yi Selçuklu tahtına geçirdiler. Karamanoğlu Mehmed Bey* Konya halkını zorla Cimri’ye bîat ettirdi. Durumu öğrenen Sâhibata’nın oğulları* Konya’ya yürüdüler. İki ordu* Kozağacı mevkiinde karşılaştı. Muharebenin en şiddetli ânında Sâhibata’nın büyük oğlu Tâceddin Hüseyin’in öldürülmesi* Selçuklu kuvvetlerinin bozulmasına sebep oldu. Ayrıca Sâhibata’nın diğer oğlu da öldürüldü.

Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın öldürülmeleri üzerine* Sâhibataoğullarının başına Hasan Beyin oğlu Şemseddin Mehmed Bey geçti. Şemseddin Mehmed Beyin başa geçmesinden sonra Denizli* Sâhibataoğulları ile Germiyanoğulları arasında nüfuz mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele yirmi sene kadar sürdü. Nihayet 1287’de* Germiyanoğlu Kumandanı Bozkuş Bahadır* Denizli üzerine yürüdü. Şemseddin Mehmed Bey* bunu önlemek istediyse de giriştiği muharebede öldürüldü. Bu sırada dedesi Sâhibata* hayattaydı. Şemseddin’in yerine Karahisar beyi olarak oğlu Nusreddin Ahmed geçti.

Daha sonra Sâhibata* yeni kuvvetlerle* Karamanoğlu Mehmed Bey üzerine yürüdü. Mehmed Bey* Sâhibata’nın geldiğini haber alınca* Konya’ya sığınmak istediyse de* kale kapılarının kapanması üzerine Ermenek taraflarına çekildi. Fakat* Sâhibata’nın takibinden kurtulamadı. Sonunda bir Moğol ileri karakoluna baskın yapan Mehmed Bey* pusuya düşürülerek* kardeşleri ve amca çocukları ile beraber öldürüldü.

Türk beylerinin mücadelesinden istifade eden Moğollar* Müslümanlara çok zulmettiler. Bir taraftan Moğolların Anadolu halkına yaptığı zulümlere* diğer yandan oğullarının ölümüne çok üzülen Sâhibata* 1288 senesinde vefat etti.

Bu esnada Karahisar civarını ellerinde bulunduran Sâhibataoğullarının başında* Nusreddin Ahmed Bey vardı. Ahmed Bey* 1314 senesinde beyliklerin İlhanlı Devletine bağlılıklarını kuvvetlendirmek için Anadolu’ya gelen Emîr Çoban’a tâbiiyetini arz ederek mevkiini korumaya muvaffak oldu. Germiyanoğlu Beyi Birinci Yakup Beyin kızı ile evlendi. İlhanlıların Anadolu Valisi Emîr Çoban’ın oğlu Timurtaş’ın* Hamidoğlu Dündar Bey ile Eşrefoğlu Süleyman Beyi katledip* Karamanoğlu’nu da zorla itaat altına alması üzerine* Sâhibataoğulları Beyi Ahmed* kayınpederi Birinci Yakup Beye sığındı. Komutanlarından Eretna’yı* Karahisar’ı muhasara ile vazifelendiren Timurtaş* bu sırada babası Emîr Çoban’ın İlhanlı Sultanı tarafından öldürülmesi üzerine (1327)* kendi akıbetinden korkarak Mısır’a kaçtı. Bu durum üzerine Eretna* Karahisar kuşatmasını kaldırarak Sivas’a döndü. Bu hadiseden sonra Karahisar’a dönen Nusreddin Ahmed* Germiyanoğullarının hâkimiyetini tanımak suretiyle* beyliğinin başında kaldı. Nusreddin Ahmed’in 1342’den sonra ölümü üzerine* Sâhibataoğullarına ait topraklar* Germiyanoğullarına katıldı.

Sâhibataoğulları'nın Tahta Geçiş Târihleri

Tâceddîn Hüseyin ve Nusreddîn Hasan (Müştereken) / 1275
Şemseddîn Mehmed / 1277
Nusreddîn Ahmed / 1287-1341
Sâhibatâoğulları (Sahib Ataoğulları) Beyliği
Selçuklu Veziri Sâhibata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından Afyon ve çevresinde kurulan beylik.

Vezirliği sırasında Konya* Sivas gibi bazı şehirlerde büyük hayır müesseseleri yaptırması sebebiyle* Hoca Sâhibata unvanıyla anılan Fahreddin Ali* Moğol işgalinin en zor günlerinde vazife yaptı.

Anadolu’ya hâkim olan Moğollar* kendilerinin rahatı için Türkiye Selçukluları şehzade ve devlet adamlarının iktidar ve mevki hırslarını tahrik ederek ikilik çıkarıyorlardı. Sultan Gıyâseddin İkinci Keyhüsrev’in iki oğlundan her birini* memleketin bir bölümüne sultan yapmışlardı. İkinci İzzeddin Keykâvus* aleyhteki faaliyetler yüzünden gelen Moğol ordusu önünden İstanbul’a* bilahare de Kırım’a kaçtı. Bunun üzerine Dördüncü Kılıç Arslan* idareyi tek başına ele geçirdi. Saltanatta hak sahibi olanları kışkırtmakla da kalmayan Moğollar* küçük rütbedeki devlet adamlarına yüksek makamlar vererek hem onları rahat kullanıyorlar* hem de memleket içinde otorite boşlukları ortaya çıkarıyorlardı. Bu sayede* Türkiye Selçuklularının devlet adamları ve sultanları* Moğolların oyuncağı ve haraç memurları olmaktan öteye gidemiyorlardı.

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Sâhibata Fahreddin Ali* memleketin harap olmaması için elinden gelen gayreti gösterdi. Mümkün olduğunca birliği temin ederek düzeni sağlamaya çalıştı. Selçuklu Devletinin idaresinde söz sahibi olmak isteyen bazı hırslı devlet adamları* Fahreddin Ali’nin iki oğluna Kütahya* Sandıklı* Akşehir ve Beyşehir’i iktâ vererek* onları uç beyliğine tayin etmiş ve Sâhibata’yı kendi taraflarına çekmek istemişlerdi. Fakat çok geçmeden* Vezir Sâhibata’yı* çeşitli planlar kurarak ve kısa zaman sonra da Kırım’da bulunan Sultan İkinci İzzeddin Keykâvus’a para yardımı yaptığı gerekçesiyle tutuklatmışlardı. Bu sebeple* daha önce ihsanlarına kavuşmuş olan devlet erkânının çoğu* kendisine cephe aldı. Düşmanları* güçlü bir rakipten kurtulmuş oldular. Bu sırada Sâhibata’nın cesur bir asker olan oğlu Tâceddin Hüseyin de hiçbir şeyden haberi yokken tutuklandı. Daha sonra Sâhibata* yargılanmak üzere İlhanlı sultanı Abaka’nın sarayına gönderildi. Savunmasıyla hayatını kurtarmasına rağmen* eski mevkiini ele geçiremedi.

Sâhibata* Abaka Hanın yanından ayrılıp Anadolu’ya geri döndükten sonra* Konya’daki evine çekilerek* malları ve vakıflarının idaresiyle meşgul oldu. Onu ortadan kaldırmak için can atan düşmanları* özellikle onun büyük servetini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sâhibata’yı rahat bırakmayarak* çeşitli vesilelerle gayrimenkullerine ve gelir kaynaklarına el atmaya başladılar. Bunun üzerine servetini ve gayrimenkullerini koruyabilmek için eski mevkiine tekrar sahip olması gerektiğini anlayan Sâhibata* düşmanlarının meşguliyetinden faydalanarak* Konya’dan ayrılıp* muazzam bir servetle* Abaka Hanın yanına gitti. Bir müddet Moğol sarayında kalan Sâhibata* çeşitli hediyelerle İlhanlı beylerini kendi tarafına çekmeye muvaffak oldu.

Üç sene sonra* 1275 yılında* tekrar Selçuklu Devleti veziri olarak Anadolu’ya döndü. Bu arada Abaka Han* Sâhibata’nın oğulları Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın ellerinden alınan vilayetlerin kendilerine iade edilmesini emretti. Muhtemelen* Sâhibataoğulları Beyliğinin kuruluşu* bundan sonra başlamıştır.

Sâhibata* yeniden vezir olarak vazifeye başladıktan sonra herkese iyi davrandı* devlet idaresinde çıkması muhtemel karışıklıkları önledi. Bu esnada İslâm âleminin lideri* Türk-Memlûk sultanı Baybars’ın Anadolu’ya girip Moğolları ağır bir mağlûbiyete uğratmasından faydalanan Karamanoğulları* arazilerini genişletmeye başladılar. Üzerlerine gönderilen Selçuklu ordularını yenerek* Baybars’ın Anadolu’dan çekilmesinden sonra* Cimri’yi Selçuklu tahtına geçirdiler. Karamanoğlu Mehmed Bey* Konya halkını zorla Cimri’ye bîat ettirdi. Durumu öğrenen Sâhibata’nın oğulları* Konya’ya yürüdüler. İki ordu* Kozağacı mevkiinde karşılaştı. Muharebenin en şiddetli ânında Sâhibata’nın büyük oğlu Tâceddin Hüseyin’in öldürülmesi* Selçuklu kuvvetlerinin bozulmasına sebep oldu. Ayrıca Sâhibata’nın diğer oğlu da öldürüldü.

Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın öldürülmeleri üzerine* Sâhibataoğullarının başına Hasan Beyin oğlu Şemseddin Mehmed Bey geçti. Şemseddin Mehmed Beyin başa geçmesinden sonra Denizli* Sâhibataoğulları ile Germiyanoğulları arasında nüfuz mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele yirmi sene kadar sürdü. Nihayet 1287’de* Germiyanoğlu Kumandanı Bozkuş Bahadır* Denizli üzerine yürüdü. Şemseddin Mehmed Bey* bunu önlemek istediyse de giriştiği muharebede öldürüldü. Bu sırada dedesi Sâhibata* hayattaydı. Şemseddin’in yerine Karahisar beyi olarak oğlu Nusreddin Ahmed geçti.

Daha sonra Sâhibata* yeni kuvvetlerle* Karamanoğlu Mehmed Bey üzerine yürüdü. Mehmed Bey* Sâhibata’nın geldiğini haber alınca* Konya’ya sığınmak istediyse de* kale kapılarının kapanması üzerine Ermenek taraflarına çekildi. Fakat* Sâhibata’nın takibinden kurtulamadı. Sonunda bir Moğol ileri karakoluna baskın yapan Mehmed Bey* pusuya düşürülerek* kardeşleri ve amca çocukları ile beraber öldürüldü.

Türk beylerinin mücadelesinden istifade eden Moğollar* Müslümanlara çok zulmettiler. Bir taraftan Moğolların Anadolu halkına yaptığı zulümlere* diğer yandan oğullarının ölümüne çok üzülen Sâhibata* 1288 senesinde vefat etti.

Bu esnada Karahisar civarını ellerinde bulunduran Sâhibataoğullarının başında* Nusreddin Ahmed Bey vardı. Ahmed Bey* 1314 senesinde beyliklerin İlhanlı Devletine bağlılıklarını kuvvetlendirmek için Anadolu’ya gelen Emîr Çoban’a tâbiiyetini arz ederek mevkiini korumaya muvaffak oldu. Germiyanoğlu Beyi Birinci Yakup Beyin kızı ile evlendi. İlhanlıların Anadolu Valisi Emîr Çoban’ın oğlu Timurtaş’ın* Hamidoğlu Dündar Bey ile Eşrefoğlu Süleyman Beyi katledip* Karamanoğlu’nu da zorla itaat altına alması üzerine* Sâhibataoğulları Beyi Ahmed* kayınpederi Birinci Yakup Beye sığındı. Komutanlarından Eretna’yı* Karahisar’ı muhasara ile vazifelendiren Timurtaş* bu sırada babası Emîr Çoban’ın İlhanlı Sultanı tarafından öldürülmesi üzerine (1327)* kendi akıbetinden korkarak Mısır’a kaçtı. Bu durum üzerine Eretna* Karahisar kuşatmasını kaldırarak Sivas’a döndü. Bu hadiseden sonra Karahisar’a dönen Nusreddin Ahmed* Germiyanoğullarının hâkimiyetini tanımak suretiyle* beyliğinin başında kaldı. Nusreddin Ahmed’in 1342’den sonra ölümü üzerine* Sâhibataoğullarına ait topraklar* Germiyanoğullarına katıldı.

Sâhibataoğulları'nın Tahta Geçiş Târihleri

Tâceddîn Hüseyin ve Nusreddîn Hasan (Müştereken) / 1275
Şemseddîn Mehmed / 1277
Nusreddîn Ahmed / 1287-1341
Sâhibatâoğulları (Sahib Ataoğulları) Beyliği
Selçuklu Veziri Sâhibata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından Afyon ve çevresinde kurulan beylik.

Vezirliği sırasında Konya* Sivas gibi bazı şehirlerde büyük hayır müesseseleri yaptırması sebebiyle* Hoca Sâhibata unvanıyla anılan Fahreddin Ali* Moğol işgalinin en zor günlerinde vazife yaptı.

Anadolu’ya hâkim olan Moğollar* kendilerinin rahatı için Türkiye Selçukluları şehzade ve devlet adamlarının iktidar ve mevki hırslarını tahrik ederek ikilik çıkarıyorlardı. Sultan Gıyâseddin İkinci Keyhüsrev’in iki oğlundan her birini* memleketin bir bölümüne sultan yapmışlardı. İkinci İzzeddin Keykâvus* aleyhteki faaliyetler yüzünden gelen Moğol ordusu önünden İstanbul’a* bilahare de Kırım’a kaçtı. Bunun üzerine Dördüncü Kılıç Arslan* idareyi tek başına ele geçirdi. Saltanatta hak sahibi olanları kışkırtmakla da kalmayan Moğollar* küçük rütbedeki devlet adamlarına yüksek makamlar vererek hem onları rahat kullanıyorlar* hem de memleket içinde otorite boşlukları ortaya çıkarıyorlardı. Bu sayede* Türkiye Selçuklularının devlet adamları ve sultanları* Moğolların oyuncağı ve haraç memurları olmaktan öteye gidemiyorlardı.

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Sâhibata Fahreddin Ali* memleketin harap olmaması için elinden gelen gayreti gösterdi. Mümkün olduğunca birliği temin ederek düzeni sağlamaya çalıştı. Selçuklu Devletinin idaresinde söz sahibi olmak isteyen bazı hırslı devlet adamları* Fahreddin Ali’nin iki oğluna Kütahya* Sandıklı* Akşehir ve Beyşehir’i iktâ vererek* onları uç beyliğine tayin etmiş ve Sâhibata’yı kendi taraflarına çekmek istemişlerdi. Fakat çok geçmeden* Vezir Sâhibata’yı* çeşitli planlar kurarak ve kısa zaman sonra da Kırım’da bulunan Sultan İkinci İzzeddin Keykâvus’a para yardımı yaptığı gerekçesiyle tutuklatmışlardı. Bu sebeple* daha önce ihsanlarına kavuşmuş olan devlet erkânının çoğu* kendisine cephe aldı. Düşmanları* güçlü bir rakipten kurtulmuş oldular. Bu sırada Sâhibata’nın cesur bir asker olan oğlu Tâceddin Hüseyin de hiçbir şeyden haberi yokken tutuklandı. Daha sonra Sâhibata* yargılanmak üzere İlhanlı sultanı Abaka’nın sarayına gönderildi. Savunmasıyla hayatını kurtarmasına rağmen* eski mevkiini ele geçiremedi.

Sâhibata* Abaka Hanın yanından ayrılıp Anadolu’ya geri döndükten sonra* Konya’daki evine çekilerek* malları ve vakıflarının idaresiyle meşgul oldu. Onu ortadan kaldırmak için can atan düşmanları* özellikle onun büyük servetini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sâhibata’yı rahat bırakmayarak* çeşitli vesilelerle gayrimenkullerine ve gelir kaynaklarına el atmaya başladılar. Bunun üzerine servetini ve gayrimenkullerini koruyabilmek için eski mevkiine tekrar sahip olması gerektiğini anlayan Sâhibata* düşmanlarının meşguliyetinden faydalanarak* Konya’dan ayrılıp* muazzam bir servetle* Abaka Hanın yanına gitti. Bir müddet Moğol sarayında kalan Sâhibata* çeşitli hediyelerle İlhanlı beylerini kendi tarafına çekmeye muvaffak oldu.

Üç sene sonra* 1275 yılında* tekrar Selçuklu Devleti veziri olarak Anadolu’ya döndü. Bu arada Abaka Han* Sâhibata’nın oğulları Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın ellerinden alınan vilayetlerin kendilerine iade edilmesini emretti. Muhtemelen* Sâhibataoğulları Beyliğinin kuruluşu* bundan sonra başlamıştır.

Sâhibata* yeniden vezir olarak vazifeye başladıktan sonra herkese iyi davrandı* devlet idaresinde çıkması muhtemel karışıklıkları önledi. Bu esnada İslâm âleminin lideri* Türk-Memlûk sultanı Baybars’ın Anadolu’ya girip Moğolları ağır bir mağlûbiyete uğratmasından faydalanan Karamanoğulları* arazilerini genişletmeye başladılar. Üzerlerine gönderilen Selçuklu ordularını yenerek* Baybars’ın Anadolu’dan çekilmesinden sonra* Cimri’yi Selçuklu tahtına geçirdiler. Karamanoğlu Mehmed Bey* Konya halkını zorla Cimri’ye bîat ettirdi. Durumu öğrenen Sâhibata’nın oğulları* Konya’ya yürüdüler. İki ordu* Kozağacı mevkiinde karşılaştı. Muharebenin en şiddetli ânında Sâhibata’nın büyük oğlu Tâceddin Hüseyin’in öldürülmesi* Selçuklu kuvvetlerinin bozulmasına sebep oldu. Ayrıca Sâhibata’nın diğer oğlu da öldürüldü.

Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın öldürülmeleri üzerine* Sâhibataoğullarının başına Hasan Beyin oğlu Şemseddin Mehmed Bey geçti. Şemseddin Mehmed Beyin başa geçmesinden sonra Denizli* Sâhibataoğulları ile Germiyanoğulları arasında nüfuz mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele yirmi sene kadar sürdü. Nihayet 1287’de* Germiyanoğlu Kumandanı Bozkuş Bahadır* Denizli üzerine yürüdü. Şemseddin Mehmed Bey* bunu önlemek istediyse de giriştiği muharebede öldürüldü. Bu sırada dedesi Sâhibata* hayattaydı. Şemseddin’in yerine Karahisar beyi olarak oğlu Nusreddin Ahmed geçti.

Daha sonra Sâhibata* yeni kuvvetlerle* Karamanoğlu Mehmed Bey üzerine yürüdü. Mehmed Bey* Sâhibata’nın geldiğini haber alınca* Konya’ya sığınmak istediyse de* kale kapılarının kapanması üzerine Ermenek taraflarına çekildi. Fakat* Sâhibata’nın takibinden kurtulamadı. Sonunda bir Moğol ileri karakoluna baskın yapan Mehmed Bey* pusuya düşürülerek* kardeşleri ve amca çocukları ile beraber öldürüldü.

Türk beylerinin mücadelesinden istifade eden Moğollar* Müslümanlara çok zulmettiler. Bir taraftan Moğolların Anadolu halkına yaptığı zulümlere* diğer yandan oğullarının ölümüne çok üzülen Sâhibata* 1288 senesinde vefat etti.

Bu esnada Karahisar civarını ellerinde bulunduran Sâhibataoğullarının başında* Nusreddin Ahmed Bey vardı. Ahmed Bey* 1314 senesinde beyliklerin İlhanlı Devletine bağlılıklarını kuvvetlendirmek için Anadolu’ya gelen Emîr Çoban’a tâbiiyetini arz ederek mevkiini korumaya muvaffak oldu. Germiyanoğlu Beyi Birinci Yakup Beyin kızı ile evlendi. İlhanlıların Anadolu Valisi Emîr Çoban’ın oğlu Timurtaş’ın* Hamidoğlu Dündar Bey ile Eşrefoğlu Süleyman Beyi katledip* Karamanoğlu’nu da zorla itaat altına alması üzerine* Sâhibataoğulları Beyi Ahmed* kayınpederi Birinci Yakup Beye sığındı. Komutanlarından Eretna’yı* Karahisar’ı muhasara ile vazifelendiren Timurtaş* bu sırada babası Emîr Çoban’ın İlhanlı Sultanı tarafından öldürülmesi üzerine (1327)* kendi akıbetinden korkarak Mısır’a kaçtı. Bu durum üzerine Eretna* Karahisar kuşatmasını kaldırarak Sivas’a döndü. Bu hadiseden sonra Karahisar’a dönen Nusreddin Ahmed* Germiyanoğullarının hâkimiyetini tanımak suretiyle* beyliğinin başında kaldı. Nusreddin Ahmed’in 1342’den sonra ölümü üzerine* Sâhibataoğullarına ait topraklar* Germiyanoğullarına katıldı.

Sâhibataoğulları'nın Tahta Geçiş Târihleri

Tâceddîn Hüseyin ve Nusreddîn Hasan (Müştereken) / 1275
Şemseddîn Mehmed / 1277
Nusreddîn Ahmed / 1287-1341
Sâhibatâoğulları (Sahib Ataoğulları) Beyliği
Selçuklu Veziri Sâhibata Fahreddin Ali’nin oğulları tarafından Afyon ve çevresinde kurulan beylik.

Vezirliği sırasında Konya* Sivas gibi bazı şehirlerde büyük hayır müesseseleri yaptırması sebebiyle* Hoca Sâhibata unvanıyla anılan Fahreddin Ali* Moğol işgalinin en zor günlerinde vazife yaptı.

Anadolu’ya hâkim olan Moğollar* kendilerinin rahatı için Türkiye Selçukluları şehzade ve devlet adamlarının iktidar ve mevki hırslarını tahrik ederek ikilik çıkarıyorlardı. Sultan Gıyâseddin İkinci Keyhüsrev’in iki oğlundan her birini* memleketin bir bölümüne sultan yapmışlardı. İkinci İzzeddin Keykâvus* aleyhteki faaliyetler yüzünden gelen Moğol ordusu önünden İstanbul’a* bilahare de Kırım’a kaçtı. Bunun üzerine Dördüncü Kılıç Arslan* idareyi tek başına ele geçirdi. Saltanatta hak sahibi olanları kışkırtmakla da kalmayan Moğollar* küçük rütbedeki devlet adamlarına yüksek makamlar vererek hem onları rahat kullanıyorlar* hem de memleket içinde otorite boşlukları ortaya çıkarıyorlardı. Bu sayede* Türkiye Selçuklularının devlet adamları ve sultanları* Moğolların oyuncağı ve haraç memurları olmaktan öteye gidemiyorlardı.

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Sâhibata Fahreddin Ali* memleketin harap olmaması için elinden gelen gayreti gösterdi. Mümkün olduğunca birliği temin ederek düzeni sağlamaya çalıştı. Selçuklu Devletinin idaresinde söz sahibi olmak isteyen bazı hırslı devlet adamları* Fahreddin Ali’nin iki oğluna Kütahya* Sandıklı* Akşehir ve Beyşehir’i iktâ vererek* onları uç beyliğine tayin etmiş ve Sâhibata’yı kendi taraflarına çekmek istemişlerdi. Fakat çok geçmeden* Vezir Sâhibata’yı* çeşitli planlar kurarak ve kısa zaman sonra da Kırım’da bulunan Sultan İkinci İzzeddin Keykâvus’a para yardımı yaptığı gerekçesiyle tutuklatmışlardı. Bu sebeple* daha önce ihsanlarına kavuşmuş olan devlet erkânının çoğu* kendisine cephe aldı. Düşmanları* güçlü bir rakipten kurtulmuş oldular. Bu sırada Sâhibata’nın cesur bir asker olan oğlu Tâceddin Hüseyin de hiçbir şeyden haberi yokken tutuklandı. Daha sonra Sâhibata* yargılanmak üzere İlhanlı sultanı Abaka’nın sarayına gönderildi. Savunmasıyla hayatını kurtarmasına rağmen* eski mevkiini ele geçiremedi.

Sâhibata* Abaka Hanın yanından ayrılıp Anadolu’ya geri döndükten sonra* Konya’daki evine çekilerek* malları ve vakıflarının idaresiyle meşgul oldu. Onu ortadan kaldırmak için can atan düşmanları* özellikle onun büyük servetini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sâhibata’yı rahat bırakmayarak* çeşitli vesilelerle gayrimenkullerine ve gelir kaynaklarına el atmaya başladılar. Bunun üzerine servetini ve gayrimenkullerini koruyabilmek için eski mevkiine tekrar sahip olması gerektiğini anlayan Sâhibata* düşmanlarının meşguliyetinden faydalanarak* Konya’dan ayrılıp* muazzam bir servetle* Abaka Hanın yanına gitti. Bir müddet Moğol sarayında kalan Sâhibata* çeşitli hediyelerle İlhanlı beylerini kendi tarafına çekmeye muvaffak oldu.

Üç sene sonra* 1275 yılında* tekrar Selçuklu Devleti veziri olarak Anadolu’ya döndü. Bu arada Abaka Han* Sâhibata’nın oğulları Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın ellerinden alınan vilayetlerin kendilerine iade edilmesini emretti. Muhtemelen* Sâhibataoğulları Beyliğinin kuruluşu* bundan sonra başlamıştır.

Sâhibata* yeniden vezir olarak vazifeye başladıktan sonra herkese iyi davrandı* devlet idaresinde çıkması muhtemel karışıklıkları önledi. Bu esnada İslâm âleminin lideri* Türk-Memlûk sultanı Baybars’ın Anadolu’ya girip Moğolları ağır bir mağlûbiyete uğratmasından faydalanan Karamanoğulları* arazilerini genişletmeye başladılar. Üzerlerine gönderilen Selçuklu ordularını yenerek* Baybars’ın Anadolu’dan çekilmesinden sonra* Cimri’yi Selçuklu tahtına geçirdiler. Karamanoğlu Mehmed Bey* Konya halkını zorla Cimri’ye bîat ettirdi. Durumu öğrenen Sâhibata’nın oğulları* Konya’ya yürüdüler. İki ordu* Kozağacı mevkiinde karşılaştı. Muharebenin en şiddetli ânında Sâhibata’nın büyük oğlu Tâceddin Hüseyin’in öldürülmesi* Selçuklu kuvvetlerinin bozulmasına sebep oldu. Ayrıca Sâhibata’nın diğer oğlu da öldürüldü.

Tâceddin Hüseyin ve Nusreddin Hasan’ın öldürülmeleri üzerine* Sâhibataoğullarının başına Hasan Beyin oğlu Şemseddin Mehmed Bey geçti. Şemseddin Mehmed Beyin başa geçmesinden sonra Denizli* Sâhibataoğulları ile Germiyanoğulları arasında nüfuz mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele yirmi sene kadar sürdü. Nihayet 1287’de* Germiyanoğlu Kumandanı Bozkuş Bahadır* Denizli üzerine yürüdü. Şemseddin Mehmed Bey* bunu önlemek istediyse de giriştiği muharebede öldürüldü. Bu sırada dedesi Sâhibata* hayattaydı. Şemseddin’in yerine Karahisar beyi olarak oğlu Nusreddin Ahmed geçti.

Daha sonra Sâhibata* yeni kuvvetlerle* Karamanoğlu Mehmed Bey üzerine yürüdü. Mehmed Bey* Sâhibata’nın geldiğini haber alınca* Konya’ya sığınmak istediyse de* kale kapılarının kapanması üzerine Ermenek taraflarına çekildi. Fakat* Sâhibata’nın takibinden kurtulamadı. Sonunda bir Moğol ileri karakoluna baskın yapan Mehmed Bey* pusuya düşürülerek* kardeşleri ve amca çocukları ile beraber öldürüldü.

Türk beylerinin mücadelesinden istifade eden Moğollar* Müslümanlara çok zulmettiler. Bir taraftan Moğolların Anadolu halkına yaptığı zulümlere* diğer yandan oğullarının ölümüne çok üzülen Sâhibata* 1288 senesinde vefat etti.

Bu esnada Karahisar civarını ellerinde bulunduran Sâhibataoğullarının başında* Nusreddin Ahmed Bey vardı. Ahmed Bey* 1314 senesinde beyliklerin İlhanlı Devletine bağlılıklarını kuvvetlendirmek için Anadolu’ya gelen Emîr Çoban’a tâbiiyetini arz ederek mevkiini korumaya muvaffak oldu. Germiyanoğlu Beyi Birinci Yakup Beyin kızı ile evlendi. İlhanlıların Anadolu Valisi Emîr Çoban’ın oğlu Timurtaş’ın* Hamidoğlu Dündar Bey ile Eşrefoğlu Süleyman Beyi katledip* Karamanoğlu’nu da zorla itaat altına alması üzerine* Sâhibataoğulları Beyi Ahmed* kayınpederi Birinci Yakup Beye sığındı. Komutanlarından Eretna’yı* Karahisar’ı muhasara ile vazifelendiren Timurtaş* bu sırada babası Emîr Çoban’ın İlhanlı Sultanı tarafından öldürülmesi üzerine (1327)* kendi akıbetinden korkarak Mısır’a kaçtı. Bu durum üzerine Eretna* Karahisar kuşatmasını kaldırarak Sivas’a döndü. Bu hadiseden sonra Karahisar’a dönen Nusreddin Ahmed* Germiyanoğullarının hâkimiyetini tanımak suretiyle* beyliğinin başında kaldı. Nusreddin Ahmed’in 1342’den sonra ölümü üzerine* Sâhibataoğullarına ait topraklar* Germiyanoğullarına katıldı.

Sâhibataoğulları'nın Tahta Geçiş Târihleri

Tâceddîn Hüseyin ve Nusreddîn Hasan (Müştereken) / 1275
Şemseddîn Mehmed / 1277
Nusreddîn Ahmed / 1287-1341
Germiyanoğulları hâkimiyeti
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Pervaneoğulları Beyliği
Sinop ve havâlisinde kurulan beylik.
Beyliğin kurucusu olan Muînüddin Süleyman Pervâne’nin babası Mühezzibeddin Ali Kâşî* Sultan İkinci Keyhüsrev'in (1238-1246) veziriydi. Moğollar* Anadolu’ya girip Kösedağ Savaşı'nı kazandıkları sırada* Moğolların Kumandanı Baycu’ya rica ederek* Selçuklu sülâlesinin yerlerinde bırakılmasını temin etmişti. Muînüddin Süleyman ise* Anadolu’nun Moğollar yüzünden parçalandığı ve karışıklıklar içerisine düştüğü bir zamanda büyümüş* ilmî* idarî ve politik yönden mükemmel bir şekilde yetiştirilmişti. Aynı zamanda kıvrak bir zekâya da sahip olan Muînüddin* kısa zamanda mühim mevkiler elde etti. Önce Tokat* sonra Tokat ve Erzincan muhafızı oldu. 1256’da ise* Baycu’nun da tavsiyesiyle* Pervâne rütbesi verilerek Selçuklu saray nâzırlığına getirildi.

Sultan İkinci Keyhüsrev’in kızı Gürcü Hatunla evli olan Muînüddin Pervâne* devlet işleriyle bizzat kendisi ilgileniyordu. Keyhüsrev’in ölümünden sonra* üç oğlu arasında çıkan taht kavgaları esnasında* Muînüddin* Dördüncü Sultan Kılıç Arslan’ın tarafını tuttu ve onu sultan ilan ettirmeyi başardı. Aynı zamanda Moğol gücüne de dayanmakta olan Muînüddin* Selçuklu Devleti'nin en nüfuzlu kişilerinden biri hâline geldi. Trabzon Rum İmparatorluğundan Sinop’u fethetmeye muvaffak oldu. Böylece Sinop kendisine ikta olarak verildi ve Selçuklulara tâbi olarak burada beylik sürmeye başladı. Hattâ 1261-1277 tarihleri arasını tarihçiler* Muînüddin Pervâne Devri olarak tanıtmaktadırlar.

Muînüddin Süleyman Pervâne’nin* Sinop’u ve peşinden çevrede bulunan on iki kaleyi fethederek* beyliğinin sınırını genişletmesi* onun sultanla arasının açılmasına yol açtı. Sultanın kendisini ortadan kaldırabileceği vehmine kapılan Muînüddin* onu ele geçirip Aksaray’da boğdurdu. Yerine* Rükneddin’in iki buçuk yaşında bulunan oğlu Gıyâseddîn Keyhüsrev* sultan ilan edildi.

Pervâne’nin bilhassa Moğollarla sıkı bir işbirliği hâlinde olması* Anadolu’da pek çok itibarlı ve hattâ Moğol düşmanı şahısların* Mısır’a göçmelerine sebep oldu. Bunlar* orada Sultan Baybars’ı Moğollar üzerine cihâda teşvik ettiler. 1277 yılında Anadolu’ya gelen Sultan Baybars* Moğollara karşı ezici bir zafer kazandı ve Kayseri’ye kadar girdi. Ancak Pervâne’nin kendisine katılmaması ve genç sultanla beraber Tokat’a gitmesi üzerine* Suriye’ye geri döndü.

Pervâne* Moğollara karşı kesin bir zafer kazanılacağına inanmıyordu. Ancak* Baybars’ın* Moğol ordusunu bozguna uğratması* İlhan Abaka’yı harekete geçirdi. Anadolu’ya giren Moğol hükümdarı; Elbistan* Sivas ve Kayseri’de savunmasız Müslüman ahaliyi ezme yoluna girerek* rivayete göre 200.000 kişiyi katlettirdi. Ayrıca Anadolu’dan ayrılırken* Pervâne Muînüddin Süleyman’ı da yanında götürdü ve daha sonra* Sultan Baybars’ın Anadolu’ya gelmesinden onu sorumlu tutarak öldürttü (2 Ağustos 1277).

Pervâne Beyin öldürülmesinden sonra* oğlu Mehmed Bey* Sinop Beyi oldu. Mehmed Bey* babasının Moğollar tarafından öldürülmüş olması münasebetiyle* onlardan çekinmiş ve tam bir bağlılık içerisinde saltanatını devam ettirmiştir.

Mehmed Bey* 1296’da ölünce* yerine oğlu Mesud Bey geçti. O da İlhanlı Devletine tâbiiyetini arz ederek ülkesini korumayı başardı. Ancak* 1298 yılında Sinop’a bir baskın yapan Ceneviz korsanları* Mesud Beyi esir aldılar. Ağır bir fidye ödemek suretiyle kurtulabilen Mesud Bey* 1300 yılında vefât etti. Yerine oğlu Gâzi Çelebi geçti.

Denizcilikte maharetiyle tanınan ve hattâ ilk Türk denizcileri arasında sayılan Gâzi Çelebi* Karadeniz’de Trabzon Rum İmparatorluğu ile Cenevizlilere karşı başarılı akınlarda bulundu. Son zamanlarında Candaroğulları Beyliğine tâbi bir duruma düşen Gâzi Çelebi’nin hiç oğlu olmadı. Yalnızca bir kızı olduğu için* Candaroğulları* Gâzi Çelebi’nin ölümünden sonra Sinop’u beyliklerine ilhak ettiler. Böylece* 1322 yılında* Pervâneoğulları Beyliği* fiilen sona erdi.

Pervâneoğulları Beyliği* başlangıçta Selçuklulara* daha sonra İlhanlı Devletine ve son zamanlarında da Candaroğulları Beyliğine tâbi olarak hüküm sürmüştür. Yaklaşık altmış yıl devam etmesi* Pervâneoğullarının köklü bir kültür ve medeniyet kuramadıklarını göstermektedir. Pervâne Beyin* Sinop’ta bir medresesi bulunmaktadır. Tokat’ta 1800 yılına kadar faaliyette bulunan iki katlı dârüşşifâsı ve Merzifon’da bir camisi vardır. Pervâne Muînüddin Süleyman’ın öldürülmesinden sonra* Anadolu’daki Selçuklu Devletinin nüfuzu sona ermiştir.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Menteşeoğulları (Menteşeoğlu* Menteşe) Beyliği
Güneybatı Anadolu’da kurulan bir Türk beyliği. Merkezi* bugünkü Muğla vilâyeti olan bu beyliğin hâkimiyeti* on üçüncü yüzyılın ortalarından on beşinci yüzyılın başlarına kadar devam etti.
Anadolu’ya bütünüyle sahip olup* askerî ve siyasî hâkimiyetlerini iskân siyasetiyle de pekiştirmek isteyen Selçuklular; gazâ akınları için* Moğol zulmünden kaçan Türk boylarını batıya yerleştiriyorlardı. Menteşe Beyin kumandasındaki Türkler de* Bizanslıların Karya* Osmanlılar'ın Menteşe eli dedikleri* bugün Muğla denilen bölgeye yerleştirildi. Bu arada Moğol tesiriyle Selçuklu Devleti nüfuzunun günden güne azalması* uçlardaki Türk unsurlara* geniş bir hareket serbestisi vermekteydi. Nitekim* Menteşe Bey idaresindeki Türkmenler de* 1261’den sonra Muğla çevresinde fetihlere girişerek* bölgeye daha sağlam bir şekilde yerleşmeye başladılar. 1278 yılında* Bizans İmparatoru Mihail-VIII’in oğlu Andronikos* Muğla’yı büyük bir ordu ile kuşattı ise de alamadı. Aydın ve Güzelhisar kalelerini tahkim edip geri döndü. Onun dönüşü ile harekete geçen Menteşe Bey* kısa sürede Aydın ile Güzelhisar’ı zaptetti (1282). Böylece Türkler* Menderes havzasına tamamen hâkim oldular.

On üçüncü yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan hâkimiyetleri* Antalya’nın Alakır Çayı batısından itibaren; Fenike* Kaş* bütün Muğla* Çameli* Acıpayam* Tavas* Bozdoğan ve Çine’ye kadar yayıldı. Donanmaya sahip olan Beylik* Akdeniz ve Ege denizinde faaliyetlerde bulundu.

1282 yılından sonra vuku bulan olaylarda* Menteşe Beyin adına rastlanmamaktadır. Bu durumda onun* 1282 yılı sonunda veya 1283’te vefat ettiği sanılmaktadır. Meğri yakınlarında bulunan türbesinde medfundur. Menteşe Beyden sonra* yerine oğlu Mesud Bey geçti. Saltanat değişikliğinden faydalanmak isteyen Bizanslılar* tekrar Karya üzerine sefere kalkıştılarsa da muvaffak olamadılar. Bizanslıları bozguna uğratan Mesud Bey* güçlü donanmasıyla Rodos Adasına çıkartma yaptı. 1300’de yapılan çıkartma ile Rodos Adasının Türkler tarafından fethi* papalığı harekete geçirdi. Papa Beşinci Kleman ile Fransa Kralı Güzel Filip’in teşvik ve yardımları üzerine* Hıristiyanlığın korsan* tarikat mensubu Sen Jan Şövalyeleri* Rodos’a hücum ettiler. 1310 yılında başlayan Sen Jan Şövalyelerinin hücumu* 1314 yılında Rodos’un işgaline kadar devam etti. Mesud Bey* 1320’den önce vefat edince* yerine oğlu Şücâüddin Orhan Bey geçti.

Şücâüddin Bey de* 1320’de Rodos Adasına sefer tertip edip* adayı işgalden kurtarmak istedi* fakat muvaffak olamadı. 1340’larda vefat ettiği tahmin edilen Şücâüddin Orhan Bey’in yerine oğlu İbrahim Bey geçti.

İbrahim Bey* Latin Haçlılarının işgaline uğrayan İzmir’i kurtarmak için* 1344’te Aydınoğlu Umur Bey'e yardım etti. Menteşe donanması* Latinleri devamlı taciz etti. Menteşe ve Venedik donanmasının mücadelesi* 1355 antlaşmasına kadar sürdü. İbrahim Beyin 1360’larda vefatıyla Menteşeoğulları Beyliği* Mûsâ* Mehmed ve Ahmed adlarındaki üç oğlu arasında taksim olunarak idare edildi.

Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Rumeli’nde genişleyip büyümesiyle* Menteşeoğulları Beyliği toprakları da* Yıldırım Bayezid Hanın* 1390 Anadolu seferi sonunda Osmanlı hâkimiyetine geçti ve 1402 Ankara Savaşı'na kadar Osmanlı hâkimiyetinde kaldı.

Timur Han* Anadolu beylerine eski yerlerini iade ettiğinde* İbrahim Beyin oğlu İlyas Beye de Menteşe’yi verip* emir tayin etti. 1402-1413 yılları arasındaki Fetret devrinden sonra* Menteşeoğulları ailesi* 1414 yılında Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmed Hanın yüksek hâkimiyetini tanıdı. Menteşe toprakları* 1424 yılında* bütünüyle Osmanlı Devletine katıldı.

Anadolu’nun güneybatısında iki yüz yıla yakın hakim olan Menteşeoğullarına ait kültür ve sanat eserleri* hâlâ mevcuttur. Bölgede cami* medrese* türbe ve diğer sosyal müesseseler inşa eden Menteşe Beyliğinin Milas* Muğla* Beçin ve Balat şehirlerinde* zamanına göre fakülte derecesinde* yüksek vasıflı medreseleri vardı. İlyas Beyin* 1404 yılında Balat’ta yaptırdığı cami* Türk sanat eserlerinin nadide numunelerindendir. İlyas Bey adına İlyâsiye fi’t-Tıb adında bir tıp kitabı* Mehmed Bey oğlu Mahmud Çelebi adına da Bâznâme adında avcılığa dâir bir kitap* Farsça’dan tercüme edildi.

Menteşe beyleri* ilme* âlimlere çok değer verip* himaye ederlerdi. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin torunlarından Ulu Ârif Beye hürmet gösterip; Mevlevîliğin* bölgelerinde yayılmasına müsaade ettiler.

Menteşeoğullarının* devrin diğer Anadolu beyliklerinden ayrı* güçlü bir donanması vardı. Mısır’daki Memlûklar* Frenklere karşı Anadolu’dan yardım isteyince* Menteşeoğulları* iki yüz kadırga gönderme vaadinde bulundular. Bu durum* Menteşeoğullarının* denizlerdeki güç ve seviyelerini göstermesi bakımından önemlidir. Menteşeoğulları* Akdeniz ve Ege’de* korsanlara karşı devamlı mücadele etmişlerdir.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği
On üçüncü asırda Kastamonu* Sinop ve çevresinde kurulan bir beylik. Aslen Türkmen bir ailedendirler. Beyliğin kurucusu ise Şemseddin Yaman Candar’dır.
On üçüncü asrın sonlarında* Selçuklu hükümdarı İkinci İzzeddîn Keykavus’un oğlu İkinci Gıyâseddîn Mesud’un birinci hükümdarlığı zamanında (1293-1298)* bunun kardeşlerinden olup memleket dışında bulunmakta olan Rükneddin Kılıç Arslan* bir gemi ile Kırım’dan gelerek Sinop’a çıkmış ve oradan da Kastamonu’ya gelmiş ve vali tarafından hüsnü kabul görmüştü (1291). Bu tarihlerde Kastamonu valiliğinde* Emir Çoban’ın oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan bulunuyordu. Kılıç Arslan* Yavlak Arslan’ı kendisine atabeg yaparak hümükdarlığını ilan etti ve Moğollarla birlikte üzerine gelmekte olan kardeşi Mesud’un kuvvetlerini dağıttı ise de* Mesud’a yardıma gelmekte olan Şemseddin Yaman Candar karşısında bozguna uğradılar. Yavlak Arslan* öldürüldü. Bu durum üzerine* Yavlak Arslan’ın ıktaı (karşılığında asker beslemek şartıyla istifadesine verilen toprak) Kastamonu ve havalisi* İlhan Geyhatu tarafından Şemseddin Yaman Candar’a verildi.

Şemseddin Yaman’ın hangi tarihte vefat ettiği ve nereye defnedildiği belli değildir. En yakın ihtimal* vefatının 14. yüzyıl başlarında olmasıdır.

Şemseddin Yaman Candar’ın ölümü üzerine* Kastamonu’nun eski sahibi Yavlak Arslan’ın oğlu Hüsameddin Mahmud Bey* derhal harekete geçerek* Kastamonu’yu işgal ettiğinden* Şemseddin Yaman Candar’ın oğlu Süleyman Paşa* Eflâni tarafına çekilerek orada oturmaya mecbur olmuştu. Süleyman Paşa* 1309’da Eflâni’den kalkarak âniden Kastamonu üzerine baskın yapmış* Mahmud Beyi sarayında muhasara ederek* yakalayıp öldürdükten sonra* burasını beyliğine merkez yapmıştır.

Süleyman Paşa* 1335 yılına kadar* İlhanlıların hâkimiyetini tanıdı. İlhanlı hükümdarı Ebû Saîd Bahadır Hanın ölümünden sonraki beş yılda ise* müstakil olarak hükümet sürdü. Anadolu’da İlhanîlerin nüfuzu sarsılmaya başladığı sırada* Süleyman Paşa* tedbirli hareket ederek* İlhanîlerin vezîri Emir Çoban Anadolu’ya geldiği zaman* onu karşılamış ve sadakatini arz eylemiş* bu halden istifade ile de hududunu genişletmeye muvaffak olmuştu.

Süleyman Paşa* Pervaneoğulları'ndan Gâzi Çelebi zamânında* Sinop’u kendi hâkimiyeti altına aldı ve Gâzi Çelebi’nin 1322’de vefatından sonra* burasını doğrudan doğruya ilhak ederek* idaresini büyük oğlu Giyâsüddîn İbrahim Beye verdi. Bu arada Taraklı ve Safranbolu’yu da beyliğine katan Süleyman Paşa* kendi adına para da bastırdı.

Süleyman Paşanın* 1339’da küçük oğlunu kendine veliaht yapmasını bahane eden büyük oğlu İbrahim* babasına isyan ederek Kastamonu’yu zapt ile hükümdar oldu. Süleyman Paşanın nasıl vefat ettiği ve veliaht Çoban’ın âkıbeti belli değildir. İbn-i Battûta* Süleyman Paşanın 70 yaşında olduğunu beyan ettiğine göre* ölümünde 80 yaşında olması muhtemeldir. İbn-i Battûta* Süleyman Paşayı uzun sakallı* güler yüzlü* vakûr ve heybetli olarak tavsif etmektedir. İbrahim Beyin hükümeti* uzun sürmedi ve 1345’te vefat etti. Yerine amcası Emir Yâkub’un oğlu Âdil Bey geçti. Zamanı hakkında fazla malumat bulunmayan Âdil Bey* 1361 yılında ölünce* yerine Osmanlı tarihlerinde Kötürüm Bayezid diye anılan oğlu Celâleddîn Bayezid* hükümdar oldu.

Bayezid Bey* sert* haşin ve acımasız bir zât idi. O* kendisinden sonra oğlu İskender’i hükümdar yapmak istiyordu. Diğer oğlu Süleyman Paşa* bundan dolayı kardeşi İskender’i öldürüp* Osmanlı hükümdarı Murad Hüdâvendigâr’ın yanına kaçarak* onu babası aleyhine tahrik etti. İkinci Süleyman Paşa* Osmanlı kuvvetleri ile Kastamonu’ya gelerek babasını Sinop’a kaçırmış ve bu suretle Beylik ikiye bölünüp* Süleyman Paşa* Kastamonu Beyi olmuştur. Daha sonra Bayezid Bey* oğlunun* Osmanlılar'la arasının açılmasından istifade ederek* Kastamonu’ya hücum ile Süleyman’ı kaçırdı ise de* Süleyman Paşa* Osmanlıların yardımı ile burasını yeniden ele geçirdi (1384). Bu son seferinde hastalanan Celâleddîn Bayezid Bey* 1385’te vefat ederek* Sinop’taki türbesine defnedildi. Yerine* Sinop Şubesi hükümdarı olarak* oğullarından İsfendiyar Bey geçti. Bunun hükümdarlığı uzun sürdüğü için* Candar Beyleri* Osmanlı tarihlerinde* İsfendiyaroğulları diye zikredilmiştir.

Osmanlıların himayesinde Kastamonu Beyi olan Süleyman Paşa* Birinci Kosova Savaşı'nda* yardımcı asker yolladığı gibi* Yıldırım Bayezid’in Batı Anadolu beyleri üzerine yaptığı seferde de kuvvet vermişti. Ancak* beyliklerin ortadan kalkmasının sırası kendisine geleceğini hisseden Süleyman Paşa* Osmanlılardan yüz çevirerek Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin ile ittifak etmiş ve bu suretle* iki defa Yıldırım Bayezid’in elinden kurtulmaya muvaffak olmuştur. Nihayet 1392 yılında süratle Kastamonu’ya gelen Yıldırım Bayezid* Kadı Burhaneddin ile birleşmelerine meydan vermeden* Candaroğulları kuvvetlerini bozguna uğrattı. Süleyman Paşa öldürüldü. Böylece* Candar Beyliğinin Kastamonu şubesi* Osmanlıların eline geçti. Sinop tarafına taarruz etmeyen Bayezid* İsfendiyar Bey ile anlaşarak* Kıvrım yolunu hudut kesti.

Ankara Savaşı'ndan sonra* Menteşeoğlu Mehmed Beyle beraber Timur Han’a saygılarını arz eden İzzeddin İsfendiyâr Beye* Kastamonu da dahil olmak üzere* bütün Candar Beyliği devredildi. İsfendiyar Bey* Fetret Devri'nde İsa ve Musa Çelebilere* mümkün olduğu kadar yardımda bulundu. 1413 yılında ise* Osmanlı tahtında hâkimiyeti ele geçiren Çelebi Mehmed’in Eflak üzerine yaptığı seferlerde* kendisinden yardım isteğine karşılık oğlu Kasım Bey kumandasında asker göndermekle mukâbelede bulundu.

İsfendiyar Bey* emri altındaki bölgelerden* Çankırı* Kalecik ve Tosya’yı en çok sevdiği oğlu Hızır Beye vermek istedi. Babasının bu icraatına gücenen büyük oğlu Kasım Bey* Eflak seferinden dönüşte Kastamonu’ya gelmedi ve bu yerlerin Osmanlı himâyesinde bulunmak şartıyla* kendisine terk edilmesini istedi. Çelebi Mehmed* Kasım Beyin bu arzusunu muvafık bularak harekete geçti. Ancak* İsfendiyar Beyin red cevabı karşısında* Kastamonu üzerine yürüyen Çelebi Mehmed* onu Sinop’a çekilmeye mecbur etti. Nihayet Kastamonu ve Küre* Candaroğullarında kalmak şartıyla* diğer bölgeler Osmanlılara terk edildi. Onlar da bu bölgeleri* kendileri adına Kasım Beye verdiler.

İki beylik arasında uzun bir süre devam eden iyi ilişkiler* Çelebi Mehmed’in ölümü ve Osmanlı Devletindeki iç karışıklıktan istifade etmek isteyen İsfendiyar Beyin* oğlu Kasım Beye taarruzu ile bozuldu. Kasım Beyin elinden eski bölgelerini alan İsfendiyar Bey* daha sonra Osmanlılara ait Safranbolu’yu muhasara ettiyse de* muharebede mağlûp olarak yaralı halde Sinop’a kaçtı. Osmanlı kuvvetleri* bakır madeni ile meşhur Küre’yi zaptettiler. Bu durum üzerine İsfendiyar Bey* torununu (İbrahim Beyin kızını) İkinci Murad’a vermek ve Bakır Küresi hasılatının bir kısmını Osmanlılara terk ve lüzumu hâlinde asker göndermek* bir de Kasım Beyin yerlerini iade etmek suretiyle sulh teklif ederek* bu şartlarla anlaşma imzalandı (1424).
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Candaroğulları (İsfendiyaroğulları) Beyliği
On üçüncü asırda Kastamonu* Sinop ve çevresinde kurulan bir beylik. Aslen Türkmen bir ailedendirler. Beyliğin kurucusu ise Şemseddin Yaman Candar’dır.
On üçüncü asrın sonlarında* Selçuklu hükümdarı İkinci İzzeddîn Keykavus’un oğlu İkinci Gıyâseddîn Mesud’un birinci hükümdarlığı zamanında (1293-1298)* bunun kardeşlerinden olup memleket dışında bulunmakta olan Rükneddin Kılıç Arslan* bir gemi ile Kırım’dan gelerek Sinop’a çıkmış ve oradan da Kastamonu’ya gelmiş ve vali tarafından hüsnü kabul görmüştü (1291). Bu tarihlerde Kastamonu valiliğinde* Emir Çoban’ın oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan bulunuyordu. Kılıç Arslan* Yavlak Arslan’ı kendisine atabeg yaparak hümükdarlığını ilan etti ve Moğollarla birlikte üzerine gelmekte olan kardeşi Mesud’un kuvvetlerini dağıttı ise de* Mesud’a yardıma gelmekte olan Şemseddin Yaman Candar karşısında bozguna uğradılar. Yavlak Arslan* öldürüldü. Bu durum üzerine* Yavlak Arslan’ın ıktaı (karşılığında asker beslemek şartıyla istifadesine verilen toprak) Kastamonu ve havalisi* İlhan Geyhatu tarafından Şemseddin Yaman Candar’a verildi.

Şemseddin Yaman’ın hangi tarihte vefat ettiği ve nereye defnedildiği belli değildir. En yakın ihtimal* vefatının 14. yüzyıl başlarında olmasıdır.

Şemseddin Yaman Candar’ın ölümü üzerine* Kastamonu’nun eski sahibi Yavlak Arslan’ın oğlu Hüsameddin Mahmud Bey* derhal harekete geçerek* Kastamonu’yu işgal ettiğinden* Şemseddin Yaman Candar’ın oğlu Süleyman Paşa* Eflâni tarafına çekilerek orada oturmaya mecbur olmuştu. Süleyman Paşa* 1309’da Eflâni’den kalkarak âniden Kastamonu üzerine baskın yapmış* Mahmud Beyi sarayında muhasara ederek* yakalayıp öldürdükten sonra* burasını beyliğine merkez yapmıştır.

Süleyman Paşa* 1335 yılına kadar* İlhanlıların hâkimiyetini tanıdı. İlhanlı hükümdarı Ebû Saîd Bahadır Hanın ölümünden sonraki beş yılda ise* müstakil olarak hükümet sürdü. Anadolu’da İlhanîlerin nüfuzu sarsılmaya başladığı sırada* Süleyman Paşa* tedbirli hareket ederek* İlhanîlerin vezîri Emir Çoban Anadolu’ya geldiği zaman* onu karşılamış ve sadakatini arz eylemiş* bu halden istifade ile de hududunu genişletmeye muvaffak olmuştu.

Süleyman Paşa* Pervaneoğulları'ndan Gâzi Çelebi zamânında* Sinop’u kendi hâkimiyeti altına aldı ve Gâzi Çelebi’nin 1322’de vefatından sonra* burasını doğrudan doğruya ilhak ederek* idaresini büyük oğlu Giyâsüddîn İbrahim Beye verdi. Bu arada Taraklı ve Safranbolu’yu da beyliğine katan Süleyman Paşa* kendi adına para da bastırdı.

Süleyman Paşanın* 1339’da küçük oğlunu kendine veliaht yapmasını bahane eden büyük oğlu İbrahim* babasına isyan ederek Kastamonu’yu zapt ile hükümdar oldu. Süleyman Paşanın nasıl vefat ettiği ve veliaht Çoban’ın âkıbeti belli değildir. İbn-i Battûta* Süleyman Paşanın 70 yaşında olduğunu beyan ettiğine göre* ölümünde 80 yaşında olması muhtemeldir. İbn-i Battûta* Süleyman Paşayı uzun sakallı* güler yüzlü* vakûr ve heybetli olarak tavsif etmektedir. İbrahim Beyin hükümeti* uzun sürmedi ve 1345’te vefat etti. Yerine amcası Emir Yâkub’un oğlu Âdil Bey geçti. Zamanı hakkında fazla malumat bulunmayan Âdil Bey* 1361 yılında ölünce* yerine Osmanlı tarihlerinde Kötürüm Bayezid diye anılan oğlu Celâleddîn Bayezid* hükümdar oldu.

Bayezid Bey* sert* haşin ve acımasız bir zât idi. O* kendisinden sonra oğlu İskender’i hükümdar yapmak istiyordu. Diğer oğlu Süleyman Paşa* bundan dolayı kardeşi İskender’i öldürüp* Osmanlı hükümdarı Murad Hüdâvendigâr’ın yanına kaçarak* onu babası aleyhine tahrik etti. İkinci Süleyman Paşa* Osmanlı kuvvetleri ile Kastamonu’ya gelerek babasını Sinop’a kaçırmış ve bu suretle Beylik ikiye bölünüp* Süleyman Paşa* Kastamonu Beyi olmuştur. Daha sonra Bayezid Bey* oğlunun* Osmanlılar'la arasının açılmasından istifade ederek* Kastamonu’ya hücum ile Süleyman’ı kaçırdı ise de* Süleyman Paşa* Osmanlıların yardımı ile burasını yeniden ele geçirdi (1384). Bu son seferinde hastalanan Celâleddîn Bayezid Bey* 1385’te vefat ederek* Sinop’taki türbesine defnedildi. Yerine* Sinop Şubesi hükümdarı olarak* oğullarından İsfendiyar Bey geçti. Bunun hükümdarlığı uzun sürdüğü için* Candar Beyleri* Osmanlı tarihlerinde* İsfendiyaroğulları diye zikredilmiştir.

Osmanlıların himayesinde Kastamonu Beyi olan Süleyman Paşa* Birinci Kosova Savaşı'nda* yardımcı asker yolladığı gibi* Yıldırım Bayezid’in Batı Anadolu beyleri üzerine yaptığı seferde de kuvvet vermişti. Ancak* beyliklerin ortadan kalkmasının sırası kendisine geleceğini hisseden Süleyman Paşa* Osmanlılardan yüz çevirerek Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin ile ittifak etmiş ve bu suretle* iki defa Yıldırım Bayezid’in elinden kurtulmaya muvaffak olmuştur. Nihayet 1392 yılında süratle Kastamonu’ya gelen Yıldırım Bayezid* Kadı Burhaneddin ile birleşmelerine meydan vermeden* Candaroğulları kuvvetlerini bozguna uğrattı. Süleyman Paşa öldürüldü. Böylece* Candar Beyliğinin Kastamonu şubesi* Osmanlıların eline geçti. Sinop tarafına taarruz etmeyen Bayezid* İsfendiyar Bey ile anlaşarak* Kıvrım yolunu hudut kesti.

Ankara Savaşı'ndan sonra* Menteşeoğlu Mehmed Beyle beraber Timur Han’a saygılarını arz eden İzzeddin İsfendiyâr Beye* Kastamonu da dahil olmak üzere* bütün Candar Beyliği devredildi. İsfendiyar Bey* Fetret Devri'nde İsa ve Musa Çelebilere* mümkün olduğu kadar yardımda bulundu. 1413 yılında ise* Osmanlı tahtında hâkimiyeti ele geçiren Çelebi Mehmed’in Eflak üzerine yaptığı seferlerde* kendisinden yardım isteğine karşılık oğlu Kasım Bey kumandasında asker göndermekle mukâbelede bulundu.

İsfendiyar Bey* emri altındaki bölgelerden* Çankırı* Kalecik ve Tosya’yı en çok sevdiği oğlu Hızır Beye vermek istedi. Babasının bu icraatına gücenen büyük oğlu Kasım Bey* Eflak seferinden dönüşte Kastamonu’ya gelmedi ve bu yerlerin Osmanlı himâyesinde bulunmak şartıyla* kendisine terk edilmesini istedi. Çelebi Mehmed* Kasım Beyin bu arzusunu muvafık bularak harekete geçti. Ancak* İsfendiyar Beyin red cevabı karşısında* Kastamonu üzerine yürüyen Çelebi Mehmed* onu Sinop’a çekilmeye mecbur etti. Nihayet Kastamonu ve Küre* Candaroğullarında kalmak şartıyla* diğer bölgeler Osmanlılara terk edildi. Onlar da bu bölgeleri* kendileri adına Kasım Beye verdiler.

İki beylik arasında uzun bir süre devam eden iyi ilişkiler* Çelebi Mehmed’in ölümü ve Osmanlı Devletindeki iç karışıklıktan istifade etmek isteyen İsfendiyar Beyin* oğlu Kasım Beye taarruzu ile bozuldu. Kasım Beyin elinden eski bölgelerini alan İsfendiyar Bey* daha sonra Osmanlılara ait Safranbolu’yu muhasara ettiyse de* muharebede mağlûp olarak yaralı halde Sinop’a kaçtı. Osmanlı kuvvetleri* bakır madeni ile meşhur Küre’yi zaptettiler. Bu durum üzerine İsfendiyar Bey* torununu (İbrahim Beyin kızını) İkinci Murad’a vermek ve Bakır Küresi hasılatının bir kısmını Osmanlılara terk ve lüzumu hâlinde asker göndermek* bir de Kasım Beyin yerlerini iade etmek suretiyle sulh teklif ederek* bu şartlarla anlaşma imzalandı (1424).

İsfendiyar Bey* yaşı yetmişi geçmiş olduğu halde* 1440 yılında vefat etti ve Sinop’daki türbesine defnedildi. Yerine oğlu Taceddin İbrahim Bey geçti ise de* üç buçuk yıl kadar bir saltanat sürdü. 1443 Mayısı sonunda öldü.

İbrahim Beyin yerine büyük oğlu Kemaleddin İsmail Bey geçti. İsmail Beye* kardeşi Kızıl Ahmed Bey muhalefet ederek* Osmanlıların yanına gitti. Osmanlılar* Ahmed Beyin teşvikiyle Mahmud Paşa komutasında* Kastamonu üzerine asker sevk ettiler. İsmail Bey* Sinop’a kaçarak müdafaa hareketine girişti. Müdafaadan bir netice elde edemeyeceğini anlayınca da* hayatına ve çocuklarına dokunulmayacağına dair teminat alarak kaleyi teslim eyledi (1461).

Fatih Sultan Mehmed* Sinop önünde orduya iltihak ederek* İsmail Beyle görüştü ve ona akran muamelesi yaptı. Otağının kapısında karşıladı. İsmail Bey el öpmek istediyse de* Fatih Sultan Mehmed* 'kardeşim' hitabıyla boynuna sarılarak öptü.

Osmanlı padişahı* İsmail Beye başlangıçta İnegöl* Yenişehir ve Yarhisar taraflarını ve oğlu Hasan Beye de Bolu sancağını vermişti. Fakat İsmail Bey* kendisine Rumeli’de bir yer verilmesini rica edince* Filibe’ye nakledildi. Hükümdarlığında olduğu gibi* Filibe’de de hayırlı vakıflar yaptı. 1479 tarihinde* orada vefat etti. İsmail Beyin yerine hükümdar olan Kızıl Ahmed Beyin saltanatı ise* iki üç ay sürmüş ve beylik tamamıyla Osmanlıların eline geçmiştir.

Candaroğulları* Birinci Süleyman Paşadan beyliğin son bulmasına kadar* yaklaşık yüz altmış sene devam eden saltanatları zamanında* ilmî ve sosyal müesseselerle memleketlerini imar etmişlerdir. Ayrıca ilim ve sanat adamlarını himaye ile kendi adlarına ithaf edilen pek çok Türkçe eser yazdırmışlar* bu suretle Türkçe'nin ilim dili olmasına her bakımdan özen göstermişlerdir.

Candaroğullarından Celâleddin Bayezid Beyin* Araç kasabasında bir câmi* İsmail Beyin Kastamonu* Sinop ve beyliğin diğer merkezlerinde cami* mescid* han* hamam* çeşme gibi eserleri vardır. İsfendiyar Bey zamanında Kastamonu* Anadolu’daki ilim merkezlerinden biri olmuştur. Daha sonra burada Sancakbeyliği etmiş olan Osmanlı şehzadeleri de* Candaroğulları zamanındaki ilim ve edebiyat cereyanlarını devam ettirmişlerdir.

İlim ve fazîlet sahiplerini himaye eden* destekleyen ve daima onlarla beraber olan Candaroğulları hükümdarları adına yazılmış eserler arasında en önemlileri şunlardır: Süleyman Paşa adına* tasavvuftan Farsça İntihâb-ı Süleymâniye ismiyle Allâme Şîrâzî’nin bir eseri; Celâleddîn Bayezid adına* Ebû Mihnef’ten tercüme edilen üç bin beyitli Maktel-i Hüseyin Mesnevîsi; İsfendiyar Bey adına göz hastalıklarına dair Sinoplu hekim Mü’min bin Mukbil tarafından telif edilen Kitâb-ı Miftâh-ün-Nûr ve Hazâin-üs-Surûr; Hızır Bey adına tercüme edilen Mîrâcnâme* Kasım Bey adına yazılan Ömer bin Ahmed’in kaleme aldığı on beş bâb üzerine kırâat-ı seb’aya dâir olan Risâle-i Münciye isimli Türkçe tecvid kitabı.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Karasioğulları Beyliği (1303-1345) (Karesioğulları* Karasıoğulları* Karasioğlu)
On dördüncü asrın başlarında* Balıkesir ve Çanakkale taraflarında kurulmuş Türk beyliği. Bu aile soy itibariyle* 11. yüzyılın ikinci yarısından sonra* Orta Anadolu’da bir devlet kurmuş olan Melik Danişmend Gâzi'ye dayanır. Türkiye Selçukluları* Danişmendliler'in 1175 yılında Sivas* 1178’de Malatya koluna son vererek* bu devleti ortadan kaldırdı. Sonra Danişmendli ailesi mensupları* Selçukluların hizmetine girerek* Bizans hudutlarında uç beyi olarak vazife aldılar.
Karasi Beyliği; Balıkesir* Aydıncık* Bergama* Edremid* Ayazmend* Bigadiç* Başkelenbe* Ezine ve Eski Truva’ya hâkim oldu. Karasi Bey* 1384’te Türk fütûhatına karşı* Bizanslılara yardıma gelen Katalanlıları* Erdek’te bozguna uğratarak* geri çekilmeye mecbur bıraktı. Moğollar önünden kaçan Saru Saltuk Türklerini* kendi beyliği arazisinde yerleştirmek suretiyle* bölgedeki Türk nüfusunun artmasına gayret etti.

Kalem Bey ile oğlu Karasi Beyin* hangi tarihte vefat ettikleri belli değildir. Fakat* bazı kayıtlardan Karasi Beyin 1328’den evvel vefat ettiği anlaşılmaktadır. Karasi Beyden sonra* beyliğin büyük kısmı ile merkez Balıkesir’e* oğlu Demirhan hâkim oldu. Güneydeki Bergama ve havâlisi ise* kardeşi Yahşıhan’ın idaresindeydi. Karasi Beyin üçüncü oğlu Dursun Bey ise* Osmanlı Hükümdarı Orhan Gâzi'nin yanına sığındı. Yahşı Bey* Bizanslılara karşı 1341 ve 1342 yıllarında* iki defa* donanma ile Gelibolu Yarımadasına asker çıkardıysa da muvaffak olamadı. Bizans hükümdarı Kantakuzen ile anlaşma imzalayıp* geri çekildi. Yahşıhan* 1345’ten önce vefat etti. Osmanlılar'a iltica eden Dursun Bey* kardeşi Demirhan’a karşı Orhan Beyden yardım istedi. 1345 yılında* Orhan Bey ile beraber Balıkesir üzerine yürüdüler. Demirhan* Bergama’ya kaçtı. Kardeşiyle anlaşmak üzere Bergama önüne gelen Dursun Bey* kaleden atılan bir okla vurularak öldürüldü. Bu durumdan son derece üzüntü duyan Orhan Gâzi* Balıkesir ve çevresini Osmanlı ülkesine katarak* Bergama’yı kuşattı. Demirhan* müdafaayı bırakıp teslim oldu. Bergama’yı Osmanlı sınırları içine alan Orhan Gâzi* Demirhan’ı affederek Bursa’ya yerleştirdi. Bursa’da iki sene kadar yaşayan Demirhan Bey* 1347 yılında vefat etti.

Karasi Beyliğinin* Demirhan’a ait kısmının Osmanlılara geçmesi üzerine* tecrübeli Karasi ümerasından Hacı İlbeyi* Evrenos Gâzi* Ece Halil ve Gâzi Fâzıl Bey* Osmanlı Devleti hizmetine geçtiler. Bu beyler* Osmanlı Beyliğinin Rumeli’de yayılmasında büyük gayret sarf ettiler.

Diğer taraftan* Yahşi Beyin vefatı ile Truva taraflarına* Süleyman Bey hâkim oldu. Süleyman Beyin* Yahşı Han ve Demirhan’dan hangisinin oğlu olduğu bilinmemektedir. Bizans tahtı için mücadele eden Kantakuzen* düşmanlarına karşı düştüğü zor durumdan* Süleyman Beyin 1343’te gönderdiği kuvvetler sayesinde kurtulabildi. Yine* 1345 yılında Kantakuzen’e yardıma giden Aydınoğlu Umur Bey'in yanında Süleyman Bey de vardı ve Rumeli sahiline Karasioğulları gemileri ile geçildi.

Süleyman Beyin* Truva ve Çanakkale yöresindeki hâkimiyeti* 1360 yılına kadar devam etti. Ancak* 1361 yılında Osmanlı tahtına geçen Birinci Murad Han* Karasioğullarına ait bu sahil bölgesini zaptetmek suretiyle* beyliğe son verdi. Karasioğullarına dair* şimdiye kadar* mevcut eser* kitabe ve sikke bulunamamıştır.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Germiyanoğulları Beyliği
Kütahya ve çevresinde hüküm sürmüş bir Türk beyliği. Toprakları* doğuda Afyonkarahisar ve Denizli* batıda Gediz ve Menderes vâdilerine kadar uzanırdı.
Germiyan* önceleri Türk aşiretlerinden birinin adıyken* Anadolu Selçuklu Devleti'nin (1077-1307) son zamanlarında* 1300 yılında kurulan Germiyanoğulları Beyliğine de ad oldu. Germiyan aşiretinin Anadolu’ya ne zaman geldiği belli değildir. On üçüncü yüzyılda Malatya taraflarında* Anadolu Selçuklu Devletinin hizmetinde bulunuyorlardı. Malatya’da otururlarken* Germiyan aşiretinin başındaki Alişiroğlu Muzafferüddin* Selçuklu Hükümdarı İkinci Gıyâseddîn Keyhüsrev (1236-1246) zamanında* Baba İshak tarafından çıkarılan sapık Babaîler isyanını bastırmakla vazifelendirildi ise de* muvaffak olamadı. Yine bu aileden ve Selçuklu beylerinden Kerimüddin Alişir* Selçuklu şehzadeleri arasındaki taht mücadelesine karıştığı için* Moğollar tarafından öldürüldü. Germiyanlılar* daha sonra Moğolların baskısı yüzünden* Kütahya tarafına göç ettiler. Buradayken bağımsızlıkları için* Anadolu Selçuklu sultanı İkinci Gıyâseddin Mesud (1282-1305) ile Moğollara karşı mücadele verdiler.

Germiyanoğulları Beyliğini kuran Kerîmüddin Alişir’in oğlu Birinci Yâkub Bey* Anadolu Selçuklu Devleti beylerinden iken* 14. yüzyılın başından itibaren Selçuklulardan ayrılıp* Moğollarla mücadele edemeyeceğinden* onların hâkimiyetine girdi. Yâkub Beyin idaresindeki Germiyanoğulları Beyliği* o zaman Anadolu’da kurulan beyliklerin en kuvvetlilerinden olup* Bizanslılardan her yıl belli bir vergi ve hediyeler alıyorlardı. Yâkub Beyin* Aydınoğlu Mehmed Bey kumandasında Ege sahillerine gönderdiği Germiyanlı ordusu* Bizanslılardan Ayasluğ (Selçuk) ve Birgi’yi aldı ve bu yörede Aydınoğulları Beyliği'ni kurdu. Yâkub Bey* 1305’te Menderes Irmağı kenarındaki Tripolis (Buldan kasabası doğusunda* Yenice yakınında) şehrini alıp* 12.000 piyade ve 8000 süvari ile 1306’da Alaşehir’i kuşattı. Bizanslılar* İspanya’dan getirtmiş oldukları* Katalan birliklerini Alaşehir’deki Türk kuvvetleri üzerine gönderince* Germiyanlılar kuşatmayı kaldırdılar. Fakat şehir* 1314 yılında* Yâkub Bey tarafından alınıp* haraca bağlandı. Rumlardan alınan cizye* Kütahya’da yaptırılan Vâcidiye Medresesinin ihtiyacına karşılık tutuldu. Yâkub Beyin 1340’ta vefatı üzerine* yerine oğlu Mehmed Bey geçti. Bunun ilk zamanlarında Bizanslılar* Katalanlar vasıtasıyla* Kula ve Simav’ı Germiyanlılardan aldılarsa da* Mehmed Bey buraları yeniden topraklarına katmaya muvaffak oldu.

Mehmed Beyin vefat tarihi kesin belli olmayıp 1361 olarak tahmin olunmaktadır. Ölümünden sonra yerine Süleyman Şah geçti. Süleyman Şahın hükümdarlığının ilk yılları durgun geçti. Karamanlılar ile Hamidoğulları arasındaki mücadelede; Hamidoğullarından (1301-1423) İlyas Beyin tarafını tutması* Karamanlılar ile arasının açılmasına sebep oldu. Süleyman Şah* Karamanlıların baskısı karşısında* Hıristiyanlarla mücadelede büyük başarı sağlayan ve sınırlarını genişletmekte olan Osmanlılar ile anlaşmak istedi. Germiyanlı İslâm âlimi İshak Fakih ve beraberindeki heyet* yüksek hediyeler ile Osmanlı Hükümdarı Murâd Hüdâvendigâr Gâzi'nin (1360-1389) huzuruna gönderilip; Süleyman Şah* kızını Osmanlı Şehzadesi Bayezid’e vermeyi ve çehiz olarak da* Kütahya ile beraber Simav* Eğriboz (Emet) ve Tavşanlı’yı Osmanlılara teklif etti. Germiyanlıların teklifi kabul edilip* düğün yapıldı. Süleyman Şah* Kula kasabasına çekildi. Sultan Murad Hüdâvendigâr’ın oğlu Şehzade Bayezid de Osmanlı sancağı hâline getirilen Kütahya şehrine geldi.

Süleyman Şahın 1387’de vefatıyla* oğullarından Yâkub* Germiyanlı hükümdarı oldu. İkinci Yâkub Bey* Osmanlıların Haçlılarla yaptığı* 1389 Birinci Kosova Savaşı sonrasında* Sultan Murad Gâzi şehid edilince* fırsattan istifade edip Osmanlılara bırakılan toprakları geri almak istedi. Rumeli’deki durumu düzelttikten sonra Anadolu’ya geçen* yeni hükümdar Yıldırım Bayezid Han (1389-1402)* Kütahya taraflarına geldi. Kendisine karşı çıkan İkinci Yâkub Bey ve Subaşı Hisar Beyi yakalatıp* Rumeli’deki İpsala Kalesine hapsettirdi. Germiyanoğulları topraklarını da Osmanlı ülkesine kattı (1390). İkinci Yâkub Bey* İpsala Kalesinde dokuz yıl hapis kaldıktan sonra* 1399 yılında bir fırsatını bulup kaçtı. Kıyafet değiştirerek* deniz yoluyla Suriye’ye* oradan da* Timurlular Devleti'nin (1370-1506) Sultanı Timur Han'ın (1370-1405) yanına ulaştı. Ankara Savaşı'nda (1402)* Osmanlılara karşı Timur Hanın safında savaştı. Savaş sonunda Timur* eski Germiyanlı ülkesini İkinci Yâkub Beye verdi.

İkinci Yâkub Bey* Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht mücadelelerinde* yeğeni Çelebi Mehmed tarafını tuttu. Bu yakınlığı benimsemeyen Karamanoğlu Mehmed Bey* iki yıl üst üste düzenlediği seferler ile Kütahya’yı zaptedip* Germiyan ülkesine sahip oldu (1411). Karamanoğullarının* Germiyan ülkesine hâkimiyetleri iki buçuk yıl kadar sürdü. Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmed* Rumeli’de kardeşi Musa’yı bertaraf ettikten sonra* Karamanoğulları üzerine yürüyerek* onları Konya’ya kadar sürdü. Çelebi Mehmed* böylece hâkim olduğu Germiyan topraklarını yine* dostu ve müttefiki olan İkinci Yâkub Beye devretti (1414).

Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmed’in vefatıyla yerine geçen İkinci Murad Han'a (1421-1451) karşı* Karamanlılarla beraber Yâkub Bey de Şehzade Mustafa Bey tarafını tuttu. Mustafa Çelebi’nin* İkinci Murad Hana yenilip* İznik’te öldürülmesinden (1423) sonra* Yâkub Bey* Osmanlılarla dost geçinmeyi tercih etti. 1428’de Osmanlıların payitahtı Edirne’ye bizzat giderek* İkinci Murad Han ile görüştü. Osmanlılardan çok hürmet görüp* oğlu olmadığı için* ölümünden sonra ülkesini Sultan’a bıraktığını vasiyet edip* Kütahya’ya döndü. 1429’da vefatıyla* Germiyanoğulları beyliği sona erip* toprakları* Osmanlılara kaldı. Kütahya ve Afyonkarahisar sancak hâline getirildi. Kütahya önce şehzadeler* sonra da Anadolu beylerbeyliğinin merkezi olarak Osmanlılarca teşkilâtlandırıldı.

Kültür ve Medeniyet

Germiyanoğullarının teşkilatı* hemen hemen bütünüyle Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları teşkilâtının devamı hâlindeydi. Germiyan topluluğunun başında Alişir ailesi hakimiyet kurmuştu ve beylik merkezden idare edilmekteydi. Hükümdarın sarayı* yalnız sultanın ikametine ait bir kuruluş olarak değil* aynı zamanda devletin idare edildiği yer olarak kullanılmaktaydı. Germiyanoğullarının bir dîvânı vardı ve bu dîvânda emirler* vezirler* kadılar ve nişancı bulunmaktaydı.

Germiyanoğullarında toprak sistemi* daha sonra Osmanlılarda gelişmiş şekliyle görüleceği gibi timar* vakıf ve mülk olarak tatbik edilmekteydi.

Germiyan beyliğinin kurucusu Birinci Yâkub Bey devri (1300-1340)* beyliğin en kuvvetli olduğu bir zamandı. Bu devirde iktisat ve içtimaî hayat da buna paralel olarak* ileriydi. Yâkub Beyin hazineleri* konaklarının mevcudiyeti* sosyal ve ekonomik hayatı gösteren önemli örneklerdendir. Bu devirde Germiyanlıların mükemmel bir ordusu olup* askerleri tam teçhizatlıydı. Germiyan Beyliğine* Bizans'tan her yıl 100.000 dinar ve kıymetli eşyalar hediye olarak gelmekteydi.

Germiyanoğulları zamanında* edebî ve ilmî faâliyet çok canlı bir durumdaydı. Şeyhoğlu Mustafa* Şeyhî Sinan* Ahmedî ve Ahmed-i Dâî gibi müellifler dil ve fikir sâhasında pek çok eser vermişlerdir (Bkz. Türk Edebiyatı). Bunların yanısıra Molla Abdülvâcid ve İshak Fakih gibi ilim adamları da yetişmiştir. Germiyanoğulları zamanında* Kütahya’da ilmî tedrisât yapan Vâcidiye Medresesi* İkinci Yâkub Bey Medresesi ve İshak Fakih Medresesi vardı. Vâcidiye Medresesinde dînî ilimlerin yanında fen ve astronomi gibi ilimlerin de okutulduğu anlaşılmaktadır. Germiyan Beyliğinde hizmet gören ilim ve fikir adamları* Germiyan ilinin Osmanlılara geçmesi üzerine* Osmanlılar tarafından da himaye edilmişlerdir. Bunların ilmî ve edebî sahada pek çok eserler vücuda getirmeleri temin edilmiştir. Germiyan beyleri* ilim ve fikir adamlarını korumuşlar* onlara yüksek değer vererek ilmin ve fikrin gelişmesine hizmet etmişlerdir.

Germiyan ülkesinde* kültür ve sosyal hayatla beraber* ekonomi de yüksek bir seviyedeydi. “Germiyan kumaşları” adıyla meşhur dokumalar* bütün Anadolu’da tanınırdı. Denizli’nin “Ak alemli” kumaşından da hil’at ve üst elbisesi yapılırdı. Germiyanlı sarıklık bezleri meşhur olup* Osmanlı sultanlarının başına sardığı kavuklarda bile kullanılırdı. Çok dayanıklı atlar yetiştirirlerdi. Menderes Irmağı vasıtasıyla* Ege Denizi limanlarına ticaret malları ve Kütahya şap madeni naklederlerdi.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Hamidoğulları (Hamitoğulları) Beyliği
Isparta ve Eğridir havâlisinde kurulan Türk beyliği.
Türkiye Selçuklu Devleti* 13. asır sonlarında iyice zaafa uğrayıp* İlhanlıların nüfuzu altına girdikten sonra* batı hududundaki Türk aşiretleri de kendi başlarının çaresine bakarak* toplanmaya ve bir idare kurmaya başlamışlardı.

Aynı tarihlerde Isparta* Eğridir ve havâlisinde bulunan Hamid aşireti de* başlarında bulunan İlyas bin Hamid Beyin oğlu Feleküddin Dündar Beyin reisliği altında* merkezleri Uluborlu ve sonra eski adı Prostana olan Eğridir olmak üzere Hamidoğulları Beyliğini kurdu. Beyliğin kuruluşu* on üçüncü asrın son çeyreği içindedir. Hamid Bey ile oğlu İlyas Bey* Selçukluların uç beylerinden ve Selçuk emirlerinden idiler. Feleküddin Dündar Bey* kurduğu beyliğe büyük babası Hamid Beyin ismini verdi.

Faal bir emir olan Dündar Bey* beyliğinin hududunu güneye doğru genişleterek Gölhisar* Korkuteli ve Antalya’yı ele geçirdikten sonra* ülkesini Germiyan ve Denizli hudutlarına kadar büyüttü. Eğridir’i pek çok eserlerle imar eden Feleküddîn Dündar Bey* buraya kendi künyesine nispetle Felekâbâd adını verdi. 1301 yılında Antalya’yı fethettikten sonra* buranın idaresini kardeşi Yûnus Beye havale etti (Bkz. Tekeoğulları Beyliği). 1314’te Anadolu’ya gelen İlhanlı Beylerbeyi Emir Çoban’a itaat edenler arasında* Dündar Bey de bulunuyordu. Hattâ* Dündar Bey* İlhanlılara sadakatini göstermek üzere* aynı sene “Sultan-ı âzam Gıyâsüddünyâ ve’d-Dîn Hudâbende Mehmed” klişeli* İlhan Olcayto adına gümüş sikke kestirdi.

1316’da İlhan Olcayto’nun vefatı ve küçük yaştaki oğlu Ebû Saîd’in cülûsundan sonra ortaya çıkan karışıklıklar esnasında* bu durumu fırsat bilen Dündar Bey* istiklâlini ilan ederek sultan unvanını aldı ve hudut komşuları beyler (Aydın* Saruhan* Menteşe vs.) üzerinde hâkimiyet tesis etti. Anadolu beyliklerinin* İlhanlıların merkezindeki zaaftan istifade ile bağlılıklarını çözmeye başlamaları üzerine* Anadolu İlhanlı valisi Timurtaş* Konya’yı işgal etti. 1324 senesinde Eşrefoğlu Süleyman Beyi öldürttü ve arkasından Hamid iline yürüyerek Antalya’ya kaçan Dündar Beyi de yakalayarak katlettirdi. Ancak* çok geçmeden* İlhanlı hükümdarına isyan eden Timurtaş’ın üzerine kuvvet gönderilmesi ve Mısır’da yakalanarak katledilmesi neticesinde* Dündar Beyin üç oğlundan büyük oğlu Hızır Bey* Hamideli idaresini eline aldı. Hızır Beyin ne kadar beylik yaptığı belli değildir. Yaklaşık olarak 1330’da vefat etmiştir.

Seyyah İbn-i Battûta* 1333 yılında Anadolu’yu gezerken* Hamidoğulları Beyliğine de uğramış* Gölhisar’da Dündar Beyin oğlu Mehmed ve Eğridir’de diğer oğlu Necmeddin İshak Beyin hükümdar bulunduklarını bildirmiştir. İshak Beyin hangi tarihte vefat ettiği belli değildir.

İshak Beyden sonra kardeşi Mehmed Beyin oğlu Muzafferüddin Mustafa Bey* onun ölümü ile de* oğlu Hüsâmeddin İlyas Bey* Hamidoğulları Beyliğinin başına geçti. Hüsâmeddin İlyas Bey* komşusu olan Karamanoğlu Alâeddîn Bey ile yaptığı savaşı kaybederek Germiyanoğlu Süleyman Şaha sığındı. Ondan aldığı yardımlarla* kaybettiği yerlere yeniden sahip oldu. İlyas Beyin de vefat tarihi belli değildir. İlyas Beyden sonra yerine Kemâleddin Hüseyin Bey geçti. Bu zat da* Karamanoğulları'nın tecavüzlerinden bıkarak* Eşrefoğulları'ndan almış oldukları Beyşehri* Seydişehri* Akşehir* Yalvaç ve Şarkî Karaağaç’ı* 1374’te* 80 bin altın mukabilinde Osmanlı hükümdarı Sultan Birinci Murad Hana sattı. Yine* Kosova Savaşı'na giden Sultan Murad’a* oğlu Mustafa idaresinde* yardımcı kuvvet gönderdi. Okçulardan müteşekkil bu kuvvet* muharebe esnasında Osmanlı ordusunun ön safında bulunmuştur. Kemâleddin Hüseyin Bey* 1391 yılında vefat etti. Hamidoğullarının bu şubesinin toprakları* Osmanlılar ile Karamanoğulları tarafından paylaşıldı.

Hamidoğullarında devlet işlerinin görüldüğü bir dîvân mevcuttu. Bu dîvânın* Türkiye Selçuklularınınkine benzer şekilde olduğu anlaşılmaktadır. Hamidoğullarında beylik* eski Türk geleneğine uyularak evlatlar arasında pay edilmekteydi.

Hamidoğullarından Hüsâmeddin İlyas Beyin* Felekâbâd’da kesilmiş Hüsâmî ibareli gümüş sikkesinden başka hiç birisinin sikkesi görülmemiştir.

Hamidoğulları hükümdarları* bilhassa Eğridir ve Burdur’da pek çok imar faaliyetlerinde bulundular. Bunlardan Eğridir’de Hızır Bey Camii* Burdur’da Mustafa Bey Medresesi ve Şuhud kasabasında İbrahim bin Hızır’a ait olan mescid en önemlileridir.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Saruhanoğulları (Saruhanoğlu* Saruhanlı* Saruhan) Beyliği
On dördüncü yüzyılın başlarında* Manisa ve çevresinde kurulan Türk beyliği. Aslen Harezmli olup* Türkiye Selçuklularının hizmetine giren Saruhan Bey tarafından kurulmuştur.
Anadolu’nun Moğol istilâsına uğradığı ve Türkiye Selçuklu Devleti'nin zayıflamaya maruz kaldığı yıllarda* sayısız Türkmen grupları* Batı Anadolu bölgesine gelerek* bu bölgelerdeki Bizans şehir ve kasabalarını ele geçirmeye başladılar. Türkiye Selçuklu sultanı İkinci Mesud’un ümerasından olan Saruhan Bey'in de* 1302’den itibaren uçta* faaliyetlere giriştiği görülmektedir. Saruhan Bey'in* 1305’te Manisa şehrini abluka altına alması ve kıyı ucunda faaliyetlerini arttırması üzerine* Bizans İmparatoru İkinci Andronikos* Batı Anadolu’ya oğlu IX. Mihail’i gönderdi. Bu prens* Katalan kuvvetlerinin desteğiyle Manisa’ya kadar geldiyse de* Saruhan Bey kuvvetlerine karşı duramayacağını anlayınca* kaleyi sağlamlaştırıp sahile çekildi. Katalanların* bölgeyi terk etmelerinden sonra* Manisa’ya karşı hücumlarını arttıran Saruhan Bey* 1308 yılına kadar civar kasaba ve köyleri ele geçirdikten sonra* nihayet 1313’te* Türklerin Leşkeriş ili dedikleri Manisa’yı fethetti. Manisa’nın fethine* kardeşi Çuğa Bey ile Ali Paşa da katılmıştır.

Manisa’nın fethiyle burasını kendisine merkez yapan Saruhan Bey* kardeşi Çuğa Beye Demirci ve yöresini* diğer kardeşi Ali Paşaya ise* Nif’in (Mustafakemalpaşa) idaresini vermiştir. Bundan sonra* hudutlarını Ege Denizi sahiline kadar genişleten Saruhan Bey* denizciliğe de başladı. Donanma kurdu (Bkz. Türklerde Denizcilik). Manisa dâhil Adalar* Akhisar* Gördes* Göndük* Ilıca/Turgutlu* Kayacık* Marmara/Zarhaniyet* Menemen* Güzelhisar ve Mendehorya’ya hâkim oldu. Saruhanlı kuvvetleri* Foça’daki Rum ve Lâtinleri* baskı altında tuttular. Foçalılar* antlaşma istediler. Saruhan Bey* yıllık on beş bin gümüş akçe haraç vergi karşılığı antlaşma yaptı.

Saruhanoğulları* doğuda Germiyan* kuzeyde Karesi* güneyde Aydınoğulları beylikleriyle çevrildiğinden* fetihleri sahil yönündeydi. Ege adaları ve Balkanlara sefer yapmayı plânladılar. Donanmayı kuvvetlendirip* harp filosu kurdular. Saruhan Bey* 1334’te Aydınoğlu Umur Bey'le ittifak edip* iki yüz yetmiş gemiden meydana gelen müttefik Türk donanmasıyla* Yunanistan’a çıkarma yaptı. Bu seferde Saruhan donanmasına* Saruhan Beyin oğlu Süleyman Bey kumanda etti. Bu sırada* Bizans’ın Foça Valisi Dominik isyan edip* Midilli’yi işgal etti. Dominik* Saruhanoğlu Şehzade Süleyman ve bazı adamlarını hileyle esir etti. Süleyman Bey* Bizans İmparatoru III. Andronikos Paleologos’un vasıtası ve Saruhanlı kuvvetlerinin* Rum ve Lâtinlere baskısıyla kurtarıldı.

Saruhan Bey* Bizans İparatoru III. Andronikos’un 1341’de ölümü üzerine* Gelibolu’ya çıkartma yaptı. Gelibolu’dan çok ganimet aldı. Bizans’ta taht mücadelesi başlayınca* Kolonici Lâtinler İzmir’i aldılar. Saruhan Beyin müttefiki Aydınoğlu Umur Bey* Bizans devlet adamı Kantakuzenos’un imparatorluk mücadelesinde yardım isteğine karşılık vermek üzere* Saruhanlı topraklarından geçiş hakkı istedi. Saruhan Bey* Umur Beye* iki beylik arasındaki hudut ihtilaflı toprakları vermesi şartıyla geçiş hakkı verdi. Saruhanlı donanmasından bir filo da Süleyman Bey kumandasında* Aydınoğlu Umur Beyin donanmasına katıldı. Umur Bey* Rumeli’ye geçip* Kantakuzenos ile birleştiyse de* Süleyman Bey* 1345’te Küçükçekmece civarında hummaya tutularak vefat etti.

Aynı sene Saruhan Beyin de vefatı üzerine* beyliğin başına oğlu Fahreddin İlyas Bey geçti. Bizans İmparatoriçesi Anna* 1345’te Kantakuzenos’a karşı* İlyas Beyle bir ittifak antlaşması yaptı. İlyas Beyin vefat tarihi tespit edilemediğinden* kaç yıl beylik yaptığı bilinmemektedir.

Saruhanoğullarının üçüncü beyi* Muzafferüddin İshak Beydir. İshak Bey* imar faaliyetlerinde bulunup* 1380’de medrese* Koyunköprüsü-Çapraslar mahallelerinde* birer çeşme ve iki hamam yaptırdı. 1388’de vefat edince* yerine oğlu Hızırşah geçti.

Hızırşah* Haçlılarla devamlı mücadele eden Osmanlı Devleti'yle iyi münasebetler kurdu. 1389 Kosova Meydan Muharebesi'nde Osmanlılara yardımcı kuvvet gönderdi. Hızırşah’ın beyliğini* kardeşi Orhan Bey* kabul etmeyerek* saltanat mücadelesine girişti. Orhan Bey* Osmanlıların Anadolu birliğine de karşı çıktı. Osmanlı Sultanı Birinci Bayezid Han* 1390’da Manisa’yı alıp şehzade sancağı yaptı. Saruhanoğlu Orhan Bey* 1402 Ankara Savaşı'nda* Timur Han'ın safında yer aldı. Saruhan askerleri* Osmanlı ordusundan ayrılıp* Orhan Beyin yanına gittiler. Saruhan Beyliği* Ankara Harbinden sonra* 1402’de tekrar kuruldu. Timur Han* Orhan Beyi Saruhan Beyliğine getirdiyse de* Hızırşah* Saruhan Beyliğine tekrar hakim oldu. Hızırşah* Osmanlıların Fetret devrinde* Emir Süleyman’ın safını tuttu. Çelebi Mehmed* 1410’da kardeşini ve müttefiklerini yendi. Hızırşah* Manisa’da yakalanıp* cezalandırıldı. Saruhanoğulları toprakları* Osmanlı hâkimiyetine geçip* 1410’da beylik yıkıldı.

Saruhanoğulları* hüküm sürdükleri topraklar üzerinde birçok imar faaliyetlerinde bulundular. Camiler* medreseler* köprüler yaptırdılar. Bunlar arasında bilhassa Saruhan Beyin Gediz üzerinde yaptırdığı köprüyle Manisa’da bir mescit ve çeşmesi* Hızır Beye ait Manisa’da Ulu Cami* Mevlevîhâne ve medresesi dikkati çekmektedir.

Saruhanoğulları* Lâtinlerle ticarî münasebet kurduklarından* jigliati denilen Lâtin harfli* resimli gümüş sikke kestirmişlerdir. İshak* Hızırşah ve Orhan Beylerin İslamî sikkeleri de ele geçmiştir. Saruhanoğulları* donanmalarıyla faaliyette bulunarak pek çok ganimet malı elde ettikleri gibi* batı devletleriyle ticarî münasebetlerde de bulunmuşlardır. Saruhanoğulları* devirlerinde yazılan eserlerle de Türkçe'ye büyük hizmet etmişlerdir. Yakub bin Devlethan’ın emriyle* Nâsırüddin Tûsî tarafından on sekiz bâb üzerine tertip edilmiş olan Bâhnâme* Türkçe’ye çevrilmiştir.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Aydınoğulları Beyliği
On dördüncü asır başında Aydın ve çevresinde kurulan Türk beyliği.
Germiyan ordusu subaşısı Aydınoğlu Mübarizüddin Mehmed Bey kurmuştur. Germiyanoğlu Birinci Yakub Bey tarafından* Aydın ve çevresini fethetmekle görevlendirilen Mehmed Bey* öncelikle Sasa Beyin elindeki Tire* Ayasluğ (Selçuk) ve Birgi’yi ele geçirdi. Bu çarpışmalar sırasında* Sasa Bey öldürüldü (1307). Bundan sonra Birgi’yi kendisine merkez seçerek beyliğini ilan eden Mehmed Bey* gaza harekatına devam etti. 1310’da Müslüman İzmir’i* 1328’de Gâvur İzmir’i ele geçirdi. Mehmed Bey* bundan sonra ortaçağ Müslüman-Türk geleneğine uyarak* ülkesinin idaresini* beş oğlu arasında pay etti. Kendisi* hükümdar sıfatı ile Birgi’de oturdu. Ayasluğ’da kurduğu tersane ile güçlü bir donanma meydana getirdi. İzmir valisi tayin ettiği oğlu Umur Bey* bu donanmayla Sakız* Ağrıboz* Bozcaada* Mora ve Rumeli kıyılarına akınlar düzenledi. (Bkz. Türk Denizciliği)

Aydınoğlu Mehmed Beyin 1334’te bir av sırasında attan düşerek hastalanması ve ölümü üzerine* yerine* kardeşlerinin de ittifakıyla Gazi Umur Bey geçti. Umur Bey* 14 yıllık beyliğinde* devlet merkezi Birgi’de ancak üç gün oturabilmiş* bütün saltanatı savaşlarla geçmiştir. Umur Beyin devri* Aydınoğullarının en parlak devri olmuştur. Saruhanoğlu Süleyman Beyle beraber giriştiği Yunanistan ve Mora seferlerinden* pek çok esir ve ganimetlerle döndü (1335).

Bizans şehri olan Alaşehir (Philadelphia)* yarım asra yakın zaman* Türk taarruzlarına karşı koymuştu. Zor durumda kaldıklarında* kaleyi kuşatanlara cizye ve haraç veriyorlardı. Bu şehri almayı muhakkak arzu eden Umur Bey* 1335 yılında* yaralı olmasına rağmen şehri kuşattı ve kısa sürede fethetti. Bizans İmparatoru ile dostça geçinen Umur Bey* adalardaki isyanların bastırılmasında imparatora yardım etti. Nitekim* 1336 yılında Bizans İmparatoru* Umur Beyle bir dostluk antlaşması yaparak* Sakız Adasını Aydınoğullarına bıraktı. Bizans’la olan anlaşmasına sadık kalan Umur Bey de* onlara* gerektiğinde yardımda bulundu.

Gazi Umur Bey* 1338-1339 yıllarında* yanında kardeşi Hızır Bey de olduğu halde* Adalar denizi ve Yunanistan’a seferler düzenledi. Daha sonra Karadeniz’e geçerek* Kili ve Eflak seferlerini gerçekleştirdi (1340). Umur Bey* bu son sefere üç yüz gemi ile çıktı. Güçlü bir donanmaya sahip olduğundan* Girit ve Kıbrıs üzerine olan akınlarını yoğunlaştırdı ve muvaffakiyetleri her tarafa yayıldı.

Özellikle bu seferler sonunda* Latinlerin yakın doğudaki çıkarları tamamen yok olduğundan* Papa* Aydınoğulları üzerine yeni bir Haçlı seferi düzenlenmesini teşvik etti. Bu defa 1344-45 yıllarında Kıbrıs* Cenova* Venedik ve Rodos gemilerinden teşekkül etmiş olan Haçlı donanması* ansızın ve büyük bir baskınla sahil İzmir’i aldı. Ancak Haçlılar* yukarı İzmir’i elinde tutan Umur Beyin* şiddetli ve devamlı taarruzlarıyla karşılaştıklarından* kesin neticeye ulaşamadılar. Sonunda antlaşma yapmağa karar verdiler. Fakat* bazı müttefiklerin antlaşmaya yanaşmaması üzerine* Papa* bu antlaşmayı onaylamadı. Antlaşmayla bir sonuca varamayacağını bilen Umur Bey* Sahil İzmir’ini almak için bütün gücüyle silaha sarıldı ve burayı var kuvvetiyle kuşattı ve bu esnada ön saflarda kahramanca dövüşürken şehid düştü. Manevi güçleri sarsılan Aydınoğulları* İzmir üzerine yapılan bu kurtarma teşebbüsünden sonuç alamadılar.

Gazi Umur Beyin şehid düşmesinden sonra* yerine büyük kardeşi Hızır Bey geçti. Hızır Bey* Umur Beyin yerini dolduracak bir kimse olmadığından* Haçlılara karşı mukavemet gösteremedi ve ağır şartlarla* bir antlaşma imzaladı (1348). Bu antlaşma Aydınoğullarının faaliyetlerini durdurmuş ve beyliğin çökmesine sebep olmuştur.

Hızır Bey* devlet merkezini Selçuk’a nakletti ve kendisinden sonra başa geçen kardeşi İsa Bey de burada saltanat sürdü.

İsa Bey zamanında* Osmanoğulları'nın Anadolu birliğini kurma ve genişleme siyasetine* Aydınoğulları karşı çıkmışlardır. Bu sebeple* 1389’da* Kosova Savaşı'nda Birinci Murad Han'ın şehid olmasından faydalanmak istemişlerdir. Karamanlılar başta olmak üzere* diğer bazı beyliklerle ittifak yapmışlar* Osmanlıların aleyhinde bulunmuşlardır. Fakat* yeni padişah Yıldırım Bayezid* Rumeli işini yoluna koyduktan sonra* ilk iş olarak Anadolu yakasından tehlikeleri ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bayezid* Alaşehir’i almış* Aydın taraflarına inmiş* mukavemet görmeksizin Aydıneli’ni almış ve İsa Bey teslim olmuştur. Yıldırım Bayezid de İsa Beyin karşı koymadan ülkesini teslim etmesine mükafat olarak* kendisini İzmir ve civarının müstakil emiri tanımış ve İsa Beyin kızı Hafsa Hatun ile evlenerek* aradaki bağı kuvvetlendirmiştir. Yıldırım Bayezid* bir müddet sonra İsa Beyi İznik’te ikamete mecbur etmiş* böylece Aydınoğulları Beyliğini kesin olarak Osmanlılara bağlamıştır.

Ankara Savaşı'nda (1402)* Yıldırım Bayezid’in Timur’a mağlup ve esir düşmesinden sonra Aydınoğulları Beyliği* tekrar canlandı. Ancak* bu sırada İsa Bey ölmüştü. Bu itibarla Aydınoğullarının başına Timur Hanın emriyle* oğlu Musa Bey geçti. Ertesi yıl Musa Beyin vefatı üzerine* yerine İkinci Umur Bey geçti (1403). Fakat* Aydınoğlu İbrahim Bahadır Beyin oğlu ve İzmir Valisi Cüneyd Bey* buna karşı çıkarak* saltanat iddiasında bulundu. İkinci Umur Beyin üzerine yürüyerek Ayasluğ’u zabteden Cüneyd Bey* Umur’un 1405’te ölümüyle de* Aydınoğulları topraklarına tek başına* 1425’e kadar bazı fasılalarla hakim oldu. Cüneyd Bey* yerini sağlamlaştırmak için* Osmanoğulları arasındaki taht kavgalarına (Bkz. Fetret Devri) karışıp* her defasında şehzadelerden birini tutarak* zaman zaman kendisine müttefik bulmak ve mevcut ittifaklara katılmak yolunu tuttu. Birçok kereler başarısızlığa uğramasına rağmen* kendini bağışlatmayı bildi. Her seferinde* yeni vazifeler almaya muvaffak oldu. İkinci Murad Han zamanında rahat durmayan Cüneyd Bey* sıkışınca Sisam adası karşısındaki İpsili kalesine sığındı. Ancak* Karamanlılardan umduğu yardımı göremeyince* teslim oldu ve öldürüldü. Böylece* Aydınoğulları toprakları* tamamıyla Osmanlıların hakimiyeti altına girdi (1425).

Aydınoğulları* hakimiyetleri altında bulunan Birgi* Tire* Aydın ve Selçuk’u cami* medrese* han ve hamam gibi eserlerle süslemişlerdir. Aydınoğulları mimarisinde* Anadolu Selçuklu sanatının etkisi görülmektedir. Aydınoğulları beyliğinin en önemli eseri* Selçuk’taki İsa Bey Camiidir. Mimar Ali bin Dımışki’nin inşa ettiği cami* Şam’daki Ümeyye Camiinin temel özelliklerini taşıdığı gibi* yenilikler de bulunmaktadır. Diğer önemli eserler* Birgi’de Aydınoğlu Mehmed Bey Camii (Ulu Cami) ve türbesi* Karahasan Camii* Sultanşah türbesidir.

Aydınoğulları* kültür bakımından da büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Tezkiretü’l-Evliya* Araisü’l-Mecalis adlı Peygamberler tarihi* Süheyl ü Nevbahar ile Hüsrev ü Şirin tercümesi gibi pek çok dil yadigârı* ilme değer veren Aydınoğulları sayesinde yazılmış ve bunlardan bazıları günümüze kadar gelmiştir.

Aydınoğulları* Latinlerle yaptıkları ticaret dolayısıyla yabancı sikke kullandıkları gibi* İslami sikkeleri de vardır. Bundan başka* Birinci Umur Beyin bakır sikkeleri ile İsa ve oğlu Musa beylerin ve Cüneyd Beyin gümüş sikkeleri bulunmaktadır. Aydınoğulları beyliğinin devlet teşkilatı* diğer Anadolu beyliklerine benzemektedir
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Tekeoğulları (Tekeli* Teke* Tekeoğlu) Beyliği
1321-1423 yılları arasında* merkezi Antalya olan Teke-elinde* Hamidoğulları beyliğinin bir kolu olarak hüküm süren bir Türkmen hanedanı.
Hamidoğlu Dündar Beyin* Antalya’yı fethettikten sonra* idaresini Yunus Beye bırakmasıyla Tekeoğulları Beyliği kurulmuş oldu (1321). Saltanatı çok kısa süren Yunus Bey döneminde* Anadolu’da Moğol valilerinin nüfuzları devam ediyordu. Bu sebeple Yunus Bey* saltanatını onlara bağlı olarak devam ettirdi.

Yunus Beyin ölümü üzerine* yerine* oğlu Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey* kardeşi Sinânüddin Hızır Beyle Korkuteli emiriydi. Bu dönemde* Anadolu beylikleri arasında* İlhanlılara karşı genel bir hoşnutsuzluk vardı. Bu sebeple* 1324’te* İlhanlıların Anadolu umumî valisi Timurtaş* Hamidoğlu Dündar Beyin üzerine yürüyerek onu Antalya’ya kaçırdı. Ancak* Timurtaş’ın düşmanlığını üzerine çekmek istemeyen Mahmud Bey* amcasını İlhanlı valisine teslim ederek ölümüne sebep oldu. Daha sonra İlhanlı genel valisi Timurtaş’ın* görevinden alınmasıyla* onunla birlikte Mısır’a kaçan Mahmud Bey* orada hapse atıldı (1327). Bu durum üzerine Korkuteli Emîri Sinânüddin Hızır Bey* kardeşi Mahmud Beyin yerine geçti.

Hızır Bey ve ondan sonra tahta çıkan Dadı Bey devri hakkında* kaynaklarda fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır.

Dadı Beyden sonra tahta çıkan ve Zincirkıran lakabıyla tanınan oğlu Mübârizüddin Mehmed Bey döneminde* Kıbrıs Kralı Pierre de Lusignan-I* 114 parçadan müteşekkil* kuvvetli bir filoyla gelerek* Antalya şehrini işgal etti (24 Ağustos 1361). Bundan sonra Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey ve Alaiye Beyiyle ittifak eden Mehmed Bey* Kıbrıslılarla amansız bir mücadeleye girişti. Daha sonra Memluk sultanlığından da yardımlar alan Mehmed Bey* 1373’te çok şiddetli geçen bir savaştan sonra kaleyi almaya muvaffak oldu. Mehmed Bey* Antalya’yı zaptetmenin şükrânesi olarak Selçuklular'dan Sultan Alâeddin Keykubad’ın yaptırmış olduğu Yivli Minâreli Camiyi* yeniden tamir ve ihya ettirdi. Mübârizüddin Mehmed Beyin ölümünden sonra yerine oğlu Osman Çelebi geçti. Bu beyin zamanında* Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Han* 1390’da zaptettiği Antalya’yı* bütün Teke-eliyle beraber* oğlu İsa Çelebi’ye sancak olarak verdi.

Ankara Meydan Muhârebesi'nden (1402) sonra* Antalya haricinde beyliğinin bütün topraklarını ele geçiren Osman Bey* Korkuteli’ni merkez olarak seçti. 1423’te Osmanlı tahtındaki saltanat değişikliğinden istifadeyle* Karamanoğlu İkinci Mehmed Beyle ittifak ederek Antalya’yı almak istedi. Ancak* bu ittifakı haber alan Osmanlıların Teke-Karahisarı’ndaki subaşısı Firuz Bey oğlu Hamza Bey* Korkuteli’ne âni bir baskın yaparak Osman Beyi öldürdü.

Osman Çelebi’nin ölümüyle* Tekeoğulları Beyliği sona erdi ve arazileri* bütünüyle Osmanlılar eline geçti. Sultan İkinci Murad* Hamza Beye* Anadolu Beylerbeyliğiyle birlikte Teke-eli Sancağını mükâfat olarak verdi.

Tekeoğulları Beyliğinin arazisi küçükse de* Antalya limanı gibi önemli bir ticaret merkezine sahipti. Göller Bölgesinin halı* kilim* astarlık dokuma ve pamuklu gibi eşyaları* buradan ihraç edilmekte ve bundan Tekeoğulları* büyük gelir sağlamaktaydı. Şehâbeddîn el-Ömerî* 1332’de* Hızır Beyin* 8000 atlı askerle 12 şehir ve 25 kaleye sahip bulunduğunu yazmaktadır. Bunun yanısıra* Tekeoğullarının* mevkileri itibariyle küçük çapta bir donanmaya sahip oldukları tahmin olunmaktaysa da* faaliyetleri hakkında bir bilgi yoktur.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Eretna Beyliği
Orta Anadolu’da* 14. asırda kurulan bir Türk beyliği.
Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra* onun idaresindeki yerler* İlhanlıların eline geçti ve Anadolu’daki topraklar* İlhanlılar tarafından gönderilen genel valiler tarafından idare edilmeye başlandı. Bu valilerin en kudretlisi ve sonuncusu* Emir Çoban’ın oğlu Timurtaş idi.

Timurtaş* vali olarak gönderildiği zaman* babasının nüfuzuna güvenerek* müstakil devlet olma sevdasına düştü. Ancak* babası Emir Çoban* büyük bir kuvvetle üzerine gelince* bu sevdadan vazgeçti ve affedildi.

Timurtaş* kardeşi Dımışk Hoca’nın katli ve babasının Ebû Sâid Bahadır Han ile arasının açılması yüzünden* Anadolu’da fazla kalamayarak* 1328’de Türk-Memluk Sultanı Melik Nâsır Muhammed’e iltica etti. Oraya giderken* kayınbiraderi Eretna’yı vekil olarak bıraktı. Eretna da Ebû Said’ e bağlılığını bildirip* Timurtaş’ın yerine gönderilen Büyük Şeyh Hasan’a itaat ederek mevkiini muhafaza etti.

Ebû Said Bahadır Han’ın 1335’te evlat bırakmadan ölmesi* bazı karışıklıklara yol açtı. Bu durumda Eretna* Memlûk sultanına haber göndererek onun himayesine girdi. Çobanîler'den küçük Şeyh Hasan’ın üzerine gelen ordusunu Sivas* Erzincan arasında 1343’te yenmesi* Eretna’nın durumunu kuvvetlendirdi ve şöhretini arttırdı. Eretna’nın hükmü altında; Sivas* Kayseri* Niğde* Tokat* Amasya* Erzincan* Doğu Karahisar* Niksar* Canik* Develi* Karahisar şehir ve kasabaları bulunuyordu. Devletin merkezi* önceleri Sivas* sonraları ise Kayseri oldu.

Eretna; âlim* hayırsever* ileri görüşlü* cesur bir zâttı. Dînine bağlı olup* ilim adamlarını severdi. Âlimleri meclisine alır* onların karşılıklı konuşmalarını dinler ve fikirlerinden faydalanırdı. Eretna’nın 1352’de Kayseri’de vefat etmesi* Anadolu* Irak ve Suriye’de üzüntüyle karşılandı.

Eretna’nın yerine* emirlerin kararıyla* küçük oğlu Gıyasüddin Mehmed Bey* hükümdar oldu. Ağabeyi Câfer Bey* isyan ettiyse de* yenilip Mısır’a kaçtı. Mehmed Bey* çok genç olduğu için* devleti Vezir Ali Şah idare ediyordu. Bir müddet sonra Vezir Ali Şah isyan etti ise de* Memlûklar'dan yardım alan Mehmed Bey’e yenildi ve harpte öldü.

Mehmed Bey* 1365’te ölünce* yerine küçük yaştaki oğlu Alâeddin Ali Bey geçti. Bunu fırsat bilen Karamanoğlu Alâeddin* Niğde ve Aksaray’ı işgal etti. Sonra Kayseri’yi de alan Karamanoğlu* Ali Beyi* Sivas’a kaçırdı. Orada bir müddet hapiste kalıp sonra kurtarılan Ali Bey* tekrar hükümdar oldu. On beş sene süren hükümdarlığı çok silik geçen Ali Bey* 1380 yılında tâundan (veba) öldü.

Ali Beyin ölümü üzerine* yedi yaşındaki oğlu* İkinci Mehmed Bey* hükümdar ilan edildi. Şarkî Karahisar Beyi Kılıç Arslan* nâib oldu. Amasya emîri Hacı Şâdgeldi Paşa* idareyi ele geçirmek için* Sivas üzerine yürüdü ise de* Kılıç Arslan’ın nâib olduğunu duyunca* Amasya’ya çekildi. Kılıç Arslan’ın* Kadı Burhaneddin’i merkezden uzak tutmak için Karahisar’a göndermek istemesi* aralarının açılmasına yol açtı. Kadı Burhaneddin* bir süre sonra* Kılıç Arslan’ı ve onun amcası Keyhüsrev’i öldürdü ve İkinci Mehmed’e nâib oldu. 1381 senesi Ocak ayında* İkinci Mehmed’i de bertaraf ederek* hükümdarlığını ilan etti. Böylece* Eretna Beyliği sona erdi. Yarım asra yakın hüküm süren Eretna Beyliğine ait* Sivas* Tokat* Kayseri ve havalisinde bazı eserler vardır.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Dulkadiroğulları Beyliği
14. asırdan 16. asrın ilk yarılarına kadar Anadolu tarihinde mühim rol oynayan* Oğuzlar'ın Bozok koluna bağlı* bir Türkmen hânedânı. Anadolu’ya* Hasan Dulkadir adlı bir beyin idaresinde gelen ve Dulkadirli Beyliğinin çekirdeğini meydana getiren bu ilk grubun* Maraş ve Elbistan arasındaki yaylalık bölgeye yerleştikleri ve daha sonra geniş bir alana yayıldıkları anlaşılmaktadır.
Beyliğin kurucusu Zeyneddin Karaca Bey* Eretna Bey'in elinden Elbistan’ı aldıktan sonra Memlûk Sultanı Melik Nâsır Muhammed’den naiplik menşurunu almaya muvaffak oldu. Karaca Bey* zaman zaman Memlûk sultanlarına itaat etti ise de* bazen onlara cephe alarak Halep şehrini tehdit etti. Bu arada Çukurova’daki Sis Ermenilerine* ağır darbeler indirdi. 1346’da Gabon Kalesini ele geçirdi. Bu başarılarına güvenen Karaca Bey* Melik üz-Zâhir unvanıyla* 1348 yılında* hükümdarlığını ilan etti. Ancak* Memlûk Devleti'ne isyan eden Halep Valisi Bayboğa’yı* Sultan’a teslim etmemesi üzerine* yakalanarak* 1353’te Kahire’de* 83 yaşlarındayken öldürüldü. Orhan Gâzi ile çağdaştır.

Karaca Bey’den sonra oğlu Halil Bey* Memlûklar tarafından Elbistan valiliğine tayin edildi. Halil Bey* derhal hudutlarını genişletmeye girişti ve Maraş* Malatya* Harput ve Amik taraflarını ele geçirdi. Memlûk Sultanı Berkuk* devamlı üzerine akın yapan Halil Beyi ortadan kaldırabilmek için faaliyete geçti. Nihayet* 1386 yılında Halil Bey* bir suikast sonucu öldürüldü. Halil Bey* fevkalâde cesur ve kahraman bir beydi. Son derece cömert olması sebebiyle* halk tarafından çok sevilir ve sayılırdı. Onun ölümü ile* yerine küçük kardeşi Süli Bey geçti.

Süli Bey* Memlûklara karşı* başarılı akınlarda bulundu. Sultan Berkuk* onun emîrliğini tasdik etmek zorunda kaldı. Fakat 1394’te* Güney Doğu Anadolu’ya gelen Timur Han'ı* Suriye’nin fethine teşvik etti. Bunun üzerine Sultan Berkuk* onu yok etmeye karar verdi. Bu sebeple Memlûk kuvvetleri* 1396 Martında* Süli’yi ağır bir bozguna uğrattılar. Bununla da yetinmeyen Berkuk* bir suikast ile onu da öldürttü. Süli Beyin ölümü ile* Halil Beyin oğlu Nâsıreddin Mehmed Bey* beyliğin başına geçti.

Mehmed Bey* Memlûk Devletiyle dost geçindi. Bu sırada Timur Han* Elbistan ve Malatya’yı almıştı. Timur’a tâzimlerini arz eden Mehmed Bey* daha sonra Osmanlı tahtına geçen Sultan Çelebi Mehmed’le de dost geçindi. Buna mukabil Ramazanoğulları ile Karamanoğulları'na karşı devamlı savaştı. Memlûklar* bu hizmetine karşılık* ona* Kayseri şehrini bıraktılar. Mehmed Bey* 1443’te* 77 yaşında ölünceye kadar* 45 yıl saltanat sürdü.

Mehmed Beyden sonra başa geçen oğlu Süleyman Bey* Osmanlılar ve Memlûklara kız vermek suretiyle akrabalık kurdu ve bu devletlerle olan dostluğunu sürdürerek* beyliğinin varlığını korudu. 1454’te öldürüldü. Daha sonra beyliğin başına geçen Melik Arslan* kendisine karşı olan kardeşi Şah Budak’ın gönderdiği bir fedâi tarafından öldürüldü. Memlûk Sultanı Kayıtbay’ın* Şah Budak’ı Dulkadirli Beyi tayin etmesi* Osmanlılarla aralarının bozulmasına sebeb oldu. Çünkü Fatih Sultan Mehmed Han* Süleyman Beyin oğlu Şahsuvar’ı bu mevkie getirmişti. Şah Budak* Mısır’a kaçtı. Osmanlıların himayesindeki Şahsuvar Bey ise* Memlûklara ve Ramazanoğullarına karşı birçok başarılar kazandı ise de* Zamantı Kalesindeyken* Memlûk kuvvetleri tarafından esir alınarak Kahire’ye götürüldü ve orada öldürüldü (1472).

Memlûk Sultanı* Dulkadirli Beyliğine yeniden Şah Budak’ı gönderdi. Ancak* bu defa da Osmanlıların desteğini sağlayan Alâüddevle Bozkurt Bey tarafından* beylikten uzaklaştırıldı. Şah Budak* 1492 yılında öldü. Alâüddevle* Osmanlılarla dost geçindi. Akkoyunlular'ın elinden Diyarbakır’ı aldı. Şah İsmail ile mücadeleye girişti ise de* 1507 yılında ağır bir yenilgiye uğradı. Daha sonra* Osmanlılara karşı da cephe aldı. Dulkadirliler üzerine gönderilen Hadım Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu* Turna Dağı Savaşında onu yenerek ele geçirdi ve dört oğluyla beraber öldürüldü. Alâüddevle’nin yerine Şahsüvaroğlu Ali Bey tayin edildi. Ali Bey* Yavuz Sultan Selim’in yanında Mısır Harbine katıldı ve gösterdiği üstün gayretler üzerine* padişah tarafından taltif edildi. Kanunî döneminde* Şam Valisi Canberdi Gazâlî İsyanında* Osmanlılara önemli hizmetlerde bulundu. Onun ölümü ile* Dulkadirli toprakları tamamen Osmanlı Devletine katılarak bir beylerbeylik hâline getirildi.

Dulkadiroğullarının siyasî durumları gözden geçirildiğinde* Osmanlı ve Memlûk devletleri arasında bir tampon devlet durumunda oldukları göze çarpar. Bu itibarla kâh bu* kâh da öteki tarafa tâbi olmuşlardır. 1399 yılına kadar* 62 yıl Memlûklara tâbi iken* bu tarihten itibaren Osmanlılara tâbi olmuşlardır. Arada bir Mısır nüfuzuna geçmekle birlikte* Osmanlı tâbiiyetinden çıkmamışlardır. Hattâ Osmanoğulları ile içli-dışlı akraba olmuşlar ve padişahların ana tarafından hanedanlarını teşkil etmişlerdir. Son yedi yıl ise* Osmanlı valisi durumunda geçmiştir. Dulkadiroğullarının en geniş zamanlarında şimdiki Maraş* Kayseri* Elazığ* Antep* Malatya ve Adıyaman vilayetlerine yayıldıkları görülmektedir.

Dulkadiroğullarından Alâüddevle Bozkurt Bey* Maraş’ta Bektûtiye Camii ve medresesiyle Kadirli* Bahçe* Antakya* Antep* Bozok* Andırın* Kırşehir ve Elbistan’da cami* medrese* imâret* türbe ve zâviye gibi eserler yaptırmıştır. Bundan başka Dulkadiroğullarından Nâsıreddin Mehmed Beye ait Kayseri’de Hatuniye Medresesi* Şahsuvaroğlu Ali Beyin Hacı Bektaş nâhiyesinde Balım Sultan Türbesi* Ali Beyin oğlu Şahruh’un Sivas-Kayseri yolu üzerindeki türbesi bilinen eserlerdendir.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Ramazanoğulları (Ramazanoğlu) Beyliği
Adana bölgesinde* 1352 yılından 1608 yılına kadar hüküm süren bir Türk beyliği.
Oğuzlar'ın Yüreğir boyuna mensup olan Ramazan Beyin kurduğu beylik; 1383 yılına kadar Elbistan’ı* oranın Dulkadiroğulları'na geçmesi ile de Adana’yı merkez yapmıştır. Ramazanoğulları Beyliği* 1352’den 1608’e kadar 256 yıl devam etmekle beraber* son 92 yılı tam bir Osmanlı tâbiiyeti hâlinde geçmiş* hanedanın üyeleri* Osmanlı sancakbeyi olarak vazife yapmışlardır.

Ramazanoğullarının mensup oldukları Üç Oklu Türkmenleri* Moğol istilâsı sebebiyle* 13. yüzyılda Anadolu’ya kalabalık sayıda gelen Türkmen kütleleri arasında bulunuyorlardı. Bu Türkmenler* daimî bir şekilde* Moğollarla mücadele hâlinde idiler. Onlara itaat etmediklerinden dolayı* Anadolu’da da kesin bir iskân sahası bulamadılar. Bundan dolayı Suriye’ye inen bu Türkmenleri* Memlûk Sultânı Baybars* Antakya’dan Gazze’ye kadar uzanan bölgeye yerleştirdi ve kendilerine dirlikler verdi. Böylece bu Türkmenler* Memlûk Devleti'nin en mühim yardımcı askerî kuvvetini teşkil ettiler. Bu sayededir ki* Sultan Baybars* Haçlılar ve Moğollar ile yapılan savaşlarda parlak zaferler kazandığı gibi* Kilikya’daki Ermeni Krallığına da ağır darbeler indirdi.

Neticede* Anadolu’da Moğol nüfuzunun yayılmaya başlamasından ve bilhassa Ebû Saîd Bahadır Hanın ölümünden sonra Üçok Türkmenleri* Kilikya üzerine akınlarını yoğunlaştırıp* elde edilen topraklara yerleşmeye başladılar. Bu sırada Ramazanoğullarının başında* Ramazan Bey bulunmaktaydı. 1344 yılından itibaren* batıya doğru gelişen fetih hareketi* Silifke’ye kadar uzadı ve 1360 yılında Memlûkluların da yardımı ile Adana ve Tarsus da ele geçirildi. Böylece Ermenilerin elinde* merkezleri Sis olmak üzere birkaç kale kalmış oluyordu.

Ramazan Beyin ölümünden sonra yerine geçen oğlu İbrahim Bey* Çukurova’da Memlûk hâkimiyetini kırmak ve istiklâlini ilan etmek üzere Karamanoğlu Alâeddin Beyle ittifak ederek* başkaldırdı. Bunun üzerine büyük bir Memlûk ordusu* Türkmenlerin arazisine girerek yağmalamaya başladı. Ancak* Belen Boğazında meydana gelen çarpışmada İbrahim Bey idaresindeki Türkmen ordusu* Memlûkları ağır bir yenilgiye uğrattı. Bizzat kumandan Temür Bayın da esir edildiği muharebede* Memlûklardan çok az kimse kurtuldu. Bu durum üzerine* Memlûkların Halep valisi Yılboğa* Türkmenler üzerine yürüdü. Misis Kalesini ele geçirdi. İbrahim Bey* Sis’e çekilmek zorunda kaldı ise de* Sis valisi kendisini yakalayıp Memlûklara teslim etti. Yılboğa* başta İbrahim Bey olmak üzere* kardeşi Kara Mehmed’i* annesi ve diğer esirleri derhal öldürttü. Emîrlerinin öldürülmesinden* büyük üzüntü duyan Yüreğirliler* Misis’e dönmekte olan Yılboğa’ya* Saruca-Şam Geçidinde büyük bir baskın düzenlediler. Yılboğa’nın gözünden yaralanıp ortadan kaybolması ile paniğe kapılan Memlûklar* kaçmaya başladı. Bu durum Türkmenlerin işini kolaylaştırdı ve elverişli bölgelerde Memlûklara* üst üste baskın düzenlediler. Memlûklar* Halep’e ulaştıklarında* ancak birkaç yüz kişi kalmışlardı.

İbrahim Beyin yerine* kardeşi Ahmed Bey geçti. Ahmed Bey* yerini sağlamlaştırıncaya kadar Memlûklarla iyi geçinmeye gayret etti. Daha sonra Memlûklu Sultanı Berkuk’un ölümü ile bu ülkede ortaya çıkan karışıklıklar esnasında* durumunu kuvvetlendirdi. Bu sırada Halep’i kuşatan meşhur Arap kumandanı Nuayr’a karşı Memlûkların yardımına koşan Ahmed Bey* Sultan Ferec’in iltifatına kavuştu. Kızını da Sultan Ferec’le evlendirerek* Memlûklarla akraba oldu. 1410 yılında* Mısır’ı ziyaret etti. Böylece* daha rahat hareket edebilme imkânına kavuşan Ahmed Bey* 1415 yılında* yedi ay süren bir kuşatma sonucunda* Tarsus’u Karamanoğulları'ndan aldı. Ahmed Bey’in 1416 yılında ölmesi üzerine yerine oğlu İbrahim Bey geçti.

Ahmed Bey kaynaklarda cesur* heybetli* dirayetli bir emir olarak vasıflandırılmaktadır. Âlimlere hürmetli* fakirleri koruyan* iyiliksever bir beydi. Onun ölümünden sonra* Üçokların siyasî ehemmiyeti gittikçe azaldı.

İkinci İbrahim Bey* Karamanoğlu Mehmed Bey'in damadı olmaktaydı. 1415-1417 yılları arasında Tarsus ve Adana havalisinde tam bir hâkimiyet tesis etmişse de* Memlûklarla arasının açılması yüzünden* Tarsus’u kardeşi Hamza Beye bırakmak zorunda kaldı. Ancak Hamza Bey* Memlûk kuvvetlerinin yardımıyla* Adana’yı da ele geçirdi. İbrahim Bey* 1427 yılında Kahire’de öldürüldü. Hamza Beyin beyliğinin ne kadar sürdüğü ve nerede öldüğü bilinmemektedir. Ancak* onun da kardeşinin ölümünden sonra* Memlûklarca öldürtüldüğü tahmin olunmaktadır.

1427 yılında beyliğin başına Mehmed Bey getirildi. Fakat bu tarihte* bölgede tam bir Memlûk hâkimiyeti kurulmuş olup* Sis* Adana ve Tarsus gibi önemli merkezler Memlûk valilerince idare edilmeye başlandı. Bu dönemde Ramazanoğulları beylerinden sırasıyla Eylûk Bey* Dündar Bey ve Ömer Bey sembolik olarak beyliğin başında bulundu.

Ömer Beyden sonra beyliğin başına* 1480 senesinde Halep’te öldürülen Davud Beyin oğlu Gıyâseddin Halil Bey geçti ve otuz sene gibi uzun bir zaman hüküm sürdü. Hattâ* Osmanlıların Çukurova bölgesinde hâkimiyetlerini kabul ettikten sonra* bu devletle iyi geçinmeyi* beyliğinin geleceği bakımından daha faydalı gördü. Osmanlılarla olan bu dostluğu* Ramazanoğulları Beyliğinin* Memlûk Devletiyle bağlantılarını iyice zayıflattı. Uzun süren saltanatı sırasında* bölgede barışın sağlanması için büyük dikkat sarfeden Halil Bey; âlimlere hürmet eden* cömert* fakir-fukarayı koruyup gözeten bir beydi. Tebaası tarafından çok sevildiği için* hizmetleri sebebiyle kendisine* dine yardım eden manâsına gelen “Gıyâseddîn” lakabı verildi. Ramazanlı ülkesi en çok bu bey zamanında imar görmüş* camiler* medreseler* saraylar* hanlar ve çeşmelerle ülkenin dört bir yanı tezyin edilmişti. Halil Bey* mezar kitabesinden anlaşıldığına göre* 1511 senesinde vefat etmiştir.

Halil Beyin vefatından sonra* yerine kardeşi Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey de* Osmanlı Devleti'ne yaklaşmak ve Memlûklarla olan yakınlığını azaltmak suretiyle* ağabeyi Halil Beyin siyasetini devam ettirdi. Ancak Memlûklar* Mahmud Beyi beylikten azlederek* yerine kardeşinin oğlu Selim Beyi tâyin ettiler. Bu durum üzerine Mahmud Bey* İstanbul’a gelerek Yavuz Sultan Selim Hana tâbiiyetini arz etti. Mahmud Beye büyük itibar gösteren Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim Han* iki yüz bin akçelik bir dirlik verdi. Ayrıca* seferde kendisine refakat etmek imtiyazını da bahşetti. Böylece Mahmud Bey* sultandan başka kimseye tâbi olmayacaktı.

1516 senesinde Osmanlı ordusu* Mısır Seferine çıktığı zaman* Mahmud Bey de padişahın yanında bulunuyordu. Ordu Halep’e geldiği zaman* Mahmud Beye bağlı Ramazanlı kuvvetleri* Osmanlı sultânının ordusuna katıldılar. Ridâniye Savaşı sırasında* Memlûk Sultanı Tomanbay ve üç yüz seçme silahşorun* padişahı öldürmek için otağ-ı hümâyûna baskında bulundukları sırada* Sadrazam Sinan Paşa'nın yanı sıra* Ramazanoğlu Mahmud Bey de öldürüldü. Mahmud Beyin nâşını Halep’e gönderen Yavuz Sultan Selim Han* Ramazanoğulları Beyliğinin başına Halil Beyin oğlu Kubad Beyi tayin etti (1517).

Ancak* bu tarihten itibaren Ramazanoğulları beyleri* bir Osmanlı sancakbeyi olarak hüküm sürdüler. Bundan sonra hanedandan* mühim Osmanlı devlet adamları yetişti.

Ramazanoğulları Beyliğinin teşkilâtı hakkında kesin delillere dayalı bir bilgi yoktur. Ancak* Dulkadırlılarda olduğu gibi Oğuz geleneklerine* yani töre esasına dayanmış oldukları görülmektedir. Kendilerine ait olarak para bastırmamışlardır. Halil Beyden önceki Ramazan Beylerine ait cami* medrese ve hamam gibi eserlere rastlanmamıştır. Halil Bey ve bilhassa Osmanlı sancakbeyi olan* hattâ daha sonra paşalık rütbesine yükseltilerek Halep ve Şam beylerbeyliklerinde bulunan oğlu Pîrî Paşa'nın Adana’da cami* medrese* han ve hamam olmak üzere birçok hayır eserleri mevcuttur. Ramazanoğulları zamanında Çukurova* hac yolunun geçtiği mühim bir bölge hâline gelmişti. Osmanlı Devletinin yükselişiyle birlikte bu yolun önemi daha da artmıştır. Bu durumun* bölgenin iktisadî hayatına önemli ölçüde tesir ettiği anlaşılmaktadır.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti
On dördüncü yüzyılda* 1381-1398 yılları arasında* Kayseri ve Sivas bölgesine hâkim olan Türk beyliği.
Burhâneddin Ahmed* 1345 yılında* Kayseri’de dünyaya geldi. Babası Kayseri Kadısı Şemseddin Mehmed olup* Oğuzlar'ın Salur boyuna mensuptur. Küçük yaşta tahsiline başlayan Burhâneddin Ahmed* Farsça* Arapça* mantık* fıkıh* usûl* ferâiz* hadis* tefsir* hey’et ve tıp ilimlerini öğrendi. Yirmi bir yaşındayken Kayseri kadılığına tâyin olundu (1364).

Kadı Burhâneddin’in Kayseri kadılığı* Eretna Devleti'nin çöküş hâlinde bulunduğu zamana rastlar. Eretna Hükümdarı Ali Bey* zayıf iradeli ve kabiliyetsiz bir kimseydi. Devlet içerisinde anarşi ve emîrler arasında rekabet* bütün hızıyla devam ediyordu. Eretna Devletinin içinde bulunduğu bu krizi değerlendirmek isteyen Karamanoğulları* Kayseri’ye hücum ederek* zaptettiler. Ali Beyi* esir olmaktan Kadı Burhâneddin kurtardı. Ali Bey* bu yardımı üzerine* onu vezirlik makamına getirdi. 1380 yılında* Ali Beyin ölmesi ile yerine geçen yedi yaşındaki oğlu Mehmed Çelebi’ye nâip tayin edildi. Bölgenin kuvvetli emîrlerinden Amasya Emîri Hacı Şadgeldi Paşayı* Danişmendiye köyü önünde yaptığı muharebede bozguna uğrattı. Şadgeldi Paşa* yapılan muharebede öldü. Böylece* devlet için nüfuzunu pekiştiren Kadı Burhâneddin Ahmed* Eretna Hükümdarı Mehmed Çelebi’yi bertaraf ederek* saltanatını ilan etti (1381). Adına hutbe okutup para bastırarak* bundan böyle kendi adıyla anılacak devletini* tek başına idare etmeye başladı.

Kadı Burhâneddin* on sekiz sene süren hükümdarlığında* Amasya Emirliği* Erzincan Emirliği* Candaroğulları Beyliği* Karamanoğulları Beyliği ve Tâceddinoğulları Beyliği ile mücadele ederek* bu beylikler üzerinde hâkimiyetini kabul ettirmeye muvaffak oldu. Memluk sultanına isyan eden Malatya Nâibi Mintaş’ın teklifi üzerine* adı geçen şehri almak istemesi* Kadı Burhâneddin ile Memlûk Sultanı Berkuk’un arasını açtı. Memlûklar'ın Halep Valisi Yılboğa* Sivas önlerine gelerek şehri muhasara etti. Fakat* Kadı Burhâneddin’in başarılı savunması karşısında* kırk günlük bir kuşatmadan sonra* 1388’de çekilmek mecburiyetinde kaldı. Sultan Berkuk ile Kadı Burhâneddin arasında dostluk* ancak* Timur Han'ın batı seferleri sebebiyle tekrar kuruldu. Kadı Burhâneddin’in* Akkoyunlular ile önceleri kötü olan münasebetleri de* 1388 senesinden sonra düzeldi. Daha sonraları Akkoyunlu Devletini kuracak olan Karayülük Osman Bey de* onun yanına rehin bırakılmıştı. 1389 senesinde Karakoyunlu Türkmenleri ile Erzincan Emîri Mutahharten karşısında yenilen Akkoyunlu Ahmed Bey* Kadı Burhâneddin’e sığınmak zorunda kaldı.

Kadı Burhâneddin* 1389 Kosova Muhârebesi'ne kadar* Osmanlılar'la dostâne münasebetler içindeydi. Bu tarihten sonra* onun batıya yönelerek* Osmanlı nüfuz sahasını tehdide başlaması ve Tâceddinoğulları ve Candaroğulları gibi beyliklerin tahrikleri* iki devlet arasındaki dostluğun bozulmasına sebep oldu. Neticede* Kadı Burhâneddin’in kuvvetleri* Osmanlı öncülerini* 1392 yılında* Çorumlu sahrasında* ağır bir yenilgiye uğrattı. İki taraf arasındaki mücadele* Timur Hanın Anadolu’ya gelme ihtimali üzerine tekrar dostluğa döndü. Kadı Burhâneddin* Timur’un Anadolu’ya geleceğini haber aldığı zaman* Sivas’ı tahkim ederek savaşa hazırlandı. Fakat Timur Han* Anadolu’ya girmeden geri dönerek* 1394 yılında Altınordu Hanı Toktamış’la savaşa girdi. Akkoyunlular* 1395 Erzincan Seferi sırasında Kadı Burhâneddin’in yanında yer aldılar. 1396 senesinde* Karamanoğullarına tâbi olan Kayseri valisi Şeyh Müeyyed’i cezalandırmak için yapılan sefere* Karayülük Osman Bey de katılmıştı. Şeyh Müeyyed’e onun aracılığıyla aman verilmişse de* Kadı Burhâneddin* bir süre sonra Şeyh Müeyyed’i öldürdü. Bu yüzden bir müddet sonra Kadı Burhâneddin ile Karayülük Osman Beyin arası açıldı. 1398 yılında* Sivas önlerinde yapılan muharebede Karayülük Osman Bey* Kadı Burhâneddin’i mağlup ederek* öldürdü.

Öldürüldüğünde 54 yaşında bulunan Kadı Burhâneddin’in kabri* Sivas’taki türbesindedir. Saltanatı boyunca savaştan savaşa koşmuş* bu sebeple kendisine Ebü’l-Feth lâkabı verilmiştir. Allah yolunda tehlikelere bizzat atılır* bu uğurda yorulmak nedir bilmez ve bu yolda varını yoğunu harcardı. Memleketin çeşitli yerlerinde faaliyet gösteren Moğol artıklarını ve fitne çıkarmak için uğraşan sapıkları ortadan kaldırmak ve ülke dışına sürmek için gayret etti. Kendisinden önceki âdil İslâm hükümdarları gibi* dost ve düşmanlarına merhametli davranırdı. Asker ve kumandanlarına nasihatlerinde* savaşa katılmayan ve savaşacak kudreti olmayan kadın* ihtiyar* çocuk ve din adamlarının mal ve can emniyetinin sağlanmasını emrederdi. Halkına adaletle muamele eder* suçu sabit olmayanı cezalandırmazdı. İlmi ve ilme düşkünlüğü çok fazlaydı. Savaş esnasında bile kitap yazar ve ilimle meşgul olurdu. Sa’deddîn Teftazânî hazretlerinin Telvih adlı eserine yazdığı Tercîh-i Tavzîh adlı usul-i fıkha dair hâşiyeyi* Kayseri valisi Müeyyed’in isyanını bastırmak için savaşırken yazmıştı. İstanbul’da Râgıb Paşa Kütüphanesinde* 831 numarada kayıtlı bir nüshası bulunan bu eserin bir nüshası da* Millet Kütüphanesi* Feyzullah Efendi kısmı* 588 numaradadır.

Ulema ile sohbet etmekten büyük bir haz ve mutluluk duyardı. Pazartesi* Perşembe ve Cuma günleri olmak üzere haftada üç gün ilmî sohbetler düzenlerdi. Bütün tebaasına karşı adalet ve şefkat gösteren Kadı Burhâneddin; cesur* cömert ve iyi huyluydu.

Kadı Burhâneddin Ahmed’in ölümü üzerine Sivas halkı* onun yerine* o sırada yaklaşık on dört yaşında ve Kayseri valisi olan oğlu Alâeddin'i getirdi . Karayülük Osman Bey* Sivas’ın kendisine teslimini istedi* fakat* şehir halkı tarafından yardıma çağrılan Moğol kuvvetleri karşısında çekilmeye mecbur kaldı. Timur Hanın Anadolu’ya gelme ihtimali üzerine* devleti idare edecek kuvvetli bir şahsiyet bulunamadığından* Sivaslılar* şehri Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Hana teslim ettiler. Bayezid* oğlu Mehmed Çelebi’yi Sivas’a vali tayin etti. Alâeddin Ali Bey ise* eniştesi Dulkadiroğlu Nâsıreddin Mehmed Beyin yanına gönderildi. Daha sonra Osmanlı Devleti içerisinde hizmet gören Kadı Burhâneddin Devleti tahtının bu tek ve son vârisi* 1442 yılında öldü.

Kadı Burhâneddin Ahmed Devletinin ömrü* kurucusunun hayatı ile sınırlı kalmıştır. Merkeziyetçi bir idare kurmak gayesini güden Kadı Burhâneddin* devlet idaresinde eski ailelerin nüfuzlarını kırdı ve kendi emir ve arzusundan dışarı çıkmayacak kimseleri* yüksek mevkilere tayin etti. Devletin askerî ve mülkî bütün kuvvet ve yetkilerini elinde topladı. Emri altında* mükemmel bir hassa (kapıkulu) ordusu meydana getirdi. Savaşlarda* bu hassa ordusundan başka* ıktalardan gelen asker ve göçebe (Türkmen-Moğol) ücretli askerlerinden faydalanırdı.

Hayatı* savaş içinde geçmekle beraber* Kadı Burhâneddin* memlekette bir imar seferberliği de başlattı. Fethettiği şehirleri mescit* medrese* çeşme* zâviye* imâret* köprü vb. eserlerle süsledi. Turhal* Amasya* Tokat* Erzincan* Niksar ve Kırşehir hudut bölgelerinde yaptırdığı kaleler ile memleketinin güvenliğini ve yolların emniyetini sağladı. Ticareti ve ticaret erbabını himaye ederek* ülkedeki iktisadî hayatı daima canlı tuttu. Kayseri Şeyh Müeyyed Çeşmesi* Zile Medresesi* Turhal* Tokat ve Amasya kaleleri* bu devletten günümüze kadar gelen başlıca eserlerdir
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Eşrefoğulları Beyliği
On üçüncü asrın sonlarına doğru* Beyşehir ve Seydişehir civarında kurulmuş bir Türk beyliği.
Beyliğin kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey* Anadolu Selçukluları'nın uç beyi idi. Selçuklu sultanı Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev* 1283 senesinde İlhanlı hükümdarı tarafından öldürülünce* yerine amcasının oğlu İkinci Gıyâseddin Mesud geçti. Gıyâseddin Mesud* Konya’daki Eşrefoğlu ve Karamanoğlu kuvvetlerinin Gıyâseddin Keyhüsrev taraftarı olması sebebiyle Konya’yı bırakarak* Kayseri’yi devlet merkezi yaptı. Gıyâseddin Keyhüsrev’in annesi* devletin* iki torunu ile Mesud arasında paylaştırılmasını isteyerek* Eşrefoğullarını ve Karamanoğulları'nı Konya’ya çağırdı. Eşrefoğlu Süleyman Beye* saltanat naipliği verildi. Bu şehzadeler* 1285 senesinde tahta çıkarıldı. Yedi ay gibi kısa bir süre sonra Gıyâseddin Mesud ve vezir Sâhib Ata’nın gayretleriyle* şehzadeler bertaraf edildi. Bunların tahttan indirilmesi üzerine* Eşrefoğlu Süleyman Bey* kendi merkezine çekildi ve Sultan Mesud’a karşı cephe aldı.

1286 senesinde* Eşrefoğullarının merkezi* Germiyanoğulları tarafından yağmalandı. 1288 senesi başlarında Eşrefoğlu Süleyman Bey* Ilgın’a akın yaptı. Aynı sene Sultan Mesud ile barışarak* itaatini arz etti. Beyliğin merkezini Beyşehir’e nakletti ve şehrin etrafını surlarla çevirdi. Eşrefoğlu Süleyman Bey* 1302 senesi Ağustos ayının yirmi yedisinde* Beyşehir’de vefat etti. Yerine* büyük oğlu Mehmed Bey geçti.

Mehmed Bey* beyliğinin topraklarını kuzeye doğru genişletmeye muvaffak oldu. Akşehir ve Bolvadin’i ele geçirdi. 1314 senesinde* Anadolu beylerinin itaatlerini sağlamak ve âsilerini cezalandırmak için* sefer düzenleyen İlhanlı Devletinin Beylerbeyi Emîr Çoban’a itaat eden beyler arasında* Mehmed Bey de vardı. Mehmed Beyin* 1320 senesinden sonra öldüğü* Bolvadin’de yaptırdığı caminin kitabesinden anlaşılmaktadır.

Mehmed Beyin yerine* oğlu İkinci Süleyman Bey geçti. Süleyman Bey zamanında* uclarda bağımsızlıklarını muhafaza etmeye çalışan beylere karşı* İlhanlı Devletinin Anadolu valisi Demirtaş* harekete geçti. Demirtaş* 1326 yılında Beyşehir’e yürüyerek şehri ele geçirdi. Süleyman Beyi işkenceyle öldürerek* göle attırdı. Böylece Eşrefoğulları Beyliği sona erdi.

Seyfeddin Süleyman Bey* 1297 senesinde Beyşehir’de* nefis Türk mimarî eserlerinden olan bir cami yaptırdı. Bu caminin mihrâbı çok güzel olup* Selçuklu mimarîsinin devamıdır. Türbesi bu caminin yanındadır. Mehmed Bey de Bolvadin’de güzel bir cami yaptırmıştır.

Mübârizüddin Mehmed Bey adına* Şemsüddin Mehmed Tüsterî tarafından Arapça Fusûl-ül-Eşrefiyye isimli bir eser yazılmıştır. Eserin yazması* Ayasofya kütüphanesi* 2445 numarada kayıtlıdır
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Alâiye Beyleri (Beyliği)
Alâiye’nin (Alanya)* Anadolu Selçuklu Sultanı Birinci Alaeddin Keykubad tarafından fethinden sonra* 1293-1471 yılları arasında burada hakimiyet sürmüş olan beylere verilen ad. Alâiye beyleri* önce Karamanoğulları'na* sonra da Memlûklar'a bağlı kaldıklarından* beylik olarak kaydolunmamıştır.
Anadolu Selçuklularının son zamanlarında* Alâiye’yi* Karamanoğulları zaptettiler. 1293 senesinde* Kıbrıs Kralı* Alâiye’ye asker çıkardı. Bunun üzerine Karamanoğlu Mecdüddin Mahmud Bey* Memluk Sultanı Melik Eşref Selahaddin adına hutbe okutmak suretiyle* tehlikeyi atlattı. Alâiye* 1427 senesinde* Karamanoğulları tarafından beş bin altın mukabilinde* Memluk Devletine satıldı. Bundan sonra Alâiye* Memluk sultanının yüksek hakimiyetini tanımak suretiyle* Karamanoğlu Mahmud Beyin torunları tarafından idare edildi.

İlk Alâiye beyi* Savcı bin Şemseddin Mehmed’dir. Emir Savcı’dan sonra* oğlu Emir-i azam Karaman bin Savcı* Alâiye beyi oldu. Bu da babası gibi Memluk sultanının himayesindeydi.

Lütfi Bey* kardeşi Emir Savcı’yı öldürüp* Alâiye beyi oldu. Lütfi Bey de Karamanoğulları tehlikesine karşı* Memluk hakimiyetini tanıdı.

Lütfi Bey* Karamanoğullarının sık sık devam eden taarruzlarından bıkıp* Osmanlılar'ın yardımını sağlamak için* kızkardeşini* vezir-i azam Rum Mehmed Paşa ile evlendirdi.

Lütfi Bey* vefat edince* yerine kardeşi Ali Beyin oğlu Kılıç Aslan* Alâiye Beyi oldu. Kılıç Aslan* Osmanlılar* Karamanoğullarının topraklarını fethe başladıklarından* Karamanoğullarının taarruzlarından kurtuldu. Fakat Gedik Ahmet Paşa tarafından Alâiye muhasara edilince* Kılıç Aslan* şehri kendi isteği ile teslim etti. Fatih Sultan Mehmed* Kılıç Aslan’a Gümülcine sancağını dirlik olarak verdi. Böylece Alâiye Beyliği sona erdi (1471).
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
İdil (İtil) Bulgar Devleti
İdil ve Kama nehirlerinin birleştiği alanda kurulan bir Türk devleti.
Bir kısım araştırmacılar* ilk Müslüman-Türk devletinin İdil Bulgar Hanlığı olduğunu kabul ederler. “Karışık” manâsına gelen Bulgar kelimesi* Hun Türklerinin idaresinde yaşayan ve Hunlar'ın yıkılışından sonra dağılan Türk boylarından Kutripur ve Utrgurların karışımından meydana gelen Bulgarlara isim oldu. Önceleri Göktürk Hanlığı'nın idaresinde yaşayan Bulgarlar* 630’da bu devletin fetreti üzerine* Büyük Bulgarya devletini kurdular. Ancak bu devlet kısa bir süre sonra komşu Hazar Hakanlığı tarafından ortadan kaldırıldı. Bunun üzerine Asparuh idaresindeki Bulgarlar* Tuna’ya doğru yönelerek Balkanlara girip* 670’li senelerde* Tuna Bulgar Devletini kurdular. Tuna Bulgarları* bir süre sonra Slavlarla karıştılar ve 864 senesinde* Boris Hanın* Ortodoksluğu resmen kabulüyle de Hıristiyan oldular. Bugün Balkanlarda yaşayan Bulgarlar* bunların soyundandır.

Bulgarların bir kısmı ise* İdil ve Kama nehirlerinin birleştiği sahaya yerleşmişlerdi. İdil Bulgarları* burada bölgenin yerli halkı Fin-Ugorları ve öteki Türk topluluklarını da idareleri altına alarak bir devlet kurdular. Bu devletin ilk devirleri hakkında* kaynaklarda kesin bir bilgi yoktur. Bulgar tüccarlarının* Harezm’de ve Sâmânî ülkesinde Müslüman tüccarlarla temasları* Harezmliler'in de onların ülkelerine gitmeleri neticesinde* ülke topraklarında İslâm dîni ve kültürü yayılmaya başladı. 900’lü senelerde* Bulgarlar arasında İslâmiyet'i kabul edenlerin sayısı çoğunluktaydı. Sultan Şekkey’in oğlu İlteber Almış’ın* başa geçtikten sonra gördüğü bir rüya üzerine İslâmiyet'i kabul etmesiyle* İdil Bulgar Devletinin resmî dîni İslâmiyet oldu. Almış Han* 920’de Abbâsî halifesine din âlimi ve mimarlar göndermesi için ricada bulundu. İsmini de* Emir Ca’fer bin Abdullah olarak değiştirdi. Bu heyet* 922 senesinde Bulgar ülkesine ulaştı ve o andan itibaren Bulgar Devleti* Abbasî halifelerine bağlı bir Müslüman ülkesi* Bulgarlar ise* Doğu Avrupa’da Türk-İslâm kültürünün ilk temsilcisi durumuna gelmişlerdi. Sikkelerden anlaşıldığına göre* Ca’fer’den sonra yerine oğlu Mikâil geçti. Ona da* Tâlib bin Ahmed* Mü’min bin Ahmed ve Mü’min bin el-Hasan* halef oldular.

Bulgarlar* Hazar Hakanlığı'nın 965 senesinde yıkılmasına kadar* bu devlete tâbi idi ve Hazarlara vergi veriyordu. Bu devletin yıkılmasından sonra* müstakil bir devlet durumuna geldiler. 985 senesinde Rus Kiev Prensliği* Bulgar topraklarını işgal ettiyse de* bir süre sonra geri çekildi. Daha sonra Bulgarlar ve Ruslar arasında münasebetler gelişti ve 1006 senesinde* iki devlet arasında bir ticaret anlaşması yapıldı. Fakat* 11. asrın sonlarına doğru* kuzeydeki kürk ticareti yüzünden* iki devlet arasında bitmeyen savaşlar başladı. Bu savaşlar* 13. asra ve Moğolların ortaya çıkışına kadar devam etti. Moğollar* Kalka Nehri kıyısında Rusları yendikten sonra (1224)* doğuya dönerken* Bulgarların tuzağına düşerek ağır kayıplar verdiler. Bunun intikamını almak isteyen Batu Han* ordusuyla Bulgarlar üzerine yürüdü. Moğol ordusu* 1236’da Bulgar topraklarına girdi* köyleri ve şehirleri yıktığı gibi* 50.000 nüfuslu başşehirlerini de darmadağın etti.

Batu Hanın* Deşt-i Kıpçak bölgesinde kurduğu Altınordu Devleti zamanında Bulgarlar* bir dereceye kadar bağımsızlıklarını muhafaza ettiler. Bu arada başşehirleri olan Bulgar şehri* kısa zamanda eski hâline kavuşturuldu. Bulgarlar* zaman zaman Altınordu Devletine baş kaldırıyorlardı. Altınordu Hanı Pulat Timur* 1361 senesinde Bulgarları cezalandırmak için* ülke topraklarına girip çeşitli tahribatlar yaparak geri çekildi. Timur Han'ın* 1391 ve 1395 yıllarında Altınordu Devletine karşı yaptığı seferlerden Bulgarlar da etkilendi. İdil Bulgarları* 1399’da Ruslarla yaptıkları savaşı kaybedince* dağıldılar. Halkın büyük kısmı Kama Nehrinin kuzeyindeki Kazan Nehri boyunca göç ederek buralara yerleştiler ve bölgeyi tamamıyla Türkleştirdiler. 1437 senesinde kurulan Kazan Hanlığı'nın esas nüfusunu* Bulgar-Kıpçak karışımı Müslüman halk meydana getirmekteydi. Bugün de* bu Müslüman Bulgarlar* “Kazan Türkleri” veya “Şimâl Türkleri” diye anılmaktadır.

Bulgarlar* 10. asrın başlarında diğer Türk kabileleri gibi göçebe olarak yaşıyorlardı. Kısa bir zaman içinde yerleşik hayata geçerek* ziraatla uğraşmaya başladılar ve aynı asrın sonlarında* usta birer çiftçi oldular. Başlıca tarım ürünleri; ak darı* buğday ve arpa idi. Bunun yanında Orta İdil sâhası* ulaşım bakımından* kuzey bölgelerini Orta Asya’ya bağlayan büyük kervan yolları üzerindeydi. Bu durum* İdil Bulgarlarının büyük ölçüde* ticaret ile uğraşmalarına imkân sağladı. Devletin başşehri olan Bulgar şehri* Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi hâline geldi. Bulgar Türkleri* kuyumculukta da ileri idiler. Bu sanattaki ustalıkları* İsveç’e kadar bütün batı Slavları sahasında tesirini göstermiştir.
 

C0M!S3R-eX

Uzman üye
14 Kas 2006
1,174
27
Şeybanîler (Özbekler* Şibanîler* Şibânoğulları)
On beş ve on altıncı yüzyıllarda Mâverâünnehir’de hüküm süren Türk İslâm devleti. Adını Muhammed Şeybânî Handan alan bu devlete Özbekler de denir.
Timur Han'ın 1405’te ölümünden sonra zayıflayan Timur İmparatorluğu* parçalanmaya başladı. Bu sırada Aral Gölünün ve Seyhun Irmağının kuzeyindeki bölgede dağınık olarak yaşayan Özbekler* Ebü’l-Hayr’ın idaresinde toplanarak* 1428’de* onu* kendilerine han ilan ettiler. Özbeklerden ayrılan Kırgız Kazaklarını yeniden hakimiyeti altına almaya çalışan Ebü’l-Hayr* 1468’de bir savaşta vefat etti. Ebü’l-Hayr’ın vefatından sonra* Özbekler* Çağatay Moğol hükümdarı Yûnus Hana yenilerek dağıldılar. Yûnus Han* Ebü’l-Hayr’ın oğlu Şah Budak’ı öldürttü. Dağınık halde bulunan Özbekler* bu hâdise üzerine Şah Budak’ın oğlu Muhammed Şeybek'in (Şeybânî) etrafında tekrar toplanarak güneye doğru inmeye başladılar.

Bu hâdiseden sonra* Şeybânîler adını alan Özbekler* ilk zamanlar Çağatay Hanı Mahmud Hanın himayesine girerek Türkistan’a yerleştiler. Bu sırada Timuroğulları Devletindeki iç karışıklıktan istifade ederek* 1500’de Buhâra’yı zaptedip* Timur Hânedânına son verdiler. Mâverâünnehir tahtına Muhammed Şeybek geçti. Harezm* Hive* Belh ve Herat’ı ele geçirdiler. Çağatayların elinde bulunan Taşkent’i de zapteden Özbekler* Çağatay Hanı Mahmud Hanla kardeşi Ahmed Hanı esir aldılar. Böylece Türkistan* Mâverâünnehir* Fergana ve Horasan bölgelerine hakim olup* Orta Asya’nın en güçlü devleti hâline geldiler.

İran’da bulunan Akkoyunlu Devleti'ni yıkarak* hakimiyeti ele alan Safevîler* Sünni itikadda olan Özbeklere karşı* Horasan’ı ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Sünni Müslümanların hâmisi durumunda olan Muhammed Şeybek* Şah İsmail’in Ehl-i sünnet itikadını kabul etmesini ve kendisine boyun eğmesini istedi. İsteklerinin yerine getirilmemesi hâlinde* bütün Âzerbaycan ve İran topraklarını elinden alacağını bildirdi. Bu sırada Osmanlılar'ın da desteğini alan Özbekler* Safevîlere karşı mücadeleye başladılar. İkinci Bayezid Han* Muhammed Şeybek’i* Şah İsmail’e savaş açması için destekledi. Muhammed Şeybek’in oğlu Muhammed’in* Kırgızların saldırısına uğramasını fırsat bilen Safevîler* harekete geçerek Horasan’ı zaptedip Meşhed’e girdiler. Merv yakınlarında Özbekleri mağlup ederek Muhammed Şeybek’i şehit ettiler (1510).

Yeniden bir araya gelen Özbekler* 1512’de* Şiî-Safevî kumandanı Necmî Sânî ile Bâbür’ü Goncdevan’da büyük mağlubiyete uğrattılar. Böylece Buhâra* Semerkand ve Mâverâünnehir bölgeleri* tekrar Özbeklerin hakimiyetine girdi. Yeniden iktidarı ele alan Şeybânîler Hânedânı* 16. yüzyıl boyunca* Mâverâünnehir bölgesinde hüküm sürdü. Semerkand’ı devlet merkezi olarak seçen Özbekler* Muhammed Şeybek’in amcası Köçküncü Han devrinde* Horasan’ın bir bölümünü* Meşhed ve Esterâbâd’ı* Safevîlerden aldılar. Fakat Meşhed ve Herat yakınlarındaki Türbe-i Şeyh-i Cem denilen yerde yapılan savaşta Şah Tahmasb’a yenilince* buralar yeniden ellerinden çıktı. Bu sırada Hindistan’da bir Müslüman-Türk devleti kuran Babür* Özbeklerin mağlubiyetinden istifade ederek* Mâverâünnehir bölgesini ele geçirmek istedi. Oğlu Hümâyun Şah'ı* Semerkand üzerine gönderdi. Fakat* Özbeklerin güçlü olması ve Bâbür’ün Hindistan’daki işleri sebebiyle bir sonuç alamadı.

Muhammed Şeybek’ten sonraki Özbek hanlarının en güçlüsü olan İkinci Abdullah Han* dağılan Özbek boylarını toplayıp güçlü bir hâle getirdi. 1557’de Buhâra’yı tekrar ele geçirerek başşehir yaptı. Babası İskender’i bütün Özbeklerin hanı ilan etti. Belh* Semerkand ve Taşkent ile Sirideryâ'nın (Seyhun) kuzeyindeki bölgeyi ve Fergana’yı tekrar hakimiyeti altına aldı. Babası adına hüküm sürdü. 1582’de Sarısu ve Turgay arasındaki Uludağ’a kadar uzanan bir sefer düzenleyip* Bedahşân* Horasan* Gîlan ve Harezm’i ele geçirdi. 1583’ten itibaren* ülkeyi kendisi idare etti. İran Şahı Abbas* 1597’de Herat’ta Özbekleri yenerek Horasan’ı ele geçirdi. İkinci Abdullah Hanın oğlu Abdülmü’min* Belh’i idare etmekteyken babasına isyan etti. Bunu fırsat bilen Kırgızlar* Taşkent bölgesini işgal ettiler. 1598’de İkinci Abdullah Hanın vefat etmesinden altı ay sonra oğlu Abdülmü’min de öldürülünce* Özbekler ülkesinde hakimiyet Şeybânîlere akraba olan Canoğullarına (Astırhan Hanları) geçti.

Şeybânîler* Mâverâünnehir’de ziraat* ticaret* güzel sanatlar ve kültürü geliştirdiler. Ülkede huzur ve emniyeti sağlayıp* iktisadî refah seviyesini yükselttiler. Ticaret yolları üzerinde kervansaray ve köprüler inşa ettirip* kıymetli madenlerden* alım gücü yüksek para kestirdiler. Sulama kanalları açarak* ziraî verimi yükselttiler. Şeybânî hanları* kültürlü kimseler olup* âlim ve sanatkârları himaye ederlerdi.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.