365 Gün Mustafa Kemal ATATÜRK

HACKERTHT

Yaşayan Forum Efsanesi
5 Kas 2006
10,700
459
'
18122015.jpg


18.12.1930

İstanbul’da Türk Ocağı üyelerine hitap


Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın 17 Kasım 1930 tarihinde kendini feshetmesinden sonra, yaklaşık üç ay sürecek uzun bir yurt gezisine çıkan Mustafa Kemal, gittiği şehirlerin çoğunda Türk Ocakları binalarını da ziyaret etti ve kurumun üyelerine hitap etti. Mustafa Kemal, bu konuşmalarda, ulusçu fikirleri yaygınlaştıracak aydınlara da bazı tavsiyelerde bulunuyordu. Örneğin, 18 Aralık 1930 günü, yurt gezisinin İstanbul ayağında Mustafa Kemal, ulusçu aydınların halka hitap ederken nelere dikkat etmeleri gerektiğini şöyle anlatıyordu: Siz milliyetçi zümre, halkla konuştuğunuz vakit yüksek sesle söylemeyi unutmayınız. Yüksek ses, inancın ifadesi olduğu vakit etkili olmaktan geri kalmaz. Yolunda çalıştığınız büyük ülküyü halkın yüreğinde bir fikir halinden bir duygu haline çevirmelisiniz. Demokrasinin ne olduğunu halka anlatmak özellikle sizin görevinizdir. Birtakım kelimeler vardır ki, sık sık telaffuz edildiği halde, hatta aydınlarımız arasında, onu tam anlayan çok değildir. Halkçılığımızın ne olduğunu, esaslarının nelerden ibaret bulunduğunu, halkçıların halka karşı ne gibi görevler üstlenmek zorunda olduklarını madde madde izah etmek lazımdır. Cumhuriyeti, onun yaptıklarını yüksek sesle anlatınız. Cumhuriyet ilkelerini sevdiriniz. Bunu yüreklere yerleştirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayınız.

Türk olmak medeniyetler seviyesine uygun olarak Atamızın yolunda ilerlemek Bu Zamanda Sizin gibi Gençlerin Sayesinde unutulmayacak teşekkür ediyorum tüm paylaşımlar için :)
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
05052015.jpg


05.05.1925

Gazi Orman Çiftliği’nin kuruluşuna başlandı


Mustafa Kemal’in giriştiği inkılap hareketinin bir bölümü de tarımla ilgiliydi. Ziraatı ülke ekonomisinin temel dayanağı sayan Mustafa Kemal, Türkiye’nin efendisi olarak gördüğü çiftçilerin herkesten daha çok refah, mutluluk ve varlığı hak ettiğini düşünüyordu: Efendiler, ulusumuz çiftçidir. Ulusun çiftçilik alanındaki çalışmalarını çağdaş iktisadi önlemlerle en verimli hale getirmeliyiz. Köylünün çalışmalarının verimli ve sonuçlarını onun çıkarları açısından en yüksek düzeye çıkarmak, iktisadi siyasetimizin temel ilkesidir. Mustafa Kemal’in Türk çiftçisini yeniliklerle tanıştırmak için düşündüğü yöntem, Ankara yakınlarında bir deneme çiftliği kurmaktı. Memleketi çağdaş ziraatla tanıştırmak için örnek teşkil edecek olan bu çiftlik verimli, modern, uygulamalı bir tarım merkezi olacaktı. Gazi’nin çiftlik için seçtiği yer Ankara’nın batısında, çıplak, ağaçsız ve bir bölümü bataklıklarla kaplı, 52.000 dekarlık bir araziydi. Birçok kişi buranın ziraat yapmaya elverişli olmadığını düşünse de, çiftliği kurma çalışmalarına 5 Mayıs 1925 günü iki büyük çadır ve iki traktörle başlandı. Yıllar içinde giderek gelişen çiftlikte uygulanan ziraat sistemi, Orta Anadolu çiftçisi için rehber oldu. Ziraat okullarında okuyan gençler, stajlarını burada yaptılar. Ağaçlandırılarak yeşil bir örtüye kavuşan Gazi Orman Çiftliği, aynı zamanda Ankaralılar için sevilen bir piknik yeri oldu. Çiftlikten elde edilen süt, peynir, yoğurt, tereyağı, yumurta, bal ve üzüm satışa sunularak, halka ucuz ve temiz gıda sağlandı. 1937 yılında Atatürk tarafından Hazine’ye bağışlanan çiftlik, onun ölümünden sonra Atatürk Orman Çiftliği adını aldı.


 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
06052015.jpg


Ankara Devlet Konservatuvarı kuruldu

06.05.1936


Cumhuriyet kurulduktan sonra Türkiye’nin çağdaşlaşma çabalarına katkı sağlamak üzere ele alınan konulardan biri de müzik eğitimiydi. Mustafa Kemal, modern bir insanın hayatında müziğin sahip olduğu yeri, 1925 yılında İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda yaptığı konuşmada şöyle dile getiriyordu: Hayatta müzik lazım mıdır? Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile alakası olmayan varlıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise, müzik kesinkes gereklidir. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Atatürk, 1934 yılında, müzik ve sahne sanatlarının gelişmesini sağlayacak bir konservatuvarın kurulması için çalışmalara başlanmasını istedi. Ülkedeki müzik kurumlarının yeniden yapılandırılması için danışman olarak incelemelerde bulunmak ve konservatuvarın kuruluş esaslarını belirlemek amacıyla, ünlü besteci Prof. Paul Hindemith davet edildi. Hindemith, 6 Nisan 1935 tarihinde Türkiye’ye gelerek çalışmalarına başladı. Atatürk’ün da yakın ilgisine mazhar olan Hindemith, çalışmalarını bir rapor haline getirdi. Onun önerisine göre kurulacak konservatuvar, bir serbest müzik okulu (Devlet Konservatuvarı), bir öğretmen okulu (Musiki Muallim Mektebi) ve bir tiyatro okulundan oluşacaktı. Bu raporun ardından, konservatuvarın tiyatro ve opera bölümünü kurmak üzere Almanya’dan Prof. Carl Ebert getirildi. Ankara Devlet Konservatuvarı, 6 Mayıs 1936 tarihinde resmen kuruldu. Ayrı bir binası olmadığı için önce Musiki Muallim Mektebi içinde faaliyete geçen ve ilk öğrencilerini Musiki Muallim Mektebi öğrencilerinden alan konservatuvar, 1 Kasım 1936 tarihinde öğrenime başladı.

 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
07052015.jpg


Fethi Okyar öldü

07.05.1943


Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından, Cumhuriyeti kuran öncü kadro içinde yer almış Türk asker ve siyaset adamı Ali Fethi Okyar, 7 Mayıs 1943 tarihinde öldü. Ali Fethi Bey, 1880 yılında Pirlepe’de (Makedonya) doğdu. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Harbiye Mektebi’ne girdi. 1904’te Kurmay Yüzbaşı olarak 3. Ordu emrine verildi. Başarılı bir askeri kariyeri oldu. 1912’de yapılan seçimde Manastır milletvekili olarak Mebusan Meclisi’ne girdi. 1918’de kısa bir süre dahiliye nazırlığı yaptı. Ardından, Mustafa Kemal ile birlikte Minber gazetesini çıkardı. İttihatçı gizli bir örgüte mensup olduğu iddiasıyla 1919’da tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderildi. 1921 yılına kadar orada kaldı. Bu tarihten sonra Ankara’ya geçerek TBMM’ye katıldı. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra Meclis başkanlığına seçildi. Ilımlı ve uzlaşmacı kimliği nedeniyle 1924’te başbakanlığa atandı. Fakat kısa bir süre sonra Şeyh Said İsyanı’nın patlak vermesi üzerine bu görevi İsmet Paşa’ya devretti. 11 Mart 1925’te kendi isteğiyle Paris büyükelçiliğine tayin edildi. 1930 yılında Mustafa Kemal’in arzusuyla büyükelçilikten istifa ederek, çok partili siyasal yaşama geçiş yolunda ikinci deneme olan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Fakat partinin kontrolsüz bir şekilde muhalefetin odağı haline gelmesi üzerine partiyi kapatarak, bu kez Londra büyükelçiliğine atandı. II. Dünya Savaşı öncesinde Türkiye ile İngiltere arasındaki diplomatik ve askeri yakınlaşmada önemli rol oynadı. Atatürk’ün ölümünün ardından 1939’da bir kez daha TBMM’ye girerek adalet bakanı oldu. 7 Mayıs 1943’te İstanbul’da vefat etti.

 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
08052015.jpg


08.05.1924

Paris Olimpiyatları’na gidecek sporcular yola çıktı


Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın en büyük spor organizasyonu olan Olimpiyatlara ilk kez 1924 yılında katıldı. Paris’te gerçekleştirilen oyunlara, kıt kaynaklara rağmen atletizm, bisiklet, eskrim, futbol, güreş ve halter branşlarında 40 sporcu gönderildi. 1924 Mayıs’ında başlayacak Paris Olimpiyatları’na Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın da davet edilmesi üzerine, konu 16 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’nun gündemine geldi. Söz konusu tarihte devletin bütçesi son derece kısıtlıydı; üstelik demiryolu yapımı ve nüfus mübadelesi gibi bütçe üzerinde büyük mali yükler vardı. Buna rağmen Mustafa Kemal Paşa ve hükümet üyeleri, Kurtuluş Savaşı sonrasında diplomatik yalnızlıktan kurtulma ve tanınma mücadelesi veren yeni Türkiye için bunu bir fırsat görerek, Paris’e sporcu gönderilmesine destek verdi. Bu amaçla tahsis edilen 17 bin liranın bir kısmı da futbolcu, güreşçi ve atlet yetiştirmek için yurtdışından antrenörler getirilmesi ve gerekli araç gerecin alınması için ayrılmıştı. Spora verilen bu önemli destek nedeniyle Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Başkanı ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Genel Sekreteri Ali Sami Bey (Yen), Mustafa Kemal Paşa’ya bir teşekkür telgrafı gönderdi. Cumhurbaşkanı, bu telgrafa şöyle yanıt verdi: İdmancılarımızın pek faydalı ve geleceğimiz için ümit veren çalışmalarında daima yardım göreceklerine itimat ediniz.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
09052015.jpg


Cumhuriyet Halk Fırkası 3. Kongresi başladı

09.05.1931


Cumhuriyet Hak Fırkası’nın Üçüncü Kongresi 10-18 Mayıs 1931 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirildi. 1919’daki Sivas Kongresi birinci, Mustafa Kemal’in Nutuk’u okuduğu 1927 Kongresi de ikinci sayıldığı için “Üçüncü Kongre” olarak anılan bu kongre, Cumhuriyet döneminin dönüm noktalarından biri oldu. CHF’nin ilk gerçek parti programı bu kongrede belirlenirken, “Altı Ok” olarak adlandırılan temel ilkeler (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık) yine bu kongre neticesinde son halini aldı. Mustafa Kemal, kongreyi açılış konuşmasına, düşman tehditi altında toplanan Sivas Kongresi’ne gönderme yaparak başladı: Birinci Umumi Kongremiz bundan 12 sene evvel Sivas’ta bir mektep dershanesinde yapılmıştı. Oraya gelen delegeler türlü takipler altında birçok zorluklarla karşılaşmışlardı. Müzakerelerimiz dahili ve harici düşmanların süngü ve idam tehditleri içinde meydana geliyordu. Fakat Türk milletinin hakiki his ve emellerini temsil ettiğine inanan kongre heyeti, milli vazifesini yerine getirme lüzumunu her türlü düşüncenin üstünde tuttu. Takip etmekte bulunduğumuz prensiplerin ilk esaslarını tespit etti. Sekiz güne yayılan Üçüncü Kongre boyunca program ve nizamnameye ilişkin tartışmalar önemli yer tutarken, yerel kongrelerden gelen dilek ve talepler de ele alındı. Türk Ocakları’nın kendini feshederek Cumhuriyet Halk Fırkası’na katıldığı kongrede kuvvetler birliği onaylanıyor, tek dereceli seçim sistemi bir amaç olarak belirleniyor ve 1930’daki yerel seçimlerde oy hakkı tanınan kadınlara milletvekili seçimlerine de katılma hakkı vaat ediliyordu. Ekonomi politikasında ise devlet desteğiyle özel girişimciliğin güçlendirilmesi bir hedef olarak öne çıkıyordu.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
09052015.jpg


Cumhuriyet Halk Fırkası 3. Kongresi başladı

10.05.1931


Cumhuriyet Hak Fırkası’nın Üçüncü Kongresi 10-18 Mayıs 1931 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirildi. 1919’daki Sivas Kongresi birinci, Mustafa Kemal’in Nutuk’u okuduğu 1927 Kongresi de ikinci sayıldığı için “Üçüncü Kongre” olarak anılan bu kongre, Cumhuriyet döneminin dönüm noktalarından biri oldu. CHF’nin ilk gerçek parti programı bu kongrede belirlenirken, “Altı Ok” olarak adlandırılan temel ilkeler (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık) yine bu kongre neticesinde son halini aldı. Mustafa Kemal, kongreyi açılış konuşmasına, düşman tehditi altında toplanan Sivas Kongresi’ne gönderme yaparak başladı: Birinci Umumi Kongremiz bundan 12 sene evvel Sivas’ta bir mektep dershanesinde yapılmıştı. Oraya gelen delegeler türlü takipler altında birçok zorluklarla karşılaşmışlardı. Müzakerelerimiz dahili ve harici düşmanların süngü ve idam tehditleri içinde meydana geliyordu. Fakat Türk milletinin hakiki his ve emellerini temsil ettiğine inanan kongre heyeti, milli vazifesini yerine getirme lüzumunu her türlü düşüncenin üstünde tuttu. Takip etmekte bulunduğumuz prensiplerin ilk esaslarını tespit etti. Sekiz güne yayılan Üçüncü Kongre boyunca program ve nizamnameye ilişkin tartışmalar önemli yer tutarken, yerel kongrelerden gelen dilek ve talepler de ele alındı. Türk Ocakları’nın kendini feshederek Cumhuriyet Halk Fırkası’na katıldığı kongrede kuvvetler birliği onaylanıyor, tek dereceli seçim sistemi bir amaç olarak belirleniyor ve 1930’daki yerel seçimlerde oy hakkı tanınan kadınlara milletvekili seçimlerine de katılma hakkı vaat ediliyordu. Ekonomi politikasında ise devlet desteğiyle özel girişimciliğin güçlendirilmesi bir hedef olarak öne çıkıyordu.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
11052015.jpg


Mustafa Kemal Paşa idama mahkûm edildi

11.05.1920

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da özgürlük mücadelesini başlatıp 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’yi kurduktan sonra, İstanbul’daki Divan-ı Harp tarafından idama mahkûm edildi. Mahkemenin bu kararı, 24 Mayıs 1920 günü Padişah Vahdettin tarafından da aşağıdaki fermanla onaylandı: Kuvayı Milliye adı altında çıkarttıkları fitne ve fesat, Anayasa’ya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek, şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi ve teşvikçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, 3. Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi; eski 27. Fırka Kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey; eski 27. Kolordu Kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa (Cebesoy) ile eski Washington Elçisi ve Ankara Milletvekili Midillili Alfred Rüstem (Bilinski) ve Sıhhiye Eski Müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey’le (Adıvar), Üniversite Batı Edebiyatı Eski Öğretmeni İstanbullu Halide Edip Hanım’ın (Adıvar), ayrıntıları 11 Mayıs 1920 tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzere, Mülkiye Ceza Kanunu’nun 45. maddesinin 1. fıkrası delaletiyle, 55. maddesinin 4. fıkrası ve 56. maddesi uyarınca sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi unvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları nedeniyle kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir. Bu padişah buyruğunu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.

 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
12052015.jpg


Mustafa Kemal Paşa, Sultan Vahdettin’le görüştü

12.05.1919

Mustafa Kemal Paşa, Sumsun’a hareket etmeden önce İstanbul’da aralarında Sultan Vahdettin’in de bulunduğu birçok kişiyle görüştü. Mustafa Kemal, padişahla 12 Mayıs 1919 günü Yıldız Sarayı’nda yaptığı görüşmenin ilginç detaylarını anılarında şöyle anlatır: Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk... Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlıları... Bordalarındaki toplar, sanki Yıldız Sarayı’na doğrultulmuş!.. Vahdettin, hiç unutamayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: “Paşa, paşa!.. Şimdiye dek devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Tarihe geçmiştir. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden dana önemli olabilir. Paşa, paşa... Devleti kurtarabilirsin!..” Bu sözler, Mustafa Kemal’i şaşkınlık içinde bırakmıştı. Vahdettin, gerçekten yaptıklarından pişman mı olmuştu? Aldatıldığını mı anlamıştı? Çok sonraları, kimilerince Vahdettin’in Mustafa Kemal’i desteklediği şeklinde yorumlanan bu konuşmadaki gizli anlamı çözecek olan, yine Mustafa Kemal’in kendisiydi: Kafamdaki bilmeceyi çözmeye çalışıyordum. Çok iyi anladığım, bütün duyu ve fikirlerini, eğilimlerini, düzmeceliklerini tanıdığım adamdan, nasıl yüksek ve soylu bir davranış bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak gerektir; istersem bunu yapabilirmişim! Nasıl? Hemen kavradım: Vahdettin demek istiyordu ki, hiçbir gücümüz yoktur. Tek dayanağımız, İstanbul’a egemen olanların politikasına uymaktır. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu politikanın doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu politikaya karşı gelen Türkleri tepelersem, Vahdettin’in isteklerini yerine getirmiş olacaktım.

 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
13052015.jpg


Sıtma Mücadelesi Kanunu kabul edildi

13.05.1926


Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra Atatürk’ün önderlik ettiği, çağdaş değer ve kavramlarla donanmış bir ülke kurma mücadelesinin en önemli cephelerinden birini de, çağdaş bir sağlık politikası geliştirme hedefi oluşturuyordu. Mustafa Kemal, ülkenin güvenliğini sağlamak gibi, sağlık hizmetleri konusunda da gerekenleri yapmayı, devletin olmazsa olmaz şartlarından biri sayıyordu: Ulusumuzu güvenlik içinde yaşatmak temel amaçlarımızdan biri olduğu gibi, onun sağlığına özen göstermek ve olanaklarımız ölçüsünde toplumsal acılarımıza çözüm bulmak da hükümetimizin genel görevlerinden biridir. Sağlık altyapısının ve hekim sayısının son derece yetersiz olduğu o yıllarda, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en ciddi sağlık sorunlarından biri sıtmaydı. Sıtma, ülkenin her köşesinde mevcuttu ve savaşlar nedeniyle daha da artış göstermişti. Sıtmayı önlemek amacıyla 1924’te Sağlık Bakanı Refik (Saydam) Bey başkanlığında bir Sıtma Mücadele Komisyonu kurularak, öncelikle hastalığın en fazla görüldüğü Ankara, Adana, Aydın, Bursa ve Balıkesir gibi illerde mücadele çalışmaları başlatıldı. Sıtma, 1925 yılında yapılan ilk Milli Tıp Kongresi’nin de ana konusuydu. 13 Mayıs 1926 tarihinde kabul edilen Sıtma Mücadelesi Kanunu ise, sıtmaya karşı üç cephede (hastaları tedavi etmek, karantina önlemleri ve bataklıkların kurutulması) verilen mücadelenin kanuni altyapısını oluşturdu. Mustafa Kemal’in “başlı başına bir mücadele” olarak tanımladığı sıtma savaşı, dünyada örnek gösterilen bir başarıya ulaştı. 1930’lu yılların sonuna gelindiğinde, sıtma nedeniyle ölümler büyük ölçüde önlenmiş ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yüzde 50’lere ulaşan sıtmalı oranı yüzde 10’a kadar düşürülmüştü.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
14052015.jpg


Ankara Halkevi’nde bir düğün

14.05.1931


14 Mayıs 1931 günü Mareşal Fevzi Çakmak’ın kızının düğünü, Mustafa Kemal Paşa’nın da katılımıyla eski Türk Ocakları binasında yapıldı. Düğünün gerçekleştirildiği yapı, Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından 1930’da Türk Ocakları merkez binası olarak inşa edilmişti. Türk Ocakları’nın 1931’de feshedilmesi üzerine derneğin diğer tüm varlıkları gibi Cumhuriyet Halk Fırkası’na devredilen yapı, 1932’de Halkevleri’nin kurulması üzerine Ankara Halkevi olarak hizmet vermeye başladı. I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden biri olan yapının projesini bizzat Mustafa Kemal Paşa seçmişti. Mustafa Kemal, yapıdaki süslemelerde Türk motiflerinin kullanılmasını istemiş ve yalnızca Türk işçilerinin çalıştırılmasını şart koşmuştu. Kurtuluş Savaşı’nda Türk taşçı ustalarının önemli bir bölümü cephede hayatını kaybettiğinden, Mimar Hikmet Koyunoğlu, binanın inşasını ancak mezartaşı ustalarını toplayarak ve Marmara Adası’ndan bin bir güçlükle mermer getirterek tamamlayabilmişti. Mermer ustası Hüseyin Avni, maden ustası Hakkı, taşçı ustası Baki ve Ankaralı Hüseyin Efendiler, mimarın adını saygıyla andığı ustalardı. İnşaat süresince Atatürk projeyi yakından takip etmişti. Hikmet Koyunoğlu’nun anlattığına göre Atatürk, karlı bir kış günü yine denetime gelmiş ve mermer işleyen işçilerle birlikte tencerede kaynatılan çayı tahta kaşıkla içmişti. Ankara Halkevi, 1930 yılı Nisan’ında kapılarını açtıktan sonra başkentin kültürel yaşamına büyük bir canlılık getirdi. Önemli toplantılar, törenler, konserler, tiyatro, opera ve bale temsilleri bu yapının görkemli salonunda gerçekleştirildi; ayrıca binada zengin bir kitaplık oluşturuldu. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi de binada kuruldu.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
15052015.jpg


Yunan ordusu İzmir’i işgal etti

15.05.1919


14 Mayıs 1919 günü İzmir Körfezi’ne Yunan filosunun demir atması, şehirde büyük bir infiale neden oldu. İzmir’in işgal olunacağını gösteren işaretler üzerine kentin Müslüman ahalisi derhal “Redd-i İlhak Heyet-i Milliyesi”ni kurarak bir protesto beyannamesi hazırladı: Ey bedbaht Türk! Wilson Prensipleri adı altında senin hakkın gasp ediliyor ve namusun yırtılıyor. Buralarda Rumun çok olduğu ve Türklerin Yunan işgalini memnuniyetle kabul edecekleri söylendi. Bunun neticesi olarak güzel memleketin Yunana verildi. Şimdi sana soruyoruz: Rum senden daha mı çok? Yunan hâkimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster! 14 Mayıs akşamı düzenlenen direniş toplantısında söz alan kişilerden biri de, gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin’di. Sorbonne Üniversitesi’nde okumuş olan ve ilk günden itibaren vatansever hareketlerin içinde yer alan Hasan Tahsin, aydın bir gazeteci ve eylemciydi. 15 Mayıs 1919 sabahı Yunan gemileri Pasaport İskelesi’ne yanaştığında Hasan Tahsin, silahıyla Kordonboyu’nda bekliyordu. Efsun Alayı sabah saat 08:55’te karaya çıktı ve şehir merkezine doğru yürüyüşe geçti. Bu anı bekleyen Hasan Tahsin, birden Yunan birliğinin önüne çıkarak ateş açtı. Efsun Alayı’nın bayraktarı bu ateş sonucunda öldü. Hasan Tahsin de, Yunan askerlerinin ateşe karşılık vermesi sonucunda orada şehit edildi. İzmir’in işgali, halk arasında büyük bir infiale yol açarak Kuvayı Milliye hareketinin alevlenmesinde önemli bir rol oynadı. Hasan Tahsin’in “ilk kurşun” eylemi de Milli Mücadele için bir esin kaynağı oldu.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
16052015.jpg


Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a yola çıktı

16.05.1919


“Dokuzuncu Ordu Müfettişi” sıfatıyla Samsun’a tayin edilen Mustafa Kemal Paşa, beraberinde müfettişlik kadrosunu teşkil eden 18 subay ve askeri memurla birlikte 16 Mayıs 1919 akşamüzeri Bandırma vapuruna binerek İstanbul’dan ayrıldı. Mustafa Kemal, o günün öğleninde Yıldız’da cuma selamlığına katılmış ve Padişah Vahdettin tarafından kabul edilmişti. Ardından evine giderek annesi ve kız kardeşiyle vedalaşan Mustafa Kemal, yola çıkmak için otomobille Galata rıhtımına gelmiş ve açıkta bekleyen Bandırma vapuruna geçmişti. Heyeti uğurlamak için herhangi bir merasim yapılmamıştı. İtilaf Devletleri’nin koyduğu şartlar gereği vapur, hareketinden kısa süre sonra Kız Kulesi açıklarında durarak kontrol edildi. Yanında bir tercümanla gemiye çıkan İngiliz binbaşı, oldukça uzun kaldı. Arama ve tahkikatın uzaması biraz endişeye yol açtıysa da, sonunda geminin yola çıkması için izin verildi. Bandırma Vapuru, düşman zırhlılarının arasından geçerek İstanbul’u terk ederken, Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına şunları söyledi: Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe , silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
16052015.jpg


Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a yola çıktı

17.05.1919


“Dokuzuncu Ordu Müfettişi” sıfatıyla Samsun’a tayin edilen Mustafa Kemal Paşa, beraberinde müfettişlik kadrosunu teşkil eden 18 subay ve askeri memurla birlikte 16 Mayıs 1919 akşamüzeri Bandırma vapuruna binerek İstanbul’dan ayrıldı. Mustafa Kemal, o günün öğleninde Yıldız’da cuma selamlığına katılmış ve Padişah Vahdettin tarafından kabul edilmişti. Ardından evine giderek annesi ve kız kardeşiyle vedalaşan Mustafa Kemal, yola çıkmak için otomobille Galata rıhtımına gelmiş ve açıkta bekleyen Bandırma vapuruna geçmişti. Heyeti uğurlamak için herhangi bir merasim yapılmamıştı. İtilaf Devletleri’nin koyduğu şartlar gereği vapur, hareketinden kısa süre sonra Kız Kulesi açıklarında durarak kontrol edildi. Yanında bir tercümanla gemiye çıkan İngiliz binbaşı, oldukça uzun kaldı. Arama ve tahkikatın uzaması biraz endişeye yol açtıysa da, sonunda geminin yola çıkması için izin verildi. Bandırma Vapuru, düşman zırhlılarının arasından geçerek İstanbul’u terk ederken, Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına şunları söyledi: Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe , silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.